” ”- oaLCÖAÖa ——— TARIİH BAHİSLERİ Eski Istanbulda “hanen- de,, ve “sazende,, ler Eskiden, yani bundan 300 yıl önce musiki, “hanende,, ve “sa - zende,, kelimeleri ile ifade edilir. di. Bunlar rakseden, kemençe, daire, tanbur — çalan, ud, kanun tişhane kopuz, bonkar, yelten, zurna, — kirenay, düdük, tu - İum, kırnata, çigane ve cins cins düdük çalanlardı. Hanendelerin piri Hamza bini Yetimi imiş, pirin belini Selman- Pak balamış. Tokatlı derviş Ömer Gülşeni sultan hanendesi idi. Yüz kırk yıl Yyaşamış yedi padişahın meclisinde bulunmuş, Siketvar harbine işti rak etmiş. Derviş Ömer, musikinin bütün makamlarını bilirmiş. Dördüncü, Murat, onu (peder) diye çağırır- - Mş. Üç yüz yıl önce en meşhur ha- nendeler şunlardı: Sütçü Zade Ali, Kobori Za de, Kemhaci Zade, Zeyni zade,| Yahya Çelebi, Ahmet — Çelebi, kara oğlan.. Bütün bunlar, ay Ti ayrı makamlarda tanınmışlar- dı. Kimi mevlüt okumakta, ki- Mi kalın sesle okumakta, — kimi Horasani makamda 'okumakta bi-| tibirinden üstündüler. Bu musiki üstatlarmım yetiştir- Bi kurun, — taassubun ne derec» — kök salmış olduğu düşünülürse, | Bu üstatların bir çok - softaların Aüzgınlıklarına uğradıkları an laşılır. Bunun içindir, ki — musiki şöyle tarif edilmekte idi: Sazla - tın sesi ruhların seslerinden te lif edilmiştir. Ceset olan adama '.'lh vermek için sazların sesi ge- Tince, ruh mest oldu. Ceset olan l_'luııı girip yerleşti. İşte bu te - Siri anlıyan — fisagor iri kamış - kaval yaparak bir zifaf ge tesi çaldı. Abdullah Farabi rebabi yaptı. lar çalmarak zevk edilir ve 'ğİenilirdi. Fakat hicretin dör - düncü yüz yılında Medinede me- Redildi. Yalnız zurna, boru, da - Vul, nây çalınmağa müsaade e - dildi, hükema saz söz — sevdayi defederek gamı mahveder, taze San verir derler. Gönül eğlencesi saz ve safadır Safa sür ki bu dünya bivefadır i zevk ile olur ferahnak :"'ıın zevk eyle canım — olma I&D-ıi.ıeı. hakkaki şeker yemiş __::ı Mmusikiyi metheden bir kaç .. . * a Üç yüz yıl önce İstanbulda ke- Mançe çalan seksen kişi vardı. ,_:'mlua.n ileri gelenlerin ad - $unlardır: Mustafa, Aşır a - :l' Mahmut Çelebi, Kurşuncu za: .;ı et Çelebi... -Ahmet Çelebinin bir taksimini d%“ kendinden geçermiş. H:f'd Tmusiki letleri arasında h"“' adları bile unutulmuş olan- hı'“dır. Bunları kısaca yaza- aa ddunu (Kanuncu Şah Ali) e PİTİ icat etmiş . Çargâr de - miş bir çalgr da İranda icat edil- — ** İstanbulda çok rağbet bulmuştu. Dördüncü Murat, Mir- gün Han ile beraber Nahçevanlı Murat Ağa adlı birini de getir . mişti. Bu adam, Çargâr çalmak - ta son derece maharet göster - mekte idi. Padişah onu Beşiktaş- ta yerleştirmiştir. Ravza , beş telli bir sazdı. A.- rapkirli Şükrullah adlIı biri icat etmişti. Şeştar altı telli bir sazdı. Bunu, Ali Hanı Tebrizi adlı biri icat et- miş, yanık sesi varmış. İstanbulda yetmiş şişhane ça - lan vardı. Bu aleti Rızaettini Şir- vani adlı biri icat etmiş, bu ale- ti şöyle tarif tetmektedir: “Ut gibi burgu yerleri eğridir. Kolu uttan uzuncadır. Gövdesi - ne balık kursağı çekilmiştir. Amma perdeleri yoktur. Ça - İınması güç olmakla beraber, bir çok makamları çalar.,, Kopoz, Hersek zade Paşa tarafından icat Kırk kadar üstadı vardı. Ahmet Paşa tarafından icat edilmiştir. Bu saz, Bosna, Budin, Eğri, Tamış - varda çok bülunurmuş. Çökür denilen aleti Germiyan- h Yakup icat etmiş, İstanbulda çalan üç yüz kişi bulunuyordu. Beş telli, tahta göğüslü, yirmi altı perdeli büyük bir sazdır. Daha çok yeniçeri ocaklarında bulunur- du. Kara Düzenci adlı aleti Ferhat adir biri- icab -etmiştir. — Ferhat. Beyazıdın oğlu ile İrana kaçmış - tı. Orada eğlence lâzımdır, diye bu aleti icat etmişti. Sürahi şek- linde ve üç kirişli bir sazdır. Tanbur, Meraşta icat edilmiş - tir . Telli tanbur, Kütahyada icat e- dilmiştir. Bu çalgı için şöyle de- nirdi: “O kadar — suznaktır ki, mahalle arasında — çalımsa, ana, bacı, hala, teyzelerin pencerele . ve birikerek — bakmaları muhak- kaktır.,, İstanbulda daire çalanların on dükkânları vardı. Daire, ilk ön- ce Hazreti Süleyman ile Belkısın zifaf gecesi çalmmış, Hazreti Ali ile Fatma evlenirlerken de, daire çalınarak eğlenilmiş.. Neyzenlerin dör! dükkânları var dı. Neyi, ilk önce Hazreti Mu - sa çoban iken çalmış, sonra Mev- lânanın — huzurunda çalmarak Ahmet Mevlevihanelere girmiştir. N. A. Okan edilmişti. | HABER — Akşam Postası | Fare, bit ve tarih! Meşhur bir Ingiliz tarihçisi bu adla neşredilen son kitabında iddia ediyor : Almanlar ve müttefikleri umumi harbi bit yüzünden kaybettiler Tifüs dediğTimiz lekeli humma ile kardeşleri olan veba, kolera, tifo ve dizanteri, adlı bulaşık sal- gınlar, tarihin büyük general ve eşsiz kamutan (kumandan) diye gösterdiği Sezar, Anibal ve Na- polyondan çok daha fazla savaş kazanmışlardır. Balkan harbiyle, umumi harp te tifüs hastalığının ordularda a: tığı korkunç boşlukları herkes ha tırlar, Bakmız Avusturyalı eski bix zabit umumi harbe ait bir hatıra sında bu müthiş hali nasıl anlatı yör: Halsizlikten ve kansızlıktar | bitkin bir askere teptilihava ver mişler. Bu adam doğru karada- yola çıkmış. Yanında da bir infı lâk neticesi iki elini kaybeden bi, asker varmış... Aşağıya nakledeceğim hikâye bu teptilihavalı askerin ağzında» işililmiştir: ğ “Soğuk ve yoksuzluktan as- ker yıkanamıyordu. Hepimiz baş- tan ayağa kadar bitli olmakla be- raber mümkün mertebe temizlen. meğe uğraşıyorduk. Benimle bir- likte yolculuk eden ve köyü bizin: kine çok uzak olmıyan iki kolu sa- kat arkadaşımın hali feciydi. Ben “kendi dermansızlığıma bakmıya- rak hem onu beş altı gün kadar temizledim, Derken karşımıza i- çinde iki yaralı asker götüren bir araba çıktı. Zavallı kolsuzu bu arabaya yerleştirebildik. Öteki| — yaralılar da tanıdık kişilerdi. On- ların köyüne vardığım zaman ko! suzu sordum. İki yaralır bana de | diler ki: Biribirimize bakacak ha-| Himiz yoktu; ona da bakamadık Bitler bütün vücudunu sardı. Kaş | larmı bile kapladı. Her tarafını sanki kepek tarafından sarılmış gibi pul puldu. Adamcağız bir mumya gibi oldu ve bitler onu boğdu!,, Eski askerlerin umumi tecrü besine bakılırsa, vücut ne kadar halsiz vaziyete düşerse bit a ka dar çoğalırmış.. Eskidenberi harplerde yaşa mış ihtiyar ve tecrübeli askerler ve çavuşlar, neferleri temizliğ: sevkederken atalar sözü gibi: — Bit insanı boğar.. Bitin ko caman