e ŞUNDAN B UNDAN On liraya başını kestiren kadın! Lehistanı Avrupa bharitasma tekrar sokmuş olan Mareşal Pil « swdeki, beynini Lehistan Üniver- sitesinin ilmi araştırmalar lâbo - | ratuvarma vermiş olmakla kendi- sinden önce yapılmış olan bir işi taklit etmşitir, Vaktiyle Datas ad- k çok ün almış bir adam vardı. Bu adamın hâfıza kuvvetinin dünya- da bir eşi daha görülmemişti. Da- tas öldükten sonra kafasının Lon- drada kralın doktorluk mektebi - ne teslimini vasiyet etmişti. Gene ünlü âlimlerden Madam Harriette Martino o vücudünün muhtelif parçalarını ayri ayrı yer: lere vermek istemişti. Bunun için kendi doktoruna: — Kulaklarımın kulak müte - hassısı Doktor Toynbe'ye verilme- sini istiyorum.,, Deyince doktoru da kendisine: — Fakat bunu yapamazsınız ki; çünkü başınızı Freneloji Sosyete- sine vasiyet etmiştiniz!,, Madam Martino başınm vücu - dünden kesilmesi için de ücret 9 larak doktoruna ayrıca 10 İngiliz lirası bıfakmıştı. Bu vasiyetlerde belki fevkalâ - Bunun üzerine telsizci yerde gördüklerini söylemiş ve o da u - çağı, hiçbir yerine zarar getirm- den, yere indirmiştir. Doktorlar pilotun neden kör olduğunu he - nüz anlıyamamışlardır. Belediye cezaları Madritte sokakta bir dilenciye sadaka veren adamın cezaya çarpması ihtimali vardır, Ceza 15 kuruştan 30 kuruşa kadardır. Bunun da amacı dilenciliği orta » dan kaldırmaktır. Madrit şehir kurultayınm ceza listesini gözden geçirelim: Bir sokağı “geçme,, işareti ol- mıyan yerde karşıdan geçmek yedi buçuk kuruştan on beş kuruşa kadar cezaya tâbidir. İşaret polisinin verdiği kuman - dayı görmemezlikten gelenler. ya- ya kaldırımında durup da (gelip geçenlerin yoluna engel olanlar aynı cezayı verirler, Geceleyin otomobili sönük fe- nerle sürmek iki lira, bisikletle yaya kaldırımında yürümek bir lira, sokağa muz kabuğu atmak el- li kuruş cezaya bağlıdır. Pencere- den sokağa kirli su atmak en bü - karşıya HABER — Akşam Postası No46 a Bugünün en meşhur zurnacısı Sulu kuleli Sami ile naracı Tevfik.. Kenar- da öynıyan kızlar Sulu kulenin şirin kızlarıdır. Suratı astı ve iki kâğıdı bana geriye uzattı; — Ben değilim dilenci! İki oski delik yok. Ancak bir İngiliz ma - | yük suçtur, bunun da cezası üç bu | ile sen git de kaçık Nazlıya kma, © damının vücudünün kemikleriyle | birlikte bir havanda dövüldükten çuk liradır. Sokakta sarhoş gezmek hoş gö- rastık al! — Yanımda fazla yok da onun sonra kendi parasiyle yaptırılacak | rülmez; belediye tahsil memurla- için... Sen şimdilik al onları! kilisenin temeltaşı altıma ken - masını, vasiyet etmesine ne dersi- niz? | Genel savaşta kalp hastalığı | rı bu gibilerden iki buçuk lira ce- za alırlar. Müthiş bir projektör 3 milyar mumluk bir projektör — Şimdilik sen yap (beş oski de, kalanını da yarm avşam ge - lip alırım! Bir lira daha ekleyip üç lirayı yüzünden Irakta ölmüş olan meş- | Şikago uçuş alanıma konmuştur. | uzatım: hur operatör Sir Viktor Horsley yazdığı vasiyötnümede