ça ve bilgileri çoğaldıkça rakamın 4 İLKTEŞRİN — 1935 i TETKİKLER Statistiğin ehemmiyeti ve nüfus sayımı Statistik tarihine bir göz atar-| lerinin halkı da muhtaç oldukları sak modern nüfus sayımının on| yedinci asırda Avrupada başladır ğını, ve İsveçin bü işin başında! geldiğini görürüz. Bundan sonra- dır ki nüfus sayımı işme medeni memleketlerde de önem verilme- ğe başlanmıştır. Birkaç gün sonra yurdümuzun her-köşsinde bir gün içinde genel nüfus sayımı yapılacak, iki sene i- çinde de Türkiyenin sahici nüfusu| hesaplanacaktır. 1927 yılında yapılan iüfus sa- yımı ile rakamın artık bizde de! bir yeri olduğu, ona önem verildi.! ği anlaşıldı... Anlaşıldı amma, ni-| hayet bu rakama önem veren ve takdir eden &imseler sayılıdır. Gün geçtikçe rakamın ifade ettiği mana derinleşiyo-, ve ona dayar narak çok önemli kararlar verili. yor. Yurt davalarına «akama ba- karak manalar veriliyor ve onlar- dan sonuçlar çıkarılıyor. p Savaşların kazanılmasında ve- ya kaybolmasıadan rakamların bü yük rolü olmuştur. Demek ki doğ- ra rakam şü veya bu isin ilerle mesinde veya gerilemesinde kuv- vetli bir âlet, bir vasıtadır. Ra- kam arstulusal bir lisandır. Ve hiç şüphe yoktur ki medeniyetin en olgun bir ölçüsüdür. Küçük çocuklar rakamı en son- ra öğrenirler ve onun hayatta ifar| de ettiği veya edeceği manayı geç! anlarlar. Ayni şeyi kabilelere ve geri milletlere teşmil edebiliriz, Fertler ve milletler olgunlaştık. hâyalttaki yüksek yerini anlamıya başlarlar, ve ondan bilgileri mis- betinde faydalanmıya çalışırlar. Birinci sayimda olduğu gibi birin ci teşrinde yapılacak genel nüfus sayımı da bize kuvvetimizi, varlı- ğımızı gösterecektir. Bir memleketin iyi idare edi! mesi için bütün kuvvet ve kudret! menbalarının iyi saptanması ge rektir. Buda ancak rakam ve st&. tistikle kabildir. Nüfus, tecim, ziraat, finans, kül-| tör, sağlık, ölüm, bayındırlık v. 8. üşlerinde doğru statistiğe dayan- mayan bir devletin iş görmesi güç- Teşir. mahsulleri tedirik etmek © vasıta ve imkânlarından mahrum olduk. larından sıkıntıya, kıtlık ve sefa- lete maruz kalırlar.. Statistiklerin terkimi sayesin » de bu gibi matrumiyetlerin, isti - rapların önüne geçmeğe muvaf - fakiyet hasıl olmuştur... Ayni yaprağın biraz aşağısın- da şöyle yazılıdır: “Statistik bütün memleketlerin muhtelif menbalarına a.t malümat verir, onların menfaatlarını bir- birine yaklaştırır ve yekdiğeriyle anlaşmalarını kolaylaştıracak mal- zemeleri temin ve imkânları hazır- lar, bilvasıta herplerin önün' el. mağa yarıyan kuvvetli ve kıymet- li bir vasıtadır.,, Yaprak 23 de Bay Aykut di yor ki: “Statistik, tetkik olunan hâdi- senin bütün zayıf, kuvvetli, «esif noktalarını nerelerde olduğunu, hangi noktalarda durmak, hâdi- senin hangi noktalarında bütün kuvvetleri tespit etmek gerekliğir ni gösterir ve hükümetin yapacağı bütün işlerde alacağı kararlarda ona kuvvetli bir rehber teşkil e- der.,, Kısası, statistik hâdiseler ve va- kalarm aynası, röntgenidir. Nasıl ki bir ferdin vücudunun röntgeni alınır ve onun birçok gizli yerleri meydana çıkarsa, statistik de bir yurdun içinde gizli kalmış birçok hayati noktaların meydana çikö rılmasına ve ona göre tedbirlerin ölçülerin alınmasına yarar, mede- niyetin en kuvvetli ölçülerinden ve vasıtalarından biridir Statistiğin bu feydalarını gör dükten sonra genel nüfus saşımı yapılırken rakamların çok doğru olabilmesi için bütün yuztdaşların nüfus yazacaklarla beraber şalış ! maları onlarla her hususta teşriki mesai etmeleri, kolaylık gösterme. leri ve statistik genel direktörlü. ğünün talimatnamesine yöre sıkı sıkıya hareket etmeleri yurt, ulus devlet işidir. Dr. H. Malik Evrenol Teşviki sanayi kanunundan ön. ce yurdumuzdaki ulusal büyük küçük san'at atölye ve fabrikaları- nın sayısı tahminden ibaretti Bunlarm sayısını 500 olarak ve- renler olduğu gibi 5.000 diyenler de vardı. Halbuki kanun kabul e- dilince bu müesseselerin statisti- ği yapıldı ve sahici sayısı 1473 o- larak hesaplandı. Bu hesaplan- madan sonra devletin bu müetr, seseler üzerine alacağı tedbirler. tabiidir ki daha bilgili ve fenni o- lar. Statistik genel direktör muavir. ni Bay 5. Aykut, “statistiğin fer- de, cemiyete ve devlete olan hiz-' met ve faydalaırı,, adlı küçük fa» kat değerli eserinde diyo rki: “Es. Ki zamanlarda insanlar yalnız kendi ihtiyaçlarına göre istihsa- Iâtta bulunurlar ve fazla istihsar| Iâtta bulunmıya ve bunun için de mahreç aramağa lüzum görmez- lerdi. Esasen fazla istihsal yapan- lar da nakil vasıtalarının iptidai bir halde bulunması ve çok pahalı olması yüzünden mahsullerini has rice sevketmezlerdi. - Ziraatla iştigal etmiyen veya arazisi ziraata müsait olmiyan yer ! | İ YARAR a EE ARİZA SEREZ Doktor j Ali ismail Haydarpaşa hastanesi bevliye mütehassısı Urologue — Operatew Babrâli caddesi Meserret ote- | | # 1188 numarada her gün öğleden sonra saat ikiden sekize kadar. re rma me TY m nin Mİ li ünde KE EA | | | HABER — Akşam Postam Alman kaptanı alnının ortasına yediği bir Ka izim serildi Anâforcular Kralının dünya Şanghaya vardığımın üçüncü; günü limanda ortalığı kelacan et- meğe başlamıştım. Bir yerde işit. tiğim sözler beni havaya sıçrattı. Bunlar almanca söylenmekte olan sözlerdi ve gehiş yüzlü, mavi göz-! lü genç bir tayfanm ağzımdan çi. kıyordu. Herif beni görünce: — Bir merk bahsa girişirim ki sen Almansın! Dedi. Bu sözlere: — Ben bunun iki misline bahsa gir'şirim ki sen şimali Almanyar dan geliyorsun!.. Karşılığını verdim. Evet, delikanlı Hamburglu :miş ve o gün Şanghaydan Japonyada-! ki Tekyoya hareket etmek üzere bulunan Tokyo adlı Alman gşile- binde gemici imiş. Eğez Çinden! bir an evvel çıkıp gitmek istiyor- sam beni vapura işçi gili aldırar| bileceğini söyledi. İşte, böylece kendimi gene em gin denizlerde patates soymağa koyulmuş buldum. Bu sefer de! “Doğan güneş, ülkesine gidiyor- dum. Gün batmak üzere iken, önü - müze dört köşe yelkenleri direkle. rine çarpmakta olan bir Çin mav- nası çıkarak vapurumuzu durdur. du. Kaptan, gemisinde ön dire- ğin tepesinden güverteye düşerek! çok tehlikeli bir surette yaralan mış bir tayfa bulunduğuru söyle- di ve bu zavallı adamı Yokohama. İ ya pötürmemiz, yahut vapurumu- za alarak yanımızdaki © ilâçtarla| tedavi etmemiz için çok yalvardı. Kaptanımız da bir kayık indi- rerek yaralıyı getirmelerini bağı rarak söyledi. Kayık indirildi ve! içi hiş hoşa gitmiyecek çirkin su ratlarla dolu olduğu halde — bize doğru geldi. Ancak bundan son-| ra olan hâdiseler için hiç de ha: zır değildim. “Yaralı adam,, la arkadaşları! tepeden tırnağa kadar silâb'r ol- dukları halde karmcala, gibi gü! ve-temize üşüştüler; Alman kap tanı alnının ortasına yediği bir| kusşunla boylu boyunca (yerlere serildi. Korsanların (o baskınına uğramıştık. Tokyonun tayfaları hıçla tü * feklere koştular ve bir müddet a » dawmakıllı harp ettiler. Ben silâh - sız olduğum için, güvertede talat | HAKİiKi BiR MACERA Dünyayı Parasız Dolaştım | No,.15 Yazan: seyaha tinden uğradığı Risde Janeiro kangallarından birinin arkasma) yüzükoyun yattım ve sataşı bu - radan gözetlemeğe (koyuldum. Vardavelanm üstünde duran bir ko'sanın kafası parçalanınca der nize düştüğünü gördüm. Tokyo tayfalarından üç kişinin savaş hattr haricinde kaldıkları saydım. İkisi ölmüştü, birisi de ağzından kanlar akarak kendisini güvertede - sürüklüyordu. Korsanların sayısı bizden üç, dört defa daha fazla idi. Bizim cephane tükenmek üzere olduğu halde onlarınki bitmez tükenmez gibi görünüyordu. Nereden ele geçirmiş olduklarmı bilmiyorum, fakat ellerinde en asri ve en tesir» li makineli tüfekler vardı ki, mav- nanm güvertasine'diz çökmüş Çin- liler bunları takır takır işletiyor- lardı. Korsanlardan birisi, uzanmış olduğum yerde beni gördü. Göğ- süme tabancasmı dayadığı gibi i- şaretle üstümü başımı çıkarmak» İliğim lâzım geldiğini anlattı. Elbiselerimi Hindistanda satın almıştım. Birçok yolculuk yaptı- ğrm halde bu elbiseler hâlâ iyi 1 di. Ayni zamanda bir de mam tarlı Kolonyal şapka satım ve tım. Çinli, elbisemle şapkamı aldı! ve beni ite kaka ileride vapurun! aşağısına giden merdivenlerden! birine götürdü. Merdivenlerden! aşağı inmekte hiç vakit kaybet- medim ve aşağıda geriye kalan bütün zabitlerle tayfaların çırçıp» lak olarak bir araya getirilmiş ols! duklarını gördüm. Kapılar kilit- lendi... | Yukarda korsanların gürültü! ve patırtıları dininciye kadar der! şarıya çıkmağa hiç teşebbüs etme. dik. İkinci kaptan merdivenden yukarıya bin vir ihtiyatla çıktı ve Çin mavnasının ufukla.da bir nok ta gibi uzaklaştığını gördü. Korsanlar, vapurun Lütün de: lik deşiğini aramışlar ve ellerine geçen değerli her şeyi almışlardı. Tayfalarm dolapları kırılmış, iğ neden ipliğe kadar bütün malları, hattâ yemek salonlarında ki tabak | larla mutfaktaki tencereler bile gö, törülmüştü. Kaptanla ölü tayfalırı, derin acı duyarak kıç üstü - kâmarasmea taşıdık; ikinci kaplan ua hâdis»' tümde kirli bir muşamba elbi# N | | | | .Seppi Popfinger llmanından bir manzara yi resmi makamlara bildirme” zere tekrar Şanghaya doğru * men kırdr. Ertesi günü öğleden sonr#" le kendimi gene Şanghayın mı boyunda buldum. Tokyo ru Şanghayda bir, belki de hafta kalabileceğinden Alma kadaşıma veda etmiş, geniş Ü d nusu aşarak Amerikaya gid Mr tu” O gece geç vakit ar ta” 'duğumu buldum, Bu Toronto bir Amerikan şilebi idi. bir kömürcü eksikti. Eğer haydan, Sanfransiskoya kadi! cağa pasa kömür küreklemef çekinmezsem, yolculuğumun parasına mukabil baş makinist ni kullanabilecekmiş.. Vazifeyi kabul ettim. o | Ertesi günü erkenden Şanf” yın çok kalabalık limanmdan* tik. Baş makiniste Tokyo $“ sinde başımdan geçmiş ola” anlattım ve bu çekik gözlü sanlardan biriyle karşılaşı ihtimali bulunup bulunmi sordum. d Makinist güldü ve bana # rika tüfeklerinin dizili olduğ” raları gösterdikten sonra: — Başta ve kıçta daha b böyle sıralar var. Eğer Çinli sanlar dayak yemeğe özef se Torontonun tayfaları bur” kemmel bir surette atmağa M1” dırlar. o © Dedi. Ben makiniste hir ş€7. lememekle beraber içimden bir sevinç duydum. Çinii ko” larla bir tek temas benim f tip artardı bile. Şanghaydan Küeke ii dar olan yolculuğurmuz hiç böy siz geçti diyemiyeceğim. “©. kocaman bir şilebin ocağın!” na kömürle beslemek beni” hâdiselerin en büyüğü idi. böyle işlere haslım. Toronto kozamar bir # Büyük okyanusta çalışan rin en uzunu ve en genişi 9 gibi en yükseği idi. Hele istihlâk kabiliyeti şaşılacak cedeydi. Ben sıcağın ps bancısı olmadığım halle, minin kazan Gaitresi kadar bir yeri ömrümde g” “emeyi (Devamı var) j p