Polis hafiyesi ( X: 9 )un aa bir inema teyreder gii tak harikuâd m rlar_: No. 3 ini - İİHAB KaraMaske -: EiZE f | Ç f MaD<<DA 2MXEMiN, KARAMASKE adait AVUNAT WALEN .. İldi NAZEN MiT OMİ $ BİZATEN MAZİSİ BOLUKTUR (A0OLDE AdAV , F ' P FAKAT CÜR'ETİNE WHAY. BİLİRSE..Ç S ;Er EDERiİrA DOĞRU- B lEy DERSTER.TAHMIN ETİR — |EBAKAaLIM. KARAMASIKE Ğİ Kina? DA KT DADI İ < RİSFETTİN SöYLE S BAKALI! ni Ce gğrâu “X BZ ./f:'r ğğ l PARİ KE. n ıf | HABER' in Polis hafiyesi X:9 Yakında gene buü sütunlarda yeni bir maceraya catılıyor. K 170 - RAGASTANIN OĞLU — — RAĞASTANIN OGLU — vi yım.. Bunların hem üstünde hem de aşağısındayım.. Tribulenin sesindeki aet ifadeden müteessir olan Manfred: — Rica ederim, fikrinizi izah edi- niz.. dedi. Tribule yeisle gülerek: — Memuriyetim icabı olarak o gün ! de hergün gibi Kralın odasında bulu- | nuyordum dedi. Sonra bir saniye kadar - tereddüt | | ederek: — Mösyöler, ben Kralın soytarısı- yım! sözünü ilâve etti: İki delikanlı: — Tribule! diye bağırdılar. Tribule başını kaldırarak: — Evet! dedi. Bu isim alçaklık ve kötülüğe bir misaldir. Boş yere ken- dinizi müdafaa etmeyiniz! Doelikan- hlar, bu isim sizi korkutuyor. Ve bu ağda! İşte Krah güldürmek çin söz- leriyle bir sürü halkı zehirlemekten çekinmiyen menhus soytarı Tribule budur!. diye düşünüyorsunuz! Hey- hat! Benim acı gülüşümde ne kadar elem gizli olduğunu bilmezsiniz! Lantene tatlı bir sesle: — Hakkınızda böyle düşünmüyo- ruz! dedi. Tribule gülümsedi. Başın sallaya- ral, Manfrede döndü: — Demin size: Ben Jiyetin babası- yım!. demiştim. Bu öyle alelâde bir &öz değildir. Gerçi, senelerdenberi ona kalbimin bütün sevgisini, bütün şefkatini verdim.. Lâkin Jiyetin öz babası ben değilim! — Mösyö, kim olursanız olunuz, ba- ma verdiğiniz sevinçten dolayı sizi tak- dis ederim, Kim olursanız olunuz, Ji yeti sevdiğiniz için siz severim, İsmi- ti yoktur. İyi kalpli bir adam olmanız kâfidir. Tribule: —Demek dünyada yalancılık çamu- runa bulanmamış olan, hemcinsine fenalık istemiyen insanlar da varmış! diye bağırarak iki elini uzattı. Deli- kanlılar bu elleri hararetle sıktılar, O vakit Tribule elini alnına götü: rerek ; — Nerde kalmıştım! Çünkü kaybe: decek vaktim yok! dedi. — Bir gün Kralın odasında bulun: duğunuzu söylüyordunuz... —Ha, evet!., Mösyö dö Loyolanın geldiğini haber verdiler. Kral çıkmak- Tığımı işaret etti. O zamanlar Birinci Fransuvanım bir hareketini, bir sözü- nü kaçırmamak için kendimce bazı sebepler vardı.. Çünkü bu vak'a Tra- hovar meydanı hâdisesinin hemen er- tesi günü oluyordu, Manfred titredi... — Bu sebepten dolayı yanınaakı o- daya çekildim. Fakat oradan da her şeyi görüp işittim. İspanyol papazı Dolenin başını istedi. Kral da matba> acının cürmü sabit olmak — şartiyle her şeye müsaade etti. Lantene: — Vay canavar! diye homurdan dı. — Ah.. Bu pek müthiş bir adam- dır.. Ömrümde onun kadar kinli in- safsız bir herife rastlamadım. Lantene: — Kral, Dolenin kendisine verilen imtiyazı kat'iyen fena işlerde kullan- madığını; ve muzir kitaplar basmadı- gını biliyordu ; 'Tribule delikenimin kolundan tur - nizin, san'atinizin bence bir ehemmiye-| tarak ucı bir sesle: — Bir gün köprüden geçerken çil-ı' rük bir tahtaya masıl eminiyet etmez- seniz Krala da öylece güvenmeyiniz! Ondan korkunuz! Kral alçaktır. Ben | onu pek iyi bilirim. Meydan ımh.ııc*l besinde cesur, kılıç kullanmakta us- | ta, suvarilerinin başında hücum eder- ken bir kahramansa da biraz ağır ba> san bir adamın karşısında titrer.. Madrid esareti esnasında Şar)l'ın “- nünde titredi. Luvr'da da Layolanın önünde titriyor. Çünkü İmparator, Birinci Fransuvanın bilmediği bir| kuvveti, siyaseti temsil ediyordu. Le- | yola ise Kralın korktuğu bir kuvveti, dini temsil ediyor. Kral Birinci Fran- suva, Papaya kendini beğendirmek i- çin oğlunun bile kafasmıı keser. — Ne yapmalı. Ne yapmalı?. Ah Dolenin başına bir felâket gelecek o- lursa bu Loyola habisine pek pahalı- ya mal olacaktır. — Mösyöler.. Şimdi — bulunduğu- muz vaziyeti şöyle bir hulâsa edelim. Biz biribirinden ayrı iki facia karşır sında bulunuyoruz. Biri Etyen Dole- nin yakalanarak Konsiyerjeri'ye tı- kılması, öbürü Jiyetin Luvr'dan kaçı- rılmasıdır. Manfred: — Haşarat Yatağının da tehlikede olduğunu unutmayınız! dedi. — Buradan derhal ayrılmalıyız. — Biz ise bilâkis burada kalmak is- tiyoruz. Haşarat Yatağı serserileri beni kurtarmak için Luvr sarayına hücum etmekte tereddüt etmediler.. Ben şimdi onları terkedecek olursam alçaklık etmiş olurum, Lantene başıyle bu sözleri - tastik etti. - Tribule: — Peki öyle olsun! O halde yapa- cak üç işimiz var: Jiyeli bulmak, Dor leyi kurtarmak, Haşarat — Yatağını müdafaa etmek.. — Evet! — Bunlar için iki usül kullantlabilir. Birincisi bu işlerden her birini bera- berce bitirmek üzere üçümüzün bir- leşmesi, yani her üçümüzün tedarik edebileceği vasıtalarla Jiyetin aran: masına başlanması ve sonra Dolenin kurtarılmasına uğraşılmasıdır. — ÜÖteki usül?.. — Bu da şüphesiz daha iyi olanı- dır. Çünkü yapmak istediğimiz işle rin hepsi ayni derecede mühim ve a- celedir. O halde en iyisi Dolenin kur- tarılmasına, Jiyetin aranmasına hep birden başlamaktır. Bu sefer de tabil işi aramızda taksim etmeğe mecbur olacağız. Tribule açık, metin ve heyecansız olarak söz söylüyor, iki delikanlıya büyük bir emniyet telkin ediyordu. — Bu usül iyi! Bunu kabul edebi- liriz. Doleyi Konsiyerjeri'den kurtar- mak için derhal işe başlamak lüzim- dır. Halbuki onun için icabında biri- birimize yardım etmek sartıyle kendi işlerimize bakalım. — İşte karar verdik! — Madam Dolenin yüreğine biraz su serpmek için yarına gidiyorum. diyerek Lantene bitişik odaya geçti. Tribule: — Ben de burada kalıyorum, Benim için de barınacak bir yer bulursunuz! dedi. 4 Manfred hararetle: — Hattâ bu evde, şurada, şu bU- lunduğumuz odanın yanında — kalabi- Nrsiniz! cevabını verdi. Tribule işi anladı. Manfted kendi* sini her zaman yanında bulundurmak istiyordu. Herhalde Jiyet hakkardâ bir çok şeyler sormak için kendisinde büyük bir istek duyuyordu. A a T B eli -Fi eiğünüğünnz