— LERES 3 AEE © & YA ÇUA 13-HAZİRAN <- 1933 a— HAHEHR — Akagzan - Pestası Yazan: KADIRCAN KAPLI Domuz herife rastlamadım. Peri midir? Şeytan mıdır, nedir? sırroldu gitti. — Kimi?... — !Fernandayu... — Ulan, Fernandoyu burâlar- »Re arıyorsun?,O günah,çıkar - Ma odası mudır, rezalet odası mı- İ'Y. nedir, oraya girmişti. Hay ıer-i Sem, orada niçin aramadın da... — Nasıl aramadım. Belki on Yefadır girip çikıyorum. Fakat domuz herife rastlamadım. Peri Mitdir? Şeytan mıdır, nedir? Sır $ldu gitti. Deminderiberi kilisenin T- yamımı dört dönüyorum. Ara-| Tmadığım yer kalmadı. —— Kapıdan da çıkmadı... — 'O halde,... | —. ©O halde içeridedir. Gel baka İm buraya... Bugün senin gözlerin Karmış sapırım... | — Böyle söyleme Reis!,. Sen -! n ayrildıktan sonra günah çıkar Ma otlasına girdiğim zaman 'bile *t görememiştim. Halbuki ora - Cüt girdiğim kapıtlan başka kapı- *da yök. Şaştım kaldım... İşte...| ».!Görüyarsun ya.,.Ondan baş "papas da görünmedi.O da bir-| *lenbire ortadan'kaybaldu. Bu kü-| Sük odanın neresine saklanacak- lar? Yer yok ki.,. İşte,... Avuç 'ıçi; w Yer... | ,Sahiden burası avuç içi kadar 'b!’ werdi. Değil bir adam, bir kedi Sile şaklanamazdı. © halde bunlar nereye gittiler. Exenk Süleyman, duvarları ka- Yt kkarış yoklıyor, sanki oralarda Bizli bir yer arıyordu. Hüsmen Re 8 onun hu halini gördüğü zaman Rözleri dört açıldı. Yoksa bu eski 1 arkadaş sapıtıyor mu? | Ne yapıyorsun? Madem ki | ı"'Kııdıı kimse yok, sen görmeden :'ün çıkmışlardır. Büyük kapı -| An da çıkmadıklarına göre kili- Mnin içindedirler. — kancıklıklarını;bilmezsin... Yemin ederim ki baş papas ile Fernanda bu duvarladaki gizli kapıdan sa- vuştular. ddüsmen dikkatla dinliyordu: — ;Fakat...,Ojkapı merede? A ; caba oradan giren nereden çıkı - yor? — Orasını onlar bilirler... Hüsmen : — 'Hayti,.. Bırakalım artık bu işi Hedönelim. Yürü!...Cehenne - me kadar yolları var.'Şeylan gö - | Aürsun,. Biz.artık işimizi bitirdik. Piyecek, kiliseden çıkmak için yürüyecekti. Fakat tam .p anda;kilisenin hü- yük kapısından ,içeriye kadar bir ses duyuldu: — Reis!,. Reis!,. 'Neredesin? Bu, Türk leventlerinden xınç; bir yiğitti. Telâşlı idi. Hüşmen ,kapıya koştu - Ne var? —— — Çabuk yetisin!,.. Yaldaş!lar!. kale kapısının nünde savaşa tu - tuştular. Fesnando üc yüez atl: ile yolumuzu kesti....Çahuk... Ortelık| karıştı. Çâbüik, onlara yetişelim... Sen başta olmadığın için de me -| vak ediyorlar.... Küi Hüsmen Reis arkadaşmı bekle- | | Teden dışarı fırladı. Kilisenin bü- h direkleri, paravanaları, esrar-| Ve loş koridorları arasında bir| i:.*!n gibi gezindi. Gözleri iki| kor gibi yanıyor, en küçük bir Yi bile kaçırmıyordu. Flkıl ne Fornando, ne de baş Si bulunamadı. O 'da Frenk bi an gibi, hatta daha şaşkın hale gelmişti. ha eniden günah çıkarma odası- tu. h:'%nk Süleyman hâlâ duvarları, ı'î:ıhi' döşemeleri yokluyor, el- her tarafta gezdiriyordu. çîîâlhh belâlarını versin bu in... Yerin dibine ıegmedi—l )“r?--: Sen orada ne yapıyorsun? H"hd_elim... Yoldaşlar bizi bek Presk Süle; yman doğruldu: 'W henüz belâlarını verme .. Sahiden yerin dibine t at nereden gittiler? “a her halde'bir kapı var. Sen "? — üstünde birer ölüm çarkı gibi dö- | | nüyorlar, geniş ağızlı ağır ve kes-| Vaşingtonda fabrikatör — Veyer havzerin haydutlar — tarafından kaçırılan çocuğunu kuntarmak ç- gin 200 bin dolar ödemeğe mec- bur kaldığını yazmıştık. Resimde bir banka memyru kıiz bu 200 bin ' | —man bir anda üçtarafa göz attı: dolarlık servet kümesi | manın ei İN LÜ llli — No 's2 Fernando ha!.,, Üç yüz atlı ile Miyolumuzu kesti ha ... Bu;sözler Hüsmene bir sayıkla; | ma gibi geliyordu. Fakat onun kilisenin tek kapılı günah çıkarma sadlasından çıkmadığını ve orada artadan kaybolduğunu ,hemen ha: tırladı. Frenk Süleymanın gözleri fal taşı;gibi açıldı: y —- Ben.söylemedim mi sana?... Gizli;kapıdan kaçtı. Ah... Bu dala| vereci herifler!... | — Dergibi Reise bakmıştı. Fakat Reis çılgın gibiydi. Kiliseden fırladı. | 'Merdivenlerin aşağısında, par - maklığa bağlı olan atıma atladı.. IFrenk Süleyman da -onun gibi yaptı. Üçüncü İlevent zaten atla| gelmişti. Üç atlı kale kapısına doğ | ru dört malla uzaklaştılar. Bu sırada Kızıl IKadırganın di- reklerinin uçları, ikale duvarları - nm ardından görünüyordu. *Sık sik toplar atılıyor, beyaz bir du - man, büyük ikapının önünde top- ianıyor, dağiliyor we kaybolu -| yordu. Oratla sahiden yaman ibir savaş vardı. Hüsmen Reis kilisenin önün - de ve içinde'biraz çokça vakit ge- çirdiğini arlıyor, üzülüyordu. Fakat henüz her şey bitmiş de -| gildi. Hele partiyi'kaybetmiş ola- mazdı. Zaten bunu aklına ;bile ge- | tirmiyordu. Çünkü -© bütün haya- tmda hiç yenilmemiş, en zayıf gö- ründüğü sıvalarda bile birdenbire | öyle kuvvetle doğrulmuş, zaferle| K | yükselmişti iki, 'buna herkes şaş -| “mıştı. İKale kapısından fırladığı za- Soldaki limanda 'Fernandonun | kadırgası ateşler içinde yanıyor, | büyük çatırdılarla yikiliyor, sula- | ya gömülüyordu. i Sağda yetmiş seksen levent üç yüz düşman atlısma karşı birer arslan gibi dövüşüyorladı. Vakit xakit bir düşman aüvarisinin baş aşağı yere yuvarlandığı, başka bi, risinin arkaya yıkıldığı, başsız bir gövdenin yerde çırpındığı görü -| lüyordu. Leventler eğersiz atların — kin Türk kılıçları dürt yana ölüm saçıyorlardı. | Fakatmedeolsa düşman pek | çoktu. , Hüamen Reis bu kargaşalığın | ilerisinde we uçda bir — toparlanış gördü. — Vur. İleni!,, Haydi arkadaş - lar!.. Diye haykırdı. Yalın — kılıç bir halde, kocaman ve canlı bir — top güllesinden farksız bir hızla düş - ortasına atıldı.. Bir Aşkın Hikâyesi akl — Merak etme..'Sakin ol.. Biz, | çocük değiliz.. -dedi. Şimdi,artik, aceleden içi-içine siğmıyordu. Ah, şu işi muvaffakı - yetle başarsaydı da geri dönseydi.. O zaman öyle mes'ud ölacaktı ki .. Hızlı, hızlı yürüdü. Ebe'kallın da arkası sına geli - yordu.. Koridorlardan geçtiler.. 'Merdi- weni indiler.. Şimdi artık sokaktaydilar. — Taksi.... İlk rastladıkları'tâksiye atladı- lar. 'Hızla gidiyotlardı. Ehbe kadın, şoföre gideedlileri semtin adresinivermişti. Bir sokak beritle duracaklardı. Rauf, pardesüsünün — yakasını kaâldırdı, Hoş, —“hallerinde'hiç bir fevkalâdelik yoktu.. *Kimse kendi- lerine bâkmıyordu. Jİncelbir yağmur yağıyordu. #Nihayet, ötomobilden indiler... Yürümeğe başladılar. Sol kaldırıma geçtikleri vakit, Madam Bonne bir evi gösterdi: — İşte burada.. Bir kaç adım daha yürüdüler . — Bu açık pencereyi görüyor - musunuz? Bahsettiğim yemek o- dası burasıdır. Sol tarafta, büyük annenin odası var.. Çocuğu yattığı oda ise şurada,.. Hatice Süreyya | | a t A 'Delikanlı da, onu gördü.. Fakat, tanımadı.. —Evet,wdhi.... — Haydi, 'beyefendi, fırsattan istifade ediniz. İşte, size ölürçocu- | ğun cesedini veriyorum.. —A,«. — Ne şaştımız? — Buta nereden çikti?. — Mantomun altında! Onu be- râber'getirdim.. Fakat-sizi ürküt - memek için 'hâber wermetlim.. *Şimdi, artık tereddüd edecek za - man değil.. Fırsattan istifade edi- niz.. 'Buçocuğu ötekile değtiştiri - muz, — Peki... — Cesaret... 'Burada #izi bekli - yorum. Şayet ibir - Yfevkalâdelik olursa'haber veririm. Delikanlının bu cesaretlendir - meğe ihtiyacı yoktu.. Artık bütün mevcudiyetinitop - lamıştı. .. Bir dakika..... İki dakika.. ğ Ne (kadar zaman geçti, bilmi « yordu. Şimdi artık, yemek odasınday - dı..Btrafına şöyle bir baktı.. Gayet fakirane döşenmiş bir odaydı bu - Yası,. Sol tarafa bir göz attı Büyük annenin öldüğü, yahut, — Peki..Plânından .her şey ak - | San çekiştiği ada burasıydı.. hımdadır. Fakat Allah verede;plân la hayat biribirine uysa.. — İnşaallah uyar... Rauf, tenha olan sökağın sağı - na soluna seri'birmazar — attıktan sonra hızla ilerledi..:Bu saatte bu - ralarda ikimse yoktu.. — —Hem-onu pencereden gören biri olsa bile: ——— Burasıbizim evidir..Ben ya- bancı değilim.. Anahtar bizimkiler | «de kalmış da,,diyebilirdi. Zihninde hu yalanı'hazırlamış - Ulcrer Maamafih, evin önündenbir-iki kere geçti.. Bir;geçişinde 'loş.basta odasının önünde — zayif birikadın hayali gözüne çarptı.. — Anmne,. - diye düşündü.-. Genç ranne budur i$te.. Fakat eğer bu o- | radan uzaklaşmazsa hiç — birşey yapamam.. En tehlikeli odur. Bu tehlike, bütün asabını bürü - O kadarıki, — biranitasavvurun Amkânsızlığına — bile ikail olarak, Madam :Bonne'nin yanma dördü.. Homurdanarak: — Farsatı kaçırdık.. dedi. Bir de küfür savurdu.. Fransız ikadını da bu küfüre bir küfürle mukabele etti. Hem de Fransızca tarafından.. Fakat hemen derhal: — Dikkat.. - dedi. - Zanneder - sem işler yoluna giriyor..İşte, genç kadın, evin eşiğinde görünüyor.. Sağa sola bakmıyor.. babasını gözlüyordur. 'Bu da, ihti- yarın henüz dönmediğini gösteri- yor.. Acaba, babasının arkasından © da doktoru aramağa çikacak mı?, Eğer çıksaydı, iyi olurdu.. Fa- kat, hayır.. Maamafih, — zarar da yok... İşler, gitgide yoluna giriyor. İşte, sokağın dönemecini döndü . Karilerimiz hatırlayacaklardır ki, Samiye, o sıralarda pencerenin ışığında Raufun hayalini görmüş- tü. — İçeride midir, dışarıda mıdır, iyice anlayamadan, bakmağa çık - Masanın üzerine konulmuş bir petrol lâmbası ortalığı aydınlatı « yordu.. Diğer tarafta, yastıklar ü- zerinde bir çocuk yatryordu;. * Rauf, cant gibi bir atılışla, içe - riye girdi.. Beraber getirdiği ço - cuk cesedini yatağa kaydu.. Eski | çocuğun yerine yerleştirdi.. Fakat, | bu esnada, kucağına aldığı çocuk hafifçe ağlamağa başlamıştı.. Delikanlı, çocuğu, göğsüne bas « tırdı... ' Y v Evlâdmı ilk defa olarak bağrma Şüphesiz, | basışıydı. Fakat, ne hazin bir bağ- | ra basıştı bu., Ne hainane bir 'bağ- aa basış... ı / Mihaniki surette * bütün "işleri yaptı... , Şimdi, bir sıçrayışta, yolları yürüdü.. , Madam Bonne, onu$ heyecanla bekliyordu. y geldiği Akşam FPostası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Türkiye ıw.u.î 1400 Kr. 2700 Kr, 280 » 1450 , İ 400 ;Senıllk aylık B aylık 1 aylık ; 10 , | GLÂN TARIİFESİ İ — Ticaret ilâzlarının matırı 1250 Ş *Rosml Münlar 90 kuruştur. ( Sahibi ve Neşriyat Müdürü: 'HASAN RASİM US Basıldığı yeri — (VARIT) Matbassı N