8 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 15

8 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

JTUVANTİiN SAÇ BOYALARI Devlet Demiryolları ve Jimanları İşletme Umum İdaresi ilâlnar Muhammen bedeli “2730,, lira olan mühtelif şekil ve eb'atta Timpara taşları 8 Temmuz 1935 Pazartesi günü saat 15.30 da kapalı Brf usulile Ankara'da Idare binasında satm alınacaktır, Bu işe girmek isteyenlerin 205 liralık muvakkat teminat ile kanu- tayin ettiği vesikaları, kanunun 4 ncü maddesi muücibince işe gir- Meğe kanuni manileri bulunmadığına dair beyanname ve tekliflerini *Yai gün saat 14,30 a kadar komis yon reisliğine vermeleri lâzımdır. Bu işe ait şartnameler parasız olarak Ankarada malzeme daire- 'inde, Haydarpaşada tesellüm ve sevk müdürlüğnde dağıtılmakta- fir, (3184) Muhammen'bedeli mikdarı aşağıda yazılt elektrik maİzemesi U6 — 1988 pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf usuliyle satın Amacaktır. B—ı işe girmek istiyenlerin 120 8,94 liralık muvakkat teminat ver- leri ve kanunun tayin ettiği ve sikalar ve işe girmeğe manii kanuni L’*'I"llunndı;ını dair beyanname ve teklifler ile ayni gün saat 14 e ka- * komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Bu işe ait şartnameler pa- 'Asız olarak Haydarpaşada tesellü m ve sevk müdürlüğünde ve Anka- "ada malzeme dairesinde dağıtılma ktadır. (3185) | B 148 kalem muhtelifülcins elek- Muhammen bedeli “ik malzemesi. 16119.16 | Nıııınunuımıı"'"lıııııııııııvıınıııııamıw——ııuuwm"' : Büyük Tayyare Piyangosu Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2. ci keşide 11- Haziran -1935 tedir. Büyük Ikramiye : 30.000 Liradır Ayrıca: 15 000,12.000, 10.000 liralık ikramiye erle ( 20.000 ) liralık bir mükâfat vardır... M NİN gaç aryat KÜ Maşiieça P Te ı.ı.ııılllıuıuıu'""lııın#llırı. YN Kanzuk Eczanesi müstahzarlarından Saçların sabit ve tabil renklerini ia- de eder. Kumral ve siyah renkler de | tertip edilmiştir. Ter ve yıkanmakla dahi çıkmaz, Daima sabit kalır. Yegâ- ne zararsız ve sıhhi saç boyalarıdır. GRUTTARANN ağyt TTT yf KTT y Şişli Etfal hastanesinde : Göz mütahassısı doktor İŞRıfat Ahmed Gözberk S C. Halk Fırkası sırasında kız li- yesi karşısında 32 numarada. )lııı-k ] yene saatleri saat 15 ten 18 e kadı ÜY UA Manıtiği VN aSUN ay F ASEDKDRET DTEÜDED ÇERETTTTULLUN DOktOl' Ali ismail B #Taydarpaşa hastanesi bevliye mütehassısı Urologue — Operateur Rel soğukluğu ve Frengi'ye (i — Babsüli caddesi Meserret ote-i| ’Lm—mnmık için en iyi çare, 21 senedenberi bu hastalıkların tedavi (£ lıssnıımındı her gün ailede İt uğraşan Dr. A. KUTİEL'intertip ettiği (NEOPROTEKTİN) ilâcıdır. Ğinda piyasaya çıkarılacaktır. 24 — RAGASTANIN OCI.U — 2ve 20 komprım:lık ambalajlarda bul.mur. Amhalaı ve komprime. lerin üzerinde halisliğini tekelfül | eden 9 mırkı:mı. arayınız. düdk YA EİLDEEEENEENENN S SEYERSRAN SRESEMALELENTANENEENEREN! Doktor Ahmet Asım Framvay yolz, Muallim Naci cad. No H15: Istanbulun en güzel yerinde geniş bir park ortasında her türlü asri xonforu haiz çok temiz, fiyatları çok ehven ve kadın erkek her türlü hastalara açık hastahane, Yatak fiyatları iki liradan — itibaren: Doğum ve kadın ameliyatlarıyle npandisit, fıtık, basur Lenzer nmeliyeler için hususi, fiyatlar, arzu edene (iyant broşür gönderilir. — Telefon: (42221) SETTEDTTTN L LERRELSNLARORTED L KTT IZ S ve buna Hstesi ve — NRAGASTANIN OCLC 221 Güzel e m)ıldı Fakat cçok yüksek bir rühu, altın gibi bir viedanı yar- dı. Kendimi, onu sevmeğe zorlamak için yemin etmiştim.. Hiç olmazsa o- nu mes'ut etmeğe çalışmak - istiyor- dum. Evlendik.. Tam iki gün bu tek- Nfi düşünmüş, taşınmıştım. Beni Iıll-’ tin varlığıyle mes'ut etmeğe çalışı- Yordu. Bu adamın bana gösterdiği muameleye belki hiç bir Prenses, hiç bir Düşes nail olmamıştır. Onu sami- mİ surette — sevmeğe çalışıyordum. Belki de muvaffak olacaktım. Niha- yet bir gece onun İstemeğe cesaret e- demediği müküfatı verdim. Kendimi aşkla değilse bile.. Memnuniyetle tes- lim ettim. Heyhat!.. Niçin ona sadık kalmadım? Fahişe durdu.. Gözleri yaşarmış boğuzt kurumuştu.. Dudakları yeisle bükülüyor parmakları yorganın ucu- nu didikliyordu. —Adam sende., Bu tabil bir şeydir.. — Öyle mi zannediyorsunuz. Mös- —- Bir kadım, sizin gibi son derece Bgüzel yaratılırsa, kocasını aldatmak ©nun için bir vazifedir. — Evet, böyle oldu Mösyöl Bir Kün, bir Prens, büyük mevki sahibi bir ndam karşıma çıktı. Kim olduğu- na bilmeden onu sevdim... — Yal. Meşhur Fransuva bu mu? — Evet, sizin gibi çağrılan adam.. Birinci Fransuva kahkaha ile gü- Terek : « — Fransa Kralı gibi de. dedi, — Evet, Kral gibi de! — Onun bir Prens olduğunu söyle: Miştin. — Bana öyle söyledi, Ve ben de o- Nun uşak yürekli bir serseri olduğu- | Nu anladığım güne kadar öyle san-| — Zavallı adam hakkında pek şid- detli davranıyorsun! Onu öldürdü- İ ğün yetmiyor mu? — Hakknız var.. Fakat hiddetimi yenemiyorum. Sanki karşımda, şu karyolanın kenarmmda, sizin bulun- duğunuz yorde onu görüyormuşum gibi geliyor.. Kin ve düşmanlığımdan daha büyük olan hakaretimi suratına çarpmak ve “Fransuva! Sen boş yere bir Prens elbisesi giymiş, bir Prens ismini takınmışsın! Fakat ne yaradı- lışta olduğunu anladığımı öğren — is- tel, Sen uşak ruhü taşıyan bir serse- risin !.,, demek istiyorum., — Vah güzelim!, Güzel parmakla- rın bir kaplan pençesine benziyo: Hakikaten fahişe bu sözleri söy- lerken derhal yatltığı yerden - fırla- muş, bir kaplan tavrı alarak Fransu- vanın tuttağu eline tırnaklarını ge- çirmişti. Birdenbire kendisini toplıyarak: —Oh, beni affet, bazan böyle buh- ranlar geçiriyorum! dedi, — Bu da benim için bir saadettir.. devam et! « Nerede kalmıştım?, Ha! Bu jan- tiyoma rastlamıştım. — Sahte Prense.. — Evet, sahte Prense.. Onu sevmiş- tim: Çünkü gözlerinde okuduğum aş- kın hakikt olduğunu sanıyordum. Sözlerinde ruhumu oksayan bir - tat- kdık vardı.. Fakat o hakik! bir sah- tekârmış.. Beni kendisine bağlayan onun ne ismi ne şöhreti idi. Onu fa- kir ve asaletsiz olarak tantmağı da- ha çok isterdim. Kalbimin bütün kuv- veti, saf ruhumun bütün ihtirasiyle onu seviyordum. Fahişe karyoladan atladı. Giyinmeğe başlığ!'ı. Birinel Fransuva onun bir erkek — Evet!. Bir âşıkın kalbinde raki bin ismi seygilisinin ismi kadar mü- him bir yer tutar. I — Pransuvadır.. Fransa Kralı gibi.| — Evet yavrum.. Fransa Kralı gi- bi.. Eğer Kral sizi tanımak fırsatını bulmuş olsaydı muhakkak ki _bu ben—: zerliği pek ileriye vardırmağa kalkı-| şacaktı. Neyse o âdama, öbür Fran- suvaya gelelim. Artık onu - sevmiyor musunuz?.. Fahişe Kralr titreten bir sesle: — O, öldü!.. dedi ve ilâve etti: — Onu ben öldürdüm. Kral titredi. Masanın üzerinde, maskenn nın elini tutup: — Onu öldürdüğünüzü bana söylü- yorsunuz! Fukat bu tedbirsizlik de- Gil mi? dedi. — Anlayamadım Mösyö... — Meselâ ben sandığınız gibi bir Jantiyom olmayıp da.. — Evet, devam ediniz! —. Ne bileyim, meselâ polis müdü- rü olmuş olsaydım.. — Ne yapardınız? — Varzifem icahı sizi hemen tevkif ederdim. Davanız çabucak — görülür ve bu güzel vücut beş en gün sonra Monfokon darağacının iplerinden bi- rinde sallanırdı. Titremek sırası fahişeye gelmişti. Boğuk bir sesle; — Monfokon! dedi. Sonra derhal kendisini toplryarak: | — O halde Mösyö, siz de demin bahsettiğim Fransuva kadar ualçak olursunuz!. sözlerini ilâve etti. — Güzel çocuk, iyi dikkat et.. Ben eğer polis müdürü olsaydım, demiş- tim, Fakat çok şükür ki ne polis mü- dürü ne de bir şeyim.. Bana söyledi- Kiniz bu sır, vledanımda gömülü kala- kadı- < —e naser aa ! dır, O sonamm cak., Bununla beraber ıolıı müdürü olmuş olsam bile vazifemi ihmal et- meği tercih ederdim. — Ah.. Ne kadar nazik bir sınız. — Demin âşıkmızın bir alçak oldu- ğunu söylüyordunuz.. — ÜÖyle mi göyledim? — Zanned <cem.. — Eğer öyle söyledimse alçak sözü hislerimi anlatmak için pek noksan- adam- — Tuhaf şey!.. Bu zavallı adam size bu kadar ne yaptı? Şüphoesiz ve- fasızlık etmiştir. Sizi dalma seveceği- ne yemin ettiği halde yeni aşklar pe- şinde koşmuş olmalı.. “ — Bana ne yaptığını merak edi- yorsanız size anlatırım. Mademki bu sırrı anlatmağa başladım, bari ta- mamlayayım.. Sonra siz de hoşuma gidiyorsunuz ! — Ah bu sözünüz doğru olmuş ol- B Hırs ve arzusu son dereceyi bulan Fransuva güzel kadını — kendisine | doğru çekti.. Fahişe bu sefer pek az bir mukâvemet gösterdi.. Bir saniye sonra Kralın dizlerine oturmuş, kol- larımı onun boynuna dolamış ve dü- dakları Fransuvanınkilerle birleşmiş- ti. Kral helecanla sordu: — Demek beni biraz seviyorsun, öyle mi?.. — Söyledim ya.. Hoşuma gidiyor- sunuz.. Hepsi bu kadar. — Gel. Artık! — Hayır.. — Fakat ben seni seviyorum.. Seni istiyorum.. — Acele yok.. Hani dinliyecektin.. — Ah, evet sergüzeştini.. Fakat bu sergüzeştimi H “HKLA küne AÇULL YA AAŞAN 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: