Yerin üstünde değil içinde yaşıyormuşuz Buenos Ayres'de doğmuş bi: İtalyan fen adamı olan Profesö. P. Emilio Amico - Roxas'ın dedik lerine bakılırsa insanlar yeryüzün! wde yaşa) Profesörün kendi! de değil fakat yerii maktadırlar. müşahedeleri ve bir Alman bilgi- ci olan doktor Charles Neupert ile Amerikan fen adamı Iysscs G. Morroue'nin Kopernik nazariyesini mektedir. Profesör diyor ki: “Dünya boş bir küredir ve in- sanlar da bu küre kabuğunun kul beli olan sathının içinde yaşamak tadır. Güneş, ay ve yıllızlar bo; içtedir. Merkezde camit bir kütle var dır; bu Stellosfer'dir. Yıldız san- dığımız şeyler de bu Stellosferin sathındaki parlak nokta'lardır.,, » . » altüst et- Profesör Amicö . Roxas kâina tı bir yumurtaya benzetmektedir. Yerin kabuğu yumurtasın kabu- ğu, nesimi hava yumurtanın za- rı, seyyareler arasındaki mesafe yumurtanın akı ve merkezi nüve de yumurtanın sarısıdır Güneş, ay ve sayyarslerle Stel- losfer, dünyanm içinde 'dönerler ve dünya hareket etmez sabittir. Güneş sıcak ve gazlı bir cisim de gildir, âlimlerin düşündüğü gib” hararet neşretmez. Gördüğümüz gök, cihanm bir mürteseminder ibaret olup soğuk ve gözle görün- mez intişarlarda bulunur ve bun- lar nesimi havada atomik çarpış malarla ışık ve sıcaklık vücuda getirirler.» Profdöör Amikco - Roxas du- ran ve yürüyen yıldızla.ın da boş! bires küre olduğunu ve içlerinde! yaşanıldığını sanmaktadır. Adisababa radyosu Habeşistanın merkezi Adisaba bada bir radyo istasyonu vardı. ve işin tuhafı bu istasyenu da | talyanlar kurmuşlardır. | Bundan birkaç gün 5rce Habe; imparatoriçesi bütün dünya ka dınlarına radyo ile divevde bu! lunmağa karar vermişti. Bu işi bir! "Amerika radyo sosyetssi hazırla-! mış, imparatoriçeyi Amerikadak| kadınlara da dinletmek istemişti. | Fakat bir tesadüf sü, yokss! araya bile bile biri mi karışmış, nedir, henüz belli olmıyan bir se bepten dolayı imparatoriçenin bir sözü bile işitilmemiştir. “Allo, allo Burası Adisababa !,, denildiği İşi tilmiş, arkası bir parazit yağmu. runa tutulmuştur. İtalyanların Eritre ve Somali. de birer radyo istasyoni..rı bulun maktadır. Adisababa raJyosu neş- riyatının bozulması ayri tul mev | cede çalışan bu iki :stasyonus| gayretleri neticesi olmasın? Zenginlik tanrısına kurban ! | “Zenginlik tanrısı,, na iki genç kızı kesmek suretiyle kurban et- miş olan bir Hintli kadın önümüz- deki hafta içinde Hindis-anın Hay darabat şehrinde muhakeme edi- İecektir, Kadının adı Bai'dir ve ülkenin birinci prensi olan Haydarabat Ni. zamı tarafından verilen emirle tev kif edilerek hapse atılmıştır. Nizamın kendisi bir müslüman dır, kadın ise bir mecusilir. Müs- doktor U.! hesaplar. | distanı heyecanlandırmaktadır. Kadın, polis verdiği ifade de demiştir ki: — Nizamın mülkü içinde Ti mapur'da yapılmakta o'an yeni b naların nezareti bana verilmişti HABER — Akşam Postası Burada çalışırken gaipten gele ! ban armağan edecek olursam, bit mez tükenmez hazinelerin nerede bir takım sesler bana, eğer zon. is saklı bulunduklarınmn bana bildi-| rileseğini söylediler... Bu kadın aramış taramış, gen ve güzei iki kız bularal: evine da vet etmiştir. Kadının. sehirdek: vaziyeti yüksek ve iyi olduğundan kızlar bu davete koşarak gitmiş: lerdir, Kızları tapınma odasına götür- müş, . orada zenginlik wabudesi- nin heykeli önünde onlara İçirmiştir. şarap lümanlar putperest olmadıkların- dan böyle bir davanın bir müslü- Söylendiğine göre Le şarapta| zehir varmış. Ertesi günü iki kızın ölü cesetleri sokakta bulunmuş -| tur. Hava bisikletleri İnsanlar kendi güç'eriyle hiç bir makine kuvvetin3 başvur- maksızın uçabilirler mi? Asılar- dir bu sual sorulmaktardı. Bu gün ise bilginin en son kaynakla- rına başvurularak denemeler ya- pılmaktadır. Yakın zamanda bu sorguya kasenkes olarak ya “evet. yahut da “hayır,, denebilecektir. Almanyada âlimler s:n zaman: larda yepyeni bir âlet yapmışlar- dır. Genç Alman havacılarından HerrDunbeil de buâletle hiç bir makine kuvveti olmaksızın 210 metre kadar uçmuştur. Sovyet Rusyada ise hova cemi- yeti bu ay yapılacak olan yeni bir takım denemeler için para yar - dımlarında © bulunmaktadır. Bu denemelerde insanlar kuşları tak lit ederek açılıp kapanan kanat- larla uçmağa uğraşacaklardır. Sovyetlerin vücuda yetirdikle- ri âletlerde adam gayet hafif bir şerçevenin içinde yüzü koyun u- zanmakta, kocaman knöatları iş letmek için el ve ayaklarını kul- lanmaktadır. Birleşmiş Amerika .ümhuri - yetlerinde de şimdi uçan bisik - letlerin denemeleri yap'tmaktadır Bunların üstünde kepenk çubuk-! larına benziyen daracık kanatlar vardır. Pilot âdi bir bisiklete otu- rur gibi bu âlete oturup “pkı bisik lette olduğu gibi el gidonu ile diş satıhları idare etmekte ayni za - manda ayak pedalların: kullan - maktadır. “Kus adam,, ı yaratabilmek i- çin simdi dünyanın hez tarafında âlimler harıl harıl çalışmaktadır lar. Eğer bunlar denemelerinde muvaffak olurlarsa yarın öbürgün insanlar İçin en iyi ve er ucuz se- yahat vasıtası hava olacaktır. 78 liraya 8000 kilometre Odun kömüründen çıkarılmış gazla yürüyen bir otomobil Avru- pada yaptığı bir deneme gezisir den dönmüştür. Bu gezintide on memlekette 8000 kilometrelik yol almıştır. Ge zintinin bazı kısımlarında vasati sür'at saatte 90 kilometre olduğu balde bütün yolculukta yakıları mahrukatın bedeli 18 lirayı aşma- mıştır, | ve Kutupların bütün sergüzeştleri di. Ren geyiklerinin idaresi ken » dilerine verilmiş olan Bahr ile La- pon yurtdaşları Tag, Nur ve Gat adlı kimselerdi. Eskimolar da şunlardı: Papik ile karısı, Udip ve Siksik, İkak ve İgiş, bunların çocukları Aku ve Guk; iki delikanlı olan Krak'- la Ank... En sonunda eski bir ka- bile başkanı olan Kuvalik vardı. Bu adam geçmiş günlerin verdiği tecrübelerden iyi dersler çok akıllı ve düşünceli bir baş - kandı. Kuvalik, Eskimolarla Bahr arasında irtibat subayı işini görü- yordu. Emirleri tercüme ediyor, kamp yerlerini seçiyor, bilgisiyle avcılara kuvvet veriyor, donmuş bacakları yeniden canlandırarak işletiyordu. Bu alay ileriye doğru yürürken rüzgârlar da donmuş denizden i - geriye doğru esmeğe başladı. Buz i kitleleri gittikçe bir araya gelerek dağlar teşkil etti ve karanlık, bü- tün ülkenin üstüne çöktü. Kış, tam mânasiyle bütün şimali sar - mıştı, Şimdi sürü büyük tepelerin a - rasından denize akmakta olan şıya geçecekti. Tam orta yerde ır- mağa dökülmekte olan bir kolun ağzında karla örtülü koskocaman bir ada belirdi. Burası kamp kur. mak için mükemmel Eskimolar “iglu,, dedikleri buz dan kulübelerini yaparak içlerine girdiler; Laponlar da adanın rüz- gâr altı tarafına “vadmal,, adını verdikleri çadırlarmı kurdular. Buzlar, denize doğru sürüklenme ge başlamıştı. Artık yaz pelin Seller kapanmıştı, Tekrar yola çıkmak için kışı beklemekten başka çare yoktu. arasında bu teşebbüs hiç şüphesiz! zamanın en dikkate şayan bir işiy- almış! donmuş bir ırmağın ağzından kar.| bir yerdi.! - | mun üzerine sürücüler de fazla 1s 22 EYLUL — 1935. » Çöllerinde | 36 000 kilometrelik bir seyahat man ülkesinde çıkması bötün Hin | ingilizceden çeviren: A. E. di burası ayna gibi dümdüz ve ci- lâlı duruyordu. Bu kaygan satıh - ta geyikleri yürümeğe zorlamak bir felâketle ( neticelenebilirdi. Belki de hiçbirisi uzaktaki kıyıya varmıyacaktı. İleri gidiş yolu kesilmiş olduğu İ gibi geriye dönüş yolları da ka - | panmıştı. Bu şerait İ kendilerine bir hapishane olmuş altında ada, tu. Ne ileri ne de geri gidebiliyor. lardı, Ve kıymetli hayvanları da yosunsuz kalınca uzun müddet dayanamazlardı. Adamlar konuşmak için mes »- kenlerine çekildiler; buradan çı - kıp gitmenin bir yolunu bulmak gerekti, Acaba uzak sahilden kar. lar kazınarak yosun toplanır ve demet demet buraya getirilebilir miydi? Bu takdirde hayvanlara yiyecek tedarik edilmiş demekti. Acaba geyiklerin ayakları birer parça deri ile sarılarak hayvanlar buzun üstünde kaymaksızın yü - $İ| rütülebilir miydi? Elde birkaç ge- İ yik olsa, birçok şeyler yapılabi - sms Hem iglularda hem de donarak kaskatı kesilen çadırlarda demir! kaplarda etler kaynamağa baş - ladı. Yağ lâmbaların üstüne çay. danlıklar fokurdadı. Geceyarısma doğru rüzgârlar, | tepelerden doğru çok şiddetli es- meğe başladı ve katı kar, tıpkı! çöldeki kumlar gibi, rüzgârın 5 . nünde hareket etmeğe koyuldu. Saatler geçtikçe rüzgâr şiddetini arttırdı, gerçek bir kasırga halini aldı; irmak yatağını allak bullak ettiği gibi boyuna ilerliyen karlar Eskimolrın “iglu,, larını ezdi, hur- dahaş etti. Uykusundan uyandırılan Andi hemen Ren geyiklerinin bulundu. ğu yere koştu. Bunların bepsinin, yüzlerini rüzgâra doğru çevirerek durduklarını gördü. Ren geyikle- vi sabırlı hayvanlardır, tehlikede pek kıpırdamak âdetinde değil - dirler, Ancak hayvanlar burada duramazlardı. Burada gerek in - san, gerekse hayvanlar fırma büsbütün tehlikeli bir hal alma - dan ana toprağın tepeleri eteğine sığınmak mecburiyetindeydi. Sarp bayırların kenarlarından düşe kalka, karlara bata çıka bu bir avuç insan, hiç de krpırdamak istemiyen geyikleri uzaktaki ır - mağın kıyısına doğru sürmeğe uğ raştı. Hayvanlar bir müddet hiç! kıpırdamadılar, nihayet ırmağa İ-| nilebildi. Ancak burada geyikler| kayarak, geri geri giderek tekrar| kayalıklara dönmek istiyorlardı. Bazılarının bacakları kırıldı. Bu - rar etmediler, Zararlı bir iş gör - müş olduklarını anladılar, Rüzgâr ırmağın buzü üstünden bütün karları sürüp atmıştı. Şim - lirdi, fakat sürüdeki sayı birkaç bin olunca çok brişeyler yapıla - mazdı, Lâkırdı söylemekten hiç de hoş lanmıyan Nur birdenbire koşarak Bahr'ın karşısma dikildi. Aklma birşey gelmişti; gerçekten çok kur nazca bir buluştu! Andi bütün a- damları topladı, ellerine küçük birer balta verdi, bunlar da düm- düz buzu yontmağa, çentik çentik yapmağa başladılar. Bu, cok va « vaş ve çok yorucu bir işti; fakat yapılabilecek biricik çareydi. A - damlar ellerindeki baltalarla vu - ra vura buzun dümdüz sathında girintiler çıkıntılar kazdılar ve böylece karşı sahile pürüzlü geniş bir geçit açmağa uğraştılar. Erkekler çalışırken kadınlar da onlara et taşıdı. Çobanlar uzun u- zadıya bükük kalan gövdelerini düzelterek, getirilen yemeği ça - buk çabuk, âdeta hiç çiğnemeden yuttular. Sonra bitmez, tükenmez işlerine yeniden koyuldular. Rüz- gârsız sükünette, baltaların hiç durmadan buzlara çarpması aca - yip bir tıkırdı yapıyordu. Adamlar artık bellerini büke » miyecek kadar yorulunca Bahr bunları değiştirerek “iglu,, larma gönderiyordu. İşten gelenleri uy- ku birdrebire kaplıyordu. Ancak bu derin uykuda bile, merhamet- siz soğuktan korunabilmek için, işçiler, uyku torbalarının içine a- damakıllı gömülüyordu. Bu sıralarda ırmaktan keskin ibtizazlar duyuluyordu. Büyük yarıklar vücüda gelip de karşı kı- yıya doğru zar zor akmağa başla- ymca sonsuz buz kitlesi iniltiler çıkarmağa başladı. ' Buz şurada burada top seslerini andıran gü - rültülerle patladı, Öyle ki, derin uykuya dalmış olanlar bile yerle» rinden fıradıar, cocuklar korku - dan çığlığı bastılar. Az istirahatte sonra adamlar tekrar çentiklemek işine döndü - ler. Yol adadan gittikce uzaklaş - tı. Ren geyikleri için hayat olan yosun yokluğu hayvanları gittikçe zayıflatıyordu. İşte bunun icin İş- başı olan Jorl çalışanları hiç dur. madan işletti. £ Adamlar ölürse, başkaları o bulunabilirdi, £ fakat Ren geyiklerinden yalnız bu bir sürü vardı! (Devamı var)