ST a ea T L A Ü Afrikanım dö- ğu — kıyılarında yaşıyan — kızı! renkli bir kabi - le vardır. Bunlar be , yüz kişiden faz la değildir. Fa - kat, buraya ge . len beş bin kişi - lik orduya kar - şt koyabilirler. Hepsi de - iri boylu, atıcı, vu rucu — insanlar dir. En aşağısı yüz kilo ağırlı gındadır. Ölüm den — yılmazlar ve yurtlarına ya- bancı sokmazlar. Bunların reislerine (Bari) der- ler, Kabile efradı (Bari) den bü yük ve ondan kuvvetli bir kimse tanımazlar... Ona taparlar (Bari) kabilenin en kuvvetlisi, en akıllı sıdır. (Bari) nin yüz kırk kilodan faz la ağırlığı vardı. Ben onu, tayya - rem sakatlandığı zaman içlerine düşünce gördüm. Havada — keşi” yaparak uçuyordum. Benzin boru- su delinmişti. (Bari) lerin içine düştüm. Kızıl kabile reisi o günlerde hastalanmış.. Otların . — arasında, gölgeli bir köşede yatıyordu.. Be- ni onun yanına götürdüler. Gök - ten düştüğüm için, benden korku : yorlar, yanıma sokulamıyorlardı. Küçük bir tesadüfle, kabilenin reisini hastalıktan, ölümden kur- tarmıştım. Beni aralarında yaşat mağa karar vermişlerdi. Böylece, ben de onlar gibi çıp lak gezerek kabile arasında do - laşmağa başladım. Aylar geçiyordu. Kıyılarda av ladıkları balıkları tuzsuz yemek ten usanmıştım. Biraz ilerideki or- mandan bazan yaban keçisi geti- rir, derisini yüzüp kabilenin ka - dınlarına hediye ederlerdi. Etini de ateşte pişirip yerdik. Su içmezlerdi. Su yerine yeşil biz yaprağı kaynatıp yudum yudum| içerlerdi. Ben buna da alışmış * | tım, Bu yaprak suyundan bir kaç yudum içince hararetim kalmaz- dı. Yaprağın üstünde sivri diken- ler vardı.. İnsanm elini — deler. parçalardı. Barilerle işaretle konuşuyor - duk. Zaten konuştükları kelime - lerin hepsi yüzü geçmezdi. Uzun boylu konuşmak bilmezlerdi. Bir kadım, bir erkeğe eş olun- ca, bir başka erkek yüzünü göre- mez, kulübenin içinde ömrünü ta- mamlamağa mectbur olurdu. . yere indi.. Ve ben, sahile Üç buçuük yıl içinde — onların dillerini öğrenmiştim. Bana (Gök- lerin oğlu) diye hürmet ederler, çekinirlerdi . Bu müddet içinde vatan hasreti içimi sızlatıyordu. Bir gün çok uzaklardan bir vapur dumanı gördüm. Sahile koştum.. Fakat se- simi işittiremedim. Ve Bariler be ni geriye çektiler: — Sen bura - dan bir yere gidemezsin! Bizim oldun! Burada öleceksin! Dedi ler. Dördüncü yıla girdiğimi hatır- lryordum. Bir gün havada dola - şan büyük bir tayyare gördüm... Sevindim. (Şüphe Yök Ki'Bu tay | yare beni arıyor!) diyerek sahile indim.. Bariler de peşimden gel- mişlerdi. Tayyareye işaret verdim. Fa - kat beş yüz mızrak birden hava- ya kalkınca, bu tehlikeden kur - tulmak için aklıma şu hile gel- di: — Bu kanatlı mahlük göklerin hâkimidir. Beni almağa geldi.. Ona karşı gelirseniz, gökten ha- şerat yağmağa başlar. iniz te- lef olursunuz! dedim. — |/ Bari sözüme inandı.. Mızraklı inen İngiliz tayyaresine binerek hava- landım. Kızıl vahşiler başlarını kumun üzerine koyarak, korkudan - biri birlerine sokulmağa başlamışlar: dı. — İngilizceden — Hitlerin çocukları İ kendi | Alman başvekili Hitler, devrinde yetişen çocuklarım milli duy- gularla we sıkı bir disiplin ılundrıi yetiştirilmelerini tavsiye etmiştir. Gazeteler (Hitlerin çocukları) di- ye bahsettikleri ilk ve orta okul tale- belerinin &ık sık teftiş edildiğini ve sokaklarda bile kültür müfettişleri tarafından gözedildiğini yazıyorlar. bastığıbir yıldı. Yüzlerce — yıl önce, Somatra | adaları civarın - da bir küçük a | | danın yüze ya Altay Bay Cemal — Bayan Muazzez Faydalı bllıllu : Güneş ışıkları Amerikada yeni yapılan hasta hane ve sanatoryom binalarının pençereleri fazla ve pençere cam | larının mat oluşunun sebebi, has talarının yalnız güneş ziyasından istifade ehmeleri içindir. Son zamanlarda yapılan tecrü beler, fazla güneş hararetinin vücud da bir çok haştalıklar husu le getirdiğini göstermektedi; Güneş ziyasınm, — vücudumuza hararetinden çok daha faydalı ol- duğu iddia edilmektedir. ö © — Şuradaki kocakarı hizi çok sevi- yor.. Acaba neden? —Anlamayacak ne var?, Kendisine benzedişimiz için... ı Bugünkü bilmece I 5 harfli bir vilâyetimizin adını taşıyorum? Bütün dünyadaki insanlar 1,2 harf. lerim olmadan - tanınmazlar, 2345 harflerim, etini yediğimiz hayvanlar- dan biridir. Son 3 harfimi tersine o- kusanız da gene ayni mânayı - ifada eder, Sırtımda çıkan mahsulden, he- pinizin sırtında vardır! Bildiniz mi ben neresiyim? Doğru bulanlardan birineciye çok Bir boya takımı ve ayrıca 200 oku- yucumuza da muhtelif hediyeler veriyoruz. Bilmece müddeti 15 gündür. HABER ÇOCUK SAYIFASI Bilmece kuponu 6—6—39353 Miniminilere Resimli Hikâye: Çifçi 1 — Fani'nin çekirgesi ihti-| yarlamıştı., , l 2 — O günlerde aksiliği- de| * üzerindeydi., AÇA )a ...ıuq..ı.u] 3 — Bir gün çiftlikte Faniye | bir tekme vurdu.. Ve üzerin- |yola getirdi. den yere attı. şık ve değerli bir durbin, ikinciye| 4 — Fakat çiftçi onu çabuk kın ahalisi var- dı. Koki adası a- halisi bir reisin idaresinde yaşı - yordu. . Onları İngilizler de ser- best bırakmış - lardı . Avrupayı sar- san ve boğmak tehlikesile teh - dit eden seller Koki adasını da bastırmıştı. Üç günüç gece —mütemadiyen yağmurlar yağdı ve suyun yüksek- Hiği artınca adalılar telâşa düştü- ler . Koki adası yerlileri gemicilik - ten çok iyi anlarlardı. İlk iş ola- rak, canlarını kurtaracak bir bü yük gemi yapmağa karar vermiş- lerdi. Adanm reisi şişman Poti adile anılan cesur bir denizci idi. Bir| gün havaya baktı : — Arkadaslai! Bi sonra müthiş.bir. kası; R lecek. Başladığımız gemiyi çabuk bitirelim, Gökten bir yağmur da- Adalılar tehlikeyi — gördüler. Dört el ile işe sarıldılar. Geminin inşasını kısa zaman içinde bitir - diler. Koki adalıları bu gemiye (Nu- hun gemisi) adını — vermişler ve adada ne kadar hayvan — varsa, hepsini anbarlara yerleştirmişler di. Koki adası batarsa, onlar su üs tünde yelken açarak enginlere a- çılacaklar ve başka kıyılarda ken - | dilerine elbette sığınacak bir yer bulacaklardı. (Poti) bu hayvanları neden gö- | türüyordu? Bunu ona sordukları zaman: | —— Nuh, büyük tufanda, gemi - sine bu hayvanları neden almış -l sa, ben de o düşünce ile alıyorum. | Demişti. | — (Poti) nin hakkı vardı. Yeni bir memleket kurulurken, elbette, at, köpek, balık, kuş, tavuk, ko - yun gibi hayvanlara ihtiyaç var- dı. Bunlar Koki adasında boğulup giderse, Poti bunları bir daha ne- rünce uslanmıştı. 5 — Çekirge, sümüklü höce- ğgin dayakla yola geldiğini gö reden bulacaktı? Çünkü ©, ve onun gibi lgütı'ı’ Koki halkı, yer yüzünde kendi &* dalarından daha büyük bir mem * leket tasavvur etmiyorlardı! Bir sabah, (Nuhun gemisi) ket” di kendine kızaktan kaydı,. Rüzf” gâr gemiyi enginlere götürdü. Bö” tün hayvanlar geminin içinde bi lunuyordu. Adalılar geminin pe şine düştüler... Fakat, izini bula” madılar. Zaten günler geçtikçe hayalaf açıyordu. Sel, tufan lzhhkeıkql mamıştı. Adalılar hayvanlarının kaybol duğuna ağlaşıyorlardı: Aylar geçince bu dert unutul * du. Adalılar bu hayvanların ad#” da (kara sıtma) hastalığına sebef olduğuna hükmetmişlerdi. Çünkü (Nuhun gemisi) — kay bolduktan sonra, adalılar (karâ * sıtma) tehlikesinden kurtuldu * lar. Artık koki adası temiz havâ * sile tanınmıştı. Adalıları öldüren (kara sıtma) dan Kokililer bu suretle kurtul * dular. Bu bir masal değildir. Ben bi vakayi Koki sahillerinde bir g€ * miciden dinledim. Ve defterim' kaydediyorum. “Seyyah Seott'un hat ralarından,, d:k lıonumılır t * Eakişehirde Sabiha Şakir — “»S hafta kur'a çekiyoruz. Kime ne is4' | ederse, Pazartesi günleri ilân edii” ruz. * İzmirde Muhsin Kemal — KuPi göndermiyorsunuz... Niçin? * Ankarada Nermin Zühtü — Bt tabınızı posta ile gönderdik. — G SER e Rda n e şikan eee neğer ee ile çekirgenin anlaşmasıl!.. 6 — Fani o günden çifteciye ortak oldu.. Ve gesiyle çiftlikte kaldı. *