Tüneli icad eden hayvan! Yer altında hergün ağırlığınca yemek yer... l Bazı hayvanlar uxun — zaman | dolaşmağa beraber muntazam za- j ğ— "l!.k’ıiıi: yaşayabilirler. | manlarda da istirhat ederler. . Orsukla kır sıçanları kış uykusu » Onların çayırlarda dörder a - haftalarca | atlik fasılalrla çalıştıklarını gö - e | DA daldıkları vakit etle :;:ıhım bir şey al - | rürüz. Saat on ikide işe başlarlar, Mızlar, Hele kır sıçanları — ikinci | #trinden mart ayına — kadar hiç h: tey yemeksizin — uyudukları lde dipdiri uyanırlar: Fakat küçük bir memeli — hay- Vân Vârdır ki iki üç #aatte bir ye- M'yocek elursa dayanamaz. — Bu Yvan, bildiğimiz köstebektir . $0k on saat kadâr oruç tutabi- | lir, İşte bu yüzden, yaşaya — bil - :"ı' için çok çalışmağa mecbur- lur, yakklz —a sonra saat dörtte, sekizde ve böy lece her dört saatte bir çalışırlar . Eylülden Mayıs ayına kadar kös - tebekler yer altı kalelerine çeki - lirle, Kösteböklerin gözleri o kadar küçüktür ki ilk bakışta — bunları görmek mümkün değildri. Fakat işitme ve koku alam kabiliyetleri şaşılacak kadar keskindir. Kös - tebeğin kılları, derisine amuttur .. Bunun için ileriye geriye — doğru gayet kolaylıkla hareket edebi - lir » kdlak havalarda köstebeklerin “toprağın hemen altında çalıştik - gözürüz. Bunlar yer altın - .Y“—llılı toprağı ne kadar hızla Açtıkları şaşılacak bir iştir. Hem Salışırlar, bir taraftan dâ karşila - Fima çıkan solucanları yerler. Köstebek tepeleri ölan bir ça - Yetlığı görürseniz, bu — tepelerin atasında çalışmakta olan köste - beklari de farkedebilirsiniz. Kös- tsbak olan yerde otların bir isti - kümete doğru — kımıldadığını ve bir parmak kadar — yükseldiğini Törürsünüz, a Bag Bu tünellerin bazısı gayet uzun: ı"'. V& köstebekler bunları kendi - Kide yol olarak kullanırlar. En Üçük bir gürültüyü işidince he - BAA emniyetli bir yere koşarlar, D yürüyüş hızlarını kölay- hükümeti Salm yarüye dava etti kuş * tünelin boyunca birer, ya - Yârmışar metre fasıla ile in - İfdam mahkümundan Gecik cöpler koyduktan — sonta, topraj ı ünce, | dayak TUR İçin n kutıldadığıni - görüne tazminat İstiyor Sayğınızla kuyvetlice vuru - ! yvanın daha derinlere kaç- Varşovanın belediye cellâdı Üzere koştuğunu ve bu koy- | mahkemeye başvurarak, idam es- .ıı Muz çöplerin biribiri "'“_ * | nasında vukubulan tuhaf bir kaza nilen kamıldadığını göreceksi -| dolâyısile Leh hükümetinden mad. ü di ve manevi zarar ve ziyan tazmi. natı istemiştir. Darağacında bir mahkümun bo. ğazma ilmeği geçirip masayı çe- kince, ip kopmuştur. Mahküm hiç umulmadık bir zamanda hayata döndüğünü görünce, bu elde edil- mez fırsatı kaçırmamak için he- men ayağa-kalktığı gibi cellâdın üstüne saldırmış ve tokat, yumruk, tekme ile cellâdın şişman göbeğini ve göğsünü çürük içinde bırak- mıştır. Cellât bu mükemmel dayak zi- yafeti yüzünden uğradığı zarar ve ziyanı 180.000 frank (bizim para: mızla 14.400 lira) tahmin ederek hemen mahkemeye başvurmuş ve bu kötü ahlâklı mahkümu asar - ken kendisine iki yamak verilme - miş olduğu için hükümeti dava e . derek zarar ve ziyanımı istemiştir. Ancak mahkeme bu davayı red - detmiştir. VARŞOVADA Cellâd lıı'.-'_îyle büyümüş bir kös - dö; Gin ağırlığı aşağı — yukarı ÖTt yüz grama yakındır. Ve her kön yediği yemök de kendi ağır - &ı kadardır. qaı'l'ü gıdası şolucandır. An - ]_k kücük kurbağa ve kertenkele le birlikte her çeşit böceği de " tatlı yer. Bazr büyük kuşlarla İncik ve kakımlar için köste - bükler yer yüzüne çıkınca kolay i_;' av olurlar. Çünkü toprak Nde pek yürüyemezler. kek ık mevsimlerinde er - k köstebekler kendi aralarında _.'"'i! kavgalar yaparlar. Kan :r:"'- Bu kavgada galip gelen Y rakibini barçalayarak yer. #vru köstebekler baharın so - la, yahut yazım ilk günlerin - ı.__y"' altında yuvalarında doğar- L.__'mBu yuvalar kaçabilmek - için W a ttarışık tünellerle örülmüş- ,.Y“Vlmn büyük bir — odasında Vrular için yamuşak — otlardan | :::ld" hazırlanır. Yayru burada | beş dfe kaldıktan — sonra ! Nakını tedrik etmek için Berliner chblıu' | UÜ / KUTÜRİ istanbulun en çok satılan İ ,."k_lhbqlu. RE L T D lll Ylı günlerinde köstebekler yı ilânlarını HABER'e a HE A LAİ verenler kâr | İ | a pökaz otururlar. Yem - bal - | Bak için boyuna ötede — beride HABER — Akşam Postası İstanbulda muhallebici dükkâ -| nından çok şey yok.. Adım başın- da bir muhallebici dükkânı... Yol- da yürürken gözünüzü açıp kapa- manızla raflı camekânlara sıra - lanmış tavükgöğüsleri, muhalle - biler, keşkülü fukaralar, kazan - dipleri, aşureler, sütlâçlar ve ek * mek kadayıflarile karşılaşmanız bir oluyor. Şimdi bunların arası- na bir de haşlanmış tavuklar karıştı. Son — zmanlarda mu- hallebiciler — tavukçuluğa — da bıladılar. Dükkânın tezgâba ya - kın bir yerinde kocaman bir ten - cere tavuk çorbası — fıkır fikir kaynıyor. Bir taraftan ufalanmış tavuk parçaları minicik tabklara dağıtılıyor.. Kenarda — geniş bir tepsi: İçi, tavuk suyu ile pişmiş, sarımtrak renkli plâvla — lebalep dolu... a Muhallebici — dükkânları yarı lokanta haline geldi. Öğle saatle - vinde boş masa kalmıyor, — Bir çorba yağsız olsun. — Göğüs tarafından bir tavuk. — Bâna şöyle yağlı but tara - fından. Sözleri biribirini kovalıyor. Bir çok kimseler, öğle yemekleri için muhallebici dükkânlarını lokanta- lara tercih ediyorlar. — Fakat, bu ucuzluktan filân değil hani... Bir çorba yarım fırancalâ ile (keffafı nefs) edip on iki buçuk kuruşla kurtulan kanaatkârları bertaraf e- dersek, muhallebici dükkânların - da karınm doyuranlarla lokantalar da yemek yiyenler arasında, mas raf kısmından pek fark kalmıyor. Bir çorba içtiniz; on kuruş... Bir tavuk da yediniz; yirmi kuruş da ©.. etti otuz.. Ağız tatlılamak lâ - zımgelmez mi? Buyurun bir de ta- vukgöğsü on beş kuruş da bu... ol- du kırk beş.. Yüz para ekmek kırk yedi buçuk.. Bereket versin. İnsan elli kuruşla Beyoğlunda i- kinci sınıf lokantalarda tatlısı ile tuzlusu ile üç, dört türlü — yemek Muhallebici esnafmın tatlı ile yiyebilir pekâlâ!.. beraber tuzluya da el atması lo - kantacıların zararına oldu. Muhallebici dükkânlarında çorba sövüş ve plâv satılması lokantala - rm müşterilerini azalttı. Lokanta- cılar bir aralık söylendiler, sızlan- dılar, şikâyet ettiler. Fakat aldırış | eden olmadı. | Bunun üzerine küçük lokanta - talardan bir çoğu oçaklarını boz - du, tencerelerini kaldırdı, vitrinle- rini değiştirdi ve birer muhallebi- ci rükkânı haline getiriverdi. Muhallebici dükkânlarının son zamanlarda çoğalması işte bun -| dan... ... Geçen gün sıcaktan bunalmış - | tm. Bir dondurma yemek için her zaman gittiğim bir — muhallebici dükkânına girdim Karşımda duvarda siyah cam AAA d3 a D ENEN SNŞNĞ VD İN" ĞN Ğ ĞÜN ÜĞN ÜĞN ĞĞ Ğİ ÇNG ĞK Ğ A ĞĞ Lokantalara rakip çıkan Muhallebiciler Son zamanlarda şehrin her yanında neden çoğaldı Yıllardır değişmiyen fiyatlar — kırk parayâ bir bardak! —bir anket teşebbüs | On iki buçuk kuruştan — aşağı biz| fen izah etti: üzerine yazılı liste gözüme ilişti. * Afaladığımı görünce bunu lüt: şey yok. Fakir tatlısı olduğundan| * — Şimdiki mahallebici — dük - mı nedir yalnız aşure 12,5 kuruş..| kânları eskileri gibi değil... Eski- Diğerleri on beşer kuruş.. Bu liste-| den kupayı küpe daldırır bardak yi kaç senedir bu duvarda şimdiki| bardak sebilüllah dağıtırdık. Şim- yerinda görürüm. — Rakamlardan| gi (camekândaki — buz dolabmı hiçbiri değişmemiştir. Halhuki| göstererek) bak, makine ile çalı » birkaç senedenberi geçinme şartla | gıyondz. Bu dolapları yüzlerce lira rı ne kadar değişmiştir! Hayat ne| vererek aldık. — Her ay elektrik kadar ucuzlamıştır.. Ev — kiraları| kumpanyasıma avuç odlusu para yüzde kırk düşmüştür. — Giyecek| ödüyoruz. Bunlar neye? Müşter! » maddelerindeki ucuzlama daha| lerimiz herşeyi taze taze, soğuk fazladır.. Yiyecek içecek de öy - ,soğuk yesin diye...., do Fıl;ıtlmulııllebki dülılıinm:: bi Gi ki tarife İngiliz parlâmentosunı ki anenev? kıyafetlerini hiç değir- ..Ş.'..,F:::_"'f::kî_üb:"îu':' tirmiyen hademeler gibi benliğin - | » den hiç bir şey kaybetmemiştir. :';: :kl:::ıuuk küs küs kapı » Daha ilerisine ne gidelim. Şe - W sörlirekilirdim? Allak va ker kiloda on kuruş ucuzlamıştır. Muhallebici dükkânmın mamulâ - m 3;':'" göğe — kadar tı gene eski fiyatına satılmakta -| * ı':' şim, gücüm yoktu o dır, Hükümet, şekeri, — halk, bol| gün-. 'l'ıcıuş (ı_iu.m) Odasında bol kahve, çay içsin diye basit bir —:—f ve ıh-inf; işlerine İ:hn e. düşünceye dayanarak ucuzlatma - kâbirden bir dostum vardı, dığına göre, bu şekerli maddele - | —— Şuna uğrayım da, şeker u » AA fiyatlarını muhafaza et - | 'uzladığı halde şekerli maddele -.. mesindeki inada ne mana verme- | "İn ucuzlamaması sebebini ondan li? Bunun cevabını ben vermedim. | “Üt*neyim.,, dedim. ! Onun için kasada oturan kerli fer- | - Beni samimt tezahüratla karşı- li muhallebiciye para verirken ta- | ladı. Koltuğa oturttu, sigara, kah- rifeyi okuduğum halde bililtizam | ve ikram etti — ve mübalâğalı bir sordum: konuşma tarzı ile lâfa başladı: — Dondurma kaç kuruş? — Yahu siz gazeteciler, amma — On beş! antika şeylersiniz. Ahmetle Meh - — Geçen sene kaç kuruşa veri-| metle Uğraşacağınıza halkın dert- ynrduı_ıu:'! lerile meşgul olsanıza... Şeker u - Herif kı,lımıı çattı, ters ters| cuzladı, Fakat çuku! “acılarım, şe- mıpcvefdı: Kl kercilerin, mahallebicilerin, şer - - P::i' on '!b:'“!“" betçilerin ihtikârına neden ses ç — amma, sene şeker karmıyorsunuz? İstnabulda hâlâ ncııı.lıd_ı. Dondurmanın - ve don - kilosunu 200 kuruşa şekerleme sa- durma ile beraber diğer mamulâ- tanlar var. Beşinci sınıf bir bah - tınızın da şekerin ucuzluğu kadar | —» / ” i olsun ucuzlaması lâzımgelmez mi çeli gazinoda limonatayı 25 kuru- idi? şa içiyoruz..,, y Yerinden şöyle bir doğruldu. | — Hımmm! dedim. — Kabahat Kaşı gözü oymuyordu. Belli ki kız- | £7*tecilerinmiş de benim habe - rim yokmuş... mişti. Önündeki yenice paketin - den bir sigara çıkardı, yaktı son- Yavuz hırsızdan — daha yavuz ra müdafaasındaki kuvvete emin | S'kan bu dostu brraktım, — gene o bir avukat halile cevap verdi: civarda Esnaf Cemiyetlerinin mü- —- Herkes bilir bilmez söyler,, Yâkabe işile — uğraşan teşekkülde Şeker ucuzladı, —amenna! Fakat faal bir vazifesi olan — diğer bir biz ne yapalım. Bir kilo — şekerle| #hbaba uğradım. Esnafın mesleki yaptığımız dondurma yirmi tabak | ve sosyal durumu — hakkında bir çıkar, Şekerin kilosu on kuruş u -| Proje kaleme alıyordu. “Adamca» cuzladı. Bir dondurmayı kaça sa-| ğızı beşgul etmiyeyim,, dedi talım. Tabağında bir kuruş indir - ! kildim, . AA sen yirmi tabağında yirmi kuruş eder. Hesap bu... Sonra masrafı - mızı ne yapalım.... Dükkân kira - ları, vergiler dayanılır gibi değil.,,* Bu dondurmacı mantığı karşı - sında on kuruşu verip cekip git - meyi tercih ettim, Önüne üç çey - Aklıma İstanbul — Urayı E- konomi Direktörlüğü — (Beledi « ye İktısat Müdürlüğü) geldi. Bü « tün yiyecek maddelerinin narkla» rını tespit eden bu makama baş « vurmak duygusu — kafama girer girmez acı acı gülümsedim. Aklı- rek uzattım, ma daha bi Hom)ırdınıı gib söylendi: | pıhılılığıı—n—ll:ı:ı.ç ı:::ı:eeıdel:ü — Bir kuruş daha! 4 Kd verilen o meşhur cevap geldi. ) .Ekmeği on bir kuruşa yedikleri |için şükretmelerini Istanbullulara tavsiye eden © ağızdan ağzımın payını almak istemedim. Ihsan Arif Gökpınar AD YURLLAĞIMINDI BiYALAR . LHS oĞ — Bu ne için? — Buzlu su içtiniz. — Su da mı para ile?.. — Buzlu su para ile — buzsuzu | parasız... İ AYAŞ