Ko 10 HAZİRA HABER — Akş“ın Postası Yazan: “ Beni KAD!RCAN KAFLI bırakın.. Rezalet olur.. Artık bırakın beni.. Korkuyorum. Beni severseniz bırakın! ,, — Söyliyemem.. Bırak beni.. Süylersen bırakacağım, Söz mü? Ne güzel isim.. Kendin ka - | dar güzel., Benim adım da Piyale, — Fakat... Hani beni bırakacak İ tn?, | — Bıraksam dünyanın en aptal Adamı olurum. Hem, akşam olu Yeor, Bu zamanda Halici geçmek | Bümkün değil.. Hem şehirde kar - Başalık var.. — Olsun.. Kocam — beni arar.. ilseniz ne kıskanç bir ihtiyardır. — İhtiyar mı? Kıskanç mı? İh - liyar ölduğu halde kıskanç olmak hiç'te haklı değil.. Seni bırakmı Yacağım.. Deminki sözün ne değe- Ti var? Zorla söz vermiştim, şimdi Yazgeçiyorum, — Fakat... Piyale Bey kadını kucakladı. Büâeee — GÜS Goeddanımnda du- d'*Hııı-ıııı gezdirdiği zaman genç J tadın kızgın lâvlara düşen bir zen- berek gibi gevşedi, meLüçiya !.., — Piyale... | Yahudi karısı Ester o sırada bu faraylr misafirine reçel getiriyor * u, Kapının aralığından bu man - *ğtayı görünce sırıttı ve çekildi. » O zamanlarda Yahudi kadınları fArayda bin türlü dalavere çevir- | 'ıŞğe başlamışlardı.Bu da onlardan | İti idi ve — haftanm iki gününde ılııgımı mücevher ve antika ey Ya ile dolu bir bohça sıkıştırarak ayın harem — dairesine girerdi. q'hç Piyaleyi oradan tanıyordu. Lıı ki genç saatlerce aşktan sarhoş halde, dünyayı unuttular, sı-bnhm ilk aydınlığı pencerele - VYurduğu zaman genç kadın bir- %hıre silkindi: — Beni bırakın... Rezalet olur.. bırakın beni.. Ah, ne büyük | hl"luıh işledim. Korkuyorum, | severseniz bırakın!.. seviyorum. '.n de.. — Fakat bırakın!.. | c“—ıllyh. — Seni bırakamam., Sen benim “dun ırtık' "ıı. kadın hüngür hüngür ağ: Ş Yalvarıyor, çırpınıyor; göz- .:"llo Beyin ayaklarma kapan- döküyordu. > Beni seviyorsanız — bırakın.., sizi — seviyorum. Fakat... 'i o kadar mes'udum ki.. Fa - 4 İkllıliyııı. NM.H'G olmazsa gene görüşecek- Gene yanıma gelirsiniz de- — İ? Kocanızı bırakın ve.. 'ğ .. Gelirim.. Geleceğim. p, Ddi ğ*— gitmeliyim. Aman ya Şimdi kocama ne söyliye - Bütün ıece nerede kaldı- — Git.. Lâkin seni bekliyece - ğim... Hattâ aramak için adreşini vermelişin !.. — Ben seni ararım. Sen ver!. — Ben saraydayım. Al şu yüzü- | Armağan olsun.. Buraya gel. ! | ğü.. Esterle haber yolla bana.. Hemen gelirim.. Beni bekletme!.. Çabuk gel, emi? Genç kadım — yüzüğü aldı ve | gitti. Piyale Bey onun ardını boş br rakmamıştı. Esterin akrabasından bir genç, Lüçiyann — gittiği yeri görmüş ve haber vermişti: — O, Napoli elçisi Kont Viçen | çiyüsün karısıdır. Geç adam bir gün, üç gün bekledi, Dördüncü gün kendisi Galataya geçti, Napoli — elçiliği konağının | bütün pencerelerini kapalı buldu. Kapıcıya; —— Kont Viçençiyüsü görmek i-- terim, Dedi,, Kapıcı limandan ayrılan ve Fransız bayrağını taşıyan bir kadırgayı gösterdi : — İşte, memleketine gidiyor., — Sahi mi? Piyale Bey limana koştu. Kadrganın kıç kasarası üzerinde karalar giymiş olan bir kadın ayak ta duruyordu. O, idi. — Lüçiya!.. Lüçiya!., Diye haykırdı. Siyahlı kadın irkildi, Beyaz bir mendili uzun uzun salladı, Her ikişinin de gözlerinden ya - naklarına — doğru iri gözyaşları | akıyordu. Her ikisi de hayatların da ilk defa olarak aşkı tatmış, ya- tamışlardı, Fakat yalnız bir gece., Ve bis çiy tanesinin ömrü kadar.. -e BASKIN Türk donanması Apolya kıyı - larını taramağa başlamıştı. Mesi - nanın karşısındaki Recizo kalesi ele geçirikli, Bütün kalelerdeki ve civar köy ve kasabalardaki halk i- | çerilere doğru kaçmıştı. Piyale B. Dört bin kişilik bir süvari fırkası kurdu. Bunları kol — kol İtalyanın içerlerine gönderdi. Üç dört günde | sayısız mal ve esir alındı. İtalya- nin cenup ve cenubu garbi kıyıları korkudan titriyor, bu korku Hiris: tiyanlığın merkezi olan mukaddes Roma kapılarına kadar dayanı - yordu. Bu işlerde sanki vazifesi Piyale — Beyin idi, Fakat hakikatte bütün akınları, abluka ve hücumları — idare eden Turgut Reisti, Turgut Reis bu srrada Hüsme - nin nerede olduğu bilmiyordu. Fa kat merak da etmiyordu. Çünkü onun hiç bir zaman tuzağa düşmi- iki gün, | kumandanlık || Bunda haklı idi. Deli Hüsmen — sahiden bir işin ardında idi. Salernodan kuyumcu Civani Pa- kaçelliyi kaçırdıktan sonra gemi - sinin rotasını birdenbire — çevirdi. Romanım iskelesi olan Ostiya ci - varında dolaştı. Bir çiftliği bastı. Kırk kadar atı gemisinin ambar - larına yerleştirdi, Sonra son hızla geriye döndü. Tam pazar günü sabahleyin, gün doğmadan önce Salernonun karşır LFnu:!?as | sına, kaleden ve kıyıdan görünmi- yecek kadar uzağa geldi. Yalnız Frenk Süleymanı bir san dalla kıyıya gönderdi. Ona şu em- ri vermişti: — Şehre gir. Bugün düğünün olup olmıyacağını iyice öğren. Dü- ğün alayı başlamadan yarım saat | önce Dragon kayalıkları üzerinden beyaz bir mendil sallıyacak, bize işaret vereceksin... Yağmur büyle devam ede:se 0 zamana kadar biz de kıyıya iyice yaklaşmış oluruz. Anlıyor musun? — Peki reis., — Haydi yolun açık olsun!.. Hava büsbütn karardı ve bulut- lar denize sürünecek kadar al - çaldı, Hüşmen Reiş Kızıl Kadırgayı Dragon kayalıklarının şimalindeki kuytu yere sokmakta bir mahzur görmedi. Burası Salerno kalesin - den görünmüyordu. Böyle bir ha - | y N | yenin adresinden başka bir yer de- vada dışarda kimsenin bulunması- |na da imkân yoktu. En atılgan ba: İrk'ılır bile şimdi kulübelerinde, pencerenin arkasına oturarak yağ- murun sesini dinlemekle vakit ge- çirirlerdi. Yalnız bir korkusu vardı: Fernando böyle bir havada dü: ğün yapmayı ve kilisede — nikâh merasimini bitirmeyi istemezse.. Buna da imkân görüyordu. Çün- kü onun Boeatrisi aç bir kaplan gibi korkunç bir hırsla sevdiğini anla - mıştı. Böyle bir — sevginin önüne böyle yağmurlar değil, sahici tu * fanlar çıksa gene yolunu kesemez di. Nitekim Hüsmeni de bu yerler- den uzaklaştrramamıştı. (Devamı var) kuponlarımızı toplıyanlar Daimi okuyucu kuponlarımı ; itoplayan — okuyucularımız en! lçı:k 15 Haziran cumartesi gü - ğ |nune kadar kuponlarını dııınıı İkartla değiştirmelidir. Bu za-: ı man içinde değiştirmemiş bulu- ! ' i inanlar gezintimize parasız işti -| j Fak haklarımı kaybetmiş olacak- İ SÜYERRAEKENEE SA KLenEN aeYEr MA EREAnE AA e baya aK yeceğine, herhalde yağlı bir avım || lardır. peşinde olduğuna inanıyordu. | alır.. Fakat çocukla | macerayı, dört kulak kesilmiş din- | | partıman dairesinin perdesini şöy- | yordu. _Hmkavesı Fransız ebe, neler yaptığını an” | latıyordu, Bir otomobile atlamış.. Rumdan, Ermeniden, Yahudiden, 'Türkten ne kadar — ebe tanıyorsa | hepsini birer birer ziyaret etmiş.. Hiçbiri, ölen çocuğun zamanmda doğmuş bir kız çocuğu doğurtma- mış, Deniz: — Vah vah vah... — diyordu. — Belki Çocuksuz da — Adnan beni işleri yüzde yüz emniyete zağlamış olacaktım. — Evet... Fakat, olamadı işte.. Aksi şeytan.. Ah, aksi şeytan... Şüphesiz, daha da söylemek iste diği bazı şeyler vardı. Lâkin, he- nüz söylememişti. Dilinin altında bir bakla olduğu hissediliyordu. Nihayet dedi ki: — Belki bu işin üstesinden gele- bilirdik. Fakat hayli güç mesele, Deniz: — Anlatın rica ederim.. Yoksa, bizi asabiyetten öldüreceksiniz ... diye bağırdı. Bunun üzerine, Madam Bonne anlatmağa başladı j Demin, yolda yürürken ve “ah | niçin bir çocuk bulamadım.,, diye üzülürken, karşısına bir genç ka - dın çıkmış., Kucağında minimini bir kız çocuğu varmış.. — Öyle bir kız çocuğu ki, ancak bir kaç gün - lükmüş.. Bu kadın, muhtaç bir ka- dın.. halinden belli.. Madam, ona fikrini kapalı surette acıyar. Fa - kat, genç anne, derhal isyan edi - yor. Hattâ, bağırıp halkı etrafına toplamağa başlayor,, Bonne, bu - nun üzerine çekilmek mecburiye - tinde kalıyor.. . — Vah, vah, vah... Fransız kadını dedi ki: — Maamafih, uzaktan uzağa o- nu takib etlim.Böylelikle oturduğu evi öğrendim.. Ve, adresi söyledi... Bir adres, - karilerimizin tah - min etmiş olacakları gibi - Sami - ğildi... Samiye ile Madam Bonne, tesa - | düfün garib bir cilvesiyle, yuka - rıda tasvir ettiğimiz gibi karşı kar- şıya gelmişlerdir. İki kardeş, ebenin anlattığı bu liyorlardı. Fransız kadmı, şeytan tarafın -« dan dürtülmüştü sanki., Samiye - nin babasiyle annesinin oluriuğu eve yaklaşmış, ilk katta olan bu a- | le azıcık aralamış, içeriye bakmış- tı. Burada bir aile faciasına şahit —e olmuştu.. Bir çok hamleler, parça parça kulağma çalınmıştı. Bun - | ları biribirine eklemek — suretiyle bütün meseleyi — anlamış bulunu- Genç anne, taşradan, bir yerden geliyordu.. Beraberinde bir çocuk getiriyordu. Anne ile baba, bu ço - cuğun mevcudiyetinden asla ha - berdar değillerdi. Lâkin, pek az sonra, ikinci bir | facia olmuştu. Minimini yavru - nun büyük annesi, pek şişman ve kanlı olduğu için, kendisin kan tut muş, düşmüş, bayılmıştı. Yahut da kalbi tutarak ölmüştü.. Kendi - sini, büyük müşkülâtla yatağa ka- dar götürebilmişlerdi. Sonra, lıocı dışarıya fırlamıştı. Doktor göetir - | meğe gitmişti.. , Bunun üzerine, Madam Bon - ne, bir taksiye atlamıştı. Buraya gelmişti. Bütün bu sözleri şöylediği sıra - da, ebe kadın, eline bir kâğıd ka- lem almış, evin adresini, plânını yapıyor, gösteriyordu. —Şimdi, hasta kadın, genç ka- dm ve çocuk, evde yalnızdırlar ... Herkes heyecan içindedir. Yemek odasının penceresi açıktır. Bundan âlâ fırsat bulunmaz.. — Çünkü kız çocuğu tıpki bizimkcine benziyor .. — Ne yapalım?. — Yapacak şey gayet basit.. Ço- cukları değiştirmek.., . — Kim değiştirecek.. — Onu ben yapamam. Bunun için, azimli, iradeli bir erkek lâ - zım... Ebe kadım, sözün burasında du - , tarak delikanlının yüzüne baktı, . GÜ Ü a AĞ gll Delikanlı, birdenbrie irkildi: — Canım çıldırdınız mı siz? Bu- nun neticesinde neler çıkabilece - ğini düşünmüyor musunuz? — Çıkabilir.. Evet, çıkabilece - ğini düşündüğüm için bu işe ken - diliğimden teşebbüş edemedim, Sonra, Denize döndü; — Vallahi size bu iyiliği yapma- ı pek isterdim.. Lâkin olamadı. Bütün mes'uliyeti üzerime alama » dım.. Ayağa kalktı: — Ben şimdi çekiliyorum.. Eğer | ihtiyacınız olursa, zile basarsınız, derhal gelirim.. Ş Böyle söyleyerek, kapıya dğoru yürüdü.. Eşiğe vardığı vakit geri döndü; — Şunu hatırlatayım ki, - pekaz dakikalarımız sayıldır., Son piş » manlık fayda vermez. Gözümüzü | bir an evvel açmalıyız.. Bunu söyledikten sonra, kapıyı kapadı, Çekildi, gitti. İki kardeş, başbaşa kalddlar. Deniz: — E.. Ne olacak, Rauf? - diye sordu. , Erkek; — Yok, yok... Allah aşkına, he- ni böyle şeylere sevkedip durma .. Yapamam, Elımden gelmez. Ben çocuk hırsizi miyim?. — Amerikalı Ganster miyim? Mersi... * (Devamı » ar) *Ü KUPON 153 10-6-935 HABER Akşam Postas, IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Yelgraf Adreslı İSTANBUL HABER Yazı, ESATE — Üdaret 91816 İÜRSÖNE ŞARTLARI İ Türkiye Ecnebi! 1400 Kr. 2700 Kr. 130 . j 100 41 aylık w» , ILÂN TARIFES! Ticaret Uğnlarınm satırı 12,50 ı Resmi Uânlar 16 kurüştur. : 1450 wo.; ıocı.l .stııyıı Müdürü; HASAN RASIİM US Başıldığı yer: (VARIT) Matbansı