28 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 HAZİRAN — 1935 İi —— —— Kartaîîğ_l—l—l—la | ARNAVUTLUKTA İf HABER — Akşım Postam rın ın ülkesi No__.__ 9 Türkçeye çeviren: 4A. EKREM Şimdi' dolayı üstüne düşen daha var: Kendi ellerile öldürdüğü adamı Mahalli bayraktarın — evinde yerlere bağdaş kurmuş, yiğit tü- fekçiler arasına oturmuştuk. Bir- birimize sigaralar sunarken, ken- dimize dair sorulan suallere ne- zaketle karşılıklar veriyorduk. Arnavut dağlıları kabilelerile övünür, söz söylemekte ihtiyat - kâr fakat ölünceye kadar inatçı kişilerdir. Hele Dukajinler övünmekte v bu kabileye ilgili olmaktan ku rum duymakta haklıdırlar. Çünk orta çağlardanberi Arnavutlu' dağlarının bu kısmında orta ça” lardanberi buyruk salmakta ole yasanın — yapıcısı Lek Dukaji' bu kabilenin çocuğuydu. Bilgin lerden bazısı Arnavutluk kabi! yaşayışının başlangıcındanberi | lan yasa ve âdetleri — bir arav toplayarak bütün bir kanun ha' ne getirmiş adam olarak işte b Lök adlı dağlıyı gösterirler. Lek yazısız olan yasası bütü hükümet ve din yasalarının üs tündedir. Bu yasa kısas — usul? flva taliçnio) temeline dayanır Ve Ülusun hüyüğü, tit gn 'eren - diliği esasları üzerine — buyruk salar. Daha açikça söylemek için diyebiliriz ki yasa erkeğe karıs:- nr yahut çocuklarını — öldürmek hakkını vermektedir. Bundan yirmi yıl önce bir dağ lr Arnavut kendisine sadakatsiz lik gösteren karısını, — kain bi- raderinin vermiş olduğu bir kur- şunla öldürmüştür. Kain birade- rin kurşunu vermesi ise kız kar - deşinin öldürülmesine muvafakat ettiğine bir belge sayılmıştır. Malisörler arasında kan | öcü hâlâ vardır: Arnavutluk — dağlarında he'e Malisörler arasında kan davası hâlâ bütün şiddetile — sürüp git- mektedir. Malisörler çevrelerin de doğup batan bütün impara - torluklara rağmen hep egemen - lik ve ozgürlüklerini korumuş - lardır. ' Bu iyi nişancı buyruk salmak: gömmekl!. ta olduğu gibi, çağlar kadar eski an'anelerde şekillerini hiç — de- ğiştirmemiş, bundan yüzlerce yıl önce ne ise hâlâ öyle devam et- mektedir. Avrupalıların diline vendetta olarak geçmiş sözü misal olarak alalım, Bizde buna eskiden kan davası denirdi şimdi de doğru - e: “—Bratın önündeki Osum ırmağını şu çokg)dzel Eı;p Arnavutluğun yalnız 'ki ırmağında Nü Siy ah cübbe giydiğinden — bir. vazife 86 &4W 00 kapısını çalarak 24 saatlik bir hi- maye isteyebilir. Bu evin adam - ları onu korumağa ve emniyetli bir yere kadar götürmeğe mec - burdurlar. Bu öc hakkında çok alâkaya de- ğer bir de vak'ayı — anlatayım : Bundan bir kaç yıl önce aile şe - işi bir papasa refini temizlemek üre ae gemi işletilebilir. Çünkü ırmaklar dağdan denize doğru olan vollarında çok hızlı akarlar. Osum 1r- mağı Cenupta zeytin, incir, bağ ve tütün yetişen zengin bir bölgeyi sular. dan doğruya (öç) sözile ne de- mek istediğimizi — anlatabiliriz. Bugün ailesinin borcu sayılan bir kan öcünü almakta gevşek davra- narak bir Malisöre kabilenin ka- pıları kapanır, bu adam aforoz edilir. ' Diğer taraftan öcalacağı adamı yanında bir kadın yahut — çocuk varken, yahut herkesce kabul e - dilmiş bir besa yani — muvakkat bir mütareke günlerinde öldüre - cek olursa gene afaroza uğrar .. Usulü dairesinde — öcünü aldığı takdirde, meseleyi hemen her ta- rafa yayar ve ailesinin — şerefin' temizlemiş olduğunu — ilân eder. Öcalmak için kan dökülen adam kovalanırsa, her hangi — bir evin ARNAVUTLUĞUN ZAHİRE PAZARI Arnavut dağlıları için İşkodra mıntaka pazarıdır ve bunların en çok aldıkları mal hububattır. Dağlardan üç günde inerek pazara var- mak ve buradan 25 kiloluk hububat çuvalını sırtlayarak gerisin ge- riye gitmek Arnavutla karısı için işten bile sayılmaz. Küzüları yadimilı, kla V tü U ĞALA DARAL A düşer. Arnavutlukta an'ane ruha- nilikten ve dinin buyruklarından da daha zorludur, Kara cübbeli, siyah sakallı papas, elverişli bir fırsat kollayarak piştovunu çek - kurbanı çn soğuk kanlılıkla dua - dirtmeden öteki dünyaya gönder- miş, işin bu safhası dağlı bir Ar - navuda düşen vazifedir; papas da bunu gerçek bir Arnavud — gibi yapmıştır. Şimdi de siyah — cübbe giydiğinden dolayı üstüne düşen bir vazife daha var: Kendi elleri- le öldürdüğü adamı — gömmek ve mezara soktuktan sonra — talkın vermek... Gerçek bir Arnavud gibi ulusal ödevini yapan bay papas, din töresini de gerçek bir ruhani gibi yapmak için, kilisede ölünün başı ucunda ne söylenirse - söyle - miş ve mezara gömdükten sonra kurbanı için soguk kanlılıkla dua- lar etmiş, talkınımnı vermiştir. Kabile ihtiyarları tarafından idare olunan Lek'in yasası, yazı » İrkanun tarafından kabul ve tatbik edilmiş jüri usullerinin ya- şayabilmiş en iptidat şeklidir. Davacı kendi jürilerini tayin e- der; davanın bir karara bağlan - ması ve dava edilen adamın bera- | et kazanabilmesi için bütün jüri - lerin müttefikn reyi lâzımdır. Bü- tün jüriler “suçlu değil,, deyip de içlerinden birisi buna — aykırı rey verdi mi, bu adam jüri heyetin - den çıkar yerine iki kişi daha ge- çer. Jüriler suçlu için belki de ne ö- Tüm ne de hapis cezasına hüküm vermez, ona sadece bir para ceza- sı yahut bütün emlâkinin yakıl - ması hükmünü verir, HKİLEN rüden geçersiniz? " Scak Vö at sineğirdeli bölge-, Arnavutluk devlet merkezi git tikçe Garplılaşmaktadır. Eğri büğ- rü ve daracık sokakların yanında elektrikle tenvir edilmiş geniş cad- deler vardır. Eşek ve katır sürücülerinin yanıbaşında ayağı poturlu şoförler en son model otomaobilleri sürerler. Tiran şehri Cenup ve Şimal Av navutluğun ortasında olduğundan devlet merkezliğine seçilmiştir. Tam üç gün sevimli Şala vadisi- ni indik. Buranın delicesine akan, akpak suları, yemyeşil alanları ve binlerce çekirgeleri — gözlerimi - zi oyalıryordu. Şala kabilesinden yanımıza katılan yedi muhafız ö- nümüzde yürüyordu. — Bunlar a- rasıra tüfeklerini kayalık arasın- da gizlenmiş haydud yataklarına çeviriyor ve biz geçinceye kadar öylece nişan almış vaziyette du - ruyorlardı. Geçmekte olduğumuz fırın ka - İşkodra çarşılarında Arnavut kadınlarının yüzlerine çarşıda bir mala bakmak istediler de (mıntakada) koruyucularımız- dan biri gaydasını — şişirerek dağ havaları calmak suretiyle bizi eğ - lendirmeğe uğraştı.. Eski yolcu - lar gaydanın çaldığı havayı belki de üzüntülü diye tarif edebilirler- di. Ancak bize bestenin sözleri an- latılımca öyle olmadığını öğren- dik. Türkünün sözleri şunlardı: “Büyük bir kayanın — arkasına gizlendim, Kardeşimin katili o - ralardan geçti.. Çentekli kurşun vızladı. Ünümüzün öcü almdı,;, - » (Debamt'öğr)''n oliş veriş bakın, sımsıkı örtülü... Bunlar mi sanki pencere açıyorlarmış gibi yüz örtülerini dikkatle kaldırırlar. Bratın kalesi üst şehrin çevresimi ları üstünde sırasiyle Sicilya, Napoli, bayrakları dalgalanmıştır. sarar. Şu gördüğünüz kale duvar- Türkiye, Avusturya ve İtalya

Bu sayıdan diğer sayfalar: