Çalınmış çocuk peşinde Polıs Hafıyesı (X 9)un harikulâde maceraları -Ğ HAYDUDLARIN GLORYAY/ GÖTÜR. DÜĞÜNÜ GÖRDÜNÜZ.| ONU NE YAPACAKLAR| KURTARACAĞI'Z K yAk VZ Ac:ı v TAâ LAMAYİIN. DEKS. TER ONU MUHAK- İNAVDUĞLARI KAT BÜ ACAKSINIZ , KAÇARLAR' ı HasSTA-| İXEN M BiRİz Bırax- | PADILAR ? SİKAYIR YALMIZ (GidEce Ğim... DÜD SA F TACCGÜRNE BARMA , YİNEYMETİ 100000 DOLARDIR. sııîıv!.l GELE. KU YİPI Mi? Gîî;?s DK YAYI Çok . | TAN BIRA - | KŞK KILMıŞ İN BİR KoÜ MÜR. N OCAGI- İ, A GÖ-NÜ TÜR. |. MÜŞTÜ) ıa:oawr.unu:vıı YA -Ç YYY z 7 İYİSİ NitAdiL A MMBAPİIK © SAYAMARA . ONUN İÇİN KAR H ; N ç lwvı BENiİ l?snolrnfz aa YAĞMADAN 'BAŞKA YERE D, ae YAK LETÜDÜNM Gi TME(_/y/z J;ı,.-mıııwyu. Haziran HABER'in deniz gezintisi gü- nüdür Sokıim nihayetinde Jipsi kadın durdu. — Gidiniz Monsenyör! — Ya sen? — Ben mi?.. Ben evime dönece- ğim.. — Fakat ya beni kurtardığın belli olursa?.. — Olsun! — O vakit seni öldürürler. Gel ben seni şimdiye kadar yaşama- dığın bir rahatlıkta yaşatayım. Jipsi başını salladı: — Benim saadetim için artık kim- se bir şey yapamaz. — O kadar betbaht mısın? — Bir insan ne kadar bedbaht olabilirse.. — Ne tuhaf kadınsın! Bir gün Sen Denis sokağından — geçerken bana lâkırdı — söyliyen sen değil miydin? — Bendim Monsenyör. — O vakit bu Lântenenin tarafı- nı tutmuştun. —- Doğru.. Hâlâ da onun tarafı- nı tutarım. — Öyle ama, — yapacağım işin ne olduğunu bildiğin — halde beni kurtarıyorsun. — Hayır Monsenyör, ne yapa - cağınızı bilmiyorum. —- Öyle ise ben söyliyeyim. E - ninde sonunda Lântene bir gün be- nim elime düşecek ya.. — Olabilir.. Sonra? — Sonra mı? Onu diri diri iş - kence çarkma gerdireceğim. De - min de söylemiştin ya, o beni kur- tarmak istemedi!. 30 qFR:PRn ER YA'rAl'ı — Söyledim, çünkü bir hakikat- ti Monsenyör. — Ne tuhaf şey?. Hem Lânte « nenin tarafını tutuyorsun, hem de onu diri diri işkence çarkına ger- | direcek bir adamı kurtarıyorsun.. —Bunlar ayrrayrı şeylerdir Monsenyör. Polis müdürü bir saniye kadar düşündü, sonra: — Triko ne oldu? diye sordu: Trikoyu aklına getiren çingene karısının son cevabı idi. Argo kralı gibibu — kadının da Lânteneye karşı gizli bir kin bes - lediği anlaşılıyordu. Acaba bu kinin sebebi ne idi. Bunu düşünmeye lüzum görme- di. Bu serserilerin, — fahişelerin, çingene karılarınım - kendilerine mahsus düşünce ve kanaatleri var- dı. Ayrı bir âlemde yaşıyorlardı. Cemiyetin ayrı bir — kısmı idiler, Sevgileri nefretleri, ıstırapları, sa- adetleri ayrı idi. Bu: — Triko ne oldu? Sorgusuna a- cuze: — Öldü. Onu bizimkiler öldür - düler. Çünkü bize — ihanet ettiği meydana çıktı cevabını, verdi. — Bunu meydana çıkaran kim- dir?.. — Lântene. — Yalan söylemiyorsun ya! — Çingene karısı titredi, Acaba Monklar hakikati anlıyor muydu. Sakin bir tavırla: — Niçin yalan söyliyecekmi « şim... dedi. » SERSERİLER YATAĞI sı — Ne bileyim? Eğer bu Lânte « neden nefret ediyorsan.. — Hayır.. Ona karşı hiç bir nef- retim — yok. Benim — nazarım - da esasen onun bir ehem- miyeti olamaz. Ondan nef- ret etmiş olsam bile yalan söylemeğe tenezzül — etmem. Ben bir insanı vurmak istersem ken - dim vururum.. Yemin ederim ki Monsenyör indirdiğim — darbeler her zaman öldürücüdürler. Monklar ürpererek: — Ben öyle tahmin ediyorum! dedi. Biraz sustuktan sonra ilâve etti: — Beni kurtardığın için ne ister. sin? — Hiç bir şeye ihtiyacım yok | Monsenyör, Sizi kurtarmaklığıma | sebep bizimkiler sizi — öldürürse hepimizin büyük bir felâkete uğ - ramak ihtimalimizdir. — Pek âlâ öyle isa. marladık... — Uğurlar olsun Monsenyör. Jipsi Monkların sanki on dakika evvel büyük bir tehlikeye uğrama- mış gibi sakin bir surette gidişini bir saniye kadar seyretti." Sonra Haşarat yatağına döndü. Reisler meclisi hâlâ toplantıda idi. Çingene karısı gürültülü söz- lerden — müzakerenin çok şiddetli olduğunu anladı. Ateşe yaklaşa - rak sessizce meclise girdi. Bu kadına karşı her serseri kor- ku ile karışık bir hürmet besliyor- du. Onun bazı şeytanlarla münase- Allahas- bette bulunduğuna inanıldığı gibi yıldızlardan da talii - okumakla meşhurdu 'Devriye koluyle — dövüşmekten korkmıyan, darağacına gülerek gi- den bir serserinin karanlık gece - lerde Jipsiye raslayınca ödü pat - lardı. Çingene karısı reisler meclisine girerek sükütü emreder tarzda iki zayıf kolunu — kaldırınca derhal susuldu: — Çocuklarım. Polis müdürünü öldürüp öldürmemek için münaka- şa ediyorsunuz öyle mi? — Sen de düşünceni söyle! — Benim düşüncem faydasız « dır. Hattâ sizin düşünceleriniz de.. Polis müdürü artık serseriler ya - tağında değildir. Kaçtı. Asabiyet ve kızgınlıktan doğan bir gürültü koptu. Bir çokları Monkların kapalı bulunduğu mahzene koştular. Ve geri dönerek Jipsi ananın yanıl - madığını söylediler. Çingene karısı: - B — Bu kaçışın nasıl — olduğunu anlamak için kendinizi boş yere yormayınız.. Polis müdürüne ka - pıyı açan ve onu Haşarat Yatağın- dan çıkaran benim, dedi. Bu sözler hayretten doğan bü - yük bir sessizlik yarattı. Jipsi de - vam ediyordi —Polis müdürünü serbest bırak- makla hepinizi kurtarmış oldum. Onun ölümünün büyük bir katliâ- ma sebep — olacağını cinler bana haber verdiler. Bununla beraber