Yazan KADıRCAN KAFLI HABER — Akşam Postası No. 43 Hüsmen reis benim esirim değildir. Onu Fernando öldürürse — benim günahım nedir? — Şüphesiz.. — O halde bu ikisini biribiriyle değiştirirsek siz de kârlısınız, biz| — Değişmek mi? — Elbet... Değişmek ya... Çün- kü sizin babanız bizim şanımızda. dır. Bizim elimizdedi.. Onu biz kaçırdık. — Fakat ona kiç bir şey yapmadık. Bir fiske bile vurma- dık. Yalnız kaçırırken - inatçılık etmek istedi de bir tek yumruk at- tık. İşte o kadar. Şimdi sapsağlam ve aklıbaşında olarak © zıl Kadır- gadadır. — Sözünüze inanayıtn mı? — Bunu nasıl isterseniz size is- pat ederim. İsterseniz — hendek kazdırmak bahanesiyle kaleden görünecek kadar yakına getireyim. | — Olur... —Eğer bu sözleriniz doğru ise babamı kurtarmak için her şeyi yaparım. — Biz sizden yalnız bir şey is- tiyoruz. O da Hüsmen Reisin sağ- Lığe. Onu öldürtmiyaceksiniz. Sağ- lam olarak bize geri vermesi için Fernandoyu kandıracaksımız.. — Kanmazsa ve öldürürse,.. — O zaman Civani Pakaçel!i de ölecektir. Size parasının nere- lerde saklı veya gömülü olduğunu söyledi mi? — Hayır... Fakat bu cihet beni © kadar düşündürmüyor. Babam * ölmemeli... Ölmemesi için... — Hüsmen Reisin yaşaması ve kurtulması lâzım.. — Fakat Hüsmen reis benim e- limde ve benim esirim değildir. O. nu Fernando öldürürse benim gü- nalım nedir? — Onu siz kaleden kaçırabilir- siniz. Hiç olmazsa içimizden bir- kaçıtın kaleye girmeleri — ve onu kurtarmaları için yol gösterirsiniz. Bu'işte sizin suçunuz — olduğunu kim anlıyacak? Biz Hiismeni kur- tardıktan sonra babanızın kılıma zarar gelmez.. — İspanyollara uşak'ık etmek . ten ne kazanıyorsunuz?.. Gemisi . ni kurtaran kaptandır. Eğer ba - banızın bizim yanımızda olmadı - ğıma henüz inanmıyorsanız — size onun mektubunu getiririz. Yalnız bu mektubu verebilme!: için sizin ile tekrar görüşmemiz iâzım. Bu. na da imkân yok. Kalenin nere. sinde oturuyorsanız, oranın pen - ceresine bir şapka koyun. Mektu - bu o pencereden içerive, bir sa - panla atarız. — Bu plân iyidir. Beliyeceğim. — Hüsmen Reisi kurtarmak i- çin yardım edecekniz, değil mi? — Evet... Yalnız kale kapısmı size açamam. İçinizde- bir veya ikisini içeri alabilirim. Hele siz Fernandoya çok benzediğiniz i - $in yardım edeceksiniz, değil mi? — Alâ!... Kaleniz başınıza yı- kılsın... Onda gözümüz yok... Fa- kat gizli yol nerededır?... — Babamın mektubunu aldık -| tan ve onun sahiden sizin yınınıı.[ da olduğunu öğrendikten sonra | bunn size söyliyeceğim — Bu da güzel... Namusunuz ü- zerine söz veriyorsunuz, değil mi? — Namusum üzerine söz veri- yorum. — Sahiden bir şöva'ye olduğu- nuzu göstermek için iyi bir fırsat ele geçirdiniz. Ümit ederim ki bu fırsatı kaçırmazsınız. — Siz de öyle... Hüsmen Reisi kurtarmaktan başka maksadınız olmadığına ve hiçbirimize zararı- nız dokunmıyacağına bir daha söz verirsiniz, değil mi? — Ona şüphe mi var? Yalnız sizin de bize zararımız dokunmı- yacak ve sözünüzü tutmanız şar- tiyle... Antonyo beyaz bayrağı tekrar havaya kaldırdı ve indirdi. Frenk Süleyman da onun gibi yaptı. Antonyonun da, Fren Süleyma- nın da yüreklerinde tuhaf hisler vardı. Bu, korku ile sevincin bir anda ve bir yerde bütün kuvvetiy- le çarpmasından doğuyordu. & DÜ ü Gizli yol Antonyo kale kumandanmın yanına döndü ve Frenk Süleyma- nın dediklerini söyledi. Bu sözler Fernandoyu, oldukça şaşırttı. Hiç bir zaman, hiç bir savaşta bir tek. lifin kabul edilip edilmemesi için bu kadar az zaman vecildiği işi- tilmemişti. Demindenberi mazgalların ü- zerinden Türk donanma ve ordu- sunun hazırlıklarını seyrediyor, o da karşı koymak için lâzım gelen. leri yapıyordu. Ayni zamanda Türk donanması ufukta görünür görünmez Napoli dükası Don Al- varo'ya gönderdiği habercinin de dönüşünü merakla — bekliyordu. Kararını oradan gelecek olan ce . vaba göre verecekti. Eğer oradan imdat gelecekse Hüsmen Reisi hiçbir zaman Türk. lere geri vermiyecckti. Çünkü o, bütün Akdeniz kıyılarını korku i- le titreten, bir yıldırım gibi, bugün Cenovada iken, ertesi gün İspan- | rafa yormağa çabalıyordu. ya kıyılarında görünen bu Türk a- kıncısını Şarlkene götürmek isti. yordu. O zaman onun da Don Al- varo gibi dük olması işten bile de- gildi. Bu ise onun en büyük emel-. lerinden biriydi, Antonyo henüz sözlerini bitir- mişti ki bir mülâzım koşa koşa o- nun önüne geldi: — Hümberto döndü. Dedi. Hümberto, Fernandonun Napo- lıye gönderdiği haberciydi. (Devamı var) HABER'in UÇUNCU Deniz G BUYUK ezintisi —. PROGRAM &,10 Köprü, 8,35 Üsküdar, 8,55 $ Kadıköy, 9,50 Büyükada, 11,20 Yalova, 18,00 Yalova, 19,30 Bü- yükada, 20,20 Kadıköy, 2040 Köprü, 21,50 Büylîkden. 22,45 $ $ vavenen eee seerReRAnAn Büyükdereden, 28,00 Beykoz, 2310 Yeniköy, 23,25 Kanlıca, 23,35 Anadoluhisar, 2250 Âr-i navutköy, 24,00 Çengelköy, 24,20 Üsküdar, 2435 Köprü... IŞTIRAK ŞARTLARI © iştirak ederler. rımız yanlarında en çok dört 6 © © Ellerinde iki senelik daimi okuyucu kartımız bulunanlar parasız Ellerinde iki senelik daimi okuyucu kartımız bulunan okuyucula- kişi getirebilirler ve bunlarm herbiri için söksener kuruş ücret verirler. (Pulu ve vergisi dahil), Ellerinde bir senelik daimi okuyucu kartı bulunanlar parasız işti. rak ederler. Yanlarında en çok iki kişi getirebilirler ve bunların her biri için 90 ar kuruş Ücret verirler, (Pulu ve vergisi dahil), Ellerinde bir aylık kupon bulunanlar - (90) kuruş ücret öderler. (Pulu ve vergisi dahil), Bunlar yanlarında bir kişi de getirebilir. ler, bunun için de ayrıca 100 kuruş öderler, Ellerinde ne davetiye ve ne de bir aylık kupon bulunmıyanlar 125 kuruş öderler. (Pulu ve vergisi dahil) Gezintimize iştirak için şimdiden hazırlanmız. Tam bir buçuk gün eğlenecek ve iyi bir tatil geçirmiş olacaksımız.. Gezintiye iştirak edecekler arasında ayrıca bir müsabaka tertip edilmiştir iştirak ediniz. Eğlenecek ve tam bir neşe içinde on sekiz saat geçireceksiniz “Bir Aşkın Hzıkavesıı ““Nakleden : İ Nulice Süreyya “Ah kazim ah.. Ben ne ahmak -| rışım ki tuttum ta damın tepesin- W n aşağılara düştüm... Bak, işte ni nasıl üzüyorum. Genç kız, babasmı teselli etme- ğe uğraşıyordu. Hâdiseleri iyi ta- Fakat ihtiyar, kızının azabını se- ziyordu. Başından geçen hâdiseyi, en kü çük teferruatına kadar anlatıyor- du. — Yavrum.. Annen sana teslim dir.,. Ben evde değilken ona gayet iyi bak.. Zaten bakacağını <j. bi - liyorum ya... Ama, — ihtiyarlık.. Çenesi düşüklük.. Söylüyorum iş- YO Samiye, babasımın bu sözlerine, gayet kısa kelimelerle — cevaplar veriyordu. Biribirlerinin yüzüne âşıklamaşuka gibi bakıyorlar - dı. Anlaşmak için konuşmağa ih - tiyaçları yoktu ki... — Kalpleri, eş atardı... — Ya ölürsem de bu yavruca - ğız istinatgâhsız kalırsa.. İşte şu esnada ikısi 'e ayni me- seleyi ayrı ayrı taraftardan düşü- yorlardı. İhtiyarın Hali yoktu. Nefes ne - fese konuşuyordu. Vücudk çok ağ- rıyordu, Fakat kızma belli etme - mek için inlemiyordu bile, Nihayet, eve gitmek, annesine bakmak üzere, genç kadın baba - sından ayrıldı. Önün — kırılmamış sağ elini öptü. Babası da onu al - nmdan öptü . Yolda nasıl yürüdüğünü, nasıl tramvaya binerek eve geliğini bil- MİyYOT ... Bu üstüste felâketler, — onu, bu derece yormuş, örselenmiş, lıırap etmişti. ş Evine vardığı vakit, Kapıcı: — Vah, hanımcığım... Bunlar sizin başınıza gelecek miydi?.. Ne kadar taliiniz varmış.. — De- di. — Sorma, sorma.. B — Şimdi neyle geçineceksi - niz.. — Orasını ben de, düşünüyo- Tumi ya... — Dur, hanımcığım.. Benim ta- nıdıklarımdan biri var.. Bir yer- de çalışır.. Şimdi hastadır... Ye- rine namuslu bir vekil — koymak istiyor... Sen git bari onun yeri - ne çalış... Kim bilir, o zaman iyi olur... O zamana kadar — ekmek paranı çıkarırsın.. — Kabul eder misin, hanımcığım?... Akşam Postası 1DARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI 'Tolgrat Adresti İSTANBUL HABER Telefon — Yazıt 28879 — İdare: 24570 eaeanereraaneeeeerraReLerARARAcer Ce EReenED*| ! j ABÖNE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr.| 730 ,, 1450 53 aylık 400 , 800 , İ !l aylık 150 , 200 . iLÂN TARIFES! Ticaret lânlarmın satırı 12,50 İ ı Resml ilânlar 10 kuruştar. İ bılııbı ve Neşnyıı Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri — (VAKIT) Matbassı İSenelik İî aylık — Kabul etmez olur muyum?. Lâkin, ben evde yokken annem ne yapacak?... Kapıcı: — Ona ben bakarım, üzülme.. — Dedi. — Hem fabrikada iş te fazla değilmiş... Patron gayet i- yi imiş... Anlaşıldı, — değil mi?.. Yarın işe başlarsınız... O kadını - cağıza da haber vereyim... — Pek âlâ.. Olur... Samiye, kapıcıdan ayrıldıktan sonra, annesinin başr ucuna git- ti, kadıncağız, hâlâ, sabit nazar- larını meçhul bir noktaya dikmiş, öylece yatıyordu, Benzi kül gibi sap sarıydı... Samiye, ona bir müddet esef- le bBaktıktan sonra, derin duıün. celerine daldı. Kaprcının bulunduğu iş, doğru su, onu hiç te alâkadar etmiyor-« du. Başka türlü bir — meşgaleyi tercih ederdi. Lâkin şimdi tercik zamanı mırydı? Mesele, ekmek parasını çıkarmaktaydı. Ne bu- lursa öpüp başma — koyması lâ- zımi gelirdi. — Pek âlâ.. Her ne olursa ol- sun, gireceğimi.. Diye — kararmı verdi, a Ertesi sabah, randevu verdik- leri saatte, bir kadım gelerek Samiyeyi aldı. Zavallrerk, kendi- sini tutacak olan her kimse ü- zerinde fena bir intiba Brrakma- mak için, siyah ve ciddi bir elbi- se giymişti. Bu elbise, çona pek yakışmiştı... Gwi h Yürüdüler... Bir tramvaya bin- diler. Beyoğluna — gelmişlerdi.. Bir kaç sokaktan geçtiler.. Yanmdaki kıdm. izahat veri« yorduz: Geçenlerde İspanyanın Barse- lon şehrinde ilâncılık işleri kon- gresi toplanmıştı. Resimde gördü- ğünüz adam bu kongre münase- betile Barselan sokaklarında ilân dolaştırmaktadır. lâna dikkati çekmek için güzel bir — çare değil mi?