DİL bayramı Perşembe günü bütün yurtta kutlanacak Önümüzdeki perşembe günü bütün yurtta ulusal dil bayramı fevkalâde parlak bir şekilde (kutlulanacaktır. O gün için hazırlanan programı, par ti teşkilâtı ve halkevleri tatbik ede - tektir, Birinci dil kurultayı ilk defa 26 ey- lâlde toplanmıştı. Bu sebeple 26 ey - lâl dil bayramı günü yapılacaktır. O gün Ankara ve İstanbul radyoları birleşik şekilde ve İstanbuldan Idave edilerek neşriyat yapacaktır. Radyo da bu büyük günü canlandıracak şe- kilde neşriyat yapılacak ve halkerle * rinde bu neşriyat halke dinletilecektir. Bundan başka o gün halkevlerinde yapılacak toplantılarda söylevler ve- rilecek, şiirler okunacaktır, Bu söyler ve şiirler tamamen öz türkçe olacak* tır. yy yy yy Birnoktaya dikkat Bir şey ya yasaktır — ya değildir! Bir olomobile bindiniz, yola çıktı hiz ve bir aralık şoföre seslendiniz: — Suğ kaldırıma yanaş da dur şu Mağazanın önünde... Şolür durmaz: — Yasaktır, der, Siz şaşarsınız: — Ne yasağı, otomobili durdurup Miş veriş etmek yasak mıdır? — Evet, belediye işyarları bırak - miyor, ' — Işte şu otomobil duryor ya. — 0 hususi? fk ilgileri ale İraz bazi eek e Düryyer hin her büyük şehrinde bu yasak var dır, Fakat bu yasak muayyen bir sa- &te bağlıdır, Otomobil cadde üstün - deki kaldırım kenarlarında o beşon dakika, bir çeyrekten fazla duramaz. Bizde ise, bir dakika bile bırakmıyor” lar. Biraz kızarsınız, sonra belediye - ye hek verirsini: “Caddelerimiz dar. Ne yapalım, alış veriş edecekler oto * mobillerini yan sokaklarda beklet - sinler dersiniz. Yalnız hususi otoma » Billere verilen imtiyaza akıl erdire - Mezsiniz, Ve beş on gün sonra gene otoma “ bile çiderken bu yasağı unutursunuz, Şoföre seslenirsiniz:. — Şurada dur da biraz bekle, Şoför durur, bekler; beş, on dakika, bir çeyrek değil, yarım saal, bir saat bekler; ne arayan olur, ne soran. Ru | sefer daha çok şaşarsınız. Bu ne bicim | yesaktır? diye düşünürsünüz, Düşün. meviniz, otomobile binenleri rahatsız ede, işlerine ket vuran bu yasak an * cak ve ancak Başbakan veya | İçişler Bakam İstanbuldayken tatbik edilir ve o mühterem misafirlerimiz gidin - ce, yasak da beraber gider. Bu nekiaya dikkot edilse iyi ola - cak, Otomobillerin caddelerde bekle - meleri ya yasaktır, ya değildir. Bu yasak ya hususi umumi o bülüln oto - mebillere o şâmildir, ya hiç bi- rine değildir. — S. K. yy yy yy yg yy Halil Nusret Turkes diyor ki: i o“ Geçen pazar günü Pangaltıda Feriköy maliye tah © sil şubesinin önlinden geçiyordum. Birdenbire gözle « rim şubeye asılmış olan bayrağa ilişti | Yüşardı. Çünkü koca binaya asılmış olan bayrak pek feci bir haldeydi, Alt kısmı tmamiyle yırtıklı. , Men solmuştu. Bu hali görlince çok müteessir Polis karakoluna giderek vaziyeti o söylediğim zaman pu cevabı aldım: © .“— Alâkanıza teşekkür ederiz. ticareti çoğaldı 25 kuruşa okka ile et satıyorlar Şehrimizde kaçak et (kesenler son zamanlarda pek çoğalmıştır. İlgililer- den bazıları kaçak et ticaretinin hiç bir vakit bu yıl olduğu kadar artma - mış olduğunu temin (etmektedirler, Bilhassa Eyübün Rami, Defterdar, E dirnekapı, Otakçılar, Topkapı, İğri - kapıda Yatağan, Silivrikapı, Sultan * ahmedin bazı mahallelerinde âdeta bi- rer kaçak et mezbahası halini almış yerler vardır. Bu kaçakçılar öyle birkaç koyun ke sen kaçakçılar değildir. Çoğu gün - de 15 - 9 koyun (kesmekte ve sat * maktadırlar. Kaçakçılar satışlarını eski okka ile yapıyorlar ve en iyi koyun etinin ok- kasını 25 - 30 kuruşa satıyorlar. Hal - buki hariçte (etin kilosu 40 kuruştan başlıyarak 50 kuruşa kadar satıldı - ğından halk tabii bu etleri tercih e - diyor. Kaçakçıların kestiği hayvanların başlıca müşterisi kasaplardır. Kasap” lar eti bu suretle beş kuruş ucuzuna satarak biribirine rekabet (yapabil - mekte've daha fazla Okir teminet” mektedir. Kaçak et kesenler son za - manlarda işi o kadar azıtmışlardır ki meselâ Eyüpte kapılarar çalarak ka” çak et alıp almıyacaklarını sormağa kadar varmaktadırlar. Tabil bu yüz - den mezbaha gelirinin azaldığını söy- lemeğe lüzum yoktur, am Liselerde parasız yatılı okumak istiyenler Paya sız ve yatılı olarak Jise ve “örta' okullara girmek için başvu- ran talebenin müsabaka imtihanı iki gün sürecek, sorgular Bakan- lık tarafmdan gönderilecektir. İmtihana girmek için başvuran talebenin sayısı bin kişiyi bulmuş. tur. -n— - Şehrimize gelen Fransız üniversi- teliteri HABER — Akşam Postası Göçmen yurdu |! Sarayburnundaki sevkiyat yeri hazırlanıyor Saray burnunda bulunan esk' Sirkeci askeri sevkiyat mahallinin sür'atle “Göçmen konuk yeri,, ha- line getirilmesi için bütün terti- bat alınmıştır. Esasen binlerce as- kerin çatı altında barınmasına müsait olan burası şimdi harap bir halde bulunduğundan esaslı tadilâta ve tamire tâbi tutulacak, bu işe pazartesi günü başlanacak- tır. Bu Sevkiyat dairesi civarın- daki anbarlardan, gelecek göç- men adedine göre istifade edile- cektir. Burada göçmenler | için bir de eşya kısmı vücuda getirile- cektir. Memleketimize dış illerden hü- kümet tarafından getirilecek va- purlar doğrudan doğruya sevki- yat dairesinin önündeki rıhtıma yanaşacak ve göçmenler özel bir bölge (hususi bir mıntaka) sayı- lan bu yere alınarak her türlü muameleleri burada yapılacaktır. Buraya uğramadan Trakyaya göçmen sevkiyatı yapılmıyacak - tr, Göçmenler gene buradan şi - mendifere bindirilerek kendileri - ne gösterilen yerlere gidecekler - dir. —— Ssrseriler toplanıyor Emniyet direktörlüğü şebrir direktörlüğe gönderilmelerini bil- dirmiştir. Köprü altı, Galata ve yemiş rında bulunan altmış kadar serseri toplanarak direktör- lüğe sevkedilmişlerdir. Direktörlük bunları, vaziyet- lerini tetkik ederek suç derecele- rine göre hakyerlerine verilmek üzere müddeiumumiliğe gönderil- mektedir. Fransız üniversitelilerinden 39 | Miygyitllftu,yp9#0M0 MESA yy kişilik bir kafile evvelki akşam şehrimizs gelmiştir. Konuk üni- versitelilere şehrimiz üniversiteli- leri tarafından dün İstanbulun türlü semtleri gezdirilmiş ve lâ- zım gelen izahat verilmiştir. Üniversiteliler dün akşam Bal- kan yoluyla memleketlerine dön- müşlerdir. bak Seğlık bakanı Şehrimize gelen sağlık ve soy- sal yardım bakanı doktor Refik Saydam, dün Heybeliadaya gide- rek Başbakan İsmet İnönü'nü e- vinde ziyaret etmiştir, ve gayri ihtiydri İ | Rengi de tama * oldum. En yakın Bu bayrak bizim ŞEHRİN DERDLERİ Asılan bayraklara dikkat! de çoktan nazarı dikkatimizi celbediyordu. Rapor yar dık, Herhalde yakında değiştirilecektir. ,, Bu sözler bayrağın çok eski vakitten beri ayni çir- kin vaziyette durduğunu isbat etmektedir. Pangaltı gi- bi bilhassa ecnebilerin çok (o bulundukları ve geçtikleri bir semtte koskocaman resmi bir dairede böyle bir bay rağın asılı durması doğru mudur?,, Hayır, şüphe yok ki doğru değildir. Hem müalesef bu şekilde eski, yırtık, kirli, ve bayrek nizamnamesine uygun olmıyan şekillerdeki bayraklara pek çok yerler de tesadüf edilmektedir. Belediye memurlarının bir va- zifesi de bunlara dikkat etmek olduğuna göre beledi yenin dikkatini çekeriz, Nüfusumuz artmıştır Nüfusumuzun arttığına şüphe yok. Ancak nerelerde ne kadar arttı? En çok hangi yerlerde arttı? Niçin başka yerlerimizde bu kadar artmadı? Çok artan yerde ne var ki ötede yok? Ol - mıyan yerlerde bunu yaratamaz mr yız? İşte bir sürü (sorgu ki bunları ancak: 20 ilkteşrin Pazar günü Yapılacak olan genel nüfus sayımı halledecektir. Başvekâlet Statistik Umum Müdürlüğü yy Ayyy 3 İsviçreyi istilâda kurtaran casus Aijmaniarın hazırladığı plânı nasıl çalmıştı ? Fransız gizli istihbarat teşkilâtının en parlak yıldızı olan Charles Lucieto” nun dediğine bakılırsa, cihan savaşın” da, Kayserin ordulariyle Paris ara - sında engel olarak duran Belçika gibi, Isviçre de âz kalsın çiğnenecekti. Çün kii Almanlar İsviçrenin çiğnenip geçil mesi plânını hazırlamış bulunuyorlar- dı. Savaş bittikten on yedi yıl sonra şimdi bütün dünyanm gözleri bu işe çevri miş bulunmaktadır, Yukarda a dını yaızdığımız Fransız casusu bir in giliz moslektaşile bu plânm suya düş- mesine sebep olmuşlardır. İngilizlerin adr Janes (o Nobodydir ve İntellicens Servisin en değerli casuslarındandır. .Lucieto, Lsviçrenin istilâsı plânmı şaşılacak bir şekilde ele (geçirmişti. Düşmanının esrarını ihtiva eden dos- | yalarr ele geçirmek hususunda, usta casuslarm göse'diği harikulde zekâ ve marifet sayesinde Lucieto de İsviç- renin Bern şehrhwleki -— Alman gizli istihbartının genel karargâhma gir - miş ve istilâ dosyasını eline geçirmis 4. Bü karargâh cihan harbi esnasında Alman ve müttefik devletlere mensup binlerce casusun en çok başvurduğu bir merkezdi. Lucieto o sıralarda K'ohr adlı bir 2- damı soruşturuyordu. Llerinden de - rine yaptığı tahkikatta bu adamın yak nız bir casus değil, ayni samanda da Almanların İtalyan ve ('ransızlara cephe gerisinden ( saldırmalt için İs- viçreyi istilâ edebilmelerini temin mak sadiyle, bütün yolların (haritasını ve istilâ plânlarını hazırlamakta olduğu” nu öğrenmişti. Luceto'nun bu plânlar rı nasıl ele geçirdiğini odaha geçen gün Londrada neşrolunan bir kitapta okuduk. Casusun buna dair anlattık - Jarını kendi kaleminden dinliyelims “Plân İsviçreyi Ren nehri boyunca Bal - Roşadi yoluyla (istilâ amacmı gözetiyordu. O da ele geçirildikten sonra işgal kuvvetleri ikiye ayrılacak, bir kol Reni aşarak Fransaya girecek, ikinci kol da geçilmesi kolay olan ge“ çitlerden İtalyaya (o inecekti, Bu ma - nevra Fransız ve İtalya (cephelerine yapılacak iki ezici taarruzla destek - Tenecekti.,, ” Lueleto'nun keşfetmiş olduğu bu ra- por süel hareketi en küçük tafsilâtı - na kadar bildirmekte olduğu gibi AL manyanın en meşhur kadın casusların dan İrma Staub ile Khor, Yarbay Ub- rih ve Wahlaender adlı bir adamın bu plâna bağlı şerh ve izahnameleri Yar- dı. Alman casus teşkilâtınm İsviçrede" ki genel karargâhı her türlü siyasal ve diplomatik masuniyetten (istifade edecek şekilde kurulmuş olduğundan burasını aramak ve casusları o tevkif etmek için bitaraf kalan İsviçre hükü- meti nezdinde hiç bir teşebbüste bulu- nulamazdı. Lucieto'nun vazifesi bu adamları kanuna karşı hareket ederken yaka - layabilmekte, o takdirde İsviçre ma - kamları bunlara karşı harekete ge - çebilirdi. Bir gece Lucieto, Khor denilen a - damın peşine düştü ve Cenevrede kü- çük bir Alman lokantasına kadar takip etti ve bu adamın lokantada İrma Staub ve diğer iki kişi ile bir masa etrafında toplanıp görüşmelerini gö - zetledi, Sözü gene Fransız ocasusuna bırakalım: “Kohrun şapka, palto ve şemsiyesi- ni masanın Üstünde bıraktığını gör * düm. Birdenbire Oİrma Staub elini şemsiyenin içine soktu. Orada saklı o- lan bir zarfı alarak çabucak kolunun yenine soktu. Bu iş o kadar çabucak yapılmıştı ki lokantada benden baş - ka kimse görememisti. Buna emin - dim. Aradan bir dakikn O geçmeden yanı başımdaki masadan birisinin ba- “a: A — Ey benim aziz meslektaşım buna ne diyeceksiniz bakalım? Kız hiçte fena değil! Bu sözleri söyliyen adama döndüm. Dik dik yüzüne bakarak: — Efendim sizi tanımak (o şerefini elde etmemiş olduğum gibi, suali - nizden hiç bir şey anlıyamadım?!.. Yabancı gülümsedi ve masanın al- tmdan bana bir kart uzattı. “İngiliz ordusunun istihbarat şube - besi,, diye yazılı olan bir satırın al - tında, müttefik orduların en meşhur casuslarından birinin adını okudum: James Nobody Bunun Üzerine hâdise hakkında ne bildiğini sordum. O da âmirlerinin bu nu sezmiş olduklarından kendisini bu işe memur ettiklerini söyledi. Ben de İngiliz meslektaşıma Almanların Bern'deki casus merkezinde yaptığım keşifleri ve İrma Staub son talimatı vermek ve plânı Almanyaya götür - mek üzere Berlinden gönderilmiş ol * duğunu sandığımı söyledim.,, Bundan sonra Fransızlâ İngiliz ca- susu elbirliği çalışmağı kararlaştır « dılar. Daha sözlerini bitirmemişler « di ki İrma Staub ayağa kalktı Kohr ve öteki #ki kişi ile tokalaşarak yürüdü. “Ben nasıl davranacağımızı vene suretle iş bölümlü (yapacağımızı sor - mak için başını döndürdüğüm zaman İngiliz arkadaşımın demin oturduğu yerde yeller estiğini görünce şaşırıp kaldrm. Kapıya baktım, bir de ne gö « reyim: İrma Stanba yol vermek için kendisi şöyle çekilmek üzere bulunu- yordu. Bunun Üzerine elimdeki Berli- ner 'Tagblatt gazetesine (dalmış gibi davranarak ne olacağını gözetlemeğe Uzun uzadıya beklemeğe hacet kal- madı. Kapı hızla açıldı; içeriye İrma Staub girdi. Fakat bu kadın bir daki. ka önceki zarif ve güzel mahlük de - gildi. Üstü başı buruşmuş, yüzü sap - sarı, diM de Adeta (tutulmuş gibi idi, kolunun yeni kopmuştur. Olup biteni anlamak için herkes o - na doğru koştu. İlk önce Kohr yetişti, Kadm birdenbire bir iskemleye yığı » lardk bayılır gibi oldu, Ben de sanki bir doktormuşum gibi ona doğru yü- rildüm. Sesimi işitir işitmez (hemen dikilerek hırsızların kendisini soymuş olduklarını bağırarak söylemeğe baş - Jadı, Gürültü yüzünden içeriye iki polis geldi. Ancak Irma bu işe polislerin karışmasını istemedi. Bununla bera - ber meseleyi de anlatmak meeburiye « tinde idi. Polislere bir otomobile bin- mek üzere iken iki serserinin saldır- dıklarımı ve omuzundaki klirkk kavrı- yayım derken kolunü yırtmış oldukla- rını söyliyerek işi böylece savuştur - du. Birkaç dakika sonra ise James No body yanıma gelerek: : — Mektup bende! Gidip sizin eviniz de okuyalım mı? dedi. Birlikte kalk - tık. Benim oturduğum eve gittik. Mek tap yapılacak harekât hakkında taf - silât ve İsviçre ordusu hakkında ma Timat vermekte idi. Ne yazık ki biz meseleyi polise bil- dirinceye kadar İrma Staub Yarbay Otto Vihichin yanına gitmiş ve varmadan evvel ikisi birlikte kaçmış bulunuyorlardı, İsviçre polisi direktörünün hissetti ği azabı görmek çok acı oldu. Fakat James Nobody ile benim ta- imiz yaver çıktı: Kobr ile Wahlsen deri bayullarını toplarken yakuladık ve polise teslim ettik.,, jlk mekteplerin Muallim kadroları lik okullarla o yabancı ve azlık o - kullarının öğretmen kadroları kültür direktörlüğü tarafından hazırlanmış * tır. Bu yıl kadrolarda mühim deği - $iklik yoktur. Yalnız hastalık dolayı - siyle okullarını ( değiştirmek istiyen 300 kadar öğretmenin arzuları imkân nisbetinde yerine getirilmiştir. Sehri. miz okullarından 10 öğretmen de başka vilâyet okullarına tayin e stir, Bu yıl İstanbulun öğretmen kadrosu 1900 2ü bulmuştur. a a