bir taburu yemiş olduğunı: hiç duymadınız mı? / Tekeli humma, umumi harbi müt. Dedikleri çok duyülmuştur. * * - Hanz Zinsser adlı bir İngiliz müdekkiki “sıçan, bit ve tarih,, ad. İr kitabını son günlerde satışa çı- karmıştır. Bunda bakın ne di- yor: “Bitin yaydığı bir hastalık olan | tefikler namımna kazanmamış ise bile, bunun kazanılmasına çok yar dım etmiştir! Lekeli humma, da- ha 1914 yılının ikinci teşrininde Sırbistanda müthiş bir salgın hali- ni aldı. Bu memleket tam altı ay Avusturya orduları için, — açıktı. Fakat Avusturyalılar hücum et -| mediler. Avusturyalı kumandan . menin neye mal olacağını pek iyi biliyorlardı. Hastalık korkusundan böyle bir şey yapmadılar.. Bu ilk zamanlarda Avusturya orduları Sırbistana girmiş olsay -l dı, Rusyanın ve hattâ garp cep ' hesinin vaziyetine ne kadar tesiri olacağını herkes takdir - edebilir. Avusturya orduları şimşek hızıyla Sırbistanı istilâ edip Selâniğe ak.- mış, © limanı kapamış, ayni za- manda Bulgaristan ve Yunanistan üstüne lâzım gelen tesirleri yap - mış olsaydı, Rusyaya karşı bir ce - nubi garbi cephesi açar ve hiç şüp hesiz harp müvazenesi gayet kuv- vetli bir vaziyet alacak olan me: kezi devletler lehine çevirirdi. Demek ki bitin harekete geçip Sırbistanda tifüs hastalığını yay: ması, merkezi Avrupa devletleri- nin harbi daha ilk senesinde ka- zanmasına mâni olmuştur !,, Tarihin dediklerine bakılırsa, adam oğluna en büyük zararları veren katiller arasında bitten baş- ka bir de fare vardır. Veba has- talığı orta çağların sonlarına ka- dar yalnız Avrupayı değil, bütüun dünyayı kasıp kavurmuştur. Vebayı farenin taşıdığını şim- di herkes biliyor. Ancak Avrupa, Asya hattâ son osmanlı impara- torluğu tarihinde okuduğumuz, İs- tanbul, Londra gibi şehirleri de- gil, koca memleketleri uçsuz bir mezarlık yapan ve taun umumi a- dıyla anlatılan korkunç insanlık belâsının da bu iğrenç hayvanın sivri başı altından çıktığını acaba kaç kişi biliyordu? Venedik ile Ceneveliler gibi eski denizci ve tüccar milletlerin Hint veya Mısır yoluyla gelen sıcak memleketler yolcularına karşı asırlarca evve! karantinayı tatbik ettikleri görü - lüyorsa da bu milletlerin asıl ca- ni olan fareleri tanıyamadıkları anlaşılmaktadır. Son zamanlarda farenin insan- lığı vakit vakit kökten yıkmakta oynadığı korkunç rol anlaşıldığır dan, bilhassa gemilerdeki fare- lerin metodik surette-. -öldürmek arsıulusal sağlık tedbirletinin en mühimmi olmuş her devlet liman larında bu kanuni tedbirleri almış istasyonlar kurmuştur. . » Küçük yaşında sinema artistliğine başlıyarak meşhur olan Ceki Ko- gan, geçenlerde bir otomobil kazasına uğramış, babası ölmüş, kendisi | de ağırca yaralanmıştı. Resmimiz , Ceki Koğanı hastahanede gösteriyor. SOT gaA DoT yggaKİİNyygeygaNNNMN z gaç gaşayyrayaıı MA eayıi M agFMNRa Büyük Tayyare Piyangosu Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2.ci keşide 11- Haziran -1935 tedir. Büyük Ikramiye ; Ayrıca: 15.000, 12.000, 30.000 Liradır 10.000 liralık ikramiye- Terle( 20.000 ) liralik hıbir mükâfat vardır... lar, tam o sıralarda Sırbistana: gİr - İmpypygoflttitieif#Mütüyyazif aeti gTT geT aa ggg lyyzi ğ $