| taz, Ü TEMMÜZ — 1985 — aai ANTEZİ Bıyıkları hamsi balığı gi | denizde — Manş'ı nasıl geçti? — Ansiklo- |- pediden öğrenilen yüzme gözlük ve balıklar p Tersleri — Tek işma Bıyıkları hamsi balığı gibi a »| üm, yanımda — durüp dürürken, irden söze girişerek gözündeki| tek gözlüğü düzeltip: “— Yüzmek, diye haykırdı.. Yüzmek gibi şey yoktur dünyada.. hı““ı kışın, ilkbahar ve sonbü- Srdaç, Elverir ki yüzmek bilesi: n.ız" Yüzmek bilesiniz diyorsam, * hocadan öğrenerek değil. An- tiklöpediler var.. Hiç büyük An- Slöpedinin yüzme faslını açıp h geçirdiniz mi? Bir hocanın *linde, çocuk gibi acemice bocala- ühsa, orada bir Felsefe teti bi adam ğ İ b “Sonra iş böyüdü... Hamam su: yunun ortasına doğru bir tümsek| çakıl olduğu, gayet yakm bir dös.| tum tarafından öemniyetle bana bildirilmişti. Onun elinden bile tutmağa tenezzül etmiyerek o tüm veğe vardım.. Elinden tutmağa tenezzül etmiyor ve balâme kabak veya şişirilmiş otomobil lâstiği ne- vünden bir şey takmııyordum. Çün. kü, bü işi tarihsiz başarmağa kal kişmıştim.. Kimse bana öğretmi- RABER — Akşam Postası Petrol madenleri için GİZLİ HARPI Nakleden: Murad Sert No. 38 Şahın fermanı sahte misyonerin eline geçti Bugün İranda milyonlarca ki - si ufak bir Çalışma ile Hiristiyan olabilir! İran Şahr da bunu bildi « ginden çok sıkı tedbirler almakta, misyoönerlerin memlekete girerek propaganda yapmalarına — kat - i'yen izin ve fırsat vermemekte - dir. İşte beni — bütün gayem ba « zı hayır müassteselerinden alaca » ğrm maddi, manevi yardımlar sa- yetinde bir yolunu bulup İrana girmek ve bu mükaddeş işi başar» | | maktır. Haareti İsanın yardımile buna muvaffak olacağıma inanı « yorum, Vilyam Not D'Arsi misyonerin bu sözlerini büyük — bir alâka ve heyecanla dinlemişti.. Bütün öm « rünü geçirdiği büyük bir ülkenin baştan aşağı Hiristiyan — olmatı, dindar ve bunak bir kafada uyan: dwabileceği en büyük heyecanı w yandırmıştı. Misyöner nasıl çalışacağını, ne suretle mücadele edeceğini hara « retli hararetli anlatırken Vilyam kendisinden geçiyor, hattâ ara sı- ra misyonere İran hakkında malü- mat vererek — progtamimin bazı noktalarına itiraz ediyordu. Mü- tevazı misyoöner ihtiyarın bu na « sihatlerini dikkatle dinliyor ve not ediyordu. Bu şekilde günler geçti.Ve Bos- ton İimanma varmağa beş altı yecek, ve ben bir balık gibi ve ba- lıklarla beraber deniz içinde bir pervane ayariyle dönüp — dolaştı. saat kaldı. Artık Vilyamla misyo- ner sıkı fiıkı dos tolmuşlardı. Ve Vilyam, —misyonerin tamamiyle | $ | | i Bakü'da bir petrol madeni işçisi d, kardı. Misyoner hiçkırıklar ara - sında sözüne devam etti: — Pek büyük bir lütuf.. Bu ge « ©& İncil okurken sabaha karşı biraz dalmışım.. Bir rüya görme- ğe başladım.. Sanki | dim. Önüme birdenbrie Hazreti Isa çıktı. Başından dikenden taç, | ve omuzunda sürüklediği büyük bir istavroz vardı, Alaımda diken- Terin açtığı yaralardan sızan kan- İar hâlâ taptaze dürüuyordu karde- şim Evet size artık böyle hitab edeceğim., Hazreti İsa sizin de | bir papas — sayıldığınızı, ve size bundan böşle katdeşim diye hi - tap etmemi söyleti. cennettey « | | 'nım bir İngiliz ni şaşırttı.. Sonra sizden bahsetti. —Benden mi?, — Evet, sizden.. Hem de çok iyi olarak D, Artiyi himayem al - tına aldım, dedi. Bu anda Vilyamın hıçkırıkları yükseldi. — Evet kardeşim.. Siz Allahın affma ve himayesine mazhar ol - dunuz.. Yalnız Hazreti İsa sizden bir fedakârlık istiyor.. — Nasıl fedakârlık? Canımı bi- | le isterse feda etmeğe hazırmm ... — Hayır kardeşim, canınızı is « temiyor. İstediği şey Şah Nasi - reddinin size verdiği fermandır .. Bu fermanla benim İrana kölay - lıkla girebileceğimi, ve az vakit- te bütün İranın Hiristiyan olaca - Binr tebşir etti. Aman Allahm ... | Ne bahtiyarım. Hi, hi, hi!, Vilyam hiç bir söz söylemeden cebinden fermanla mürekkepli kalemini çıkardı.. Ve fermandaki hukukundan usulü — dairesinde misyonerin namına ferağat ettiği- ni yazarak imzaladı. Hazreti İsanm bu iki mücahi » di (!) sevine göz yaşlüri arasında kucaklaştılar, . K e e Vilyam bir daha- bu fedakâr misyoneri görmedi. Ve çök bak - Tediği halde gazetolerde İkanın Hiristiyanlığı kabul ettiğine dâir bir habere de rastlamadı , Yalnız a2 sonra İran petrolları- şirketine geçtiği nüfuzu altına girmişti. Vilyam da heyecana - gelmiş, o | görüldü. Sidni Relli ismiyle tanım- ğım vakitler hiç kise: “— Haha! İşte talebem.. Görü: yor masanaz yüzmeği nasıl öğret- mişim!.,, Diyamiyacekti.. #lar gibi büyük bir ağır başlı- Ve onurla keadi İşini kendin becetir ve denize dalârsın. “Ben yüzmeğe bir deniz hama- Tanda başladım. Evet, Örası her- maş olan bu misyonere gelince kendisi büyük bir petrol tröstü casus teşkilâtına mensup Rozen « berg isminde bir yahudiden baş - ka biri değildi. 4 da ağlamağa başlamıştı. Misyo » nerin sözlerini güçlükle anlıyor - du: — Bana dedi ki.. Evet, Hazreti Isa bana hitap etti. Âciz idealim hazı h y Bu esnada birdenbire Vilyamın kapısı vuruldu. Vilyam kapıyı a- çınca misyonerle karşılaştı. Mis - yonerin kendisini kamarada ziya- | İn, her çeşit insanın geldiği. Ktrileyip gerileyip çömlekleme at- İlyatak dört yanı sıraiklam eden Höziplerle dohü bir yer olduğu balde hem şerefli bir yüzme yapa- ilmek için e uygun yerdi... Sa- X gidince tuhaf bir kolau geliyor- * Söla gidince, ağmıarza, içerisi Üdiklenmiş bir karpuz kabuğu Veya mrmir kılıfı giriyordu. Yösün, hi İye ve çakıl taşlarından başkâ Gt şey doluydu... Fakat oraya ilk Ylttiğim 1028 yılmdan 1934 yılı- ı"* kadar ardı arası kesilmiyen ça- Waalrım, bugün nihayet Man- H #öğecek bir ustalık edinmiştir.. vet, Manşı geçetek kadar.. Ve di Atlasları gözlüyorum. “Tuhaf bakıyorsunuz!. Manş Üyince bir deniz hamamından o- Hastl geçileceğine şaşıyorsu- belki.. Hele Atlas denizi?... Sevgili yoldaşım.. Ben Manş di- Yöttam, bu, deniz hamamının bir, Yânımdan öteki yanına kadat ölan Yoldün. Önce hamamın bir mer.| "f"ıfndon inerek dizlerimden be İme, sonrt göğsüme ve girtlağıma 'dar tuyun içine girip ellerimi de Mam çatısının yosunlu direkle- rinden #yırmıyarak, Üürerimden Atliya sıçrıya geçen, iç dönuyla de- Tize gtemtş Brefirnların her ayak- İarının BÖz göz nasırlarını söyre- der ve kıyıya bakardım- “Böylece günün birinde, ayak- larımın yerden kesildiği halde bo- ğulmak denen tehlikenin başgös- terdiğini ve ben, kırık bir yel de- ğgirmehi gibi kollarımı ve bacak- larımı dört yana fırlattıkça daha da çok sü üzerinde kaldığımı gör- düm. Vay sen misin bunu yapan! Yanıtada âdam duüramıyordu. Ben kulaç mt atmiyor, ben mâkâüs mı kırmıyordum. — Krol, sirt üstü, her şeyi, amıma her şeyi yapıyordum Yalnız bir kusurum varsa, bunla. rın hepsini bir #âmanda yapıyor- dum... Bit gün bu yuvarlanan h_ı- limle sahil deniz hımımıPın bir merdiveninden öbür merdivenine kadar bir solukta geçtim.. İşte ilmişti.. Mı:;:e;:l:a göre AtHlas, Flörya olacaktır. Fakat Atlas denizini kimse yüzerek geçmeğe — başvur. madığma göre, ben de şu gördü. ğünüz denizde pek © kadar ileri iyorum. 'îm"'lynnunlı beraber - tek kilimi bile öynatmadan böyüm hîı_ıı.ı yerlerde denizin altından da gidi- yöt ve bacaklariyle bir köprü yap. mak neraketini gösteren arkadaş. Irarn bu geçitlerinden tutunmakar. zın geçebiliyorum. “Tek gözlüğümü denize girdi- ğim vakit de çıka>mak adetim de. gildir. Fakat son zamanlarda kü- ret etmesi birinci defa oluyordü. | Vilyam: — Buyurunuz mukaddes pe - der! diye misyönere yör gösterdi . Misyonar büyük bir heyöcan için: deydi.. Doöğrüca kamaranım — bir köşesinde düran Hazreti İsanm küçük bir timsalinin önünde diz üstü yere düştü.. Hüngür hüngür ağlamağa başladı.. — Ne öldünüz. mükaddes pes der?. — Ah, © kadar Mmes'udum, © ka: dar mes'udüm ki?: w« Fakat bu ağlamanız?, — BSevincimden... — Anlayamıyorum mukaddes Pederl.. l — Ok, masil anlatayım? Büyük büyük, pek büyük bir lütfa maz - har oldum. İdealimde Mmuvaffak olacağınır Hazreti İsa bana tebşir *t Bı; sözler üzerine Vilyam da diz üstü çökerek bir istavroz çı « tücük balıkların bu parıltıya fazla merak sardıklarını görüyorum... Tabitdir.. Smokinli bit balik gö- rülmemiştir ki, tek gözlüğe hay- retleri şaşılacak bir şey ölsun.. De. niz! Denizl.... Bıiyıkları hamsi balığı gibi a. dam, bündan sönra kuma yaltı.. için lâyık olmadığım bu iltifat be- İ