| f'len şunu anlıyoruz ki, artık bu | fızlık imalâthanesi var? Ne cins- | tendir?. Sermayeleri nedir?. İh - 21 TEMMUZ — 1935 Benim göcüşüm: (TT Sergiden enstantaneler Bu senenin sergisi daha canlı , Yedinci Yerli Mallar — Sergisin - işe girişenler muvaffak olmuşlar- dir, Her yıl ayni şey yapılacaktır. eni adımlar atılacaktır. Tekâ . mül — merdivenlerini birer birer, u*_î!er ikişer çıkmamız mukadder- lr. Di Ro vazıyı yazmaktan maksadı- C0'i UÜç devlet anlaşi te diğer taraflarda; B3 44 itğu- Tu pek hâkim.. Gerçi sergilerde | de panayır unsuru vardır; fakat, | Öğretici, propaganda edici kısım da göze lüzumu derecesinde çarp- malıdır... Meselâ ağızlıklar kısmı- ha girdiğimiz zaman bile, kaç a- Yaç olunurlar mı? İptidaf malze - Meleri nelerdir? Yerli midirler?- Yabancı mıdırlar? Kaç işçi çalış- tırırlar?. Eskiden nasıldılar?. Öğ renmeliyiz.. | Fazla tafsilâta hacet yok: lnh'ı sarlar pavyonundan nasıl tam bir fikirle çıkıyorsak oradan da çık - malıyız. . . .« * b Inhisarlar pavyonunu da 'ö'!' tenkid eden bir dostum zühur etti: — Bizde, sergiyi mutlaka “ma- kabr,, mergamerk. fantastik yap - mak istiyorlar. Evvelâ perdeleri kapat, sonra lâmbalarını yak.. İn- San içeri girmeğe korkuyor.: Kar Şısına her an bir iskelet çıkacak -| Mış sanıyor.. Halbuki gündüz ışı - Bi ve DU GAS ÜTi Yahut tasarruf edilen para başka, tarafa sarfolunur. Bu, şüphesiz ki, dostumun indi Mütaleasıdır. Yoksa, inhisar âmir- leri, Salâhaddin Refik, ve arka- daşları yukarıda da söylediğim gi-| i, pavyonlarını nümunei imti-| :;İ olacak şekilde tertip etmişler - lr, ... Reklâmcılık cihetinden göze' Şârpan güzel payyonlar, ressam Arif Dino tarafından yapılanlar d_". Meselâ, Bomonti ve sünger - tilik, derhal görünüyor. Sonra, Kütahya çinilerinin oca- &ı da güzeldir. Hele Kızılay tarafından teşhir edilen el işleri, Türk kadınlarının he kadar zevkli san'atkârlar ol - duğunu gösteriyor. Sergiyi gezmeğe giderken mut- laka Hilâliahmer pavyonu önünde dürun ve dikkatle bakın.. . * * Biri sordu: , — Kuzum kahve de Türkiyede İstihsal ediliyor mu?. — Hayır.. Niçin sordun?. —-Sergide var da.. — Bizim memlekette iyi ve kendimize has bir şekilde kav - .'".I"Pı çekilir ve pişirilir de onun İŞin teşhir ediliyor galiba... ...& En mühimmi: Bir Alman ahpabım vardır. ergiyi gezmiş. Fikrini sordum.. , — Ne yapsınlar, memlekette ne Stihsal edilirse yalnız onlar teşhir *dilebilir. Demek ki yerli mallar öade bunlardan ibaretmiş-. - dedi: herkes — biliyor ki, Memlekette pek daha çok şeyler İstihsal ediliyor. — » ümüzdeki yıllar içinde bil - talığı hassa bu son noktaya ölenler var Yiyecek meyva ve sebzelere dikkat ediniz! Bir aya yakın bir zamandanbe- ri şehrimizin muhtelif yerlerinde sık sık gözükmeğe başlayan tifo vakalarına karşı İstanbul sağlık direktörlüğü tarafından tedbirler tınmağa başlanmıştır. Şimdiye kadar Kabataş lisesi son sınıf talebesinden Suat ismin- de bir genç ile Kabataş fransızca hocası Mazharın zevcesi İclâl, ti - foya yakalanarak bir müddet has- | tanede yattıktan sonra ölmüşler - dir. Içinde bulunduğumuz aylar, ti- fo mikrobunun üremesine ve has- meydana getirmesine en müsait aylardır. Bu hususta incelemelerde bu - lunmaya başlamış olan sağlık di- rektörlüğü, bilhassa yiyecek mey- veler ve sebzeler üzerine beledi - yenin dikkatini çekmiştir. —e? Sovyet uçak öğret- menleri Bursaya gittiler İstanbulda açılacak Türk kuşu için inceleme yapmak üzere şeh - rimize gelen Sovyet uçak öğret - menlerinden Romanof ve Ano - hin şimdiye kadar Çamlıca, Yeşil- köy, Göztepe ve Kayışdağı etra - fında incelemeler yaptıklarını ve yelken uçuşları için Kayışdağınm kuzey (şimal) kısmında uygun bir alan bulduklarmı yazmıştık. Öğretmenler plânör uçuşları i- çin uygun bir alan aramak üzere dün Yalava yolu ile Bursaya git- mişlerdir, Öğretmenler Bursada da ince - leme yaptıktan sonra Gemliğe gi- decekler ve oradan İstanbula dö- neceklerdir. dikkat et- mek lâzımdır: Bütün Türkiye is - tihsalâtı sergide yer bulmalıdır. (Vâ-nNa) HABER — Akşam Postası ının yeri hazırlanıyor Emniyet ikinci şube direktörlü- ğünün etrafı istimlâk edilecek Şehirde yapılacak yeni Adliye sarayı işi nihayet filiyat sahasma | çıkmış ve sarayım yapılması için işe başlanmıştır. Yeni adliye sarayı şimdi emni - yet ikinci şube direktörlüğünün bulunduğu eski Tomruk daii nin yerinde yapılacaktır. Bunun için evvelâ bu dairenin işgal ettiği arsanın etrafında bulunan bina - ların istimlâkile işe başlanmıştır. Bilhassa bunun için Ankara cad- desinde vilâyetin köşesinden iti - baren Salkımsöğüt caddesine ka- Heybeliler fazla ışık istiyorlar Heybelililer tarafından uraya (belediyeye) başvurularak, yeni yapılan rıhtıma elektrik lümbala- | rının az konulmaması istenmiş - tir. Hiç olmazsa Büyükada rıhtı- mındaki ışıklara yaklaşacak bir şekilde aydınlık istiyen Heybelili- ler, bunun gece hayatımın çok sö- nük geçtiği adada, yeni bir yaşa- ma uyandıracağını ileri sürüyor - lar, Buw'isteğin;üray tarafından ye - rine getirileceği umulur. ğ Sis yüzünden kaza Ingiliz bandıralı Siti vapuru, sis yüzünden Beylerbeyi önlerin- de baştan karaya oturmuş, epey- ce uğraştıktan sonra kendi vasıta- larile kurtarılmıştır. Liman idare- si gemiyi muayene etmiş, hiçbir yarası olmadığından seferine mü- saade etmiştir. dar olan cadde üzerindeki binala- rin istimlâki icap ettiğinden bun- ların sahiplerile temasa girişilmiş | ve bir yandan da istimlâk keyfi - yeti belediyeye bildirilmiştir. İs - timlâk edilecek binalar arasında bir cami ve medrese de bulundu - ğundan bunların da istimlâk edi - leceği evkafa bildirilmiştir. Bütün bu istimlâk işine gidecek - para - nın 80 bin | olacağı anlaşılmış bundan sonra emniyet ikinci şube direktörlüğünün bulunduğu iki bü- yük bina ve müteferrik daireler yıkılacaktır. üniversitelilerin kampları Üniversite talebesinin kampla - rı grup grup yapıldığı için beş Ey- lüle kadar sürecektir. Üniversite Rektörü Cemil Bilsel ile Tıp Fakültesi Dekanı Nurettin Ali talebenin kamp yaptığı yere giderek talebe ile görüşmüşler ve kamp durumu etrafında malümat almışlardır. —— Kaldırımlar üzerinde satılan meyva ve sebzeler — *” Sebze ve meyve satan pazar yerlerinde uray (belediye) tara - fimdan yapılan kontrolda bu yi - yecek maddelerinin kaldırımlar üzerinde satıldığı, — bazılarınm yerlere döküldüğü görülmüştür. Toz ve çamura bulaşmış bir şe- kilde halka verilen sebze ve mey- velerin kaldırımlar üzerinde sa - tılmaları yasak edilmiş, bu husus- ta ilişikli olanlara kesin ihtarda bulunulmuştur. ŞEHRİN DERDLERİ Tramvayların ön sahanlığında Bir tanıdığımız anlattı: — Dün akşam, bir arkadaşımla birlikte Beyoğlun - dan İstanbul tarafına geçmek üzere tramvaya bine - cektik. Parmakkapı istasyonunda dakikalarca bekle - dikten sonra, içerisine dolu halkla âdeta fazla hava verilen bir kauçuk balon gibi neredeyse patlıyacakmış hissini uyandıran yeşil renkli birkaç tramvayın, İstas- yonda durmadan müstehzi çan seslerile, öııiı'ııüıde.n geçişini seyrettikten sonra nihayet birinci mevki bir *Maçka Beyazıt,, tramvay arabasına kapağı attık: Tramvay, oldukça tenhaydı, yani yan taraflara asılı levhalarda bildirilen nizami yolcu haddini doldı'ı'rııık için beş altı kişi eksikti. Talilmize sevinerek en ön 8I- radaki iki kişilik yere oturduk, Galatasaraydan ve Tepebaşından — binen - ve hepsi ayakta duran yolcular, levhalarla bildirilen nizami yolcu haddini taşırdılar. Ama bulunduğumuz tramvay İstanbul için gene tenha bir tramvay sayrlabilirdi. Karaköye gelince, beş altı erkek yolcuyla beraber iki de kadın tramvaya girdi. Yerlerimizi bu kadınlara bıraktık. Tramvayın içinde ayakta duracak yer yoktu, arka sahanlık da kalahalıktı. Ön sahanlığa çıktık. Vatman ve biraz sonra gelen biletçi buna İtiraz etti- ler: — Burada sivillerin durması yasaktır, içeri girin: Yasağa boyun eğmek Jâzımdı. Kaldr ki bu yasağın mâkulluğu da hic kuşku götürmiyen bir işti. Fakat na. sıl içeri girmeli? Hüsnüniyetimizi anlamış olan zayallı biletçi dir - geklerile etrafı iterek bizim için yer açmağa uğraştı. ğt sırada tramvay Eminönüne geldi ve dakikalarca içinde ayakta durabilecek, bir tramvay beklemekten usanmış yeni yolcular demin bahsettiğim mucizeyi ya- rattıları Sekiz on kişilik bir tazyikle tramvayın içine girdik, Vüeıııiuııııııun. başlarımız müstesna, her tarafı se . kiz on atmoâferlik bir tazyik altındaydı. Nefes almak. ta bile zorluk çekiyorduk. Ve tramvay bu vaziyette yola çıktı. Biz bir mucize ile içeri girmiştik ama yeni gelen - lerden üç kişi ön sahanlıkta kalmıştı ve bunların hi - zimki gibi bir mucizeyle bile içeri girmeleri imkânsız görünüyordu. Vazifesini yapan vatman bu vaziyete rağmen onlara içeri girmelerini ihtar etti, Yolcular buna imkân bulamadılar, Neyse kısa keseyim; vatman İş Bankasının köşesin. deki sebil karşısında tramvayı durduttu- Ve ihtar etti: — Ön sahanlıkta duranlar içeri girmedikçe tram - vayı yürütmem ! Bizim gibi içeri girip rahatça seyahat etmek bahti . yarlığıma irişememiş zavallı üç sahanlık yolcusu ma - hmıza gıpta ede ede tramvaydan indi. Şimdi öğrenmek istediğim şudur: Aşkın müshille tedavisi Bizim genç ruh hekimlerinden İzzetin Şadan, bu fikri ortaya attığındanberi gazetelerde bunun dedikodusu sürüp gidiyor, Bir kı- sım yazıcı arkadaşlar: — Hiç İngiliz tuzu ile, Hintyağı ile, Sinamekile, az haşlanmış kuru fasulyanın üzerine bardak bardak su içmekle aşk hastalığı tedavi e- | dilebilir mi? Diye alay edip duruyorlar. Doktor İzzettin Şadan bu işin öyle sanıldığı gibi bir alay işi ol. mayıp gayet ciddi olduğunu iddia ediyor ve aşk denilen hastalığın bir ruh, bir gönül işi olmaktan zi- yade, bir fiziyoloji, yani bir vücut, bir beden ve daha doğrusu o vü: cudu, o bedeni işleten bir mide, bir bağırsak, bir ciğer, bir böb. rek işi olduğunu iddia ediyor. Sonra da bu iddiasını ruh hekim- liğinin en son arayış, duyuş ve bu- luşlariyle isbata çalışıyor. Doktor İzzettin Şadanm aşk hastalığı ve a hastalığın tedavileri için orta- ya attığı bu fikirler öyle bazıla- rmımn işi alaya, şakaya boğdukla- rı gibi hiç de yabana atılacak şey- ler ve ayni zamanda yeni ortaya çıkarılmış sanılan bu fikirler öyle sanıldığı gibi pek de yeni fikirler değildir. Ötedenberi klâsik hekimlikte de aşkın sinirleri ve sinirlerin de mide ile, bağırsak ile pek ilgili ol. duğu söylenir, dururdu. Ayni za- manda her sinir hastasında mide- nin, bağırsakların bozuk olması da adetâ bir kaide gibiydi. İş böy- Şadanm âşıkların aşk hastalığını sabahları aç karnına bir bardak İngiliz tuzu, yahut bir kâse Hint- yağı ile tedaviye kalkışmasına ne- den şaşılıyor? Amma diyeceksiniz ki, bakalım her âşıkın nazik midesi İngiliz tu- zunu, Hintyağmı, Sinamekiyi kal- dırı mı? Bu kadar müshil şekerle- ri, müshil limonataları ne güne du- ruyor? Hem bize kalırsa aşk hastalığı nr yalnız müshil değil, gene İzzet- tin Şadanın dediği gibi dahiliye doktorlarınm bütün tedavi usul ve tarzlariyle tedavi edilmeli ve icap edince âşıka yalnız İngiliz tuzu i- le Hintyağı değil, nane suyu, vil. kanfre, fenasetin, kodein, pepsin, balıkyağı, kınakına, üzüm hoşafı, pekmez, prizola, cızbız. köfte, süt, yumurta ve her çeşit macunla. rı bile verilmelidir. Aşk bir ruh hastalığıdır amma, ruhlarımız cisimlerimizden ayrı şeyler değildir. <- Sulara giderken “Kaynak sularının şehire daha ucuza maledilmesi için belediyece bütün bu kaynakların yerlerinde incelemeler yapılmasına karar ve. rilmiş,.. Buişi gözden geçirecek heyet, bu cumartesi günü Boğazi- çindeki kaynak sularına giderek işe başlamış.,, Aman bari giderlerken yanları. n sahanlıkta yolcu bulunmaması çok iyi bir şeydir. Hele emirlerin bu kadar sıkı surette tatbikini temin etmek ise hakikaten alkışlanacak bir hüdisedir. Lâkin, tramvaylara muayyen hadden fazla yolcu girmemesine dair yıllarca önce verilmiş olan emir hakkında da bu sıkılık neden tatbik edil miyor? Tramvay Sosyetesi hiç olmazsa — pazar akşamları gibi kalabalık saatler de kâ- fi tramvay işletmelidir. Sosyeteden dileğimiz budur., | Bu dileğe biz de iştirak ediyoruz, , ı na birer kutu Gelibolu sardalyası ile daha böyle insanı susatıcı şey. ler almayı unutmamış olsalar! Çünkü malüm ya, İstanbulda eski. denberi yaz günleri Boğaziçindeki ı_ulırn gidenler orada çok su içe. İim diye, yanlarına insanı çok su. satıcı şeyler alırlardı! le olunca şimdi doktor İzzettin "