kai uk adamlar H A E R Romanın ey hazırlayan: Edgar Valas BU SIRADA KULÜBEDE EYVAH! KAPAK ONLARIN DA, DALGIÇ EL8i SELERİ VAR. SYYA DALARAK KAPIYI BULUN.VE ÖBÜR BODRUMA 8/2, KURTAR; MAĞA GELDİNİZ” SUSsUumM z VEN | “İOMNLE YİN: Hem ucuzunu hem güzelini almak için İstanbul Rızapaşa yokuşunda 66 No. A s Rİ M o BI LU Y A mazasını ziyaret ediniz. AHMET FEVZİ Tel. 23407 Selçuk Kız Ertik Okulunu Bitirenlere Eski yıllarda okulumuzu bitirenlere şahadetnameleri verilecek- tir. Okul direktörlüğüne “Baş vurulması, (5818) GÜZEL DENİZ MANZARALI APARTIMAN | Sultanahmette Kabasakalda Utan - İ gaç sokakta denize nezaretli yeni ya - pılmış dörder odalı üç katlı 13 nu - maralı apartıman daireleri kiralık - tır, Saçları Besler - Kuvvetlendirir - İ Dökülmesini keser uzatır. Dairelerde banyo, helâ, elektrik, ha- | vazaz, derken vardır j PETROL NiZAM İstiyenler bakmak ve pazarlık için Tecrübe edilmiş en iyi saç ilâcıdır. İoru 106 PARDAYANLAR M—— e rum. Ne vakit yatağa yatar ve biraz| uykuya dalarsam ayni korkunç rüya icdanımı eziyor. Ayni hayaller yata” ğmm baş ucunda dolaşıyorlar. Ka - ranlık bir gecede bir adamın bir sa -| raydan çıktığını ve o esnada bir ço - cuk doğurmuş olan bir kadınım da ona son kere ölarak pek © merhametsizce davrandığını görüyorum. Bu adam boş yere ağladı, yalvardı. Fakat sev - gilisi ona kat'i mahkümiyet kararını bildirmişti. Saraydan bu suretle a - dam mantosunun altında canlı bir Şey İ götürüyordu. Bu canlı şey ağlıyor, tepiniyor, mer hamet istiyordu. Bu adam da merhametsizdi.. Çünkü, bütün ömründe ilk defs olarak bir fe- malık vaptığı için, şimdi bu kadından korkuyordu. İşte o adam gidiyor, o mantosunun altmdaki yavruyu kilisenin merdive - nine bırakarak kaçıyordu! Katerin, kımıldanmadan kısık bir sesle mırıldandı: — Rene, bir şeyi unutuyorsun. En çok hatırlanması (o lâzımgelen taraf aklından çıkmış. Mademki o hayali canlandırmağa © çalışıyoruz, öyle ise tamamen hatırla! — Hayır.. Unutmıyorum (Katerin. Ah eğer, unutabilseydim çok mes'ut olacaktım. Ben çocuğu kilise merdive- nine bırakmak için götürmeden du - daklarına, bir damla, yalnız bir dam- la ilâç damlattım. Bu ilâç beyaz bir suydu.. Bunu hatırlatmak istiyorsu * nuz değil mi? — Şüphesiz. Çünkü bu zehir sayesin | 4e çocuk iki aydan fazla oyaşamıya Ji caktı, Rene, sen büyük bir ceseret ve sabır gösterdin, ben ise bir kraliçenin günahmm mahsulürü bu suretle or * tadan kaldıran seni sevdimiğe hiçbir vakit o pişman o olmadım. Evet, çok doğru, seni seviyorduni. Kocam bulu - nan kral metr Tâmlamağa beni İ mecbur ettiği, sazay Jantiyomlarının bana arkalarını o çevirdikleri, lâkırdı söylediğim zaman herkesin omuz silk- tiği, Diyan dö Puvatyenin emri olma- dan hizmetcilerin bile sözümü dinle * i medikleri bir zamanda sen geldin. Kimsesiz, tahkır olunmuş, yeis ve ü - mitsiz'ik içinde bulunduğum bu sıra * da bir gün senin gözlerinde bir merha- met ışığı gördüm, Biribirimize ısım * dık. Gündüzleri Floransadan, geceleri yıldızlardan bahsederek vakit geçir - dik. Sen bana sanatini öğrettin daha ilerisine giderek Borjiyaların esrarını anlattın. İşte Rene, senin sayende To fana suyunu insanı Allaha müsavi kı- lan bir fenni öğrendim. Çünkü bu in- sana öldürmek ve yaşatmak (hakkını veriyordu. Ölümü, bir yüzük taşında, bir çiçeğin kokusun, bir kitabın yap - rakları arasında, bir sevgilinin öpü * “üğünde saklamağa (muvaffak ola - bildim. İşte 6 andan sonra Borjiyalar- dan daha kuvvetli daha korkunç ol - dum. Çünkü ben Sezarın kuvvet ve hâ- kimliğini, Aleksandrın metin ruhunu, Lükresin öldürücü © gülüşlerini ayni zamanda taşıyordum. e İşte yükseliş devrem o andan itibaren başladı Rene. Bunu da sana borçlu idim. Fakat sen mükâfatmı kat kat fazla aldın. Bir kraliçenin koynunda yatmak şerefine iriştin!. Acr bir düşüncenin altında ezilerek edilen bu müthiş itirafı o Katerindö Mediçi kendi kendisine - söylüyormuş gibi son derece yavaş bir sesle anla * tayordu. zemin katında Hüseyine nün PARDAYANLAR 107 — Şimdi ise kraliçe (o bulunuyorum ve düşmanlarımı biribiri o arkasından| — Bunu size söylemiyerek şimdiye kadar teessüirlerimi, vicdan azabını, ahrete gönderdim, Tam yıkılan hara-| ruhumun elemlerini gizlemeğe çalış - belerin üzerinde dünyayı hayrette bı -| tım. Fakat Oo muhterem kraliçem, bu rakacak kuvvetli bir hükümet kurmak üzere iken sen bana maziden bahset- meğe kalkıştm. Geçmiş geçmiştir Re- ne.. Biz geleceğe hakalım. Çocuktan bahsediyordun değil mi? Şimdi vü - cudu ortadan kalkmış olan bu mah - lüku düşünmekte mâna ne? Tabii bir kadın onu kilisenin merdiyenlerinden alıp götürmüştür. Sen de zaten ağzı * na zehir damlatmış olduğun için ta * bil bir müddet sonra ölmüştür. Rüjjiyeri Katerinin elini yakalıya - rak sıktı ve boğuk bir sesle: — Ya aldanmışsam? dedi. Katerin şaşkın, donuk ve boğazımı tıkayan bir çığlığı fırlatmak istiyor - muş gibi ağzı açık (okaldı. Rene de” vam etti: —Ya zehir az gelmişse.. Ya mucize gibi bir tesadüf neticesi çocuk sağ kal dıysa.. Kraliçe: — Lânet olsun.. Sus! diye homur * dandı. — Dinleyiniz Katerin, (dinleyiniz! Bu dehşetli geceden sonra bir çok de. falar yıldızları sorguya çektim. Bun- lar da her defasında çocuğun sağ ol duğu cevabını verdiler. Boş yere ken dimi aldatmağa çalıştım, Boş yere yıl. dızların meyillerini, yakmlıklarını he. saplamakla vakit geçirdim. Çünkü her zaman çocuğun sağ olduğu cevabını alıyordum. Kraliçe uzun ve ince parmaklarının tersiyle alnında biriken terr damla * larını sildi. Müneccim daima ayni bir teviye ses le devam edieyordu. andan sonra susuşum bir cinayet ye - rine geçecekti. Evet, bu hâlâ sevmek » te olduğum size karşı bir cinayet ola- caktı. Bununla beraber, Katerin dö Mediçi düşmanlarını öldüren ( zehvirlerinden daha tehlikeli olan müthiş iradesiyle heyecanlarını yatıştırdı. Beklenilmiyen bir felâketin karşı - sında bulunduğunu düşünerek vazi « yeti soğuk kanlılıkla gözönüne aldı. Taş gibi donan kalbinin değil, şiddet li bir metanetle hâkim bulunduğu di şüncelerinin doğurduğu (heyecanları yatıştırdığı görünüyordu. — Pekâlâ, farzedelim ki çocuk sağ bulunuyor. Bundan bana ne zarar ge- lebilir. Yaşıyor, fakat kim olduğunu, kime mensup bulunduğunu bilmiyerek Uzak mahallerein birinde isimsiz, fakir ve bulunmuş bir çocuk olarak. fakat biz onun nerede bulundu - gunu bilmediğimiz gibi o da bizim hie- rede bulunduğumuzu Öğrenmiyecek, sözlerini söyledi. — Katerin, çocuk Paristedir. Ve ben de kendisini gördüm. — Gördün mü? Onu gördünha!, Söyle, nerede rastladın? — Pariste dedim yal. — Ne vakit. Ne vakit. Çabuk söyle! — Dün! Fakat her şeyden evvel onu kiliseden alan, ölümden kurta * ran ve büyüten kadının kim olduğu « nu öğrenmemiz lâzımdır, — Sen bunu öğrendin mi? — Öğrendim 1, — Kim imiş? — Jan Dalbre..