10 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 HAZIRAN* — 1935 - ——— — ——— Ü — L I HABER — Akş';ııı Postusı ——— — rur Yazan: KADiRCAN KAFLI No. 29 “ Beni — Söyliyemem.. Bırak beni,, — Süylersen bırakacağım, — .Söz mü? İ — Söz... — Lüşçiya!... — — Ne güzel isim.. Kendm ka - dar güzel.. Benim adım da Piyale.. — Fakat... Hani beni bırakacak İm?, — Bıraksam dünyanın en aptai | *damı olurum. Hem, akşam olu - | Yer. Bu zamanda Halici geçmek | tümkün değil.. Hem şehirde kar - Saşalık var.. | — Olsun., Kocam beni arar.. * nllıemz' ne kıskanç bir ihtiyardır. — İktiyar mı? Kıskanç mı? İh - hm ölduğu halde kıskanç olmak hiç'te haklı değil.. Seni bırakmı * - Yacağım.. Deminki sözün ne değe- | " var? Zorla söz vermiştim, şimdi İ İü?ge.çiyorum. | —a:Fahat.. Pıyıh Bey kadını kucakladı. ea — BÜSSİ sardanında du- dın kızgın lâvlara düşen bir zen- wi!erük-—gibi gevşedi, — — Piyale... © Yahudi karısı Ester o sırada bu ıll'tlylı misafirine reçel getiriyor * şu. Kg.pmm aralığından bu man - ' 'ĞŞ"lyı görünce sırıttı ve çekildi. v O zamanlarda Yahudi kadınları “arayda bin türlü dalavere çevir- âege başlamışlardı.Bu da onlardan Briidi ve haftanm iki gününde ğ Oltuğuna müceyher ve antika eş Y3 ile dolu bir bohça sıkıştırarak g:ıyın harem — dairesine girerdi. n; Piyaleyi oradan tanıyordu. Bı, ki genç saatlerce aşktan şarhoş halde, dünyayı unuttular. Mi Slbı.hm ilk aydınlığı pencerele - rdugu zaman genç kadın bir- ee"ım*e silkindi: K , — Beni bırakın.., Rezalet olur., Ş Ok bırakın beni.. Ah, ne büyük B. Sünah işledim. Korkuyorum, O DCMİ severseniz bırakın!., ' "'Saıi seviyorum, Fi İın de.., — Fakat bırakın!,, B-L | —” Beni ıınyorıımı bırakın.., $ de gizi seviyorum. Fakat.., ş / © kadar mes'udum ki.. Fa - 'hlıollıim. Hiç olmazsa gene ıörllıouh- ? Gona yanıma gelirsiniz de- M Kocanımı bırakın ve.. kî: eki.. Gelirim.. — Geleceğim. Ş“M gitmeliyim. Aman ya: S bmlmıwu.. Sen benim | kadın hüngür hüngür ağ: döküyordu. Bqlıı ayaklarma kapan- ş“ndî kocama ne söyliye - Bütün gece nerede kaldı- Soracaktır. klatinı gezdirdiği zaman genç |. rıyor, çırpınıyor; göz- | — Git.. Lâkin seni bekliyece - ğim... Hattâ aramak için adzeşini vermelişin!.. — Ben seni ararım. Sen ver!. — Ben saraydayım. Al şu yüzü- ğü.. Armağan olsun.. Buraya gel. Esterle haber yolla bana.. Hemen gelirim.. Beni bekletme!.. Çabuk gel, emi? Genç kadın — yüzüğü aldı ve gitti. Piyale Bey onun ardını boş br rakmamıştı. Esterin akrabasından bir genç, Lüçiyann — gittiği yeri görmüş ve haber vermişti; — O, Napoli elçisi Kont Viçen: çiyüsün karısıdır. Geç adam bir gün, üç gün bekledi. Dördüncü gün kendisi Galataya geçti, Napoli — elçiliği konağının bütün pencerelerini kapalı buldu. Kapıcıya; — Kont Viçençiyüsü görmek is- terim, Dedi, Kapıcı limandan ayrılan ve Fransız bayrağını taşıyan bir kadırgayı gösterdi : — İşte, memleketine gidiyor., — Sahi mi? Piyale Bey limana koştu. iki gün, Kadrganın kıc kasarası üzerinde karalar giymiş olan bir kadın ayak ta duruyordu. O, idi. — Lüçiya!,. Lüçiya!., Diye haykıdı. Siyahlı kadın irkildi, Beyaz bir mendili uzun uzun şalladı, Her ikişinin de gözlerinden ya - naklarına — doğru iri gözyaşları akıyordu. Her ikisi de hayatların” da ilk defa olarak aşkı tatmış, ya- şamışlardı, Fakat yalnız bir gece,, Ve bis çiy tanesinin ömrü kadar.. — ğ BASKIN Türk donanması Apolya kıyı - larını taramağa başlamıştı, Mesi - nanın karşısındaki Recizo kalesi ele geçirildi, Bütün kalelerdeki ve civar köy ve kasabalardaki halk i- çerilere doğru kaçmıştı. Piyale B. Dört bin kişilik bir süvari fırkası kurdu, Bunları kol — kol İtalyanın içerlerine gönderdi. Üç dört günde sayısız mal ve esir alındı. İtalya- nın cenup ve cenubu garbi kıyıları korkudan titriyor, bu korku Hiris: tiyanlığın merkezi olan mukaddes Roma kapılarına kadar dayanı - yordu. Bu işlerdesanki — kumandanlık vazifesi Piyale — Beyin idi. Fakat hakikatte bütün akınları, abluka ve hücumları — idare eden Turgut Reisti, Turgut Reis bu sırada Hüsme - nin nerede olduğu bilmiyordu. Fa: kat merak da etmiyordu. Çünkü onun hiç bir zaman tuzağa düşmi- yeceğine, herhalde yağlı bir avın peşinde olduğuna inanıyordu. bırakın.. Rezalet olur.. Artık bırakın beni.. Korkuyorum. Beni severseniz bırakın! ,, Bunda haklı idi, Deli Hüsmen — sahiden bir işin ardında idi. Salernodan kuyumcu Civani Pa- kaçelliyi kaçırdıktan sonra gemi - sinin rotasını birdenbire — çevirdi. Romanm iskelesi olan Ostiya ci - varında dolaştı. Bir çiftliği bastı. Kırk kadar atı gemisinin ambar - larına yerleştirdi,. Sonra son hızla geriye döndü. Tam pazar günü sabahleyin, gün doğmadan önce Salernonun karşr" LFnu:!?aa sına, kaleden ve kıyıdan görünmi- yecek kadar uzağa geldi. Yalnız Frenk Süleymanı bir san dalla kıyıya gönderdi. Ona şu em- ri vermişti: — Şehre gir. Bugün düğ'inün olup olmıyacağımnı iyice öğren, Dü- ğün alayı başlamadan yarım saat önce Dragon kayalıkları üzerinden beyaz bir mendil sallıyacak, bize işaret vereceksin... Yağmur büyle devam edersc 0 Zamana kadar biz de kıyıya iyice yaklaşmış oluruz. ÂAnlıyor musun? — Peki reis.. — Haydi yolun açık olsun!.. Hava büsbütn karardı ve bulut- lar denize sürünecek kadar al - çaldı, Hüsmen Reis Kızıl Kadırgayı Dragon kayalıklarının şimalindeki kuytu yere sokmakta bir mahzur görmedi. Burası Salerno kalesin * den görünmüyordu. Böyle bir ha - vada dışarda kimsenin bulunması- na da imkân yoktu. En atılgan ba İtkçılar bile şimdi kulübelerinde, pencerenin arkasına oturarak yağ- murun sesini dinlemekle vakit ge- çirirlerdi. Yalnız bir korkusu vardı: Fernando böyle bir havada dü: ğün yapmayı ve kilisede — nikâh merasimini bitirmeyi istemezse.. Buna da imkân görüyordu. Çün- kü onun Beatrisi aç bir kaplan gibi korkunç bir hırsla sevdiğini anla - mıştı. Böyle bir — sevginin önüne böyle yağmurlar değil, sahici tu - fanlar cıksa gene yolunu kesemez di. Nitekim Hüsmeni de bu yerler- den uzaklaştrramamıştı. . (Devamı var) | alır.. Fakat çocukla Daimi kuponlarımızı toplıyanlar Daimi okuyucu kuponlarını toplayan — okuyucularımız en çok 15 Haziran cumartesi gü - nüne kadar kuponlarını daimi kartla değiştirmelidir. Bu za- man içinde değiştirmemiş bulu- nanlar gezintimize parasız işti - rak haklarını kaybetmiş olacak- lardn' _ Bir Aşkımn Hikâyesi : Nakleden: Hatice Süreyya No. ' ÜnEenam — Vay... Fena,. — dedi. Fransız ebe, neler yaptığını an” latıyordu. Bir otomobile atlamış.. Rumdan, Ermeniden, Yahudiden, Türkten ne kadar — ebe tanıyorsa hepsini birer birer ziyaret etmiş.. Hiçbiri, ölen çocuğun zamanmda doğmuş bir kız çocuğu doğurtma- mış, Deniz: — Vah vah vah... — diyordu. — Belki Çocuksuz da — Adnan beni işleri yüzde yüz emniyete zağlamış olacaktım. — Evet.., Fakat, olamadı işte.. Aksi şeytan.. Ah, aksi şeytan... Şüphesiz, daha da söylemek iste diği bazı şeyler vardı. Lâkin, he- nüz söylememişti. Dilinin altında bir bakla olduğu hissediliyordu. Nihayet dedi ki: — Belki bu işin üstesinden gele- bilirdik. Fakat hayli güç mesele. Deniz: — Anlatın rica ederim.. Yoksa, bizi asabiyetten öldüreceksiniz ... diye bağırdı. Bunun üzerine, Madam Bonne anlatmağa başladı Demin, yolda yürürken ve “ah niçin bir çocuk bulamadım.,, diye üzülürken, karşısına bir genç ka - dın çıkmış.. Kucağında minimini bir kız çocuğu varmış.. —Öyle bir kız çocuğu ki, ancak bir kaç gün - lükmüş.. Bu kadın, muhtaç bir ka- dın.. halinden belli.. Madam, ona fikrini kapalı surette açıyor. Fa - kat, genç anne, derhal isyan edi - yor. Hattâ, bağırıp halkı etrafına toplamağa başlayor.. Bonne, bu - nun üzerine çekilmek mecburiye - tinde kalıyor., . — Vah, vah, vah... Fransız kadını dedi ki: — Maamafih, uzaktan uzağa o- nu takib ettim.Böylelikle oturduğu evi öğrendim.. Ve, adresi söyledi... Bir adres, - karilerimizin tah - min etmiş olacakları gibi - Sami - yenin adresinden başka bir yer de- ğildi... Samiye ile Madam Bonne, tesa - düfün garib bir cilvesiyle, yuka - rıda tasvir ettiğimiz gibi karşı kar- şıya gelmişlerdir. İki kardeş, ebenin anlattığı bu macerayı, dört kulak kesilmiş din- liyorlardı. Fransız kadını, şeytan tarafın - dan dürtülmüştü sanki., Samiye - nin babasiyle annesinin oturduğu eve yaklaşmış, ilk katta olan bu a- partrman dairesinin perdesini şöy- le azıcık aralamış, içeriye bakmış- tı. Burada bir aile faciasına şahit olmuştu.. Bir çok harmnleler, parça parça kulağmma çalınmıştı. Bun - ları biribirine eklemek — suretiyle bütün meseleyi — anlamış bulunu- yordu. Genç anne, taşradan, bir yerden cuğun mevcudiyetinden asla ha - berdar değillerdi. Lâkin, pek az sonra, ikinci bir | facia olmuştu. Minimini yavru - nun büyük annesi, pek şişman ve kanlı olduğu için, kendisin kan tut muş, düşmüş, bayılmıştı. Yahut da kalbi tutarak ölmüştü.. Kendi - sini, büyük müşkülâtla yatağa ka- | dar götürebilmişlerdi. Sonra, koca dışarıya fırlamıştı. Doktor - getir - | geliyordu.. Beraberinde bir çoçuk | getiriyordu. Anne ile baha, bu ço - meğe gitmişti.. , Bunun üzerine, Madam Bon - ne, bir taksiye atlamıştı. Buraya gelmişti. Bütün bu sözleri şöylediği sıra - da, ebe kadın, eline bir kâğıd ka- lem almış, evin adresini, plânını yapıyor, gösteriyordu. — $imdi, hasta kadın, genç ka- dın ve çocuk, evde yalnızdırlar ... Herkes heyecan içindedir. Yemek odasının penceresi açıktır. Bundan âlâ fırsat bulunmaz.. Çünkü kız çocuğu tıpki bizimkine benziyor .. — Ne yapalım?. — Yapacak şey gayet basit.. Ço- cukları değiştirmek.. . — Kim değiştirecek.. — Onu ben yapamam. Bunun için, azimli, iradeli bir erkek |lâ - zım... Ebe kadım, sözün burasında du - rarak delikanlının yüzüne baktı, . . . * , , , | Delikanlı, birdenbrie irkildi: — Canım çıldırdınız mı siz? Bu- nun neticesinde neler çıkabilece - ğini düşünmüyor musunuz? — Çıkabilir.. Evet, çıkabilece - ğgini düşündüğüm için bu işe ken - diliğimden teşebbüş edemedim, Sonra, Denize döndü; — Vallahi size bu iyiliği yapma- ğı pek isterdim.. Lâkin olamadı. Bütün mes 'uliyeti üzerime alama - dım.. Ayağa kalktı: — Ben şimdi çekiliyorum.. Eğer ihtiyacınız olursa, zile bunuımz derhal gelirim.. Böyle ıöy!eyerek İıapryu. el!ğoru yürüdü.. Eşiğe vardığı vakit geri döndü; — Şunu hatırlatayım ki, - pekaz dakikalarımız sayıldır., Son piş - manlık fayda vermez, Gözümüzü bir an evvel açmalıyız.. Bunu söyledikten sonra, kapıyı kapadı, Çekildi, gitti. İki kardeş, başbaşa kaldılar. Deniz:; — E., Ne olacak, Rauf? - diye sordu. , Erkek; — Yok, yok... Allah aşkına, be- ni böyle şeylere sevkedip durma .. Yapamam. Elımdeıı gelmez. Ben çocuk hırsızı miıyım?. — Amerikalı Ganster miyim? Mersi... . (Devamı tar) Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi; İSTANBUL HABER Telefon — Yazıt 28873 — İdare: 94870 ARSONE ŞARTLARI Türkiye Eecnebi 1400 Kr. 2700 Kr. 780 ,, 1450 », 3 aylık 400 , B00 » iLÂN TARIFES! Ticaret Uânlarının satırı 12,50 Resmi Hânlar 10 kuruştur. Şahibi ve Neğî-'fyalt Müdürü; HASAN RASİM US Basıldığı yer: (VARIT) Matbaası Senelik 6 aylık ll

Bu sayıdan diğer sayfalar: