Çalınmış çocuk peşinde Polis Hafiyesi (X:9)un harikulâde maceraları *” GLORYAYA NE OLDUZ ANLAZ ;s YSUN - GÜ- KÜÇÜK KIZ 'ıavu DU 7 MAK İSTİYORUMT.. RÜLTÜ YoOk! KÜ uk U2 KAYBOLDU // a< axa ma TUTUNACAK YER YOK /Ç / (HAYRETİNE- K WECEN KAŞI- RUSR <» XİONU MUNAKTAK NCTALIYAZ, ÇOCUKLARİ, Haziran HABERquenm gezintisi gü- nüdür - RAGAS'I'AN!N OĞLU — 219 218 — RAGASTANIN OĞLU — — Haydi kendinizi üzmeyiniz.. Ma- dam Sen Alban öldü. Artık gömülme- sinden başka bir iş kalmamıştır. —Çok teşekkür ederim Monsenyör. | Monklar oradan doğru Luvra git- | t — Madam la Düşes Detamp bu iş-) ten yakayı sıyırdı! dl)t düşünüyor- du. Bir koridorda aralık bir kapının | önünden geçerken bir mırıltı işitir | gibi oldu. Gerek yaradılışta gerek | vazifesi icabı olarak çok mütecessis olduğundan kapıyı yavaşça iterek | başını içeriye uzattı, | Odanın nihayetinde bir pencere Aralığında iki kişi yavuş sesle konu. | şayordu. j Monklar titredi. Bu iki kişiden biri Madam la Dü- şes Detamp, öbürü ise Ale 1lö Mahü idi Polis müdürü: - İşte bu çok tuhaf diye düşün- di Başını çekerek dikkatle dinledi. Fuk-£ konuşulan sözlerden bir tane- Bin! bile duyamadı, Bir hareket, Dü- gesla İpek elbisesinin — bir hışırtısı Konla konuşmanın bittiğini anlattı. Hemen koridordan acele ile geçip Düşes odadan çıktığı zaman Monklar da koridorun köşesini dönmüş bulun- du. Polis müd” ; düşünüyordu: — Acabı bu kopuk Mahü i!e muh- teşem Düşes arasında ne gibi bir mü- nasebet var, Bu adam en ziyade art- tıranın üzerinde kalacak bir hal, Dü- şges son alıcı olsa gerek.. Acaba onan ne iş gördürecek? Bu herif vicdansız, korkusuz, her şeyi yapmağa kabili- yetlidir.. Ha.. lak! Belki de alış ve- riş hitmiştir. Acaba neydi?.. Polis müdürü birdenbire elini al- nına vurarak gülümsedi.. Kendi ken- dine: —Ben de çocuk gibiyim. Bunda anlamıyacak ne var? Mahü ihtiyar | Madam Sen Albanın âşikıydı. Artık ' Jiyetin kaçırılmasını vak'ada hazır bulunmuş gibi anlıyorum.. dedi. Biraz sonra Kralm — huzurunday- di. — Şeyketmanb, Madam Sen Alban bu sabah birdenbire sancılanarak öl. dü. Kendisini işkence ile istintak ede« medim. Fakat onun kadar işten ha. | beri olan biri elimdedir. —— Yat.. Öyle mi Monklar?. * . * Kral bu cevabı çok lükayd bir ta. | vırla vermişti. Acaba Birinci — Fransuva, Jiyeti buülmaktan vaz mr geçmişti.. Asla! Her zamankinden fazla ©- larak onu seviyordu. Hattâ — Jiyetin kendi kızı olup olmadığına dair kal- binde uyanan şüphe bu aşkı arttırı- yordu. Kral Jiyeti. düşünüyordu. Fakat bir başkası daha aklından çıkmıyordu. Kral âşıktı. Kralın he- vesi vardı! Akşamın saat dokuzuna doğru Esse ile Laşatenyeri her zamuanki gi- bi Kralın odasına girdiler. Sansağa gelince ortadan kaybolmuştu. Yalnız iki arkadaşı onun nerede olduğunu biliyorlar ve bunu son derece gizli tutuyorlardı. Basinyak — Kralı — giydiriyordu, Fransuva bu gece giydiği elbise ile bir gşehirliye ve beline taktığı ziynet- siz, uzun kıhteıyle fakir bir Jantiyo- ma benziyordu. Kral düşünceliydi. Bir heves, geçici aşklardan biri bile onun için mühim bir lş(l. Hükü- mete, idareye alt şeyleri Üüstünkörü görmek fakat kadın — meselederiyle ciddi şekilde uğraşmak onun âdetiy- di. Hazırlandığı zaman; — Geliniz dostlarım! dedi. Laşatenyeri sordu: — Nereye gideceğiz Şevketmaab?.. — Dün evvelsi gün nereye gittiy- sek.a Esse ile Laşatenyeri gülümsiye- rek bakıştılar. Bu üç kişi, anahtarı daima Kral- da bulunan gizli bir kapı vasıtasiyle saraydan çıktılar ve Sen Östaş yolu nu tuttular. Luvr ile Sen Östaş arası beş daki- kalık bir yerken Kral bu yolu — tam yarım saatte aldı. Pek derin düşünüyordu. Nihayet bütün düşüncesini: — Bu fahişenin bana karşı göster- diği mukavyemeti şimdiye kadar hiç bir kadın göstermemişti. Sözünde topladı. Buna Esse cevap verdi: — Çünkü karşisında kimin bulun- duğunu bilmiyor Şevketmaab! — Ben bunu bilmesini isterim. — Pek âlâ Şevketmazb.. İşte var- dık. Kral başını kaldırarak, kapalı bir kapının önünde bulunduğunu gördü. Tepeden tırnağa kadar titredi. Gülmeğe çalışarak: — Meryem hakkı için heyecanlanı- yorum, dedi. Yumruğuyla kapıya — hızlı hızlı vurdu. Kapt derhal açıldı. Kahkahalar, çığlıklar, sarhoş şarkıları İşitildi. Bir kadın sesi: — Giriniz, giriniz, benim genç Sen- yörlerim! dedi. Bu “genç,, sözü — üzerine Birinci Fransuya doğrularak gülümseyip sa- kalını okşadı, ve: — Bizi rahat edebileceğimiz bir ©- daya koy! dedi. Kadın bir kapı açarak üç kişiyi biraz dar fakat son derece süslü bir odaya soktu. Ve gülerek: — Prenslere mahsus bir odadır! dedi. Birinci Fransuva cevap verdi: — Oh. Mükemmel.. Bizim gibi vi- lâyetlerden gelme Jantiyomlar — için ne büyük iltifal — Giriniz Mösyö.. Zarar yok! — Pek âlâ! Bize şarap getir.. Laşatenyeri ilâve etti: — Fakat bunları getiren eller gü- zellerinden olmalı.. Alçak ve geniş sandalyalara otur- dular. Bu sandalyalar kadife yastık- larla döşeliydi. Fransuva: — Kalbim ne kadar çarpıyor! de- di. Esse: — Şevketmaab bu sakın hakiki bir aşk olmasın?.. — Azizim.. Evvelâ şunu biliniz kİ hakiki aşk bu kapıdan içeriye adım atamaz. O kıvrak vücut, o beyaz güÜ Küs, o güzel kollar.. Bütün bunların kalbimde uyandırdığı duygu, aşkdan çok arzuya yakın bir şeydir.. Ben © kadını istiyorum.. Ben onu.. Fakat işte geldi!. Hakikaten bu anda odaya üç Küö* dın girmişti. Bunlardan birinin ismi Mezani * bürününkü Fovet'di. Elbiselerinde neş'e kaçıracak İ kabalık yoktu. İpekli, hafif