8 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ti K Üa emelam ) Fi . meadiliş İi p — — a - — ti. O zamanlarda ayna denilen bu — €&sen rüzgârda, bu yeşil yamaçların |— Manmasına bir daha baktı, Bu ko- 8 HAZIRAN — 1935 Yazan: KADiRCAN KAFLIİ No. 27 pp z BİR HATIRA... Piyale bey altmış gemi ile Ça - nakkale boğazından cıkmışstı. Na- varinde Turgut Reisle diğer le- vent kaptanları da onunla buluştu- lar ve Mesinaya doğru yelken açıldı. Hüsmen Reisin Mesinaya yap- tığı baskını Turgut da duymuştu. Türk donanmasının en önünde hafif kaliteler, kadırgalar gidiyor, onların üç dört mil gerisinden de asıl filo geliyordu. Asıl filonun ba- şında derya kaptanının Baştardası görünüyordu. Bu gemi 220 ayak uzunluğunda idi,. Kürekçiler için geminin sancak ve iskelesinde Otuz altışardan yel.mi; iki oturak vardı. Her küreği yedi kişi çeki - yordu. Her mangaya üç veya dört savaşçı düşüyordu. Böylece gemi- de 800 kişi bulunuyordu. Baştaki üç top hepsinden büyük tü Yarlarıdaki cıkmalara dörder beşer top konulmuştu. " Geminin baş direğinde altımndan bir fener görünüyordu. Kıç kasara diğer gemilerin kasa ralarmdan daha yüksekti. Gerek dışarısı ve gerek içerisi güzel oy - malarla süslenmiş, çok güzel bir | şekilde boyanmıştı. Bunun, Söğaz içinde veya Haliçte yapılan en şa- tafatlı bir köşkten geri kalan yeri Yoktu. Piyale bey uzaktan İtalya sahil- lerini görünce aynanın başma geç- &let şimdiki deniz dürbinlerinin kâba bir taslağı idi. Piyale bey şimdi cenup İtalyası- hin yeşil ve güzel sahillerini sanki | birkaç yüz adım ilerisinde bulu - Yordu. O dakikada, bu güzel yerlerden 8örünüşünde eski bir hatrranın Uyanışmı buldu. Önünde ve ardında, ufuklara Küdar, bir dizi halinde uzayan do- Sa donanma ile beraber gideceği $u güzel memlekette akınlar yapa- Sak, kaleler yıkacak, sayısız gani- İtet ve esirlerle dönecekti. Fakat :’_ütün bunlarla beraber urada biri- he rastlamak istiyordu. Acaba o üğ Mrıydı? Şimdi nerededir? Aca- Â eskisi gibi güzel ve sıcak mı? taba onu hâlâ seviyor mu? Ah, Sha tekrar kavuşsa, bir daha hiç Opndan ayırmıyacalıtı. di iyale bey aradan on altı on ye- t“*ım geçmesine rağmen o tatlı ha- hi,.h © kadar taze buluyordu ki... " z sonra kasaranın atlas sediri- dlı.uıândığt zaman gözlerini yum- Oldi, günleri tekrar yaşıyor gibi b 0 Zaâaman yirmi üç yaında idi. İ ın'l'lıı.ı'mdıılı:i kan, dizginlerini a n birat gibi haşarı ve coş- SUU D N | ..-ıı CAĞA y N bi el Hüsmen Reisin Mesinaya yaptığı baskını Turgut da duymuştu — Ramazan günlerinden birinde Kanunit Sultan Süleyman vezir Rüstem paşanın iftarına gidiyor - du. Genç Piyale de padişahın ara- basmın yirmi otuz adım kadar ile- | risinde, un kadar arkadaşile yalın kılıç yürüyorlardı. 'Topkapı sarayından çıkalı epey- ce olmuştu. Babıâliyi geçmişler, Halice doğru yola düzülmüşlerdi. Yeni camiin Yemiş iskelesi tara- fı ile biraz daha yukarısı o sıralar- da en meşhur çarşı idi. Padişah da buradan geçecekti. Bir sokağın köşesini henüz dön- müştü ki ileride bir kalabalık gör- dü. Vuran, kıran, bağıran, haykı- ran birbirine girmişti. Yeniçeriler geniş palalarını sryırmışlar, esna- fin üzerine saldırıyorlar, esnaf da gittikçe çoğalan bir kalabalık ha- linde, ellerine geçen kama, pala, kılıç ve balta ile yeniçerilere saldı- rıyorlardı. Meselâ; bü hal, &ık sık olurdu! —Bir yeniceri bir esafın dükkür nma yaklaşırdı: — Şu Hind şalının arşını kaça? — Bu, halis Hind şalıdır. Düz - me değildir. Yavuklun varsa bun- dan iyi armağan olmaz, aslanım. — Ulan, _beıı sana yavukludan bahsettim mi? Kaça diyorum bu? — Darılma, gücenme yiğitim... Senin güzel hatırın — için. yalnız.. kırk iki akça.! — Kaırk iki akça mı? Vay mat - rabaz Vay.. Yeniçeri bu sırada çarşımın bi - raz ilerisinde duran bir kaç yolda- şına seslenirdi : — Hey.., Karındaş!.. Kırk iki akçalık Hind kumaşı da varmış . Gelin de görün!. Onlar da gelirlerdi. O zaman birinci yeniçeri dük - 1 kâncıya cevabını verirdi: — Şuna üç akça vereyim.. De - ğgeri budur.. Kes üç arşın! Endaze olmasm ha!, Arşının tamam mı ?. Çarşıda eksiksiz —arşın kullanan esnaf olmadığını biliriz de.. Onun için sorduk. _ — Olmaz paşam.. Yanarım. — Olbur!, — Olmaz!. — Olur diyorı;m sana.. Ver bu- raya!, i — Kulun kölen olayım zorlama. Olmaz, dedim.. —Yanarım dedim size.. İki akça daha indireyim de kırk akçaya alın!.. — Bre söylediği lâfa bak şunun, Ver diyorum sana.. Yoksa.. — Veremem. Vallahi otuz sekiz akçaya kendim aldım. Size otuz sekize bırakırım. — Yeniçeri Hind şalmın topunu — birden kavrar ve kesmek için de kılıcını sıyırır.. Es- naf karşı koymak ister. lan çarşı halkı — dükkânların ke- penklerini indiren indirene. Bir kaç kişi de yeniçeri — zorbalarmı haklamak, arkadaşlarını kurtar - mak için koşarlar.. Bir kavga bir gürültü.. Bazan bu kavgalarda — her iki taraftan yüzlercesi ölürdü. , İşte Piyale Bey o akşam da böy- le bir kavgaya rastlamışstı.. — Savulun.. Padişahımız geli - yor. *Diye haykırdı. . Bir kacı kaçıştılar, fakat çoğu gene kavgalarmına devam ettiler . Kargaşalığı yatıştırmak için su- başıya haber gönderdiler.. Biraz sonra asker yetişir ve ortalık süt liman olur.. Bunun için padişah, yolunu de - ğiştirerek iftarına gitti. Adamları da onun beraberin - de idiler, Yalnız Piyale ayrılmıştı. Çünkü dövüş esnaf ve yeniçeri kalâabalığının ortasında şık bir a - 'Yaha görmüştü.. Bu arabanın kapı- | — larmda sarı yıldızla çizilmiş olan kartal resimleri — vardı. Arabacı kırbacı atların sırtında şaklatarak yol açmak istiyor, fkat bunu yapa- mıyordu. Bir aralık atlar, ileriye doğru bir hamle yaptılar. Fakat ayni saniyede bir yeniçe- ri, yıldırım gibi arabanm — üstüne fırladı ve bir kılıçta — arabarcının kafasmı yere düşürerek haykırdı: — Bre kâfir!.. Bizi uyuz beygir- lerine çiğnetmek mi istersin! Al sana |.. Aarbanın içinde bir kadın var- di... Bir kapıdan diğerine, sonra kö - şelere doğru uzanıp çekiliyor, korkudan — büyüyen gözleriyle, kurtulmak için yol arıyordu. Arabacıyı öldüren yeniçeri onu gördü... | Bu bir Avrupalı kadındı.. Kum- ral saçları, uzun kirpikli —iri ve kara gözleri,sevimli — yüzüile bir melek kadar güzeldi. Azgm herif çarşı içinde boğuşan yüzlerce in - sanı unutmuş, şimdi bu kadına göz koymuştu. Arabanın kapısına yaklaştı. O - nu açtı.. Vahşi vahsi sırıtarak genç kadına yaklaştı.. Onu bileğinden yakaladı. Sonra arabanın kapısmı da ka - payarak, korkudan bayılacak ha - le gelen zvallı genç katlının üstü- ne eğildi . r Patlak gözlerinde, kemikli ve kocaman yüzünde, pos bıyıkların - da ve kollarınm bir akrebin iki kıskacı gibi kıvrılışlarında, kor - kunç bir mâna okunuyordu. Genç kadın bütün kuvvetile sil- kindi. Bileğini kurtardı. Geriye çe- | kildi. Arabanın — kaptsımı açarak Bir A eç Hikâyesi : Nakleden: ; Hatice Süreyya No. 38 İşte —birdenbire hemşiresinin servete konmak — ihtimalleri yarı yarrya suya düşüyordu. Delikanlı - bunu, bir anda kavradı.. Ve düşünmeğe başladı: Bu ka - yıp, genç babayı, — anneden de u- zaklaştırabilecek miydi?. Kimbi - lir, belki de, aşkın azalmasına se- bep olur.. Çünkü, Adnan, hakika - ten baba olmak ruhiyle yaratılmış bir çocuktur. Yaşayan bir çocuk sayesinde, izdivaç, hemen hemen — kat'iydi.. Su götürmez bir haldeydi.. Lâkin, çocuk kaybolunca, mesele ayni de- ğgildi. İşte, bunun içindir ki, delikanlı, küfürleri savurdu, kesik — kesik cümlelerle hemşiresini istintak et- ti. |. Odanın içinde asabi asabi, aşa - gı yukarı dolaşmağa başladı.. En - dişelerini kardeşine de anlattı.. Deniz: a l ; — Evet, hakkın var.. Ben de ayni şeyden korkuyor ve üzülüyo- rum., Her halde meselenin patlak vermesi pek yakındır. Şu felâketin tamirini nasıl becerebiliriz?. — Tamir mi?. Ölümün tamiri | olur mu hiç?. Kabil değil.. — Dünyada kabil olmıyan hiç bir şey yoktur. Düşüne düşüne ben çaresini bulur gibi oldum.. — Allah, allah.. — Elbet... . — Söyle bakalım. — Söyleyeyim.. Bir şey lâzım.. Kr CY ARE , Rauf, hemşiresinin dili altında bir şeyler dolaştığını hissediyorsa da düşüncelerinin derinliğine bir türlü varamıyordu — Dinle, bak.... Dört kulak kesildi.. — Bir çocuk bulmak lâzım. Bir kız.. Benim, ölen çocuğumla ayni yaşta olmalı.. O zaman işin için - den nasıl kolaylıkla sıyrılırız, gö - rürsün.. Rauf, yüzünü buruşturdu.. muz silkti: — Saçma.. - dedi.- —Bulduğun usul bu muydu!.. “Bir çocuk ara - nıyor. Bize kim kızını verir?,, diye gazetelere ilân mr bastıracağız?. Hangi devirde yaşıyoruz? Cariye usulü kalmadı.. Bize evlâdını ve - recek anne bBulunur mu?. Deniz, dedi ki: — İlk nokta biraz mühimdir.. “Zira muvafık tarifte bir kız çocuğunu nasıl bulacağız?.. Lâ- kin ikinci noktaya gelince, o, ko- laydır. Altın anahtar hangi kapı- yı açmaz?... 0- dışarıya fırlamak istedi. MÜY u - ı HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adrosl: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 23872 — İdare: 241870 RBONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1400 EKr. 2700 Kr. 6 aylık 780 , HO0 » 3 aylık 400 ,, &800 , 1 aylık 150 ; <(â00 iLÂN TARIFES! Ticaret Hâmlarının satırı 12,50 Resmi ilânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Nesriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer: (VAKIT) Matbaası A n B İ v İlablü “Ben, Adnana paraca sıkıntı- da olduğumu anlattım, o, bana e- linden gelen yardımı esirgemiyor. “Madam Bonneye vaziyeti an- lattım. | — Ne diyor? Böyle bir şey ©- labileceğini mi ümit ediyor?... — Evet... —NAasıl yapacak?., Elinin al. tında böyle bir çocuk var miy mış? — Hayır. — E?.«» Ne düşünüyor? — Bugün sokağa çıkacak. Ta- nıdığı bazı ebe kadmlarla konu- şacak. İhtimalki, bunların arasın- da birinde bir piç doğurmuş var- dır. Kurtulmak istiyorlardır. Ya- hut fakir bir kadın çocuğunu ba- şından savmak istiyordur. Bu iş pek olur gibi görünme- mekle beraber, Rauf, fazla itiraz etmedi. Büyük sıkmtıdan kurtul- manın kabil olacağını umuyordu. Dedi ki : — Haydi bakalım... Faaliyete geçsin... Fakat çok ebe — tanıyor muymuş ? — Niçin tanımasın? — Fransız da... — Sen onun Fransız olduğuna bakma.. Bir kaç kere Fransaya gi- dip gelmiştir. Lâkin, hakikatte Türkiyelidir. Ne güzel Türkçe konuştuğuna dikkat etmedin mi? — Hayır... Kendisiyle Fransız- ca konuştum. — Her ne halse....Betişi bece B recek... Şimdi çağıraımı mı?... — Çağır bakalım.. Zile bastı. —— Çok geçmeden kapı açıldı. İçeriye, Madam Bonne girdi. Sokağa çıkmak üzere, alesta gi- yinmiş vaziyetteydi. Sırtında, ko- yu renkte bir manto vardı. Başın- da da geniş bir şapka.. Hulâsa, kendisinde, böyle ka- rışık işlere giren bir kadın hali göze çarpıyordu. Genç kadın: — Gidebilirsiniz,-dedi,- Allahk yolunuzu açık etsin.. İnşaallah muvaffak olursunuz... Siz yok- ken, ağabeğim yanımda bulunur. — Pek âlâ... (Devamı var) inanlar gezintimize parasız işti - Daimi — kuponlarımızı toplıyanlar Daimi okuyucu kuponlarını toplayan — okuyucularımız en çok 15 Haziran cumartesi çü - nüne kadar kuponlarımı daimi kartla değiştirmelidir. Bu za- man içinde değiştirmemiş bulu- rak haklarını kaybetmiş olacak- lardır. yer ü— ai Ai e e Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: