Amerikanın Ditroyt şehrinde çıkan “Detroit Times Sports,, gazetesinden aldığımız bu temsili resim, Dinarlı Mehmetle Cim Londosun karşılaş- malarından bir gün önce neşredilmiştir. Res. min üstünde şu yazı vardır: Dinarlı, büyük Mustafayı Amerikaya mı götürecek ? Amerikadan gelen değerli güreşçi- miz, buradaki bütün güreşçilere meydan okuyor Mehmet Yousof(,Will Tryş to'Get This Hold on Jim,Londos at Olympiz Tormorrow HABER — Akşam Postatr “Yarın Olimpiya'da Mehmet Yusuf, Cim Londosu Bu biçimde ya kalamağa çalışacak.., “Türk gibi kuvvetli,, sözünü,; dünyaya yaymış koca pehlivan- larımızdan - biri daha memleketi. mize döndü. Bu arslan yavrusu-| nun ismi Dinarlı Mehmettir: Dinarlı kısa bir zaman içinde| Amerikada yaptığı 184 serbest güreş müsabakasının 183 ünü ka- zanmış,yalnız Cim Londosla yap- tığı bir müsabakada galip geldiği halde tarafgirlik yüzünden mağ- lup sayılmıştıar. Koca pehlivan dün dinlenmek, üzere Bursada Karacabeye gidi. yordu. Yalova vapurunun kalk. masından yarım saat evvel kendi- sini vapur iskelesinde buldum.!| Artık Türk pehlivanlarının şal- varla gezmediklerini söylemeğe tabit lüzum yok. Babalarının, de- delerinin şalvarlarına, işlemeli cepkenlerine, geniş kuşaklarına mukabil Dinarlının üzerinde ga- yet şık bir elbise vardı. Dinarlı Mehmet ne kadar hey- betli, yakışıklı bir gençse, o kadar da nazik.. Etrafına toplanan yarı tanıdık, yarı tanımadık kalabalık. ta kimsenin hatırımı kırmıyor. Kendisine resim imzalatmak is- tiyorlar, Tatlı bir sesle: — Okey kardeşim! Diye imzalıyor. Ahbaplarının birbiri peşi sıra ısmarladıkları li- monatalara da: — Ökey kardeşim! Fakat mi- demde boş yer kalmadı. On beş gün sonra gene İstanbula dönece-| ğim- O zaman içerim! diye muka-| bele ediyor. Konuşuyoruz: — Burada ne kadar kalacaksı-i nız? — Bir iki ay. Eylülde tekrar dö- neceğim. — Amerikayı nasıl buldunuz? —0O.. Amerika... Amerika... Güzel yer! — Türklere karşı Amerikalılar nasıl hareket ediyorlar? — Çok iyi... Türklere, ve yeni Türkiyeyi kuran Atatürk'e hepsi | hayran. Kaç defa bana: “Biz A- merikalılar çabuk iş görmekle if. tihar eder ve bu hususta kendimi- zi birinci sayardık. Fakat Atatürk hepimizi geride bıraktı!,, dediler. — Yaptığınız güreşlerden biraz anlatır mısınız? — Gösteriş musabakaları hariç, tam 184 ciddi müsabaka yaptım. Karşılaştığım güreşçilerin çoğu- nu birkaç dakikada yendim. Aman yarabbi ne idi Nevyorkta ilk yaptığım güreşte duyduğum heyecan! Düşünün bir kere.. İlk defa olarak ringe çıktım. Etrafta baş döndürücü, müthiş bir kalaba- lık... Alkıştan kulaklarım sağır ol- muştu. Rakibim de zorlu pehli- vandı hani. Daha o zamana kadar hiç bir güreş yapmadığımiçin Amerikalı- lar beni tanımıyorlar, rakibimi tu- tuyorlardı. Kalabalığın onda do- kuzu onun kazanacağı — yolunda bahse girmişti- Benim Türk olma- dığımı, ve kuvvetimin bir blöfden ibaret olduğunu sananlar da çok- tu. Neyse, uzatmıyalım lâfı, daha ©o zamanlar serbest güreş dersleri- ni yeni almakta olduğum için iyice bilmiyordum. Rakibimin bana hü- cum etmesini bekliyordum. Halk onu teşci ediyordu. O da bun- dan cesaret alarak üstüme hücum etti. Ben de cesaretlenmiştim, Ne olursa olsun diyerek herifi yakala- dığım gibi şöyle sağa sola bir iki savurdum. Tuttukları pehlivanın dut ağacı gibi sarsıldığını gören halk, birdenbire sustu. Artık bin- lerce kişinin bulunduğu salonda çıt çıkmıyordu. Rakibim de kuvvetimi ınlıdı—ı ğından kaçamak güreşmeğe başla.| mıştı. Fakat bu da para etmedi. Bir biçimine getirip herifi yakala: dım. Sırtını yere getirdim. Bütün bu işler bir iki dakika içinde olmuştu. Halk güreşim- den fevkalâde — memnun kaldı. Bundan sonra her güreşimde beni tutmağa başladı. — Amerikada kadınlar güreş- lerle alâkadar oluyorlar mı? — Ne diyorsun? — Erkeklerden fazla.. Bilhassa benim güreşlerime görülmemiş derecede çok kadın gelirdi. Amma bunu sakın yaz. ma! — Amerikaya gitmeden evvel Pariste bir Bulgarla — güreşmiş, mağlüp olmuştunuz. Bunun etra- fında malümat verir misiniz? — Ha, evet.. O zaman daha ser: best güreş hiç bilmiyordum. Bu Bulgar güreşçiye de King - Kong diyorlardı. Güreştik. Ve mağlüp oldum. Yalnız şunu söyliyeyim ki bu mağlübiyetin acısını hiç bir za- man unutmadım. Ve unutmıyaca. ğım. Bir iki ay istirahat ettikten sonra federasyon vasıtasiyle bu Bulgar güreşçiyi İstanbula davet edeceğim. Eğer gelmezse Ameri- kaya giderken nerede bulunuyor- sa oraya gidceğim. Ne yapıp ya- pıp onunla yeniden karşılaşaca- ğım. O zaman ilk mağlübiyetin acısını nasıl çıkaracağımı — göre- ceksiniz. — Burada başka güreşler yapa- cak mısınız? — İki ay sonra Türkiyedeki bü- tün güreşçileri serbest güreş için defi edeceğim. Kim isterse onunla karşılaşacağım. — Giderken beraberinizde baş- ka güreşçi götürecek misiniz? — Evt, Amerikalılar bana gü- reşçi sipariş ettiler. Giderken bir Yazan: “Suriye milleti,, düşüncesi şim« di bir çok Suriyelileri sarmış bu -« lunmaktadır. Ancak bu düşünce | yabancıdır ve hariçten ithal edil- miştir, on dokuzuncu yüz yıl baş- langıcındaki Alman ve İtalya u - lusal mücadelesinden kopya olun- muştur. Bir çok uluslar'ın bir ara- | ya gelmesiyle vücut bulan Suriye kütlesi Avrupanın eski yaptıkla - rını kopye edeceğine büsbütün yeni bir şekil yaratsa daha iyi ol- | maz mı?. Suriye toprağında milli grupla- ra ayrılmak meselesi daima dini bir şekil alır; çünkü bu yarı Semi- tik ırklarda ulusal ilişiklikler için | din daima ön safta gelir. Evvelâ hwristiyanları ele alalım: Aşağı yukarı 230.000 mensubile en kalabalık bir hrzb olan Maro - niler Vatikanla Fener arasında u- zun müddet bucaladıktan sonra | nihayet Vatikandan yana geçmiş- lerdi. Fakat esas itibariyle kendileri ortodoks tipindendir. 80.000 ka- dar olan ortodoks Rumlar ise ka - tolikliğe daha yakındırlar. Buna rağmen katolikler onlardan nefret ederler, Romaya bağlı 46.000 rum var - | dır ki bunların sadakati propa - ganda vasıtasiyle günden güne ek- silmektedir. İsanım — mahiyeti - ne tanrılık atfeden 20.000 Jako - 24 TEMMUZ — 1935 Kont Sforça benle, onu sadece bir insan olar! | tanıyan 10.000 Geldaninin inaf larını barıştırabilmek hiç de kol değildir. Bunlardan şonra ıl" nın dilini konuşmakta olan Siri yaklar gelmektedir. Lâtinler biribirine bağlı gibi £ rünürler, inançları da birdir. A! cak Jejovitlerle Fransiskenler ' Döminikenlerle Karmelitler art sındaki şiddetli kıskançlıkları ! yapalım?. Ve nihayet son zams! | manlarda çoğalmağa başlamış * lan 9.000 kişilik protestan cemâ ati vardır. Bunlar nereden çı$ yor? Bir kısmını Beyruttaki Am rikan Üniversitesi yetiştirmekte bir kısmı da Amerikada önce pf testan sonra da zengin olarak ! na yurtlarına geri dönen muhaci lerdir. Müslümanlara gelince 1.100.00 Sünninin yant başında 100.00 şif vardır ki bunları da uzlaşi rıp birleştirmek imkânları yok d necek kadar güçtür. İşte bu karışık ve biribirine zi inançlara sapmış insanları bir t€ ulus halinde birleştirmek mesel si günün mevzuu halini almıştır Suriyede müşterek ulusal dü şünce veduygu yoktur; buna temi atmak istenmektedir. Ancak b temel Avrupadan taklid suretiy! ithal edilecek olursa, muvaffa kıyeti ihtimalleri pek azalır. Olur şey değili Yolcuyu çıkarmadan kalkan Antalya vapuru süvarisi ile Bartın liman idaresi hakkında il- gili (alâkadar) makamda bir şi- kâyet yapılmıştır. Bu şikâyete MAarKA Müslahzaralı iki arkadaşı da beraber götürece- ğim. z — Meselâ kimleri? “As — Meselâ Büyük Mustafayı gö- türmek istiyorum. Büyük Mustafa ağır siklette çalışırsa pek az za- manda müthiş bir güreşçi olur. A- merikalılar bana güreşçi ısmarlar- ken ayni zamanda bunların yakı- şıklı olmalarını da tenbih etmişler. di. Ah, Amerika! Amerika! Dinarlı bundan sonra bana bir çok Amerikan gazete ve mecmua- larımnda çıkan resimlerini gösterdi. Artık zaman da gelmişti. Lâtif bir Amerikan şivesiyle: — Okey kardeşim! diyerek e- Timi sıktı. Ve vapura girdi- M.S. - vapur ! göre, devlet denizyollarımm Art | talya vapurunun Karadenize yafi | tığı bundan evvelki seferinde Bsa tına elli yolcu çıkarması lâzımd Vapur limana gelince bu elli yo cu hazırlanmış, fakat vapurdal yolcuları almak üzere ancak b motörün geldiğini görmüşlerdil Bu motör on yolcuyu almış ve d ğer yolcuları vapurda bırakmıştı! Antalya vapuru süvarisi de yefl bir motörün gelmesini beklem den vapuru kaldırıp gitmiştir. B durumda yolcular ancak Amiı Timanına çıkabilmişlerdir. Şimdi bu vaziyette vapurdal yolcuları almağa kâfi vesait gö dermediği için Bartın liman m murluğu ve vapur vesaitiyle yolı ları çıkarmadığı veya — sonradi gelecek metörü beklemediği i Antalya süvarisi hakkında ince meler yapılmaktadır. ' SEKSÜLİN | Bu kelimeyi iyi belleyiniz! İ ! Çünkü mak sayesinde uzviyetinizde MÜHİM değişmeler baş gösterecek tir sıcak Gençlik kanı istekle çarpan - bir kâlp GUYM | Bu gün sizde bulunmayan her şeyi.... SEKSÜLİN de bulacaksınız! KUFUSU 200 Kırg BEŞİR KEMAL — MAHMUT CEVAT ECZANESİ SİRKEOİ