aa HARÇerlerdi, .. Bunların ns Tarihten bir yaprak: İstanbulda 7,000 dilencinin yaptığı alay İstanbul dilencileri vakit vakit gazetelere mevzu — olmaktadır . Bunların arasında han, apartıman sahibi olanlar bile varmış. Son günlerde ölen bir dilencinin al- tınları bulunduğunu gene gazete- ler yazdı. Belediyenin uğraşmasına rağ- men, dilenci İstanbul sokakların- da eksik olmuyor. Biz, burada yüzyılarca önceki İstanbul dilencilerini anlatacağız. Yalnız, bunları anlatmağa geçme- den önce şunu söyliyelim, ki di- lencilik şimdi başlıbaşına bir san- at halini almıştır. Bir çok sağlam kimseler, kollarını, başlarını bağ- İryarak gelip geçenlerin merha- metlerini uyandırmağa muvaffak | oluyorlar, Fakat, eski dilenciler, bu merhameti daha başka yollar- dan buluyorlardı. Meselâ bundan üç yüz yıl önce, | saçı sakalına karışmış bir dilenci, | yoldan geçen birine şu âyeti hatır- latırdı: “İnnemessedekatli velmesakin,, lilfukarai Bunun mânası şudur: Sadaka ancak fukara ve miskinlerindir. Diğer bir âyet: Ve ennessaile felâ tenher Dediğimiz dilenciler, bunları öğrendikten sonra, para istemeği kendilerine bir hak sayarlardı, İs- teyen vermesin, Alacağı günah kendisine kâfidir. Bu dilenciler, büyük esnaf ı-î laylarında çeşit çeşit bayraklarla arasında, arsalağacibacaksız, kör, çıplak a- damlar bulunurdu. İstanbulda tam yedi bin dilen- | ci olduğu kaydedilmektedir. Yedi bin dilencinin bir alaya iştirak et- mesi, seyircilerin gözlerin her es- raftanziyade çekerdi. Yolda: — Ya Fettah.. diye bağırırlardı. Dilenciler, aldıkları parayı ken- | dileri için almazlardı. Sadaka ve- ren, parayı fukaraya değil, Allaha veriyordu., En içten yapılan işi ge- ne dilenciler şöyle karşılık vere- rek anlatırlardı: — Şey'en lillâh.. İstanbulun esnaf alaylarına işti- rak eden dilenciler, Alayköşküne geldikleri vakit, şeyhleri padişaha duaya başlardı. Padişah da, bu düa üzerine ihsanını yapardı. Dilencilerin bu alaya iştirak et - | mekten maksatları zaten bu oldu - | ğu için ihsanı aldıktan sonra ye - di bin kişi bir — insan se!i halinde şehrin dört bucağına dağılırlardı. . * « Burada, dilenciliğin iç yüzünü gösterir kısa bir misal vereceğim .. Halkın pekâlâ — bildiği bu m: nedense dilencilere karşı alın: sr lâzım gelen cepheyi kuvvetlen - dirmemiştir. Vaktiyle dilenci bir sokağın başında otururmuş. Bütün hayatımı, o sokağı beklemekle ge - çermiş.. Yerini hiç değiştirmez - miş.. Artık yaş altmış beşi geçince, genç kızmı kocaya vermeği düşün- müş, Fakat bir türlü bir koca be - ğenememiş., Bütün hayatmı di - lenmekle geçirdiği için fazla tanı - dığı da yokmuş.. günlerce düşündükten sonra en so- n2unda, her gün oradan geçen, fa - kat bir türlü bir para almağa mu - vaffak olmıyan bir gence, kızmı vermeğe karar vermiş.. Bir genç dilenci kızı alır mı?, Dilenci baba, | demeyin... Genç dilenci kızını al - dı.. Çünkü dilencinin evleri ve ma- İr, gencin bütün hayatını temin e- decek kadar çoktu.. Yalnz, bu hâ- disenin meraklı tarafı bu değildir. Asıl merakli tarafı, dilencinin, sa - daka vermeyen birini kendine da- mat yapmasıdır. eiyrş Burada, benim de başımdan ge- çen bir vak'ayı anlatacağım.. Bir akşam Galatasarayından Tophaneye inerken ihtiyar birine Yanımda oturduğum pansiyonun madamı vardı.. İhti - yar: — Evlâdım, altı saatlik yoldan ayakla geliyorum, açım, bana bir kaç kuruş ver... Cebimden bir avuç bozuk para çıkarıp verdim.. Pansiyon sahibi madam: Bunlar yalan söylerler, inan- yorsun, parana yazık... Madama, kuru Ffelsefeler ğımı hatırlıyorum.. Çünlü ik rın hali, bana uazk bir yoldan gel- diğine inandırmıştı.. . Aradan kaç gün geçmişti hatır - layamıyorum.. Ayni yoldan geçer - ken kulağıma bir ses geldi: — Evlâdım, sekiz saatlik yoldan geliyorum, karnım aç.. üstü ras'ladım.. gelmiyen sese döndüm... Gözlerim hayretle açıl- lrp kapandı. Ayni ihtiyar, bu sefer sekiz saatlik yoldan geliyordu Kurnaz dilencinin — bir kusuru vardı: Tanınıyordu.. Bana yabancı Heryerde satılır. Satış merkezi Yeni Postane civarında Aksaraylılar han No.20 Telefon 20062 HABER — Akşam Postası Yakın tarihten — kanlı yaprakla 26 MAYIS — 1935 Mehmed Ali ile ikimiz kamyo - nun içine büzülmüş bekliyorduk.. Arabyan hanının kapısı arı kova- nına dönmüştü... Yetmiş iki mil - letten insanlar buraya girip çıkı - yor, kırk iki dilden konuşuluyor - du. Kamyondan evvelâ süngülü İn - gilizler atladı, kapının önünde sı - ralandılar. Sokağın — içine halk birikmişti. — Sirkte teşhir edilen vahşi hayvanları seyreder gibi me- rak ve heyecan içinde bize bakı - | yorlardı. Bunların içinde bize gülüp, an - lamadığımız — lisanlarda lâf atan hemşehrilerde vardı. İngiliz kamyonunun arka kapı- sını indirdiler.. Bizi âdeta yuvar - Tarcasına aşağı aldılar.. Süngüle - rin — bıraktıkları geçitten geçerek içeri girdik. Uzun kamyon yolculuğu vücu - dumuzu sarsmıştı.. Arabadan aşa- ğı indirilirken de epey tartaklan- mıştık. Arkadaşım Mehmed Ali e- sasen hasta ve halsiz bir halde idi. Merdivenleri ağır ağır çıkmağa başladık.. Birinci kata yaklaşıyor- duk.. Birdenbire kaba etimin üs - tünde müthiş — bir sancı duydum.. | Yerimden sıçradım ve geri dân- düm. Mehmed Ali de ayni vaziyet» te (aman!) diye bağırmış ve acı - dan merdivenlere çöküvermişti.. Arkamızdan bizi takib eden İn- gilizler, süngülerinin keskinliğini bizde tecrübe etmişlerdi.. Kaba e- dar bacaklarıma doğru sıcak bir şey | akıyordu. |— Hiç bir sebeb yokken, — belki merdivenlerden pek ağır çıkıyoruz diye bizi yaralamışlardı. | ngilizlere teslim — edildiğimizin birinci saatin de oluyordu. İleride dala neler olabilirdi. Merdiven | başında acının tesiriyle durup söy- | lenmeğe başladım. Mehmed Ali: — Cemal, bana da batırdılar.. | Kan akıyor.. Bunlar bizi böyle zül. mede ede öldürecekler galiba, di- ye sızlanıyordu... İngiliz askerleri bizim bu ha - |limizden büsbütün sinirlendiler ... Arkamda duranı mavzeri çevirdi , dipçiği bütün kuvvetiyle belimin üzerine indirmek üzereyken çevik bir hareketle sola fırladım ve sağ Bu iş, t Diş Tabibi <mmunse::| elimle tüfeği yakaladım... Darbeyi Mehmed Rifat Atay İstanbul Belediyesi karşısına ş== nakletmiştir. Buick ve Studbaker Markalı Z otomosi! ucüz satılık- Modern Garaja müracaat. Ayaspaşa'da tır. Yeni Türk Musiki yayım kurumunda Parasız Musiki dersleri Adres: Belediye Binbirdirek Işık sokak numara (35) Kuruma üye olmak şartlır. savmıştım. Fakat ötede duran as- | ker dipçiği omuzumun üzerine in- dirdi.. Müthiş bir acı içinde yere | yıkıldım.. Sanki omuz kemiklerim | kırılmış, kaburgalarım göçmüştü .. | Mehmed Ali yerinden kımıldamı - | yor, yalnız bacaklarından kanları mendili ile silmeğe çalışı - yordu. Ben artık her şeyi göze alarak: — Katiller! Bizi öldürecek mi - | siniz? diye bağırmağa başladım. | — Bu feyadıma İngiliz neferi el - | bisesi giymiş bir Ermeni Türkçe cevab verdi: |— — Helbbet öldüreceğiz!.. | — Biran, yerimden fıralyıp, bir iki basamak yukarıdan halimize sırı- tan bu soytarıyı yakalamak, ayak- larımın altında ezmek - istedim ... tim müthiş bir surette yanıyor ve | sızan | Fakat vücudum külçe halindeydi . | Omuzuma yediğim dipçikten do - layı kolumu bile kıpırdatamıyor - | dum. | — Gürültüyü duyan yukarıdaki di- ğer askerler aşağı koştular.. — Bizi | kollarımızdan tutarak canilere bi - le yapılamıyacak binbir türlü iş - | kenceler içinde sürükleye sürükle- | ye, dipçikleye dipçikleye çikarma- ğa başladılar, ... Acıdan kendimi kaybetmişim!. | Gözlerimi açtığım zaman ken - dimi küçük, yarı karanlık bir oda - da buldum.. Zavallı Mehmed Ali | bir köşede hâlâ — baygın bir halde | yatıyordu. —Oda müthiş bir eter 'w kokusu içindeydi.. — Yaralarımız, berelerimiz sarılmıştı. Kapıda iki süngülü nefer, kar- şımda, kolu işaretli bir başçavuş duruyordu. Çavuş benim ayıldı - ğımı görünce neferlere dönerek: — Olrayt.. dedi.. Onlar kapıyı | kapadılar, çekilip gittiler.. Ben bu herifle yalnız kalmıştım.. Sonra - dan Arabyan hanımın sergardiyanı olduğunu anladığım bu adam ba - na kalk işareti verdi. Ayağa kalk- trm... Acaba gene dayak mı yeye- cektim? : . »Cünkü:herif alinde hir | Kkırbaç taşıyordu.. Karar vermiş » tim: Gene dövülmeğe başlarsam, muhakkak kendimi müdafaa ede - cektim. .. .. | Fakat, o, ilk iş olarak kırbacını | bıraktı... Sonra yavaş yavaş bana doğru yaklaştı ve üzerimi arama - ğa başladı. Hapishanelerde âdet - Mahkümların evvelâ üzerleri BORSA — da yıldız. işareti alanlar Üze- tir. tindi 5-935 de mpamele görenler dir.| Rasamlar kapanış Hatlarını gösterir atı * Nadrlr « Berlin « Varşova « Budapestr * Bükre; * Belgrat « Yolaohamı « Altın « Mecidiye * Paris 4 NMilâno » Brükse * Atina | * Cenevre |» Sotya « Amsterda : * Prüj * Stokba'm — 12 Çekler « Laadra « Nevyor « Peris « Milâna Prükse Atina (ka usena |Hİ 42150 44416 7R41DO | « Pertin * Varşöva * Badapeşi « Bükre » Nelgrar * Yaokaha'na * Voskova ESHAM Vramvay * Cimento w Dayon Det ark Net alya Cetevre Sofya Sir. Haytive — 1540 Merkez Bankanı SR15| Klektefk Tramva Kahtrm * Ynadolu * Anadola'li Anadı n 3170 we || şİstikrazıDahill | 9475 #Keyani istikrazı ' 340 TORR 3M san 4340 41,80 | öbür tarafta kendine gelmiş, bd. | ve şataret içinde odadan fırla' | yüzüne bakmağa başladık- | maneviyatım çok sarsılmıştı: " 4; Sıvas-Frrurum o2 —8 Vümessit A, Si 65 ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâil/tî mgs'ulp Çemal Oğuz ğnlğtşyor; ,NO' 39 ” Arkamızdan gelen neferler, süngülerinin keskinliğini biz de tecrübeye kalkışmışlardı aranır; bıçak, çakı , tabanca ıih memnu silâhlar — veya esrar gibi şeyler bulunursa istirdat olunur. — Eh, dedim, bu âdettir.. Herf arasın... Bende ne var ki... Fakat şaşkınlıkla daima pijam#” mın iç cebinde saklamayı itiyad ” dindiğim cüzdanı unutmuştum * Cüzdanımda yedi yüz lira ile mi” evrak — ve ge' muhtelif tüccarlardan alacak boff senetleri vardı. him bazı ticari - Sergardiyan — yoklamayı ga!J dikkatil bir surette yapıyordu. YÜ zü gülümsüyordu.. Evvelâ terlik” lerimi, çoraplarımı çıkarttı. Ayak larımdan sonra, diz. kapaklarım' doğru çıktı, hattâ gizli yerlerit'' de dikkatle muayene etti. Sonf' karnıma ve göğsüme el attı. o sırada cüzdan eline geçti.. geri çekilerek cüzdanı — almasıf' mâni olmak istedim.. Fakat o s0” ğüuk kanlılığını muhafaza eder! ellerimi yakaladı ve cüzdanı çcw çıkararak yanı başında duran mö” | sanm üstüne koydu.. Ben 'ıçirnd“'f — Eyvablar, olsun.. Paralar # diyor, dedim... Çavuş, kaşları — çatık, işine de vam ediyordu.. Cüzdanı çıkardık | | tânsonra bir elinin iki parmaği” burnumun ucunu, diğer eliyle çenemi tutarak burnumu yukarı” çenemi aşağıya çekmeğe, ığz"' gırtlağı görebilecek kadar açı başladı... Ömrümde bu kadar b yük ağız görmemiştim. J İngiliz gardiyanının bu kom” vaziyeti karşısında kendimi tutâ madım.. Yediğim dipçiklerin, sür günün, giden paralamın acısın! nuttum.. Gülmeğe başladım. Herif benim güldüğümü görüf ce burnumu bırakarak - surat! | bir tokat indirdi.. Bu sefer ben #f | zımı açtım... Gözlerini dikerek rayı da dikkatli bir muayent geçirdiktne sonra beni brrakti v daş kurmuş oturan rahmetli med Alinin yanma gitti. Onu Ü | ayni şekilde muayene etti. Mehmed — Alide dört liradt başka para çıkmadı.. O dört hi : da benim cüzdanın yanına İU"”’| du. Gardiyan muayeneyi bîîifa* ten sonra bize, odadaki tahta #” nn üzerine oturmamızı emret 4 Zaten ayakta duracak halde deği dik... Sıranın üzerine çöktük- ' vuş benim cüzdanımla Mebm' linin dört lirasını aldı. Kıl'î”"?i. göğsünü çözdü.. Onları cek“.;, iç cebine yerleştirdi.. Ve bize nerek askerce bir selâm çakt!f |, sonra (Tenk - yu..) diyerek, gitti. , üe Biz yalnız kalmca biribirim” .| Ğ* çirdiğim son bir kaç saat '9“’5 yüz liranın uçup gitmesi ĞG yol, mr hayli bozmuştu.. Bu sinir el ranı içinde katıla katıla gül başladım... (Devamt «" 4