ölümün” - den yirmi dört saat sonra vücudü- nün otopsisi yapılmasını, kafata- siyle beyninin İngiliz sinir müte - hassısları cemiyetine gönderilme- sini ve vücüudünün geri kalan kıs- mını da istenildiği gibi kullanıl - mak üzere Londra tıp koleji mü - zesine armağan ettiğini yazmış » tır, En hızlı adam Saatte 708 kilometreden fazla hız yapan İtalyan uçmanı Agello'- dur. Yuvarlak bir hesapla bu hız saniyede 200 metre tutmaktadır, Bunu daha pratik olarak anlatmak için revolver kurşunlarının seyir . hızını ele alırsak şunu görürüz: Orduların tabanca kurşunları saniyede 300 metre, tüfek mermi- si 700 - 800 metre arasında dev - reder. Bu hızla uçağa viraj yaptırılır. ken içindekine birdenbire görme- mezlik geliyor. Buna sebep olarak da yüksek kuvvei anilmerkeziye dolayısiyle kanın yerlerinden oy. nıyarak göze hücumu göstriliyor. Virajlar bittikten sonra göz gene eski tabii halini almaktadır. Papaya verilen saat Papaya gayet antika bir saat hediye edilmiştir. Bir metre yük - sekliğinde olan bu saatin üstünde dünya kürresi vardır. Kürreye e- lektrik ışık vermektedir. Kilisede dün zamanlarını saat | kendiliğinden göstermektedir. Birdenbire kör olan tayyareci Havacılık tarihinde şimdiye kadar benzeri görülmemiş bu ha- dise Nevyork'tan Vaşington'a u - çan bir posta uçağında olmuştur. Uçak iki bin metrede uçarken pilot birdenbire etrafı karanlık o- larak görmeğe başladığını hisse - dince makineyi durdurmuş ve kör ç olduğunu uçağın telsizcisine söy- Yan rıltısı 1000 kilometre içinde uçan bütün uçaklardan”go- rülebilecek olan bu projektörün dünyada daha bir benzeri yapıl - mamıştır. Çıft tayyare Kuyruk kısmma takılan bir plâtform üstüne konulmuş ufak bir deniz uçağını taşıyan dört motörlü bir uçağın İngilterede deneçleri yapılmıştır. Ana uçak gerek olan yüksekli- ğe gelince, uçak bundan ayrılacak ve yalnız başına uçuşa devam e - decekiir, Bu deneçten maksat, av- cılara yetecek kadar bomba taşı - tabilmektir, Pahalıya mal olan böcekler Deniliyor ki insan oğlunu yer - yüzünde mahvedecek olan sebep savaş yahut tabii bir felâket değil- dir; bu işi böcekler yapacaktır! Mikro - Biyoloji Enstitüsünün yap tığı araştırmalara göre böcekler son yıllarda dört misli artmışlar - dır. İnsanlar şehir kurmak için bü - yük ormanları ortadan kaldırınca böceklere dostluk, kuşlara da düşmanlık etmiş olmaktadır. Çün- kü böcekler her türlü şartlara u - yabilir, fakat kuşlar kendilerine yeni yurt aramak mecburiyetinde kalırlar. d Böceklere karşı açılabilecek ve muvaffakiyete eriştirilebilecek yegâne savaş kuşları korumaktır. Tahmin olunduğuna göre Ka - nadada böcekler çiftçilere her yıl 42 milyon (Türk lirasma malol « maktadır. HABER: istanbulun en çok satılan hakiki akşam gazetesidir ilânlarını HABER'e verenler kâr ederler. âe — Hele al sen şimdi bunları... AP e ELER Bin naz ve yapmacıklarla üç li- rayı aldı ve birkaç gün sonra ge- ne buluşmak üzere benden zorla ayrıldı, defolup gitti. Fakat, bu çok iyi oldu. Çünkü, kızın bana karşı aşkı maşkı olma dığı tamamiyle meydana çıktı; Etemin de son çevirdiği manevrs- * anlaşıldı. ... Bütün bu maceraları Reha Be- ye anlattım; o bunlara bir hayli meraklandı ve bir hayli güldü. En sonra da: . bana gönder; ben ona bir diskur teyim; bak bir daha senin yanına uğrar mı? Reha Bey sonra beni aldı; Ba- lat meyhanelerinin birinde Hıfzı Reis adlı bir çingene (o tulumbacı reisi ile görüştürdü. Hıfzı Reis ya- man ve kabadayı bir adama ben- ziğordu. Benim Etemle olan ma- ceramı iyice dinlediiten sonra: — Çaktırmadan dedi, herifle barış, kendisiyle yeniden dost ol; sonra bir gece onu buraya, mey - haneye davet et... Ötesine sen hiç ! karışma! — Lâkin acıyorum zavallıya.. — Türlü dalaverelerle boyuna seni sızdıranın, boyuna seni koyun gibi sağmak isteyenin nesine acı- yorsun be bilâder? Hem onlar çin- gene değil; çingenenin dilencisi kardaşım... Birak sen, işi bize ha- vale et, dediğim gibi yapalım, bak bir daha o sana görünür mü? — Fakat, dövmeden korkutsa - NIZ... — O da olur; ben ona bir iki rakı yuvarlattıktan sonra çeke » yim şöyle köşeye de kulağma iki çift laf edeyim, dinim rebbena İ hakkı için, hani yok mu, herif bir ndan da ku — Sen, dedi, o Etemi bir gür. | geçeyim; yahut bizimkilere geçir- | 19 AĞUSTOS — 1935 İçiNGENELER ARASINDA Hâyattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kayşısız PE - ” | daha senin ismini ağzma alma - mak için yedi ceddine tövbe eder. ».. , Dediğimiz oldu. Etemle barışıp yeniden dost olduktan sonra onu Hıfzı Reisin söylediği meyhaneye düşürdük ve beş on rakıdan sonra iş kökünden ballolundu. Hıfzı Reis onu meyhanevin bah | çesine çekip kulağına birşeyler söyledikten sonra, geldi, ağlıya - rak ayaklarıma kapandı: — Beni affet, yarından tezi yok Topkapıdan pilemı pırkımı topla — | yıp Büyükdereye kaçıyorum. Gü - lizarı filin da beraber götürüyo - rum, Eğer bir daha beni buralar - da görürsen kanım size helâl ol - | sun! Deyip savuştu gitti, s» 5 Oh, çok şükür, Reha Beyin sa - | yesinde bu Etem ve Gülizar belâ - smdan da kurtulduk... Nazlı işine gelince, onu arasıra midem dolgun | ve kafam fazla yorgun olduğu ge- celer rüyada görüyorsam da artık onun da eski sıcaklığı gittikçe s0- ğumada... »m Geçen yazı nasıl çergeler, ça - dırlar, harmanlar, köpekler, ayı * lar arasında hoş geçirdikse bu kışı da meyhaneler, sazlar, zurnalar klarnetler, çifte naralar arasmda daha hoş geçirdik gitti demektir Geçen yaz Nazlılar, tirşe gözlü kızlar, Topal Güllüler, falcılar gönlümü yelpazeliyordu; bu kıs i- se hanende Ziynetler, çengi Seher- ler, hamamcı Esmalar yanık yüre- ğimizi tazeliyorlar. Ooh işte kış da geçti; yakında bahara giriyo - ruz demektir. İki üç gün sonra cemre düşeceği için Reha Beyin evin'le o gece bir kıştan çıkış âle- mi yapılacak... Ve bu âleme Ay - vansarayın en maruf sazcı ve oku- yucuları iştirâk edecektir. Gel key fim gel! İki gece sonra gene sa - bahlara kadar vur patlasın, çal oy- | nasın, yaşıyacağız! a Alem, âlem, âlem... İyi amma bunun sonu ne olacak böyle... Ben de henüz iş güç yok... Para boyu- na gırla gidiyor. Annem boyuna bana bu hallerin sonu nereye va: racağını soruyor. o Ara sıra Reha Beyin, arkadaşı Basri Beyin, var yemez Abdi Beyin evlerinde ya- pılan hususi âlemler şimdi bizim Oh, çok şükür, Reha beyin sayesinde bu Etem ve Gülizar belâsı rtulduk eve de sirayet etmeğe başladı. Nevruz dolayısiyle dün gece bi - zim evde gene kıyametler koptu. On on iki davetli, sekiz kişilik saz, bir kol çengi arasında zavallı an- nem şaşkınlığından (dört döndü durdu. Sabahleyin evin içini bir görseydiniz kendinizi Selâtin mey hanelerden birinin tezgâhı ardm- da sanırdınız. İstanbulun en nam- kı çengisi Benli Küheylân çok ya- man, çok dilbaz, çok dessas, çok politikacı bir kart... ! Bu gibi âlemlerin bizim evde sık srk tekrarlanması için annemin yü züne öyle gülüyor, ona öyle tat- k diller savuruyor ki... Fakat, an- nem de kaçm kur'ası? Hiç böyle şeylere yanaşmak istemiyor, boyu- na bana çatıyor, Zavallı hatunca- ğız bu Nevruz gecesinin ertesi gü- nü bana demesin mi ki: — Haydi artık, bahar geldi, biz gene pılıyı pırtıyı buradan topla - yıp eski yerimize, Topçulara gis delim! Hem han Cibali denilen bu kapanık, rütubetli yerde yatalak olup kalacağım... Hem de sen ya kmda Topçularda harmancı çin genelerine kavuşur; onlarla daha iyi gönlünü eğlendirirsin... Onlar gena. hiç olmazsa böyle cumbur cemaat eve dolmazlar; sabul.ı.:- kadar curcuna ile âlemi rahatsız etmezlerdi. Onlardan nihayet gel- se gelse sana ara sıra o Gâvur E- tem midir nedir o gelir, belki de yılda bir defa Nazlı uğrar. Bura | daysa işte görüyorsun, sürüsüne bereket... Misafiri, çalgıcısı, çen » gisi falan filân iki, üç düzüne bir- den geliyor, sabahlara kadar ka» meti kaldırıyorlar. Hem buna ne can dayanır, ne para... Anneciğimin bu sözleri çok doğ ru amma, bu yeni daldığım âlem bakalım, benim öyle kolay kolay yakamı bırakacak mı? Adam sen de, daha gencim, din- cim, elim ayağım tutuyor; sonra bileğimde keman gibi altın bile « zik var. Bir eyyam daha şöyle yu- varlanıp gidelim; elbet günün bi- rinde, yani çingenelerden alaca - ğım ilhamlarımı, sermayelerimi tamamlayınca annemle birlikte gene atarız kapağı bizim sessiz, sakin Topçulara... ». DÖRT BAŞI BAYINDIR BİR ÇİNGENE KAVGASI Reha Beyin bana ilk fırsatta şa- tafatlı bir çingene düğünü ile bir mektebe başlanma alayı seyretti" receğini önce kaydetmiştim... Fa” kat Reha Bey, bunlardan önce ba“ na dün Loncada öyle şatafatlı, öyle dört başı bayındır bir çinge” ne kavgası seyrettirdi ki bep bu çok canlı ve çok renkli panora * mayı ömürm oldukça unutamıya ” cağım! Bu kavga, öyleara > Sulukulede filân para için tertip edilen yapmacık ve ufak tefek kavgalardan olmayıp gerçek can” dan, yürekten, daha doğrusu si * nirden gelme samimi, lirik ve ba$“ tan başa heyecan dolu bir kavg# idi. > (Devamı var)