2 HAZİRAN — 1935 mojen Kanzuk ine mani olur. Komojen Aıçların köklerini kuvvetlendirir Ve besler. Komojen saçların gıda - Sdir, tabit renklerini bozmaz, lâ. Üf bir rayihası vardır. Komojen saç eksiri eczanelerle ıtri- MaArkA Müı(ıhnrıl ı HUBUBATUNLARI Sçlarıdökülenlere Akay işletmesi Saçların dökülmesine ve kepek:- Yat mağazalarında bulunur. HAÜ L HABER — Akşa m Postası Müdürlüğünden 1 — Bugünden itibaren Pazar günleri Cuma tarifesi ve Cuma günleri de âdi günler tarifesi tat- bik olunacaktır. 2 — Perşembe akşamlarile Cuma sabahları yapılmakta olan gezinti postaları da bundan böyle Cu- martesi akşamları ve Pazar sabah- ları yapılacaktır. N 3 — İlkbahar tarifesinin devam ettiği müddetçe her Cumartesi saat 13,45 de tekmil adalara ve Büyükadadan da saat 15,20 de doğru Köprüye ilâve seferler ya- e| Sizi soğuk algınlığından, nezleden, griplen, baş M ı;_î—s_ipinl(enan ve diş ağrılarından koruyacak en iyi ilâç budur. | ismine dikkat buyurulması ı Zabıta memur. Yüzüm GENE larmna mahsu: YHARABOLDU z eÜ yeren Aksz/ POKER A St ça | Dzlmen sa — baş biçağini — | KULLANMADIN | o O a n SATIŞ DEPOSU: gelmiştir. Her Ankara: Sofuzade Metmed Emin- | yerde 1526 No, Mersin: Hakkâk oğlu Silifkeli Rah- tahtında — arayı - mi İzmir: Hüseyin Hüsnü Samsun: | nız. Tursun Eşref. İN gggT Tn gggT ggti gy aMNManyyaraİ gaa ıyari BNi yayyaTN 5 Büyük Tayyare Piyangosu Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2. ci keşide 11- Haziran -1935 tedir. Büyük Ikramiye : 30.000 Liradır Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiye- SIKHAT VE Kuvver Menbaldır. dizin menfaati için, yani hakiki din kuvveti gönüllerde yerleşmedikçe bir ehemmiyeti halz olmıyacak olan Kral- | ların iyiliği için çalışıyorum. | — Tıpkı bir hâkim gibi söz söylü-| yorsunuz! Neyse, asıl sizi buraya ge- tiren maksada gelelim. — Şevketmaab, ben bir hâkim gibi değil, Kralın nüfuz ve hükmlü ancak dine dayanmakla metanet bulur. ka- naatini uzun tecrübelerle elde etmiş bir adam gibi söylüyorum. Neyse bu- nu geçerek asıl maksada gelelim: Şevrketmaab, gerek şimdi ve gerekse istediğim zaman — Konsiyerjerideki mevkufaumuzu görebilmek için bir mü rur tezkeresi istiyorum. Kral, bu müthiş papazın kendisine verdiği dersten doğan bir hiddetle: — Mevkufumuz mu?.. Mösyö bu yalnız sizin mevkufunuzdur, benim değil! diye haykırdı. Loyola tehdit edici bir tavırla: — Şevketmaab, biribirimizin fikir- Terini anlayamadığımızı görüyorum. ©O halde Dolenin serbest brrakılması €mrini veriniz! dedi. — Keyfim isterse onu salıveririm de.. Bu kitapları onun basmış olması muhakkak mı?.. Ben Doleyi bilirim, Gayet sağlam düşünce ve ahlâk sahi- bidir, Yanında bulunan şu menfur kitaprarı eğer hakikaten o basmış ol. BAYdı fnkâr etmez açıktan açığa söy- Teyanr Bu Anda Loyola eğer bir saniye daha, tereddüt ederse Kralm Doleyi Berbest brrakacağını anladı. Kralın zihninde bir fırtına dolaşı- Pordu. Ba fırtınaya daha şiddetli bir me- fanetle kargı gelmek Tâzımdı. — Şevketmaab! Yemin ederim ki bu mel'un kitapları basan Doledir. seferler pazar 200 — RAGASTANIN OĞLU — pılacaktır. 4 — İlkbahar tarifesinde Pazar günleri öğleden sonra yapılmakta olan seferler Cumartesi günleri öğleden sonra yapılacaktır. 5 — Kadıköy- Haydarpaşa tari- ' fesinde cuma günleri yapılmıyan leri yapılmıyacak .. Romaya, bir kâfirin sözü, muhterem pederin gönderdiği elçinin sözünden daha çok mu geçiyor diyeyim! Muh- terem peder, elçisinin hakaret görme- sinden doğan bu zillete tahammül e- decek mi?.. Birinci Fransuva, titreyerek başı- nı eğdi. Papaya ilânıharp etmek, İmpara- tor Şarlken'e, Ispanyaya, İtalyaya, Avusturyaya ilânıharp etmek demek- ti. — Sözünüze inanırım Mösyö! Esa- sen gsöyledikleriniz beni iknaa - kâfi- dir. Ne istiyorsunuz! — Mevkufumuzu görmek için bir mürur tezkeresi.. — Onu niçin görmek istiyorsunuz! — Zavallıyı doğru yola sokmak - i- çin, Şevketmaap, eğer matbaacı fikri ni değiştirir ve halkın önünde müc- rim olduğunu itiraf ederek papazla- larımızın ruhani muavenetlerini ka- bulden sonra ölürse dinimize ve do Tayısiyle hükümetiniz ne kadar bü- yük bir şeref kazanacaktır. düşünü- nüz! — Evet, çok doğru.. — Şevketmaab, zaferimiz pek —bü- yük olacaktır. — Fakat bu elinizden gelecek mi acaba?., Dole çok inatçıdır. — Şevketmaab, Konsiyerjeri mü- dürüne bana her hususta itaat etme- &İ için emir verilirse bu gayet kolay olur, — Demek Doleye işkence etmek i- çin tam salâhiyet istiyorsunuz?.. İği dö Loyola hürmetle eğildi, K:aîsusırılı düşünceye daldı, ni- hayet: —Peki öyle olsun! İcap eden emir- leri Monklara vereceğim! dedi. — Şevketmaab, araya üçüncü bir istanbul cağı ilân olunur. 1 ve 2 Haziran 935 tarihinde ya pılması mukarrer olan bafta tatiline rastladığı cihetle 3 Haziran 935 pazartesi günü yapıla - lerle( 20.000 ) liralık lıbir mükâfat vardır... TürygyggasİMgayy İA gy ga İi yazgıl K BK y gaÜ a gaygyz GFDi Belediyesi ilânları (B) — (3054) ve cuma günleri yapılan seferler de — RAĞASTANIN OĞLU — 197 O anda kana kana bir su içmek i- çin her şeyi feda ederdi. Fakat Dole mağrurdu. Susuzluğu mezellete tercih ederek ne kimseyi çağırdı ne de yalvardı. Ci- gerleri hararetten kuruduğu halde bekledi. Susuzluktan ölmek derecesi- ne geldiğini hissediyordu. Nabzının vuruşunu saydı. Kendini başka dü- şüncelerle avutmağa çalışarak vakit geçirdi. Nihayet delik açıldı. Ekmek ve desti bırakıldıktan son- ra gene kapandı. Dole ilerledi., Eğildi.. uzandı, maf- salları zincirin tazyiki ultında ezile rek ekmeği aldı. Fakat destiye yalnız parmaklarının ucu dokunabiliyordu. Son bir gayretle uzandı. Lâkin ayağı yosunlu zeminde kayarak dizüstü düştü. Bu esnada eli destiye çarpıp onu devirdi ve parçaladı. Zavallı adam, ilk saatlerde gene sabretti. Ve bir şey söylemedi. Fakat yavaş yavaş bütün kuvveti kezildi. Can çekişmeğe başladı. O vakit nerde olduğunu, ne — yap- tığını, ne söylediğini unuttu.. Yalvardı, yakardı, bir bardak su için büyük bir para vadetti. Koridor- da bulunan üç zindancı bunları işit- tiler, 4 Bu tunçtan adamlar titrediler.. İçlerinden biri dayanamıyarak (- şi Mösyö lö Mahüye anlatmağa gitti. Cellât herif: ı Ya, demek susuzluktan şikâyet ediyor ha! Zindanın döşeme — taşları | üzerinde bir karıştan çok su var! de- di. Ve hu düşüncesini beğenerek kah- kaha ile güldü. k Habuki, söylediği şeyin ne kadar zalim ve iğrenç bir şey olduğunu an- latmak için şu kadarını söylemek kâ- fidir: Zindanda yatanlar için tabii ihtiyacını defedecek ayrı yer yoktu. Onun için bu su kokmuş, bozulmuş âdeta bir lâğım suyu haline gelmişti. Zindancı: — Pek doğru!. Bu sudan içsin. Gerçi o kadar berrak değilse de... İn- san susadığı zaman çaresiz içer! di ye düşündü. Tşte bu suretle Mösyö Iö Mahü her şeye muüvafık bir cevap vermekte ma- hirdi. Etyen Dole zindanda on iki gün en derin bir yeis ve acı içinde kıvran- dıktan sonra bir sabah kapının açıl dığını gördü. Zindancılar içeriye gir- diler, ve kendisine bir söz bile söyle- meden zincirin kilidini açtılar. Sonra iki kolundan tutarak Doleyi sürükle- diler.. Zavallı matbaacı sevinçle. — Şüphesiz beni hâkimlerin önüne götürüyorlar. Bir suçum olmadığı -i« çin muhakkak — kurtulacağım! diye düşündü. Dole hâlâ ümitliydi, Başka bir odaya gölürülüp arka- sına temiz bir elbise verildiğini gö- rünce bu Ümidi büsbütün kuvvetlen- di. Hemen bunları giyinerek burada derecesini tarif etmek imkânsız olan bir sevinç duydu. Zavallının on ikj gün kokmuş bir su ile kaplı bir mahzende kalmış ol- duğu düşünülsün.. Bu, on iki asırlık ner ve işkence- yi mumla aratacak on iki gün içinde acaba nasıl uyuyabilmişti. Zindancılardan biri, deliği açarak ihalelerin