© me yapılacağı hakkında emirlerini 4 Pm sorayim, İeleiyi binmislerdi.. 1 HAZİRAN — 1995 Otuz oki at birden, birer ejderha gibi saldırdılar! Küçük meydanlıkta sıkı bir saf kurmuşlar, onlara kar- İ şı koymak isteyen İspanyol asker - lerini kılıçtan geçiriyorlardı. Halk çabuk dağılmıştı. Biraz sonra or « Saat on oluyordu. Dalyan Mustafa Reisin omuzu - na dokundu: — İşte. İştebeyaz mendil. Frenk Süleymanın işareti! Hüsmen Reis oraya baktı. — Evet!... Dedi. Sonra önceden tasarladığı gibi, bulunduğu koyun kumsal kö- | şesine Kızıl Kadırgayı baştan kara | etti. İ Leventlerinden altmış kişi ken - | dilerini karaya attılar. Sonra am - | barlardaki atlar da güverteden de- nize fırlatıldı.. e Hayvanlar fena halde ürkmüşler ve çılgın bir hız - | la karaya doğru koşmuşlardı. Leventler bunları birer birer | yakalayorlar, üzerlerine atlayor - | lar ve Dragon kayalıklarınm üs - | tündeki sık ormana doğru sürü - yorlardı. Hüsmen Reis en öndeydi. Dal - yan Mustafayı gemide bırakmış. vermişti. Atlardan yirmi kadarma ikişer Fakat hiç biri “«diğerlerinden geri kalmıyordu. Frenk Süleyman (yolda onları karşıladı ve o da bir levendin ter - kisine atlayarak Hüsmen (Reisin yanına katıldı, Gördüklerini anlatıyordu : — Havanın yağmurlu (olması çok işimize yaradı.. Ortalıkta in, €in top atıyor.. Fakat şehir bu ka - dar boş değil.. Hattâ kilisenin et - rafı bu kadar bol bir yağmura rağ- men binlerce halk ile dolu.. Bu da iyi.. Şimdi herkesin © gözü şebrin kapılarında değil, kilisenin kap” | larında. Bizim buralarda dolaştı - İ bit de Türk alkmelarmnı ğrmuzın kiç farkma varmamışlar .. Sabahleyin, her şeyin hazırlanmış olduğunu gördüm.. Şatodan Fer - Bando ile Beatris ayrı ayrı araba - larla çıkacaklar, kilisede nikâhla- » kıyıldıktan sonra bir arabada dönecekler... Bazı kimselerin ko - nuşmalarına kulak misafiri oldum. Herkes Beatrise acıyor. Zavallı, Sece gündüz ağlıyormuş. Kırbaç altında insafsızca inlemiş., Bu ka- dar zaman dayanbildiğine, kendi endisini öldürmediğine şaşıyor - « Hattâ birisi onun her balde bir kurtuluş ümidi . beslediğini *öyledi.. Kimbilir, bununla,. Ormanı geçmişlerdi. . cık bir yoldan bir vadiye Ber. Sonra küçük bir tepeciğin Yamacından birdenbire kıvrılarak ğa kapısının önünde göründü - Kapılar her zaman olduğu gibi © gün de sabah erkenden açılmış - Hu Fakat girip çıkan yoktu.. Ha - fena gitmesinden dolayı ci- 19 köy ve kasabalardan gelenler bahmmadığı anlaşılıyordu. Hüsmen Reiş uzaktan O kapıyı görmez onun iki (tarafında ilen yuvarlak kuleye ve kule- “p Üstündeki mazgallara bakir. iz yalnız bir asker, zırhlı er tımr dışarıya çevirmiş, uzun mız « rağma dayanarak ayakta duruyor- du. O da uzaktan uzağa Fernando « nun nikâhı kıyılacak olan kilise « | ye bakıyordu. Hüsmen Reis yalın kılıcı havaya kaldırdı ve topuklariyle © atınm karma bir tekme attı. At şahlandı.. Can acısiyle, bü - tün kuvvetini sağrılarına toplaya- ' rak gerindi ve ileriye atıldı. Diğer leventler de reisleri gibi yapınca otuz dokuz at birden bi - rer ejderha gibi saldırdılar. Nal sesleri, yağan © yağmurun İ şarıltısı arasında bir gök gürleme - sini andırıyordu. Belki de bunun için hemen kulağa çarpmamış. ka- le nöbetçilerinin dönüp bakmala - rma mâni olmuştu. Fakat işte mazgallardan birinin üstündeki bir asker, çılgm gibi haykırdı: — Eyvah.. Kotsanlar!.. Kılıcını çekerek kalenin gezinti yerinde boylu boyunca koştu.. Bir asker daha.. Sonra bir za - lerdi, Şimdi kalenin mazgallarm- da görünen başlar ve sivrilen mız- raklarla kılıçlar gittikçe artıyor - dum. » Kalenin kocaman demir kapıla- rı kımıldadı. Neredeyse kapanacaktı?. Fakat Hüsmen Reis bir yıldırım gibi içeri girmişti.. Kılıcını bir şimşek hıziyle sağa sola savurmuş, kapıyı kapamak is- teyeh iki askeri cansız yere sermiş- ti. — İleri arkadaşlar! İleri! ,, Yol bitaz yokuşça idi. İleride küçük bir meydanlık ve onun ke - narında kilise görünmüştü., Klise- nin kapısında iki (boş araba, iki sıra mızraklir ve zırhlı o süvari, bir iki bin kişilik bir halk kütlesi gö- ründü.. Kale kapısındaki (gürültüyü duymakta geçikmediler.. Çığlıklar, haykırmalar, kilisenin önünde iki sıra olarak duran as - kerlerin şaşkınlığı biribirine karı - şryordu. Hüsmen Reis bütün bu kalaba - lığın ortasma korkunç bir kasırga hıziyle atılmıştı. İçlerinden en soğuk kanlısı bile bu hiç beklenmiyen baskından şa - şırmışlardı. Leventlerden sekizi kale kapı- sında kalmışlar, dönüş yolunu em- niyete almışlardı. la Ğİ ini Hüsmen Reis kilisenin mermer merdivenleri (o önünde, kılıcından kanlar akarak bir anda durdu. Ö - Düne gelen ilk adamın göğsüne kı- Irer dayadı ve sordu: — Fernando nerede? mi?, Zavallı adamcağız tr tir titri yerek bir şeyler kekeledi ve eliyle kilisenin içini gösterdi. . İçeride HABER — Akşzn Poğlâsı leventler talıkta © askerden iz kalmıyacağı besbelliydi. Çünkü daha şimdiden kırk elli kadarı yerlere serilmiş , | bir çoğu da iç kaleye doğru kaç - mağa başlamışlardı. Ba sırada Fernando; kilisenin | büyük mihrabı önünde o dizçök- müştü. Yanı başmda Beatris var- dı. Birinin yüzünde nekadar korkunç bir hırs var idiyse diğeri- nin yüzünde o kadar derin bir yas İ okunuyordu. Zavallı genç kız kızaran ve şi - şen gözlerinden hâlâ yaşlar aka » rak ağlıyor, beyaz duvağını, beyaz gelin elbisesini göz yaşlariyle 1s - latıyordu. Papas elindeki küçük bir kitaba bakarak gür bir sesle, gözleri ya « rı kapalı olarak dualar mırıldanı - yordu. İki de bir, bir elini Fernan- donun diğer elini de Beatrisin baş- larına koyuyor, o okuduğu duayı büsbütün yavaşlatarak © bir fısıltı haline getiriyordu. Sağda ve solda sekizden on al - tıya kadar güzel çocuklar, sırtla - rında papas elbiseleri, o ellerinde mumlarla ayakta (duruyorlardı. Arasıra onlar da papasın duasına ve sesine katılıyorlar, o zaman ki- lisenin büyük ve süslü kubbesinde, Meryem ve İsa resimleriyle süslü duvarlarında uğultulu akisler bir- birlerile sarmaşıyorlardı. Fakat bu nikâh merasiminde sahiden bir cenaze alayile sessiz- liği ve yeis vardı. Çünkü gelin ağ- lıyordu. Buraya gelen bütün genç kızla - rın yüzleri gülerken, bütün gelin - ler hayatlarının en mes'ud günleri- ne erişmekden doğan bir heyecan- la mes'ud olurken bu neden ağlı- yordu?, Papas ona aciyor ve teselli ver - mek için dualarını biraz uzatmak » tan kendisini alamıyordu. Duanın en heyecanlı yerindey - di. Fernandonun uşağı ile yaveri kilisenin mihrabma doğru koştu » lar ve içlerinden birisi bağırdı : — Marki! Oo Muhterem Marki Hazretleri. Türk korsanları bas- kın yaptılar. . Papasın duası yarıda kaldı. Ki- i lisenin içini dolduran halk ile pa - paslar çil yavrusu gibi dağıldılar ve yaver son sözlerini bitirmemiş- ti ki ter ve kan içinde bir atlı kili» | senin kapısında göründü. Kanlı kılıcını tartaklayarak ileri atıldı. ,. Fernando doğruldu ve ona bak- tr. Bir saniye için gözleri yuvala- rından fırlamış gibi oldu. Beatris de doğrulmuştu. « (Devamı var) i gelirdim, Rauf... , Bir Aşkın Hikâyesi yeensensmmsamamamamasazaz i Deniz, ağabeyisinin protestola- rını dinlemiyordu.. Devam ediyor - du. — Ah ben senin yerinde olsay » dım, mutlaka bu işin (üstesinden Emin ol ki Ad- nan Beyefendinin müstakbel zev - cesi Deniz Hanımefendi, sana kar- şr nankörlük etmiyecek, bu hizme- tini çok cömertçe ödeyecektir. Bi- liyorsun ki, Adnanın yüz binlerce lirası var... Halâ milyonlarından bahsediyorlar.. Bunlardan siz bol bol istifade edersiniz. Bu vaidlere rağmen, delikanlı: — Hayır, hayır. İstemem.. di - ye âdeta feryat etti: Fakat, milyonlar gözlerinin ö - nünde raksediyordu. Otomobiller... Seyahatlar.. Sesi, yavaş yavaş yumuşıyordu . İçinden bir ses: “ Şu işi yap.. Yap.. O zaman, kardeşinden para sızdırmaya adamakıllı hak kazanırsın.,, diyor» du... Ufak bir cesaret.. . Bir pencereden girmek.. Biri baygın, biri yarı ayık iki kadınım ortasmdan bir kundağı a- şırmak..., İş, bu kadar basitti. Madam Bonne'nin sözleri, çiz - diği plânlar hâlâ, gözlerinin önün- de, kulaklarının içinde raksediyor- du. . Hayalen, küçük apartımanm ö - nüne varıyordu. Büyük anne, yatakta baygm ya- tıyor... Genç kadın, çıldırmış gibi, onün etrafında dolaşroyr... Öteki odada küçük bir çocuk yatıyor... Eğer eve doktor bile getirilmiş ol- sa, şüphesiz, bu havada pencereyi kapamayı kimse düşünmiyecek... İçeri girip çocuğu aşırmak için epeyce fırsatlar 0 edecek... 23 Haziran HABER'iN büyük deniz gezintisi günüdür Genel tatil günül Pazara çevrildi. 21 haziranda yapılacak olani Deniz Gezin-i timiz de bu yüz- den 23 hazirani Pazar günü ya&- pılacaktır. iDaimi okuyucu! i kartları olan oku- yucularımız gezin- timize parasız “— râk ederler. kuponların el kartlarla değişti- irilmesine başlan- i 1 j i | meramamasa se va sanmnanan v2018na sapanAKA NEN MASUM AAA 49 ONANAN sapma aneen ENAM AA ARANARAK EL a Nakleden: jpat İ Hatice Süreyya mal Evet... , Fakat bunlar hep iyi taraflar .. Birde kötü ihtimaller var. Ya yakalanırsa?, Bu takdirde, karakol, mahkeme belki de hapisahane, Gazetelere si tun sütun sermaye.... Yüzüne, birdenbire bir küstah ca ifade ârız oldu. — Adam sen de.. Bunlar, acemi, ahmak insanların başına gelen fe lâketlerdir. Ben, zekiyim.. / Açılı gözüm.. Mutlaka bu işin üstesin - den gelirim, Birdenbire, kız kardeşine dön - dü: — Benim yerimde olsaydın, sen bu işi yapar mıydın?. — Yapar mıydın da ne demek 7? EPbette. Lâfı mı olurmuş?. Bu sözü söylerken, (ifadesinde öyle bir azim vardı ki, Rauf, ister istemez, bunun tesirinde kaldı . Deniz, bunun farkına varacak kadar zekiydi. Yastıklarmdan başmı güçlükle kaldırarak, kardeşini bileğinden tuttu, Kendine doğru çekti.. — Rauf.. Beni terketme.. Bana hizmet (Devamı var) Cazband arıyoruz Gezintimiz için bir cazbanda ihtiyac vardır. İsteyenler göne a - yın 14 üncü cuma gününe kadar mürcaat etmelidirler. i | Daimi kuponlarımızı i toplıyanlar Daimi okuyucu kuponlarmı | toplayan (okuyucularımız en çok 15 Haziran cumartesi gü - süne kadar kuponlarmı daimi kartla değiştirmelidir. Bu za- man içinde değiştirmemiş bulu- nanlar gezintimize parasız işti - rak haklarımı kaybetmiş olacak- lardır, İŞ HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adresi: İSTANBUL HABEK Telefon (OYam: 23872 O İdnre: 24370 ASÖNE ŞARTLARI | Türkiye Ecnebij iSenelik 1400 Kr. 2700 Er.İ i6 aylık 70, 140 ,İ 3 aylık 40 , ağ iL aylık 19, MM, İ OILÂN TARIFESİ Ticaret Hünlarmen satırı 12,50 Kesmi ilânlar 10 kuroştur. rare arana srsmasamnamamanasanaanmaanasa Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US mıştır. Basıldığı yer; O(VAKIT) Matbaası