Yazan. KADIRCAN KAFLI Dümen dönmüyordu bu vaziyette çivilemişlerdi. Poraande bir şimşek hiziyle | Kürek elinden kaydı ve büsbü terdi. Teknenin kenarında iskar - tün ie şi mozlara bağlı olarak sularda sü aki tünen küreklerden birisini kaptı. | denize vx rada, beki topuziyle Sırık Ahmedin alsa i Se gezer ici gli ömeldi. Kayığın " we oluyordu? bna şimdi o tabancadan bile daha | Ne ki j Kayığm etrafında Sırık Ahmet geliyordu. Küreği ters tarafından tutt dırdı.. » Sırık Ahmed gözünü bile kır - Müdan ilerliyordu. İkide bir, 0” tadan kaybolan (reisi de aray”: | te fakat bulamıyordu. — Acaba o ne oldu?. Vuruldu Mu? Eğre vurulduysa. Ne Onun yerini hiç kimse doldura Maz, Eğer Hüsmen Reis ölürse, ana » | çareidi. u ve | ten başka kimse yoktu. Onu kim sarsmıştı.. R Fernando kıvrılmak İstediği buruna ve onun yolunu kesmek is“ yen Türk karakol gemisiyle ©- nun daha gerisinden gelmekte 0- lan Kızıl Kadırgaya baktı. Henüz ! İ bütün ümitleri kaybolmamıştı.On- - İlardan kurtulmak ve denizden için eniyi kaçabilmek onun ; bundan vaz Bir türlü 2, babasız, yurtsuz ve yuvasız | geçemiyordu. kalmış gibi ol Onun kıyıya gitmesine sebep ©- eydanda | lan dümeni düzeltmek işin eliyle era ar v3 edek alçak | kavradı ve gevirdi. berifi her halde elden kaçırma -| Kayık döner gibi oldu. halı ve köpek gibi öldürmeliydi. | o Fakat dümen yeniden biraz ev- Evet, onu sağ b ry - | velki gibi döndü.. z İ Kayık gene burnunu kıyıya çe - i bile İ vindiki ük ii 4D te bunun için gözünü e oral yaydan sandala doğru —— Z ., Dişlerinin arasma 8 - Tlmış olan geniş ve urun palası bir şekilde parlıyor, Fer“ ölüm korkusunu çoğal- Fernando küreği Ütünde alabildiğine kaldırmıştı » Sırık Ahmed geminin dümenin > bir iki adım sağma (kadar Aft bir kürek topacma (bir elle kayı köyabileceğine ve bir zarar Börmeden bu korkuyu savacağına Niş rüvenilemezdi.. vü iv bu vuruştan korusa bile olunan slm işten bile değil - Bu Fernandonun onu Bertan sarmasına ve kurtulup YO * Miraıldı. Dilemni kıvrıldı ve prova- “ayıya döndü. önad olduğu yerde sallan - hızla | daki düzeltmek, hem de ikinci kürekle Sırık Ahmede saldırmak ve bu sefer her halde onun başmı kır - mak, Hüsmen Reisin gittiği ce- henneme göndermek istiyordu. Dümen dönmüyordu.. Sanki onu bu vaziyette çivile - mişlerdi. Rüzgâr, kayığın dosdoğru kıyr ya gidebilmesi için daha uygun - Büyük bir hızla oraya doğru ilerliyordu. Fernando yeniden dümene sa - rıldı.... Fakat dümen bu sefer aşağıdan bir biçim vererek arzusuna ermek süğ Ahmede, parıltı ve Kor - gözlerle baktı. Ki bükün kozamlığı ona çev: rilmişti. de upuzun koliyle Sr « Dü md Hn da iskarmoza Bir iki defn çekecek» kayığın burnunu istediği yans sonra da kaldırıp bu Allahım be - lâsı Türk akmcsımm kafasma ya- Kürek boşu giti. En kalın ve | peraAkır. e na kurtarmış - kb yeri deniz tı ve iki tara” Keme ire su sıçrattı., üyordu.. Sanki onu m amma Belki Beatris yeniden kımıldan- mış, belki de Fernandonun ken - disi, hız alırken buna (sebep ol- muştu. Fakat bu sefer dilediğini yapa - caktı artık... Küreğe iki defa arka arkaya 2- sılmca kayık yarı yarıya dön - dü.. Onu iskarmozdan çıkarmak için sola döndü.. Sonra ne derece» ye kadar döndüğünü, kıyıdan w- zaklaşıp uzaklaşmadığını anla - mak içinde o yana baktı. Göz” leri bir an için daha ilerideki te » pelere kaydı ve orada mızrakla - rmın ucunad haçlı bayraklariyle on kadar İspanyol askeri gördü » Bu askerler Salernoya doğru iler- liyorlardı. Birdenbire durdular - Döndüler ve içlerinden biri geri dönerek uzaklaştı., Fernando: : — Bizimkiler!,. Diye mırıldandı. Şimdi kıyıya gitmesi daha iyi olacaktı. Böyle yapmak için he- men kararı verdi. Fakat bun- dan önce arkasımdan gelen bu Türk -levendini hallamal No: Sultan, kiliseye (gider, bazan günlerce kalarak ibadet ederdi ... Kilisenin bahçesi, pek çok kimse » lerin toplaşıp oynaştığı bir yerdi. Aşıklar, oraya da toplanırlar, Hü - mayun Şahın kızını görmeğe ça - hışırlardı. ka ... Hümayun Şahm kızını da kilise de ibadet ederken bırakıp Keşmir Hakanmın yanına gidelim.. Alemşah ismindeki bu padişa » hin pek sevgili bir oğlu vardı. De- likanlı, babasının sevgilisi olduğu için hiç bir derdi yoktu. İşi gücü, zamanmın bütün asilzadeleri gibi, avlarda dolaşmak, eğlenmekti. Gene bir gün, ormanlar ortasm- da zevk ve sefa ile (o meşgulken, orada çadır kurmuş bir seyyah ka- filseine rastladı. Onların yanına sokuldu.. Hepsinin de çalgı çal mak ve işret etmekle meşgul ol - duklarmı gördü. Yalnız içlerinde biri, ne içiyor, ne yiyor, ne çalgı dinliyor, ne de çengi seyrediyordu. e Çenesini a- vuçları içine almış, (gözleri bir noktaya dalmış, öylece hareketsiz duruyordu. m ll heel rak ederek i den biriyle dr. Fernandonun korkusu azal mış, kurtuluş ümitleri alabildiği- ne parlamıştı. Tam küreği çıkaracağı sırada kayığın yanıbaşında o Hüsmenin Başını gördü. Hâlâ yalm palası- nr ağzında tutuyordu. Dişlerini sıkmış, sudan ıslanarak daha ya- man görünen bakışlariyle (sanki şöyle diyordu: — Artık elimden kurtulamıya- caksın!... Bu nereden çıkmıştı, Hiç bek - lenmiyen bir şeydi bu... Yaralıya da hiç benzemiyordu. Demek ki attığı kurşun boşa git- mişti ve demin kayığı sarsan, dü- meni balkalardan sökerek atan da oydu'u . K Fernandonun gözleri döndü. Öyle yaman ve amansız bir düş- mana çatmıştı ki... Eğer bunun €- Tinden canmı kurtarabilirse, ne - ler yapmıyacaktı. Şimdiden ka - fasmdan geçen adaklarm sayısı gerekti, Yelkene başka | yoktu Fakat adaklarla da kurtulamaz- dı ya... Hançerini çekti. Hüsmen Reisin, kayığın kene. rmı tutmak için üzânan eline sal. dırdı. ş Hüsmen bunugörmüş ve hemen elini çekmişti. haber yolaldı: — Sen kimsin?.. Böyle yalnız başma oturmana sebep medir?.. Şehzade senden haber soruyor. kaldırdı: ! — Ey delikanlılar! Lâtfedin! Benimle uğraşmayın! Hem de böylelikle, şahmızın oğlunu da ko- rumuş olursunuz. Ben, — farzı| muhal — İçimi yakan derdi size anlatsam ve siz'de gidip şehzade- ye söyleseniz, onun başına büyük bir iş açmış ve kendisine zarar vermiş olursunuz. Beni bırakıp gi- din. Maiyeti şehzadenin yanına dö- nüp bu sözleri söyledi. Fakat şa- bın oğlu, bu sefer büsbütün me - raklandı. Garip misafirin yanma kendi giderek dedi ki: — Ey yabancı! Bana maceranı anlat. Benim elimde çok iktidar vardır. Param, pulum, hiçbir şe - yim eksik değil, Maiyetimde dok- torlar da mevcuttur. Belki hasta - lığna bir ilâç bulunur. “Derdini tutması ve içeriye atlaması bir sa- niyelik iş olmuştu. Şimdi genç a- ket belinden çektiği (o hançerle Beatrisin iplerini kesiyor, onu her yandan sarmakta olan örtüyü par- Sırık Ahmet diğer taraftan ka-| ça parça ediyordu. yığın yakaladı ve ağzm- daki kılıcı da diğer eliyle kavrıya- rak: — Al, sana... Klıç böyle... Diye haykırdı. Sözü yarıda kaldı. Çünkü Fer- nando işin sarpa sardığını hemen anlamış, kendisini denize atarak kıyıya doğru son hızla yüzmeğe başlamıştı. Hüsmenin de kayığın kenarını Sırık Ahmedin burada işi kal Dünya şüzelinin peşin d C4., 4 ununun ( Hatice Süreyya) —“Ferruhname adlı eski Farisi tarin romanından alınmıştır.— Ah, şehzadem! beni zorlatmayın| derdimi söylersem başınıza derd açarım! Nakleden: söylemiyen dermanını bulamaz!,,” derler. Haydi, söyle söyle... Derviş kılıklı yabancı ağlama - ğa başladı: — Ah, benim derdim öyle der- man bulunur cinsten değildir. Ağ- zımı açtırmayın. Derdim kimseyi yakmasın, Adamcağız, böyle söyliyerek, yere yığıldı. Adeta sar'a geçirdi. Şehzadenin maiyeti, ruhlar kok latıp ve hastanın ayaklarını, bi- leklerini uvup onu ayılttılar, Dertli adam gene: — Beni söyletmeyin... Başınıza dert açarsmız! dedi, Fakat, Alemşah şehzade: — Babam Şah Alemşaha haber veririm. Seni buradan esrarını söyemeden koyuvermem! — dedi. Bunun üzerine, Derviş de mace- rasmı anlattı: — Hümayun Şalım paytahtma gitmiştim. Büyük bir yortu günü idi. Herkes kilise meydanma top- lanmıştı. Ben de oraya giderek seyre daldım. Kızı Hüma Sultanm pek güzel olduğunu işitmiş, me - rak ediyordum. İlle onu görmek arzusundaydım. Ah, göreceğime kör olmal, Büderde yakalanmak tan daha iyidir! ” , “Hüma Sultan, kilise meydanı» na gelince, öyle işve ve nez ile yü- zündeki nikabr açtı ve cemalini gösterdi ki, aklım'da Başımdan gitti. Hemen düşerek orada bayıl- mışım. Ayıldığım vakit de bütün vücudümü bir ateş Kaplamıştı. Ar- tık dünya yüzünde ondan başka hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. “Kiliseden papazlar çıkmış. Halime acrmışlar. o Yüzüme su serptiler, Tatlı sözlerle beni teda» vi etmek istediler. Meryem Ana- nin resmini gösterdiler, Fakat hiç- bir tedbir fayda vermedi. (Devamı var) HABER AKŞAMİPOSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adrestiS$TANBULMABER geleton,Yezi 1872 (dere, 24910 ABONE ŞARTLARI İLÂN TARİFESİ" ket kn za» Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası O da Fernandonun ardıma düş- tü: (Devamı var) “— Vekidarda Hakimiyeti Milliye ead- desinde 48 numara Kasap Eyüp E . fendinin dükkânmı devren teslim al. m, | Üsküdarda Hakimiyeti Milliye | Caddesinde 51 numaralı dük. | kânda bakkal ALI | 15-7-935