ve kimselerle görüşmek mecburiye - sw tindeyim ki yazı yazacak vakit bu HABER — Akşam Postası Yunan kralı Konstantinin Aşk Mektupları Türkçeye çeviren: A E 16 ra nihayet Sicilya adasının Palerm şehrinde yerleşti. Gidip Sarmato da villâsında görmüş olduğu pren ses D'Ostheima (bundan sonraki mektuplarını işte bu şehirden yaz- mıştır. Palermo, Villâ İgea (Sicilya) 3 ikinciteşrin 1922 Atinada olup bitenleri gazetede okumuşsundur. Yurdları için insan oğlunun ya * pabileceği her işi (o yapan zavallı bakanları, savaş kötü netice verdi diye, hiyanetle itham etmek,, Bu mağlübiyet, süel bir yenilme değil Venizelos ve şüre.nın ulus aleyhin- de yaptıkları propaganda neticesi bir siyasal hezimettir. Bundan bir kaç sene evvel, “insan bir yılanla karşılaşırsa kuyruğunu değil ba- i şını ezmelidir!,, diye yazmıştı; bu sözün ne kadar haklı imiş... Bu adama karşı ben çok sabır- İr, lüzumundan pek fazla medeni ve namuslu davrandım. Bu iş için ne düşündüğünü bi * liyorum. Fakat milletimi itham et- me; bu katillerin yaptıkları kö - bayraklara madayle dağıtmak için geçen gün Eskişehirde büyük bir geçit resmi yaptırdım. Bu, şimdiye kadar görmüş olduğum süel şen - liklerin en muhteşemi ve en doku naklısı idi. Geçidi, savaş alanmın yanı başında ve (savaştan gelen adamların yaptığını düşündükçe, kurşundan delik deşik © yirmi iki bayrağm önümden geçerken beni selâmlamak için iğildiğini gör- dükçe boğazım tıkanıyor ağlıyor- dum. Şimdi bile bunları yazarken tüy- lerim diken diken oluyor. Zayia - trmız Tanrıya şükür, oçok değil. Türkler çok daha (fazla zayiata uğradılar, maneviyatları bitti! Bu 'da göründükleri her yerde yenil - miş olmalarından ileri gelmiştir. Yararkk gösteren neferlere il Sana yalvarmış o olduğum gibi benim için dualar ettiğini duyu - yorum; buna derinden derine te - şekkür ederim, Ekseriya seni düşünüyorum. Bu na inanmıyor gibi görünüyorsun Eğer böyle olmasaydı Bayramın için sana çekmiş olduğum telgra «| tülüklerden milletimin hiç bir su- fin deni hayretlere düşürdüğünü! çu yok. yazmazdın. . Ge mi TSE ... Kardeşim Andreye gelince; o - Tatoi 1 ikinciteşrin 1921 | nun Atinada kardeşim Jorjun e - Sevgilim, vinde gizli olarak hapsedildiğini ütü eren bükütümden Söle” | v0 hapishaneye © götürüleceğine yı suçumu bağışlamanı dilerim; © dair şayialar çıktığını o duydum. kadar çok işim © var, o kadar çok Şimdilik Yunanistanda işler her gün biraz daha (kötüleşiyor. Bu, doğrudan doğruya ve halis muhlis bir Venizelos işidir ve onun yar - dakçıları hergün biraz daha mey- dana çıkıyorlar. İşte Konstantinin prensese yaz- dığı son mektup. Mektubun tarihi 6 ikineikânun 1923 dür. Ölümün - den beş gün evve! yazılmıştır. Palermo , Villâ İgea (Sicilya) 6 ikincikânun 1923 Benim aziz sevgilim; Günler var ki senden mektup a- lamadım. Seni küstürecek bir iş mi yaptım diye üzülüp duruyo * rum. Yoksa sana mektup yazmak- ta birkaç gün © geciktim diye mi canın sıkıldı? Bunula - beraber dün, yahut bugün benden bir mek tubun eline varmış olması lâzmm. Bu haftanın sonunda Floransaya gidip yerleşeceğimizi sanıyorum. Geçerken Napolide bir gece kala - cağız. Orada bizi daha fazla ala - koyamıyacaklarını umarım, Son - ra da dişçiye, krala gitmek ve kız larıma şehri göstermek için Ro - mada birkaç gün kalacağız. Turi - nodan gideceğin zaman bana bir telgraf çekerek Romadaki adresi - ni bildireceğini sanırım. Gelecek mektubunda seni Ro - mada kendi evinde saat kaçta gö- rebileceğimi bildirirsin. Ben de o - raya saat kaçta (o varacağımı tel - graflıyacğım. Anck Oomemlekette trenlerin çok geri o kalmakta ol - duklarını unutma.. Bu mektubun Turinoda seni artık bulamıyaca - ğmı sanıyorum.. Fakat otel idaresi gittiğin yere arkandan gönderir. Seni göreceğimi düşündükçe se - vineden çılgına dönüyorum; Flo - ransaya vardığımda ara sıra seni ziyaret edebileceğimi ummakta - yım. Artık bir ada üstünde olmı - yacağımdan ve geceleri vapurda geçirmeğe mecbur kalmıyacağım- lamıyorum... Yunan Ulusuna en derin ve kö- rü körüne bir güvencim var ve Pe rikles çağnın şimdiki ölup biten - lerle hiç bir benzerliği yok. Ya - bancı ülkelere göndereck şimdilik param yok olsa bile kambiyo dü - şürmemek için bunu yapmazdım. Evvelki mektubunda İtalyan gazeteleri hakkında yazdığına çok memnun oldum. Geçen gün kar - şılaştığım bir İtalyan, orada bize karşı şiddetli bir kin beslendiğini ve bizi Çekoslovaklardan da daha düşmüş saydıklarını söylemesine rağmen demek ki İtalyan gazete - leri Paris matbuatmı (okopye et - mişlerdir. Buna dikkat etmeyişine sevin - dim, Çünkü ikimizin arasında po- litika olmamakla (beraber beni memleketinin düşmanı sayarsan, bundan müteessir olabilirsin ben 'de bu takdirde büyük bir bedbaht Jık duyarım. Senin de duyduğun gibi işin en mühim tarafı harbi bitirmektir; çünkü yalnız Türkiyeye karşı de- Zil onunla beraber Almanyaya ve Fransaya karşı da savaşmaktayız. Hiç barışamaz olan iki düşman Türklere harp malzemesi gönder - mek için uzlaşmışlardır. Harp bi - zim gücümüzün pek üstündedir, buna devam edemiyeceğimiz; tut- tuğumuz yolum iyi olduğunu ve ya- kında barışa kavuşacağımızı umu yorum. Senin siyasal duygun kes - kin olduğundan daima en mühim işi bulup meydana çıkarıyorsun. Yunan ordusunun İzmirden de- nize dökülmesi üzerine Yunan ih- tilâli 27 Eylül 1922 de Konstan tini ikinci defa olmak üzere kov - 'du. Konstantin İtalyada Roma, Pi- za ve F'loransada dolaştıktan son - — No 28 ÇiNGENELER ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kayşısız Yılanın ensesinden tuttu, onu VAR 1 AĞUSTOS — ge tıpkı bir ip büker gibi başından kuyruğuna doğru bir hayli büktü; — Uzun iş o.. Hele şimdi baka- İsm işimize. — Ne işimize, haydi artık yü « rüyelim, bir an önce çıkalım şu netameli yerden.. — Hele dur, şu domuzu biraz daha uyuşturayım da gidelim!. Tekrar yerde cansız yatan ve yattığı yerde belli belirsiz debe - lenmeğe çalışan yılanın ensesin - den tuttu, onu tıpkı bir ip büker gibi başından kuyruğuna doğru bir hayli büktü; sonra tabakasın- dan çıkardığı bir avuç tütünü ağ - zmda iyice çiğneyip'bunun suları- nı hayvanın yüzüne püskürdü: — Artık, dedi, oldu iyice ser semin sersemi! Daha yapamaz bir şeycik! Ve bu sefer de onu tıpkı su- cuk kangalı gibi sağ eliyle sol kolunda kangallayıp getirdi. Se - mersiz beygirin iki yanmdan sar- kan boş heybelerden birinin gözü- ne tıkacak oldu. — Hey ne yapıyorsun, kendi - ne gel! — Yapmaz bir şeytik artık, korkma, o şinci daldı derni uy kusuna ! — Haydi, haydi, ben iştemem, nereye götüreceksen kolunda gö - tür! N — Abe ağırdır be, taşınmaz bu cenabet o kadar yol! — Taşınmazsa at oracığa yü - rü! Ben hemen beygiri sürdüm. Bir dakika sonra bir de ne gö- reyim, köpoğlu herif o yarı ölü yı- lanı belindeki kırmızı kuşağın üs- tüne ikinci bir kuşak gibi sarmış olarak önüme fırlamasın mı? — Ulan, çıkar şu soğuk şeyi belinden! — Soğuk değil o, ateş gibidir mübarek... Isıtmıştır şinci benim belimi hamam gibi.. Şimdi Çingene yürürken hep i- kide bir göğsünü kabartarak be - lindeki bu yeni, alaca kuşağa ba- kıyor. Ve arada bir çözülmesin diye onu eliyle yokliyordu. Biraz yürüdükten sonra dönüp bana sordu: — Abe efendi ağa! Süvle şin- cik bana ki, sen mi daha kabada- yı imişsin, ben mi? — Sen benden daha kabada - yı imişsin köpoğlu! — Yok, estayaforla (Estağfu- dan