i- 13 AĞUSTOS — 1935 mm Zi İİ çam — <.. Yazan: KADIRCAN KAFLI Heeeyy!.. Leventler!... Kü HABER — Akşam Postası ürek başına.. Herkes kürek başına... likle gemiyi dipdiri yakalar, daha! cağız... Gümisine geçmiş, bir ateş pa”- Satı kesilmişti. Kızıl Kadırganın yelkenleri büs. bütün şişirildi. Kürekler daha hızlı işliyordu. Bir dakika sonra Ahmet Reisin 'gasından ayrılmıştı. Kizi #övdeli, birkaç kanatlı, kocaman ir ejder gibi, dalgaların üstünde Yarak ilerliyor, avının üstüne in hızıyla saldırıyordu. >— Bak!... Gün batmadan önce Yakalamalıyız. Yoksa elimizden kaçar... Düşman gemisi sahiden dosdoğ. tu batıya gidiyordu. Sipari takım Alarının arasma girdikten son- YA İzini kaybettirmesi güç bir iş değildi. Hüsmen asıl bundan korkuyor- 4. O zaman ors nereden ve nasıl Yakalıyacaktı? Girintili çıkıntılı! Yerlerde onu arayıp dururken o, bir taraftan çıkacak bütün hızıyla Uzaklaşıp gidecekti. Eğer Hüsmen Reis bu geminin, 'srnandoya ait o:duğunu, Beatri- Sin şimdi bu aç kaplanın pençele- vE düşmek üzere bulunduğunu ilseydi, kimbilir canı ne kadar sıkilırdr? z Her halde genç kızın rasgele bir düşmanın eline geçmesiyle Fer Bandonun eline geçmesi arasında Pek büyük bir fark vardr. « Halbuki Hüsmen, daha iki gün nce Salerno önünden rezaletle kaçabilen Fernandonun bügün &- Sik denizlerde, böyle çok kuvvet- ! ve çok güzel bi kadırga ile ge- İcoğini aklına bile getirmiyordu. Bununla beraber gene de genç kızı kurtarmak işin elden gelen geti harcamaktan çekinmiyor- eN Şimdi vardiyanın yanına koşu- Yer, tokmağı daha hızlı vurarak üreteçleri daha çok çalıştırtyor- d Fnkat bu, o kadar iyi bir çare *ğildi. Çünkü kürekçiler çok Böçmeden yorulacaklar ve bu se- * gemi şimdiki yolunun yarısını| i iş alamıyacak bir hale gelecek- Yukarıya fırladı: | Heceyy!.. Leventler!... Kü:| ek başına... Herkes kürek başına. üvertede yalnız yelkenciler ve ümenciler kalacak... Cabuk... , Bütüneventler bir anda kürek- Sileriy yanına koştular. Şimdi ge- de aşağı yukarr herkes bir ot- ol,” Dört kişinin çektiği kü- iş sre ğimdi yedişer kişi asılıyor, Ni ikide bir bunların üçü dördü karak diğerleri onların yerleri. İn, yer, böylelikle dinleniyor! Bu manevra umulduğundan da-| İYi sonuçlar verdi. dar tdı, Üre hızlı gidiyorlardı ki... bi koşan bir Arap atından fark-| sızdı. Hüsmen bu kadarla da kalmı-| yor, yedek yelkenleri de taktırı- yordu. Düşman gemisinin bol yelken- leriyle kazandığı hızı o da sade yelkenleriyle kazanmak, kürekle kazandığı hizi ise aradaki mesa- feyi doldurmak içiv kullanmak is- tiyordu. Bu kadarla da kalmadı. — Frenk Süleyman!... — Buyur reis!... — Forsalara söyle, kurtuluş i- çin ellerine güzel bir fırsat geçi- yor... Bunu bir daha bulamazlar. Kollarını daha sıkı tutsunlar. Eğer şu düşman gemisine yetişirsek, o- rada bunların yerlerini doldura- cak kadar kürekçi var. O zaman bunları azat edeceğim... Frenk Süleyman bu sözleri yük: sek sesle ve İtalyanca olarak bü- tün kürekçilere bağırdı. Kürekçilerin arasında bir mı- rıldanma, sevinç anlatan sesler duyuldu. Yanık ve çatlak yüzler- de, ümitsiz gözlerde hürriyet ışığı yandı. Kürekler, o zamana kadar gö- rülmemiş ve duyulmamış bir hız. la gıcırdadı. Kızıl Kadırga sanki uçuyordu. —0 DOĞUŞ BAŞLIYOR Aradaki mesafe gittikçe azalı- yordu. Hüsmen Reis kadırgasının prova tarafındaki kumanda ye- rinde gözlerini İspanyol gemisine dikerek dört yana emirler yetişti- riyordu: — Dikkat... Geminin teknesine ateş edilmiyecek. o Güllelerin hiç biri düşman gemisinin gövdesini yaralamamalıdır. Direklere, yel- kenlere, kumanda kulelerine ve kıç kasaranın en üstüne nişan &- lacaksınız. Göreyim sizi... Böyle- çok mala konarız. Bu zaten aşağı yukarı bütün Türk akıncılarının kullandıkları usuldü. Avcının, havada uçan ku- şun gövdesine değil, kanatlarına nişan almasına benziyordu. Kenat ları kırılan bir kuş yere düşünce ne yapar? Elbet ele geçer... Bir geminin de ,yelkenleri, kumanda köprülerini ve direkleri, kuşun ka- natları gibiydi. Yalnız eğer düşman Türk ge misinden daha zorlu olursa bu u- sule saplanıp kalınmazdı. O za- man ilk çarpışmada, düşmanm sahiden umulduğu gibi zorlu olup olmadığı anlaşılırdı. Eğer zorlu çıkarsa iş can kaygusuna dayan- dığı için kıyasıya ateş edilir, kı- yasıya dövüşülürdü. Şimdi de düşman gemisi Kızıl Kadırgadan daha büyük ve zorlu görünüyordu. Buna rağmen Hüs- men Reisin kararı kat'i idi. İs panyol gemisinin teknesine zarar vermek istemiyordu. Bunda hakir idi. Çünkü o geminin içinde canı gibi sevdiği genç kız vardı. Gemi batarsa genç kız da boğu- lacaktı, Böyle olduktan sonra zahmete ne lüzum vardı? İspanyol gemisi Kızıl Kadırga- nın hiç akla sığmıyan bir hızla, üstüne geldiğini, hızımı gittikçe de artırdığını görüyordu. O da kü- rekçilere alabildiğine kırbaç vuru. yor, bitkin bir halde düşenleri bi- le yeniden harekete getirmek için dövüyordu. Eğer gene (istediği olmazsa o zaman bir kılıç vurusu ile zavallıyı öldürtüyor, yedek kü- rekçileri onun yerine zincire bağ- lıyorlardı. : Fakat kürekçilerin bu kaçıştan bir kazançları yoktu ki... (Devamı var burca Yeni yı idiz b lun peşi Fa Nâkieden: teri (Hatice Sürevya) etti, Hürremi | götürdü... iki gözden kaybe Hüma, nişanlısına buluşma va'- dini verdikten sonra, derhal Fer- ruhla Hurreme haber yolladı: — Atları hazırlasınlar... Kaça- Tedarik başladı Şüphesiz ki, bütün ordu içinde en iyi üç at, emiririne amadeydi. O akşam, herkes uykuya dal - dıktan, el etek çekildikten sonra, birer birer, ordugâhtan uzaklaş - tılar, Ormanın bir köşesinde bu * luştular, Hüma, erkek elbisesi giymişti. Parsa ile vedalaştı. Dadısı, iki gö- zünden şakır şakır yaşlar akarak onunla veda etti: — Ah, yavrucuğum! Ben seni bu günler için mi (O büyüttüm?.. Bir daha göremiyecek miyim?... — Hayat uzundur, belli olmaz, dâdı... Nereye gidersem seni ge - tirtirim... — Fakat ya başma bir felâket gelirse... — Ferruh ile Hürrem gibi iki silâhşörün himayesindeyim... Bir- şey olmaz... Meraklanmaym... Hasık kelâm, gözyaşları içinde biribirlerinden ayrıldılar, Genç kız, ormanın içinde, arka- daşlarıyla buluştu. Atları mah - muzladılar... Yolu düştüler. O gece ve o gün, durmamaca - sına yol aldılar... Kuş gibi uçu - yorlardı, Ertesi sabah, Alemşah pek fena bir haleti ruhiye içinde kalktı. Zi- ra, sevgilisiyle o akşam bulüşaca- ğını düşünerek, zamanı mümkün mertebe çabuk geçirmek üzere, bi- raz içki içmişti... Yatağa yatmış, sağa sola dönmüş, uyku tutma - miştı. Biraz dalmış, o lâkin, kötü kötü rüyalar görerek (uyanmıştı. Sabahleyin erkenden, bu rüyanın tesiriyle, bir haber almak üzere, sevgilisine adam gönderdi. Fakat onun çadırmda olmadığını, kuşun kafesten kaçtığını öğrenince şa - fak attı. Bütün ordugühı bir va - veylâdır kapladı. 1 Her taraf arandı... Yok, yok, yok! Bir kaçırma, yahut kaçma ha- disesi olduğu anlaşılmıştı. Derhal, dört kola askerler gönderildi... Dolu dizgin bir takiptir başladı... Fakat, bizim üç süvari, önde, kuş gibi uçuyorlardı. Kendilerine kimsenin yetişmesi kabil olamıya- | cak gibiydi... Bu minval üzere, üç gün üç ge- ce, az uyuyup çok gittikten sonra, önlerine taşkin ve azgın bir nehir çıktı, Bu nehrin öte yanına geçerler- se selâmete erişeceklerdi. Zira bu- rası hududu teşkil ediyordu. Öte yan Türkistandı.., Fakat ne sandal var, ne sal..Ö- te yana geçmek nasıl olabilecek - ti2... Nehir, deli gibi akıyordu. Fransanın Dovil plâjlarında geçenlerde film aktristi olmak isti. | Arkadan takip edildiklerini bili - ızıl Kadırga o zamana ka-| yen kadınlar arasmda bir müsabaka yapılarak Matmazel May Fran-| yorlardı. Börülmiyen bir hızla ileri a.| sin birinciliğe seçildi. Yakında re'isör Piyer Kolombiye'nin idaresin- Çılgın gibi, sağı solu araştırır - de ilk filmini çevirecek olan mtista kbel yıldız bu resimde, rejisör ve| ken, Hurrem, oralarda bir at nalı Eme Simon Jirar adlı bir sinema autistiyle birlikte plâjda görülmek;| izine rastladı: öpükler saçarak, kasırga gi-|tedir. — İşte, geçit burası olacak! - ünya güzelinin Nehri geçerken at huysuzluk nde... hrünname adlı eski Farisi h #omanından alınmıstir. No.33 alarak onu sular arkadaş, Mn dedi » Zira, at izi buraya kadar ge lerek suda kayboluyor! — İki tarafta da ölüm var... Fa- kat, kurtuluş ihtimali gene suda!.. » diyerek daldılar, Atlarmı dalgalar arasında yüz- dürüyerlerdr. Tam ortaya geçmişler, karşı - daki selâmet sahiline yaklaşmış » lardı ki, Hurremin atı tahammül edemedi. Huysuzlandı, devrildi, Hurremi sırtından attı, Hurrem, dalgalar arasında ba- ğıra çağıra kayboldu. Ferruhla sevgilisi kıyıyı buldu- lar, Lâkin, nafile... Öyle bitkin bir haldeydiler ki... Hurrem, sev « gili dostları kaybolmuştu işte... Ferruh, kendini yerden yere vü- ruyordu. — Artık bundan sonra, benim için yaşamak nedir ki... « diyor- du. Ben de ölmeliyim... Onu teselli etmek, bu sefer Hü- maya düştü: — Ölenle ölünmez... Evet, ba « stmrza gelen bu felâket pek bü - yüktür, fakat, ne yapalım... İşte, dalgalar aldı, götürdü, elimizden bir şey gelmez... Haydi, bu men « bus yerden biz de çabucak uzak » laşalım. Yoksa neredeyse gelecek- ler... Hududun ötesidir demezler, gelirlerse yakalanırız... Ferruh, sevgilisinin bu teklifle. rine dayanmaadı Tekrar atlara binerek sürmeğe başladılar.'4 . * eriğin a, Ragastanın oğlu Romanlarını ciltlendirilmek üzere Vakıt kütüphanesine bı * rakmış olan okuyuculrrmizın ciltleri hazırdır. Hergün saat 18 e kadar uğra * yıp alabilirler, HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi. iSTANBUL MABER Telefon Yazn 28873 idare: 24316 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Benelik pece Ke. 27OOKK & aylık “ 1aSO kl 400 . 805 * ayım “e. 200 . İLAN TARİFESİ Ticaret ilanlarının sa: Mesmi ilanların 16 “KURUMU Sahibi ve Neşriyat öt Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbâasi