ORMANIN KIZI Şile köylerinde Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla- senda geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romamı ENo:65 mumm Yazan: Rıza Şekib aa Silâh korkusuyla yaklaşamaz gibi görünen filler ve aslanlar yeni bir kıyamet kopararak koşuşmaya Ebululünim başına inen sopa gok âni ve sessiz olmuştu. İçeriye girmek üzere bulunan Abdülâziz Mehmedin Ebululânın başına ge- lenden haberi bile yoktu. Tam bu sırada, kapının birden bire açılarak karşısında genç kızın elinde Ebululâya verdiği - silâhla| görülmesi çember sakallı esir lucl carını şaşırtmıştı. Genç kız sual bile sormaya lü- zum görmeden tetiğe dokunur do kunmaz Abdülâziz Mehmet gık| demeden yuvarlandı, Karşa kurtulduğundan emin- di. Bunu hayvanlarına haber ver- mek için sesinin olanca kuvveliy le bağırdı. Bu ses tıpki aslanlı hükümdarın sesini hatırlatıyordu Ve belki hayvanları da daha ilk defa olarak genç kızın böyle bir haykırışma şahit cluyorlardı. Karşanın sesi duyulur duyul maz ortalık tamamiyle başka bir | şekil aldı, Yüzden fazla silâhlı-| nın, filleri yaklaştırmamak içiı—-l yatıpkları teşebbüs boşa çıktı. Silâh korkusuyla yaklaşamaz gibi görünen filler ve aslanlar ye | Mi*BiF'kiyamiet kopararak, devri Ten kayalar misali koşuşmaya baş ladılar. Bu âni höcum, elleri si lâhlı esir tüçcarlar'yle Farukları birbirine katmış ve onlarda kat'i bir panik doğurmuştu. Karşa üstüste, durmadan ba ğırıyor, sesi hayvanlarına bir ce saret ve atılganlık kaynağı oluyor du. Karşa kurtulduğu kulubenir kapısından ayrılmıyor ve hayvan larının kendisine yaklaşmaların: bekliyordu. Sebebti de gayet ha Bİttİ. Buradan ayrılıp giderken öl dürdüğü çember sakallı esir tücca rının fillerinin mağarasından yük lenip getirdiği doksan iki çift fi dişini de gene alıp götürecekti. Yalnız bununla mı kalacaktı. Hayır.. Onun daha başka dü - şünceleri de vardı. Kafasına sopa indirdiği genç adam, çember sakallı ada:mın ken disini serbest bırakması için - çok israr etmişti. Kendisine karşı bu kadarcık bir alâka bile göstermiş olması Karşayı çok memnun et mişti, O, kulübeye birinci giren adamın çember sakallı olmasını is terdi. Fakat onun yerine EbululA girmiş ve bu vaziyetle karşılaşmış- U, Karşanın o dakikada başka türlü hareket etmesine de imkân yoktu. Elinden silâhı aldıktan ve çember sakallıyı yere devirdikten sonra işi kolaylaşmıştı, Hele kendisine en büyük iyili. #i Mirat yapmıştı. Bu genç esir daha aslanların gükreyisleri işitil “mezden önce kulübenin kapısın: açarak içeriye süzülmüştü. Karşa köşede elleri ve ayakla- vt bağlı olarak duruyordu. başladılar... Mirat: — Karşa, demişti. Seni serbest bırakırım, Fakat benim olursan... Ormanın kızı muvafakat eder görünmüş, elleri ve ayakları çö- züldükten sonra genç esirin üze- rine çullanarak, genç kız, pazula- rının kuvveti, genç erkek pazuları- nın kuvvetine galebe çalarak ko- laylıkla boğmuştu Dışarıya çıkmaya hazırlandığı sırada da kapınn önündeki konuş- malar işiterek bir köşeye sinerek beklemişti, Karşanın ardı arası kesilmiyen haykırışlarına ilk yetişen Fatoş oldu. Genç kızı görür görmez üze rine atıldı, törpiye benziyen diliy- le onun çıplak ve güneşten esmer- leşen kollarını yaladı. Genç kızı sağ bulmuş olmasın- dan dolayı büyük bir sevinç için: de olduğu görülüyordu. Onun ar- kasından yetişip gelen Şerif de ayni şekilde sevyinc gösterdi, Hor- tumunu genç kızın beline dolıya. rak kendisine çekti. Karşanın koca başını ve buruşuk derilerini okşaması için başını eğdi. Bir an içinde etrafını, eli si- lâhlı esir tüccarlarını püskürtüp gelen filler sarmıştı. Karşa, bu dakikada kendisini dünyanın en baht'yar kızı olarak gördü. Yakalandığı zaman aor- manda işittirdiği sesine, kendisi- ni kurtarmak için la buralara ka- dar koşup gelen bu hayvanlar, hiç şüphesiz onun için insanlardan çok daha iyiydi. Rirbirlerini bo- gazlamaktan zevkalan insanlarla bu, iyilikten başka bir şey yapma. sını beceremiyen fillerin mukaye- sesini bile düşünemiyordu. Karşa vakit kavbetmeden ku- lübaye girdi. Yerde upuzun yatan ve elinden geleeydi kendisine faydası doku nacağı muhakkak elan beyaz ada- mar kolları arasına alarak kaldırdı Başında kan falan olmadığına gö re, bu genç adamı kurtarabilecek. ti. HADER — Akşam Postası 238 TEMMUZ — 1935 kız kaçırıl- masının sebebi nedir ? Evlenecek çağda elli delikanlıya karşılık cak onbeş kız var Şile mükemmel bir plâj ve yazlık yeridir Istanulda köy deyince insanın | bahati gençlerde sanmıştım, Me - | mediği ve îmnfnıdı[ı. şey, Şile « hatırına, olsa olsa, Yeşilköy, Ka » | ğer kazın ayağı böyle değilmiş! . | nin çok nefis bir sayfiye ve plâj an dıköy, Arnavutköy, Yeniköy, hay- di bilemediniz Vaniköy filân ge- lir. Benim gittiğim yer, gene bir İş- tanbul köyü amma, önünde plâjı, içinde paket kaldırımlı caddesi, sokağında elektrik veya havagazı gibi ışığı yok.. İçinde tramvay , iskelesine vapur işlemiyen bir e- tanbul köyü... , Hattâ, bu saydığım medeniyet araçlarından (vasıtalarından) bir kısmı, © köyün bağlı olduğ kaza merkezinde bile yok.. İlk defa gittiğim için olacak, Şile ve köyleri, bende garip bir duyuş bıraktı.. Ne de olsa, İstan - bulun bir kazasını, insan, böyle göreceğini sanmıyor! , Halbuki Şile köyleri, mükem - mel bir Anadolu köyüdür. Hani biraz kılık kıyafet, birazda ev yapısı bakımından farklar olma - sa, tıpatıp Anadlou köyü., Köy iş- leri, bahçecilik, harman, gazete - sizlik; tıpki içeride alduğu gibi .. İmamları para ile tutulmuş; mekx tep, kimisinde var, kimisinde yok.., Bu İstanbul köyünde, — ne Ha- beş - İtalyan işine —aldırış eden var, ne de bu seneki deniz mayo - larının biçimine!.. Sabah erkenden kalkıp işe baş- lıyorlar. Akşam yorgun argın dö- nüyorlar. Köyün en merak ettiği şey, havanın yarın açık mı, kapa- İrmı olacağıdır. Bir de ürün (mahsul) piyasası.. Biz köye, bir kız kaçırma işi için gittik.. Amma, kız çoktan ka- çırılmış., Gazeteler, bir kaç hafta önce, bunu yazmışlar.. Fakat hâ. dise, hâlâ dumanı üstünde - tütü - yor.,, Gittiğimiz köyün adı “Kömür - lük,,.. Az ötede “Küârvansaray,, köyü ile bir köy daha var ki, bir kız kaçırma yüzünden, hepsinin rahatları kaçmış.. Bu köylerin halkı vaktiyle Yavaş yavaş nefes alıyordu. (Şmh) den hep birlikte gel - Sersemlemişti, Ebululâyı lupıdıni mişler, İçli dışlı bir aile efradı gi- gıkararak Şerifin hortumuna ver di. Şerif bu ayakta duramıyacak kadar kendisinde» geçmiş adamı kolaylıkla ayakta tuttu. — Sonra yavaş yavaş ilerilerek ilerideki bü. yük ağacın gölgesi altıma yavaşça bıraktı, Fatoş Karşadan ayrılmıyordu, Şimdi Karşanın yapacağı şey, boşalan kulübeleri birer birer arı> yarak fil dişlerinin nereye yerleş. tirildiğini bulmaktan ibayetti, Bunu yapabilmek için de Şerifi Ebululânın yanında nöbetçi bıra- karak yüzden fazla fil kalabalı- ğıyla birbirinden oldukça uzak bu. lunan kulübeleri yoklamaya çık- tı. Biraz açılınca, esir tüccarlariy- bi yerleşmişler. Hani ara sıra kız kaçırılmasa, keyifleri hiç bozul - mıyacak, ahenkleri sürüp — gide- cek, sevişmelerine gıpta edilecek, Fakat gel de — delikanlılarla köy kızlarına bunu anlat, ,İlk önce ka- o —— —e le, fillerinin çarpıştığı yerde iki filinin ağır yaralı ve yere yıkılmış olduğunu görmüştü. Bir an için fil dişlerini aramaktan vazgeçerek yaralı fillerinin vanına koştu. Koca sahada kendilerinden başka.kim- se kalmamıştı. Herkes, nesi var, nesi yoksa burada, kulübelerde bırakarak kaçmışlardı. İnsanların bu kadar çevik olu- şuna Karşa ilk defa şahit oluyor- muş gibi hayret içindeydi. (Devamı var) Bu köylerde kız kaçırmak, âde- ta tabiiğ ve sosyal bir zorağ (za - | ruret).. Sebebi de şu: Bu üç köy - de elli tane evlenecek çağda deli- kanlı var da, kız sayısı ön - beşi | bile geçmiyor!.. Demek ki yuvarlak hesapla bir kıza üç tane talip — çıkması mukadder!.. Durumu böylece öğrendikten sonra meseleyi izaha ve kızların peden kaçırıldığını merak edip şaşmağa yer kalmıyor . artık!. — | Bunun önüne nasıl geçileceği - | ni düşünmek, benim boynumun borcu değildir. Hattâ Şile ilçeba- yı Bahir Üztrak'ın hâdiseden çok sonra, gene bu iş için neden tek- rar bu köye geldiğini de, ilkön - ce kavrayamadım. Köylüler toplanınca — İlçebay izah etti ki; kız kaçırma hâdisesi tüzeye (adliyeye) verilmiştir; —© iş, kanun yolundan kotarılacak - tır. Önun asıl önem verdiği nok - ta, bu üç köy arasında, bu yüzden çıkan geçimsizlik, anlaşmazlık ve sevgisizliktir. İlçebay dedi ki: — Şoseden ayrılan ve köyleri - nizi hem biribirine, hem de şo - seye bağlayan on bir kilometrelik yol, aranızdaki ahengin, sevginin ve anlaşmanın eseridir. O yolu biz kazma kürekle değil, gönül ve el birliğiyle yaptık. Bunun gibi bir çok işler göreceğiz. Fakat aranı - za, böyle bir meseleden ötürü, so- ğukluk ve düşmanlık girerse, hiç bir şey yapamayız.. Hükümet tek- lere değil, topluluğa değer verir . Onun için, tek yüzünden çoklu - ğun rahatını, faydasını, düzenini bozamayız.., Köylü her halde, ilçebayın ne - den köylerine geldiğini anlamış » tır sanıyım.. Kız kaçırma hâdişe - lerinin önüne geçecek — çarelere baş yurmak lâzım; bu. muhak. kak.. Fakat asıl iş, genel birliği bozmamaktır. — Çünkü - işittiğim doğru ise » bu köyler arasında ba- zı cahilley hâlâ eski ve kötü bir öcalma duygusu besliyorlarmış ki, bunu düzeltmek hükümet a- damları kadar, köy büyüklerinin de en büyük ödevlerinden olsa ge- rektir. Ze Şimdi biraz “Şileden bahsede - yini.. Şilenin yerini, nüfusunu u- zun uzun anlatmağa lüzum yok ., Bunu herkes bilir. Herkesin bil - Asipin Sizi soğuk algınlığından, nezleden, gripten, baş ve diş ağrılarından koruyacak en iyi ilâç budur. ismine dikkat buyurulması uluşudur. Şilede plâj.. Gerçekten kolay kolay inanılacak iş değil.. Kara - denizin korkunç ve iri dalgalariy- le didiklenen bir kıyının plâj ol « masına ihtimal vermek güç olu -- yor, Fakat hakikat, bu yanlış zeha- bın tam tersinedir. Hele bu mev - simde Karadeniz, öyl uysal, öyle yumuşak, öyle tatlı ki, Fenerden Karaburuna kadar uzayan ince kumlar üzerine ince dantelâlar iş leyen bu denize (kara) demek bile caiz değil!., — Ne yazık ki tabiatin en temiz ve elverişli bir plâj olarak özene bezene hazırladığı bu sahada, sekiz on çocuktan başka denize iltifat eden kimse yok.. Dışarıdan Şileye kimseler gel - miyormuş.. Buna yolun uzaklığı sebeb olsa gerek., Halbuki her gün Üsküdardan Şileye, Şileden Üsküdara düzgün iki otobüs pos- tası var... . Seksen kilömetrelik yolun Du - dullu kısmı hesaba katılmazsa bo- zuk yerleri pek az.. Yolcuları bir Hraya götürüyorlar. Oteller rahat ve ucuz.. Ara sıra, tek tük gelen gezginlerin çoğu yabancı; bir kısmı da,bir kaç saylavdır. Bunlar Şileden büyük memnuniyetle ayrılıyorlar, Hepsi de, bu güzel yerin gördüğü rağ - betsizlikten şikâyetçi.. Başta İlçebay olmak üzere Şi- le belediyesi, buraya — ziyaretçi getirmek için, elbirliğiyle çalışı - yorlar. Bu güzel yere, gerektiği rağbet temin edilirse Şile, İstanbulun baş dinliyecek, hava değiştirilecek en tabit eğlence yerlerinde biri o- lur. « Rıza R. Yücer Siîleyman Numanın 10 uncu yıldönümü Dün Gülhane hastahanesinin tıp tarihimizde adı saygı ile anı- lan Doktor Süleyman Numan Pa» şanın ölümünün onuncu yı| dönü- mü anılmıştır. Bu münasebetle Doktor Sürey- ya Hidayet, Doktor Süheyl, Gene- ral Tevfik Sağlam ve Doktor Â- kıl Muhtar hararetli söylevler ver- mişlerdir. Kenan