seyahatler daha kolaylaşacak tır, Kız kardeşin için nekarar ver - din? Sana daima ayni işi sormak la canını sıkmak (o istemiyorum; ancak seni ne kadar düşündüğü - mü öyleanlatmak (istiyorum ki.. Son defa söz verdiğin (o fotoğrafi gönderirsen çok memnun olaca “ ğım, Onu birkaç gün için çantana koy da, kokundan biraz sinsin! Se ni yaşadığım müddetçe esvece - ğim. Tino | SON rullah) ille ve lâkin yerine göre sen, yerine göre de ben... , — Anlaşılan sen yılana şerbet- li imişsin galiba!! — Hay yaşayaşın çakır gözlün ile son İdırelleze kadar! (Kıya - Mecidiye köyündeki köçebe kızlar Cendere boğaz: taraflarında kantaron çiçeği toplarken mete kadar) nasıl da bildin işin iç yanını! — Kim içirdi sana bu #erbti? — O, uzun bir masaldır. Ari- ma madem ki, sorarsınız, anlata- yım size onu da kısaca... Baktım ki, çingehe martavalı, tıraşı uzatacak, hemen lâfı değiş- tirdim: — Sen şimdi bırak masalı da bu belindekini ne yapacaksın, yoksa onu da çadırda terbiye e - Haseki Eskiden Aksaray - taraflarında çok dolaşan meşhur bir ayıcı çingene dip sonra İstanbul sokaklarında — | ayı, maymun oynatır gibi oynata- cak mısın? — Aaah... O cenabet, oyna - maz kolay kolay! Onu oynatırlar Hindiyanın Çinimaçin tarafların- da amma, biz bilmeyiz, ne nasıl yaparlar bu işi? — Peki.. Sen ne yapacaksın o- nu şimdi? — Ben onu götürürüm bizim çadırlara... Vardır bizim birtakım kocakarılar ki, onu atarlar te böy- le bayılmış bir halde bir çan” çine... Kaparlar ağzını çanağın bir kapakla.. Koyarlar onu her - hangi bir yere, atarlar içine son- racığıma, birtakım kokulu otlar, çıkarırlar onun gömleğini sırtım dan önce,. Sonra da alırlar onu yağını... Yaparlar bunlarla birta © kım kocakarı ilâçları.. Çingene benden aldığı ikindi cigarayı yakıp tüttürmeğe başlar” ken gülümsiyerek; — Affedersiniz amma, dedi siz ne İçin arasınız o terlayni k#” rıyı? — Terlayni karı da,kim? — Hani gideriz şinci bulmaya! — Onun adı terlayni mi, Nazl' değil mi? — Nazlılığına nazlı amms terlayni demek bizim çingenece" de, yaniyaki, sizin anlıyacağını” akılcığı birazacık oynak demek: — Yani yarım deli demek mi? — Haha! Ona yakın bir şef demk! — Peki amma, ben o kadmds biç öyle bir hal görmedim. Pekâ* lâ, kendi halinde sessiz, sadası yalnız biraz durgun ve mahzun * ca bir kadın! — Sen bakma ona, o bazı bs zı öyledir; bazı tefalarda tutars8 omun bir damarı yıkar adamm ba” şına çadırı! — Bu kadın eskiden de böyle miydi, yoksa sonradan mı oldu? — Sonradan olmuş, sonra * dan... Ben zati kendisini çok es * kiden tanamam... Ben duymuşu"! ki, bunun kocası hasta olmuş u * zun zaman, kalmış yatakta bu d8 o vakit olmuş böyle! — Galiba kocasını çok seviyor” muş! — Kim bilsin; belki öyle, belki böyle! Derler onun için bizim ks” dınlar, daima mangaptutder. — Mangaptut ne demek? — Kara sevdalı, kara sevdalı! Ormandan çıkıncaya kadar on” dan Nazlı için biraz daha malü” mat aldım. Sonra orman bitip #* çıklığa çıkınca; — Hani be, dedim, bir saatt? varacaktık oraya? — O ise bis seninle yola çıkalı bir saat old“ bâlâ görünürde ne bir köy var, n* de bir çingene çadırı! Eliyle Karadeniz tarafımı i$* marlıyarak: — Te geldik, te geldik.. Şinci $u baymı dönüncesinde varacağ”” oraya! Te geldik, me geldik derken * şağı yukarı biz, bir, bir buçuk 59“ at kadar daha gittikten sonra Z€ keriyaköy ile Kemerburgaz aral” rında bir dere içine düştük ve or#” daki beş, altı tanelik çingene 44 f dırma yanaştık. Ancak, Nazlı” koydunsa bul! Oradaki kadısl#” demesinler mi ki: — O, bundan bir iki gün önce buraya uğramıştı, bir aralık ma, sonradan kalktı, gitti mandıra taraflarına bir yere. Kısır mandırayı sordum, dedi” ler: (Devamı var)