'ORMANIN KIZI | müd. ta- Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikonın balta girmemiş ormanla” nında geçen aşk vs kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı BN” g3 mem Yozan: Rıza Şekib e Fillerin mezarlığına giden kısa yoldan giderken önlerine et hdi yiyen büyük ve ahtapota i.. benziyen bir ağaç çıkacaktı Genç yerli cevap verdi: — Biz daima birbirimize ha- ber yollamak için yaralı ceylan- dan lardan istifade ederiz. Çünkü ya- $. mdi ral: ceylan ölmiyecek derecede ya- çi ralanırsa ufak aralarla daims ya-| “Yaş yavaş bağırır. Bu sesi arka İ daşlarımız işitince izini takip e der ve peşini bırakmazlar. Hay-| van yaralı olduğu için çok koşa- maz, hattâ hiç.. Kolayca yakala- nır amma, bunun da bir yolu var- dır. — Ya bu tahtanm üzerindeki İşaret?.. Genç yerli bu işaretlere çok dik- katli bakmaya bile lüzum görme- den ne olluğunu anlamıştı. — Bu işaret, dedi, arkadaşia- rına yazılmış bir mektup değil. Bu doğrudan doğruya, bu arka- daşlarını kim öldürmüş ve bağia- mışsa ona yazılıyor. — Ne yazılıyor? — Bu dostu kim öldürüp bağ- ladıyıa, çok geçmeden kendisi de ayni şekilde bağlanıp ölecektir, di- yor. — Allah Allah. İşte bunu çok i merak ederim. Bunu bir an evvel yapabilmeleri için buradak'lere arkadaşlarını . kim ddlürgüğünü, haber vereyim. in Karşa vahşilere döndü: — Ölünün göğtüne yeajakısız! yazıyla kimi anlatmak istediniz. | — Hiç kimseyi. — Arkadaşlarınızı kimin öldür- — Öğrenirseniz ne yaparsınız ona,. — Ne yapmak istediğimizi “özi süne yazıp bırakmıştık. — Haydi bakalım yapm.. Dos-| tunuzu ben öldürmedim amma, ben bağladım.. Vahşiler genç kıza karşı takın- dıkları sakin hali kaybedecek gi- bi oldular. Fakat kendilerini çok çabuk topladılar. Karşa vahşilerin toplandıkları. nın farkma varınca üstelemedi. Ebitlülâya: — Biz vakit kaybetmeden doğ- Tu mağaraya gidelim. Bu adamla- fin yeniden mezarlığı boşaltma - ları ihtimali var, — Haklısın Karşa, gidelim, Karşa yerli genci vahşilerle be- raber bıraktı. Ebülülâ ile ikisi hemen yola düştüler, Bulundakları yerden filler me- zarlığına varmaları zamana mü - tevalkıftı. Bununla beraber genç kız, bu mesafenin çok kısa bir za- manda alınması için mümkün ol- duğu kadar kestirme yolları ta - kip ediyor, Ebülülâyı da âdeta Psş'nden sürüklüyordu. Binbir müşkülâtla dalları ve Yolları kapayan sarmaşıkları bı - Sakla aralıyarak geniş bir göl - #elik bir sahaya çıkmışlardı. E - bülüli Karşaya yaklaştı. Çolstanberi onunla böyle yakın VS yapayalnız bulunmamıştı. Günlerdenberi kafasmı karış - tiran, uykusunu kaçıran düşüncen lerini genç kıza açmak için belki de tam zamanıydı... Fakat o, bu- na cesaret edemiyordu. Ebülülâ Karşayı hiçbir kimse - nin tasavvur edemiyeceği bir şe - kilde seviyordu. Ormanda kaldığı ilk günlerde kendisine gösterdiği yakınlığı ve alâkayı, Karşa artık çoklandır göstermiyordu. Yahut Ebülülâya öyle geliyordu. . Bununla beraber, genç kıza hak vermiyor da değildi. Gerilin pençesinden kurtulduğu günden - beri ne durmuş, ne dinlenmişler - di. Başbaşa, uzun uzadıya konuş- mağa fırsat bile bulamamışlardı. Karşayı ilk gördüğü günden - beri seviyordu. Bunu Karşaya muhtelif fırsatlarda, muhtelif ve- silelerle anlatmağa çalışmıştı. Fa- kat o, daima duymamazlıktan gel- miş, anlamamış görünmüştü. Karşaya içini dökmenin şimdi sırası mıydı? Bunu söylemesi ve kalbini her ân kemiren heyecan- dan bir ân evvel kurtulması lâ - zamdı. Amma sırası mıydı? Şimdiye kadar içini dökmeğe karar verdiği zamanlarda daima! bu kâfi Açıkça düşünmek lâzımgelir - se şimdi de şırası değildi. Filler mezarlığına kadar sokulmağa ce- saret eden vahşilere ders vermeğe gidiyorlardı. Karşanm bundan başka birşey düşünmediği muhakkaktı. Cesa - ret edip söylemiş bile bulunsa kat'iyyen dinlemiyeceğine, boşu 'İ na bir emek sarfetmiş olacağıma i kani bulunuyordu. Ebülülâ, Karşayı takip eder - ken, gözden kaçırmıyordu. Git - tikçe olgunlaşan ve güzelleşen vücudunun insanın başmı döndü - ren, gözlerini karartan hatları, hele onun eşsiz kalbinin insanca düşünceleri hazmetmiş, benimse i HOLFANDE DAİ BELEN — de Postası RADYO programı ISTANBUL — 18/5) bayarıar için jim » naştik dereleri. Azade Tarcan. 1880 fran , mzcn ders, 1910 plâk neşriyatı. 19,50 Re men halk musiki. o Eştogaço örkestrasi, 0,0 son baberler. borsalar, 20,30 Bedri, 2 Türün, türkçe sözlü eserler, radyo caz ve tango orkestraları, 21,35 son (haberler, 2145 Küzum, keman solo, 33 plâk neşriyat. VİYANA Me musikisi. 18.05 fikralar ve 35 gramölen. 19,05 pi İelsişzmeee ii hava raporu 20,15 gramofon. 20,55 konuş- ma. 21,15 grnmofon. 2205 senfonik dans lar. 28,05 haberler. 23,15 eğlenceli konser. 7153 konuşma. 24,10 konserin devamı. BERLİN — 17,05 hikiye. 17,35 hava - cılık, 18,03 Şlutyrarttan, 19,35 konuşma, 20, 05 Ştulyartan. 20445 ginün aklaleri, 21,05 habarter. 21,15 orkestra konseri. 78,08 ha. berler. 23,8) konuşma. o 2345 piyes 24,25 gece muzda, BUDAPKŞTE — 17 15 pânçlerin za - manı, 18,05 piyano ve kifrinet konseri, 18, 85 konferanm. 10,05 cazbant takımı 2005 konferans, 20,35 gan konseri, 21,40 yazı - cdarın samanı, 2215 gramofon. 72,05 ba - berler. 24,05 rwusiki. 1,10 haberler. BÜKREŞ — 18,05 radyo orkesiraa, 19, 03 haberler. 10,20 orkestranm devamı. 20, 05 konferans. 20,25 gramofon. 2055 haber. ler, 21,20 koner. 21,50 şan (o konseri, 22,10 Saksafon ve katlofon. 225 haberler, 22,50 gec konseri. 23,20 yabancı dillerde baber- ler. 23,25 gece konserinin devamı. TULUZ — 2008 diletelar. 20,30 senfo. nik orkesira. 20,35 haberler. 20,50 opera 11,05 muhtelif sololar 21.20 eğlen- oeli musiki ve gülünç sahneler. 29/35 radyo fantezisi, 2240 opera 2333 salon orkestrası. 73,40 carband takımı, 2880 flm parçaları, 24,20 opera orkestrası, 2440 A. rlantin orkestrası, 1,05 radyo fantezisi, 1,85 süsl marşlar. VARŞOVA — 1780 skeç, 1925 konser: Bethovenin eserleri. 10,06 mandolin konsa - dan: Konferana, 23.05 senfonik konser. 24,10 garmofonla dans musiki. miş güzelliği karşımda bütün i- esiyle ona bağlandığını duyu- lale Te “Çok xamar, bu hissinin er geç ölüme mahküm olduğunu düşüne- rek üzülür ve Karşaya bir dost gözüyle bakmağa kendisini alış - trımağa çalışırdı. Fakat buna imkân bulamıyor - du. Karşa gerçi kendisinin dos » tuydu, fakat onu daha çok aşkı - nin dostluğuna dayanmış görünce yeniden sarsılmağa, acı düşünce- lere kapılmağa mahküm olurdu. Karşa gene dar ve geçilmesi çok müşkül bir orman yoluna sapmıştı. Ebülülâ da nereye git - A A AN gi düşüncesinden Karşa » nin sesiyle uyandı: 11/4 AŞ v7 se EPİN Li ALALEMCİ (Dünya güzelinin peşinde... Fahrünname adi. eski Farisi Nâkleden: (Hatice Süreyya) tarih romanından alınmıştır No.52 Ferruh, azgın atın kulaklarını sımsıkı yakaladı, öyle bir çekiş çekti ki, hayvan derhal yola geldi, kuzuya döndü. Ferruh, ahvali tetkik edince, bu işin zorla olmıyacağını anla - dı. Çünkü Ad Şahın askerleri Hamanmkilerden pek çoktu. — Bari şartları kabul a Yani şu boğayı devirsen... — Kabil değil diye korkuyo - rum... Çünkü Ad Şah bana o ka-| dar kızgım ki, onun toprakları i - çine girer girmez, üzerime asker- lerini yürütür, beni mahveder, - Öyleyse... — Öyleyse, senden bir ricam var kardeşim... Bu işi sen hallet... Ferruh, aşkın ne demek oldu - — Sana yardım etmeğe hazı - rrm|... - dedi, - Senin yerine, ben gideceğim... Hemen o gün yola çıktı, Ad Şahm “| ortaya çık, Mehlâ... dı. — Ben, Haman'm kardeşi me-! sabesinde bir arkadaşıyım. Kızı- nızı almak, ona vermek istiyo - rum, Haber aldım ki, şartınız bir; boğayı yenmekmiş... İşte, onun i-| şin buraya geldim. İ Padişah, verdiği sözden döne- | miyeceği için, boğa dövüşünü ka-| bul etti. Bir gün, büyük meydan-| da bir heyet ve kenarda ahali| toplandı. Boğa ile Ferruh dövü - şecekti, Delikanlı; — Bana yalnız bir atla bir kı - ıç verilsin! » dedi. İ Padişahm pek azgın bir hayva-| nı vardı. Bu, bir kızıl taydı. O ta-i yı ve bir de kaldırılması pek güç| olan bir kılıcı delikanlıya verdi- ler. , Padişah ile veziri: — Bu at, oğlan! yere atmazsa bile kılıcı kullanamıyacaktır. Kul landığmı farzetsek bile boğa, o - ye konuşuyorlardı. Padişah ile veziri, Mehlâ is - mindeki bir kahraman derebeyi ile om: boğuşturmak istiyordu. Kızı, ancak ondan sonra verecek- lerini söylüyorlardı. Düşünceleri ise, pek belliydi: Hangi taraf mahvolursa olsun, is- tifade onlara ait olacaktı. İste « dikleri şahsiyetlreden biri ortadan kalkacak, öteki ise zayıflryacaktı. Ferruh, bu hileyi anlamakla be- raber, çarnâçar, şarta razı oldu. Mehlâya haber gitti: — Pek mahir bir bahadır gel -| di. Sana meydan okuyor! Ya kas| bul et, yahut da sana karşı olan üstünlüğünü tanı.., Derebeyi, pek babayiğit bir a * dam olduğu için, böyle bir teklifi| ——— — Hemen maiyetiy-| semanın reddedemezdi. le beraber, şehrin hududuna gel »| di. Orada bir yerde çadır Icurdu -! lar. Ad'm askerleri de oraya ote Karşı tarafta yer tuttu. Haber a . lan köylüler de hep toplandılar. Havadis Haman'ın kulağına da! ulaşmıştı, O da bütün maiyetini toplryarak, seyirciler arasına gel - di. Büyük bir heyecanla karşılaş » ma günü bekleniyordu. Delikanlı, ata binmezden ev - vel, azgm al atın kulaklarını ya - kaladı. Bir sarsış sarstı, bir çekiş çekti ki, şahlanan at, hemen, ku- zu gibi oldu, yeni sahibine inkiyat etti. Görenler, parmak ısırdılar. Fer ruh, ilk meharetini göstermişti. Sonra, kendisine verilen ağır silâhr, birkaç kere havaya attı, tuttu. Bununla da, kuvvetini orta- ya koymuş oluyordu. Ata bindi, Silâhmı aldı. İleriye doğru sürmeğe başladı. Aynı zamanda: — Eğer benimle dövüşebilirsen « diye haykır. Kalabalığın öte yanmda bir kı- pırdama oldu. Adamları yararak bir adam ortaya çıktı... Adam!!.., Adam amma, ne adam... Bu, daha ziyade bir devdi.. Çınar gibi iriyarıydı... Dağ par - çasıydı. Si Ferruh, görür min onun mühim bir pehlivan olduğunu an- Tadı. Ve: — Vah vah... Yazık olacak... Kıyacağım! « dedi, Mehlâ ise: — Bunun ağzı süt Kokuyor... Tüyleri yeni bitmiş yahu... Karşı ma çıkardığınız bu mu?... » diye şaşırdı. — Sen, onun şekline bakma... Davud da Calütu yenmişti... İkisi de biribiri üzerine hamle ettiler... Mehlâ, kocaman kılıcını sallıyarak delikanlıyı bir ânda i - kiye bölmek istedi, Fakat, Ferruh, çevik bir kıvrı » lışla, krlrcrn darbesinden kaçtr.. (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER Yazı işleri telotonu : 2387 uj ıdara vellân ,, o :243 İLÂN TARİFESİ carat Münlarının pi. mesmi ilanların Mg MD, erir Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası KUPON 236 ?9535