8 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

8 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 ZİRAN — 19835 " Ş HAZİRAN — 1 ULUS KIZI Yazan: % Kadircan Katlı : TakerecesaraserkarererernennnAAa! — Doğru söylüyorsunuz.. — Şimdi, dedemin mağarasına titmek, orayı da ziyaret etmek İs- tiyorum.. Güvendiğin arkadaşları | beraber al, orada daha konuşa - | taklarımız var. — Hepsine güvenirim.. Fakat kalabalık gerek değil.. —Çocuklar ve kadınlar dağılsınlar.. Erkekler. den isteyenler gelsinler!. Kırk elli erkek, mağaraya doğru Yürüdüler. Hepsi de bir tapınağa gider gibi sessiz idiler, Daracık yollardan çalı kenarla - tından, kocaman ağaçların kuytu tölgelerinden geçerek dağın ya - Macma doğru yürüdü. Şimdi yokuşa geldiler. Tugayın mağarası önünde dur - Argun, burada, — kendisi henüz Öünyıyı gelmeden önce geçen a- Ciklı günleri yaşayor gibi yaslı ve ülgündü. Mağaranm kocaman ağzı büyük taşlarla örülmüştü. — Yalnız yon -« tulmamış kütüklerden — yapılan Ağır bir kapı yeri bırakılmıştı. Bu pı dört beş kişinin zoriyle kal - dıı'ıldı. yana açıldı ve içeride xi « firi bir karanlık görüldü. Burası karanlıktı, fakat Arguna Röre, güzel bir ay ışığında pırıl pı- T akan bir su kadar — aydımlıktı.. ide Tugaym ailesini istirahat - '*_ görüyor; Ulcayı'n annesinin di- Zine yatarak masal — dinleyişini; T'ğ” , gözlerini karanlıktan ka- | Siriş gibi kapayarak ateşi düşiin - İ Mesini hayaline getiriyor ve en | Tonra kurtların hücumlarını hatır- | hyarak içi sızlıyordu. | Argundan şüphe etmek müna - | ha Artık bunu Camuka da, arka - | Yaşları da iyice anlamışlardı. Şim- , onun ağzından çıkan en küçük Vzü büyük bir dikkatle dinliyor - | l*'iı.. Sanki onda Tugayın ruhu - | "un yeniden hayata gelişini ve a- | "'lrıuı karışmasını görür gibi o ı.hılııdı. Hazar Hanımn oğlu, —dalgm ve “uizdi.. İçinde bir pençe kıvra - Rir gibi oluyor; acı hatıralarla bu - :..ı“ll başı dönüyor ve gözleri su - '"'Yordu. Lâkin ümidi kırılmıyordu. imdi, bu zavallı insanları yok - N eden, Tugayın ölümüne sebeb ö babasını da düştüğü kötü yol- lwt_ımık istiyordu. :î'udiı'mi, Tugayın yerini tut - için dünyaya gelmiş sayıyor- '_"'- Karanlıkta yürür. - gibi etrafı l:::'-'ılıyın bu insanlara yol gös - ek için çırpınıyordu. ,:_':di göğsünde daha güçlü bir Ada) * Sarpıyordu.. Kafası daha ay- L.?'hl ve içinde, yuvarlanan bir topu gibi her an büyüyen bir .H.l'* buluyordu.. ı.’.İ'l'ıdı. birikenlere baktı.. « başları önlerine eğilmiş - .,'::lıın ve yaslı idiler.. Belki ate- y_k:::ıhilecekleıine hiç inanmı- :'İ'lıı onlara dedi ki: i— Ylnndın sonra — benim do- M'hümdür.. O gün babam en N".:l:uılırî yapar. Büyük ’& ve taştan yapılmış ulan & #caklarda ateşler yanar. '5._ :Nıîııdı savaş oyunları o- .ıı,_ © gün ateşi kaçıracağım. ând ediyorum.. Tugay'ın ru- No. 41 İ Tarihi âşk voı i savaş roman! ; hu ve annemin başı üzerine and e- diyorum. Sizi ateşe kavuşturaca - ğim. Bu sözler dinleyenleri büyüle - miş gibi idi.. Yüzlerde parlak bir sabahın uyanışını anlatan ağarma- lar seziliyordu. Kavuşacakları — ateşin kızıllı - ğı sanki şimdiden yüzlerine vur - muştu... Argun, ateşi nasıl kaçıracağını, © sırada Camuka ile arkadaşları - na düşen işin ne olduğunu, neler tasarladığını uzun uzun anlattı.. Coşkundu.. Bu coşkunluk onu din- leyenleri büsbütün — inandırmak için yetmişti... — Yaşasın! Yaşasın Argun! Diye bağırdılar. . Uzakta, geniş ve derin vadiler- de, ormanlarda ve — uçurumların kenarlarında bu gece — meş'aleler dolaşryordu Camukaya bunu gösterdiler. Argun da oraya baktı: — Bir şey değil!.. —Avda yolu şaşırdığımı, kaybolduğumu sanı - yorlar da beni arayorlar.. Nasıl kaçtıklarını, — oraya nasıl geldiklerini anlattı.. Mağaranın önünde ileri gelen - lerden bir halka yapıldı.. Argunun doğum günü şenlikle - rinde ateşin nasıl kaçırılacağımı ve Hazar Hanım atlıları yetişmeden onun nasıl en uzak obalara kadar dağılacağımı son defa inceden in - ceye konuştular. İlşî genç atlr oradan ayrıldılar. Ö'zenis,ve atessi 'İM İkenin.bu kü- Çük köşesinde, yıurgıül WĞ müjdesini bırakmışlardı.. Oraya yarınki saadetin — tohumları ekil- mişti. Gönüller, onlara karşı tapı - nacak kadar büyük bir sevgi besli- yorlardı. Geldikleri yoldan Hazar Hanın kalesine dönmek için yola çıktılar. Sınırı sessizce geçtiler.. —Uçu - rumlu bayırları ve ormanları aştı « lar.. Sabahın ilk aydımlığında, yor- gun fakat mes'ud idiler.. Başını a- vuçlarının içine alarak — düşünen Sorguçiye rastladılar. Sorguçi, Argun'un bulunamadı - ğını Hazar Hana nasıl haber ve - receğini, başımı cellâdin elinden nasıl kurtaracağını düşünüyordu . Iki delikanIıyı ansızın karşısında görünce gözlerini kırpıştırdı. İyice baktı ve sonra sevinçle bağırdı. — Hoş geldiniz! Biz de sizi a- rayorduk.. Akşamdanberi aramak- tan canımız çıktı.. Çok şükür, ka - vuştuk. Hazar Han — merakından çatlayacak, çabuk gidelim. Arguu bu titrek sözlere aldırma- dı. Onun gözünde artık mühim o- lan yalnız bir şey vardı.. O da ge- ce Tugayın mağarası önünde edi- len and ile, verilen kârardı. Atmı kaleye doğru sürerken : — Babam beni hâlâ çocuk yeri- ne koyuyor ve arkamdan adamlar koşturuyor.. Ne var sanki.. Orman- da yolu şaşırdık, kaybolduk ve iş - te araya araya gene geldik. Dedi. ç Sırlarını kendileri bile anmak istemiyorlardı. —coi- ULCAY'IN KORKUSU Hazar Han, oğlunu — aşağıda, | büyük avlunun kapısında karşı - | ladı. Onu göğsüne bastırdı ve sır-| ne benziyen görünüşü vardı: tını okşadı: — Bir daha böyle korkulu iş- lere girme!.. Bayramın için ne ka- | L HABER — Akşanm Postası — —— e Hakikif bir MaCeEera - eçitlerin bekçisi Türkçeye çeviren: Ahmed Ekrem EREEİEDEEEEENTEDEEEEEERENMENEMEELEMEEUNNEREN No. 6 SEKSİSTEİKERELİRİÜESATEETTD AM Ben ve içinizden birisinin teslim olması lâzım Bu konuşma olurken, - iş:tecek kadar geride duran — serdarlarla Canfeşan Han, sanki — alâkadar değillermiş gibi davrandılar. Asi- nin babası sık sık depreşiyor, su. kalını elliyordu. Nihayet — sinirli bir eda ile adeta fısıldar gibi sor- du: — Sahip niye karar verecek? Serdar Muhammed başını salla. di. Gülcan silâhlarını bırakıp iler lemeleri için adamlarını çağırdı. Bir kaç dakika sonra üç delikac lı meydana çıktı. Bunlar uzun boy lu, yakışıklı ve suratları açık ha- va ve güneşten kavrulmuş k'şiler- di. Gülcan bunlara: — Ben ve içinizden birisinin tes lim olması lâzım. Bu iş olduktan sonra geriye kalan üç kişi silâhsız gidebilir. Buradan kurtulmanın imkânı yok, Kimin teslim olacağı: nı kur'a ile anlayacağız. Nasıl, ka- bul ediyor musunuz? Delikanlılar kaçamıyacaklarını biliyordu. Hepsi kabul ettiler, Gül can da yüksek sesle: — Baba, gel de kurayı çek! Dedi. — Can Feşan Han elinde dört tane saman çöpile ilerledi: — En uzunu,çeken teslim ola gak! ““Dedikten ;oîığ ellerini uzattı. Delikanlılar çekti. İçlerinden biri- sine en uzun çöp isabet etinişti. Bunun üzerine binbaşı: — Battaniyesini alın, silâhını orada bırakın. BEN, Dedi. Battaniyeyi getirdiler. Binbaşı bu delikalıya: — Şimdi dosdoğru buğazın ağ- zına doğru git! dedikten sonra bağırdı. » — Hey, Ressaldar!.. Yukarıdan bir ses işitildi binba- bı tekrar: — Bir mahpus geliyor. Herifi | adamakıllı bağla ve göz önünde tut. Diye bağırdı. Sonra binbaşı Gülcana döndi. — Şimdi artık meseleyi hallede- | lim, Gülcan! Ben burada ve hemen şimdi göz dar çok av olursa o kadar iyidir Hele bu avların içinde senin vur- duğun bir alaca çeylân bulunur -| sa, ne mutlu bana.. Fakat.. ti: — İşlerin en tatlısı korkulu o- lanlardır baba.. Ben artık çocuk değilim!.. On sekiz yaşına gir - mek için yalnız bir gün daha iste- rim, Annesi kollarını — açmış, yaşlı gözlerle ona koşuyordu. Argun bu güzel ve iyi yürekli kadına doğru atıldı. Ana ve oğul yalnız kaldıkları zaman — Argun ona o gece olup geçenlerin her | sini anlattı. Ulcay önce sevindi. Bakışların da ateşsiz ülkeye yapılan binler ce ateşimin yıldızlı bir gün yüzü- lık kayboldu. Ve karardı: (Devamı var) Argun, babasının sözünü kes | lerimin önünde Canfişan Hanın ilerleyip oğlunu vurmaşını istiyo- | rum, Yok eğer Gülcan söylediğim öteki çareyi istiyorsa... Hey Ressal dar sahip! Hüdadat Hanın taban- casile birlikte buraya gelmesini söyle.. ğ Şimdi Canfişan Han çok belli bir heyecan göstermeğe başlamıştı binbaşı ona dönerek ayni zaman- da Gülcanın da işitebileceği bir sesle: — Çocuklarını ve hele çok sev- diğin küçük torununu bitmez tü - kenmez kan davalarından esirge- mek ve ailenin sanını koruyabil - mek için yapabileceğin başka bir iş şimdilik hatırlamıyorum. Sırası gelince söylerim. Dediğim çareden başkasını göremiyorum. Bu sözlerden sonra döndü. — Bu işi kararlaştırır kararlaş- Gülcana tırmaz senin üç adamın silâhların- | dan başka her şeyi alarak buğazın | ağzına doğru gidebilirler; atlarını da alabilirler. Hüdadat Han belinde iki taban- ca ile gelmişti. Binbaşı sözlerine devam etti: — Gülcan eğer babanı kendine gellât yapmak suretile ve belki de böylece onunla kendi oğlun arasın da bir düşmanlığın türemesini is- temiyorsan; söylerim dediğim ça- reyi kabul etmelisin!! O da şudur: Eline vereceğimiz bir tabanca ile kendi adamların ve şu serdarların gözü önünde kendi kendini öldür- | mektir. Bir dakika için Gülcanın soğuk kanlılığı kayboldu. Rengi soldu. Kendini toparlamak için dudakla- rını isırdi ve yabanice haykırdı: — Teklifini kabul ediyorum. Ben senin melun Britanyalı köpek- lerinden birisile, kirli milislerin - den bir hayvanı geberttim. Bu işim den dolayı sevinç duyarak teklifi- ni kabul ediyorum. Cana can bi - zim sımırlayın yargusudur. Baba - ma allah wmarladık diyebilir mi- yim? y Canfişan diz çökmüş tesbihleri- ni çekiyordu. Denne onu çağırdı. — Canfişan Han, oğlun teklifi- mi kabul ediyor. Onunla vedala - şın! b Baba ile oğul kucaklaşarak iki defa öpüştüler. Baba göz yaşları akıtıyordu.Hemen secdeye vara - rak alnımı oğlunun ayakları üstüne koydu. Binbaşı Denne manzarayı daha fazla görmemek için bir dakika sırtını cevirdi fakat Mac Larenle evlenmek üzere İngiltereden bura- lara kadar gelmekte olan kızı ha- tırlayınca yüreği katılaştı: — Muhammed git tabancalar - dan birisini Hüdadat Handan ala- rak bana ver, İyi! Şimdi de öteki- ni alarak Gükcana ver! Gülcan haydi! Ateş et! Bir tabanca sesi duyuldu. Gül- can ölü olarak yere serildi. Herkes de ağır bir üzüntüden kurtulmuş gibi derin derin nefes aldı. Şimdi artık silsileden silsileye'geçecek v bütün bir kabileyi al kanlara boya yaâcak bir kan davasına meydan verilmemişti Fakat geçitlerin bekçisi olan binbaşı Denneniri asıl şimdi üstü- ne çekilmez bir ağırlık çökmüştü. Limana gelmekte olan gemideki genç kıza kara haberi nasıl vere « cekti? sSON Londrada, Kız muallim mektebi Fakat çok geçmeden bu aydın-| tedrisatı lehinde bir nümayiş yapmışlar, sokaklarda dır. Resimde görülen levhada “müstakbel — muallimler,, yazılıdır. talebeleri geçenlerde açık — hava dolaşmışlar - cümlesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: