25 MAYIS Okuduk bi Habeşistanda kölelik, cariyelik Uluslar Sosyetesi, bilhassa Ha- Jistandaki — esir ve ecircilik işi hakkında müşavir — komisyondan A'dığı raporu neşretmeğe - karar “#Wemiş olduğundan Ciornale Dita- fia buna dair — bir takım bilgiler Sunmaktadır. 1932 yılında İngiliz Dış Bakan- diğma verilen gizli bir rapor Ha- istanda ahalinin 5 te birinin e- '*ir olduğunu bildirmekte ve Sudan #mırları boyunda esirlere yapılan Acı muameleleri — anlatmakta idi. talyan , -zetesinin topladığı vesi- 'a göre ahalisi 5000 kişi olan dar şehrinde — esir sayısı 900 işidir. Bu gazeteayni — zamanda Ssirlerin — fiyatlarını da tesbit et- Miştir. , Bakire bir kız 190 ile 200 Te/la- Tis; genç bir kadin 80 ile 250 Tal- İtis, bir delikanlı 128 ile 23 Tal- is, orta yaşta bir kadın 130 ile ve orta yaşta bir erkek 150 ile 250 Tallaris arasında satılmakta- dir. (Tallaris Habeş ve Mısırda kullanılan bir sikke — olup 25 gü- Nüş kuruştur.) Eesirleri Razzias denilen cenu- garbi adamları — temin etmek- !"_di'ler. 1934 — yılmnızı son üç ayı 'tinde bunlardan iki Ifişi Dankalı' açıktan açığa harekâta girişe- "ı.! birçok esir tutmuşlardır. Elde '.d'ıen genç bir kız kadın ve deli- lıhlar esir pazarlarında satı- ı"ılr. Esir pazarlarırân — merkezleri , Biyet, /âaniga, Banice ve ala'dır. Bunlara — Vallaga, Mihmet ve Muher vilâyetlerinden şhfilelu—î hiç durmadan akar.. d&?."m"' esirleri götürenler gün İsri acıktan açığa seyahat ede- he — 19323 aç * Yolculuğu geceleyin yapar » Habeşistanm hükümet daireleri bütün bu işleri bilmektedir. Bü- ::k Memurların — hepsinin birçok ötleri olduğu gibi, armağan ola- :';:: esir kabul ederler. Bundan *A hu memurlar esir ticaretine âade etmek isir ayrıca bir de "gi almaktadırlar. Ciornale Ditalia bütün bunları iktan sonra Habeşistan impa- '_llğumm 1923 de Uluslar Sos- *& ine girmek için esareti ve e- huhçlkçılıhm tamamile ortadan | a irmak icin koşulan esas şarta .""* edip etmediğini sormakta- SKM Mıs rlhılar gelecek €n yaz olduğu gibi, bu yıl d Pevsimi adalar ve boğaziçin- t .:l'Çînuck üzere bir çok Mısır. ir 'eler İstanbula gelecekler - | Eislana t H *Planamadılar — | Oa "_! merkezi Şehzadebaşında )“in ilsiz, sağır ve körler cemi- L.h.':l dün mukarrer olan top - 1;“ ! ekseriyet temin edileme - tihetle toplanamamıştır. Ka Ki Vazgeçmiş ölülerin fikrini müdafa edi- Vâzgeçmiştir. Kd n sioğyın telefonu bizeim ı"'llcak yangın ihbar tele- k, _Nî";:yihnı iç işleri bakanlığı| bir Amerikalı gazeteciler Dün sekiz kişilik bir grup şehrimize geldi| Cenubi Amerika ve İspanyol gazetelerinden sekiz — muharrir dün Römanya vapuriyle Kösten. ceden şehrimize gelmişlerdir. Gelen muharrirler arasında ki. mi birkaç defa bakanlık etmiş, kimi elçi olmuştur. Matbuat genel direktörlüğünün konuğu olan gazete muharrirleri- ni rıhtımda matbuat genel direk- törlüğü namıma Bay Neşet Hali! karşılamıştır. Gelen muharrirler şunlardır: Amerikanın matbuat cemiyeti azasından ve Bocnos Ayresde çı- kan “El Hogar,, ve “Atlantida,, gazetelerile Santiyagoda — çıkan “El Merkuryo,, gazetesi mümessi li Bay Hektor Förini Fin; Venezüi- ellada çıkan “Niversul,, gaze'esi muhabiri Bay Elfando Agzilar, Madridde çıkan “Eliberal,, “Aho- ra,, ve “Prensa Grafika,, gazetele- ri muharriri Bay Alvar, Salvador hükümeti Paris maslâhatgüzarı ve uluslar sosyetesinde Salvador mümessili ve Salvador gazeteleri| muharriri Dr. Jokin Paredes, Kos- tarika cümhuriyeti Paris maslâ- hatgüzarı ve Kostarika gazeteleri mümessili — Bay Alberto Mazena Kanas, Salvadorun Paris konsolo- su ve Salvador ajansı muhabiri Bay Alfredo Bustamante, Madri4-| de çıkan “Lempartiyal,, gazetesi muhabiri Bay Vejarano ve Daomi- noka cümhuriyeti eski nazırlarm- dan ve Dominika gazeteleri mü- messili Bay Elyas Braş Hijo. Konuklarımız dün Neşet Hali) ile birlikte motörle Adaya bir ve- zinti yapmışlardır. Bugün camileri, müzeleri ve San'atlar Akademisini gezecek- serdir. Yarın Topkap: sarayını da gördükten sonra, Ankaraya gide- ceklerdir. G Kızılay haftası Dün Kızıl Ay haftasının ikinci günü idi. Dün gene aza kaydına devam edilmiştir. Öğleden sonra tayyarelerden vecizeler atılmış - tır. Saat on — yedide de operatör Hâzım İsmail tarafından radyo - da bir konferans verilmiştir. Bu- gün de mekteplerde konferanslar verilecektir. HABER — Akşam Po&'ası Kaçakçılık nasiıl olmaz ? Ortaya atılan bu iddianın doğruluk Gümrüklerde, yurda giren eş- ya için verilen beyannamelerin be- hemehal gümrük muayene memur larr tarafından doldurulması lâ- zımdır. Gümrük muayene memu- ru tarafından doldurulmayan bir ithal beyannamesinin hiçbir kıy- meti olmaması ve böyle bir beyan- nameyi imzalıyan gümrük memu. ru hakkında derhal takibat yapıl- ması lâzımdır. Hafbuki bunun hiç de böyle ol- madığı son günlerde gümrük seki. zinci ihtisas mahkemesinde görü- len Ford davasında ileri sürülmüş- tür. Mahkemede Ford fabrikası er- kânımın hazineyi zarara sokecak şekilde resim kaçakçılığı yapma- sına, vazifelerini ihmal ederek se- bep olmaktan suçlu muayene baş- memurları arasında olan Mazhar dinleniyordu. Galata gümrüğü- nün muayene başmemuru — olan Mazhar, reisin bir sualine karşı şöyle demiştir: “— Gümrük nizamları muci . bince ithal eşyası ve ticareti da - hiliye beyannamelerinin gümrük muayene memurları — tarafıstıdan doldurulması lâzımdır. Fakat bu hiç de böyle olmaz. Yüzde dok- san beş eşya sahibi veya komisyon cu, hem kendine ait olan tab'oyu, hem de muayene tablosunu - dol- durur ve buna muayene memuru bir imza atar!,, İIstanbul gümrüklerindeki ba. zı memurların işleri nasıl idlare ettiklerine dair iyi bir fikir vere- bilecek olan bu ifşaatı, eğer doğru ise, hükümetin bütün özemine -ağ- men gümrür.lerimiz uçık bir kapı haline sokulmuş demektir. Bu hususta ne diyeceğini dün bir muharririmiz gümrük başmü- dürü Seyfiden sormuştur. Seyfi diyor ki: “— Gümrük beyannamelerinin muayene kısmını muayene me- murlarının doldurması lâzımdır . Aksi olamaz. Fakat o memur bu- nun aksi olduğunu, kendisini kur tarmak için de söyliyebilir.., Kadıköy okuyucularımızdan Mehmed Sumer imza- | siyle aldığınuz bir mektupta şu kayıd vardı: I *Şehir dertleri muharririnin Kadıköy ile Haydarpa şa arasındaki Rıhtım caddesinden geçmesini rica ede- N.,__""f Nurettin Münşi, bir|riz. Kuvvetli bir esans şişesini de beraberinde getirmeği 7&5 gömülmiyerek| unutmaması tavsiye olunur.,, ,.'dlı ı Dün tam vaktidir diye vapura ıtlı:;::ıln: bk:rşıb): N &. BB *krin. | Beçtim. Maalesef yanımda bir esans ni raber 'a LA TET Nİ götirmdği eai gimetğileki , Hâl olarak yapıldığı halde her nedense kimsenin rağ- bet etmemesi neficesinde şimdi ilfaiye garajlığı yapan kırmızı binayı geçince ağır ve devamlı bir koku burnu- 'eyi çabuk haberdar etmek| Ma çarptı. İlerledikçe koku artıyordu. İlerledikçe koku n Mmühtelif semt - artıyordu. Sebebini anlamak için denizin yanma gittim. Bir de ne göreym? Kırık küfeden tutun da kâğıt, bez parçaları, saman, takım mahiyetleri meçhul çöpler, pislikler elele ver- — n tetkik edilmektedir. |miş ve bütün sahil boyunca uzanmış. İşte okuyucumu- ŞEHRİN DERDLERİ Kadıköyünün derdi kokudan!.. zun esansı tavsiyesi bu sebepten ileri geliyordu. Bu acıklı vaziyeti soracak birisini aradım. Cuma ol- duğundan dükkânlar kapalıydı. Nihayet kayıkçı kılıklı bir adama yaklaştım ve sordum, hana şu cevabı verdi: — Buranın zaten pisliği meşhurdur! Kayıkları hafta- da bir kızağa çeker altlarını temizleriz. Hele lados ol. du mu iş daha berbattır. — Acaba bu pislikler neden oluyor? — Evvelâ lâğımlardan, Çünkü bütün bu semtin 1â-| cak havada, kan ter içinde yanar- gımları buraya açılır. Sonra Haydarpaşa ile Kadıköy| ken arasında her zaman kırk elli, bazan da daha fazla mar-| .:. - a . na, motör falan demirler, Bunlardan atılan pislikler de| n Üerine bir bardak şerbet bo - rüzgârla hep buraya gelir. — Peki bunun önüne geçmek için ne yapmalı? — Haydarpaşaya kadar adamakıllı rıhtım yapmalı, denizi de derinleştirmeli, Sonra lâğımları boru ile daha derine vermeli, Koyda demirleyen motör ve mavnaları| melidirler! da bir intizama koymalı.., Ğ | ia Almanıyaya derecesi araştı: 1 « al | Edirnekapı -: Akarçeş- ——— , — ——— — Be Şehir mektupları üi Haniya? : |Buz deryası buuuz! ğ Yumu rta İŞİ:::'::;;( Çeşit çeşit... Tatlı ihhiracatımız mayhoş şerbetler!.. Saspllamki. çük mermer depoda!. Alnıanyaya trenle Sarı, penbe, - turuncu, al, açık göud'erllenleı' daha | kahve rengi, vişne çürüğü şerbet- çok 1'ağbet görüyor Berlüörden — dün şehrimize ler!.. . Bütün bu şerbetler, — yazın çok gelen ma lümata göre demir yoluy- ihraç edilen - ilk yahşi, çok iç açıcı, yürek tazeleyi- ci şeyler ama... İşin bir de amması 'Türk yum urtaları Berlime ulaşmış- ver; Ü / Bu güzelim şerbetleri, bütün o, pek hoş çeşitleri pek gönül lepa- zeliyen kokuları ile, şöyle her yu« dumda bir: — Oooh! W Şimer tdiferle günderilen yu. murtalarır'nız Tiryeste yoluna gö- ve beş gün daha az bi. vakitte gi!. miştir. hap £ / Işin en di tkate 'değer yanı, yu- Çekerek içinize sindie sindire müurtalarımız için bu yolla Berline| ve tadım duygunüzu tam anlamile kadar verilen yool p arasının Tiryes | kandıra kandıra içebilirseniz aşk 'e yoluna göre çolt daha az olma-| olsun size! sıdır. Bunun için trenle giden ya-| — Içemezsiniz!.. Çünkü: Damağı- murtalarımız Alnıan pazarlasına | nız ettendir; teneke, yabut çinko- Tiryeste — yoliyile — gönderileni dan değil!.. İnsanın etten ve üzeri yumurtalara göre daha az| ipince bir deriden ibaret olan na- bir para ile çıkar ilabilmiştir. Bul zik damağı ise şerbetlerin, sıfırın da yumurtalarımı za karşı olan 2-| çok altındaki o müthiş soğukluğu- lış isteğini arttırmı ıştır. na kabil değil dayanmaz! Almanyadaki ticaret mümessi.| — Yazm, suyun, şerbetin soğuk ol- limizin bu yumu'stalardan - ötürü| ması elbette çok iyidir. Gelgele- türkofise göndeveliği raporda tren lim, bu soğuk suyun, şerbetin don- yoluyla gönderilcen yumurtalarımı-| durma ile soğukluk müsabakasına zan az sarsıldığın dan ve az zaman-| çıkışmaları demek değildir! Eğer da geldiğinden, içlerinin daha iyi sucular, şerbetçiler soğuklukta re- çıktığı bildirilme!ttedir. kor kırmak istiyorlarsa biraz daha Uzun bir yolcı ;luktan sonra ve gayret edip şerbetlerini damları- vapurdan vapura,, vapurdan rıh- | nn oluklarına boşaltsınlar; onları tıma, rıhtımdan tısene yüklenerek | orada soğuk hava makineleri ile Berline giden yunzurtalarımız çok dondurup yaz günleri saçakların- “_"'_'W 49'-“1_"?“ deı'eeeık* dan aşağı limondan, portakaldan, iyi içli çıkmamaktıı idiler. | çilekten, gülden, turunçtan, kayı- eç e sıdan, demirhindiden, — ayrandan uzun uzun ve sivri sivri, «Ruzlar me yolu geçilemiye- | sarkıtsınlar! — Böylelilde, biz,dtri cek kadar bozu hiç olmazsa onlara uzaktan baka- Eskiden Fenerdiz iken sonra-| rak manzaralarile hraretlerimizi dan kapatılan büyük bir tütün de-| teskin eder; kan ter içinde, kızgın posu şimdi yeniden açılmış; — fa-| midelerimize sıfırın çok altında kat bu deponun yeri bu sefer de-| buzlaşan mayileri boşaltıp sancı- giştirilerek Eyüpteki Bahariyeye| dan kıvır kıvır kıvranmaz! naklolunmuştur. İçinde yeniden| — Yediğimiz dondurmalar şerbet- dört yüz kadın ve iki yüz: erkeğin| lerden daha soğuk, daha buz de- çalışmaya başladığı bu depodaki| ğil mi? — diyeceksiniz. Öyle ama kadın amelenin çoğu Topkapı,| dondurma başka, şerbet başka!.. Mevlânekapı civarmdan gelmek-| Dondurma, mini mini çay kaşıkla- tedir. riyle ağır ağır ve birer — parça ve Bu altı yüz amele ile Eyüp ve| birer parça yenir. Sonra o mini mi- Sütlüce fabrikalarında çalışan | ni kaşıkla ağıza götürülen bir par- binlerce amelenin sayısı bir ket| çacık dandurma, hani — bilmece- daha artmıştır. Bütün bu amelele-| sinde de söylendiği gibi dil üstün- rin sabah akşam geçlikleri Edirne-| de bir çok kaydırmacalar yapıla- kapı — Akarçeşme yolu ise çok| rak ağızda bir hayli ılıklaştırılır, berbat olduğundan önümüzdeki| ondan sonra yutulur. Şerbet ise a- kış mevsiminde bu kadar amele-| ğız dolusu yudumlarla içilir. Onun nin İstanbulun en bozuk yolu olan| için bizim şerbetçilerin çoğu şer- buradan nasıl geçebileceği düşü-| betlerini, sularını, ayranlarını so- nülmesi icap eden bir mesele ol-| ğutmak için kendilerine karı, buzu maktadır. yahut şi- .. !, cem> ”44 '>mı de- ğil; kırlarda, bayırlarda, orman- lardaki kaynak, pmar, kuyu sula- rını ölçü ve örnek yapmalıdırlar. Kaç yazdır bakıyorum: Birçok zavallılar şerbetçi dük- kânlarınım, şerbetçi — kovalarının önlerinde durmuşlar; — tıpkı çay, kahve içer gibi şerbetleri dura du- ra, dinlene dinlene ve küçücük bi- rer yudum ala ala, zoraki içiyor: lar. Ne yapsınlar, başka türlü iç. menin imkânı yok ki!,, Ha kızgın lâmba şişesinin üze- rine kar suyu dökmüşünüz, ha sı hararetten kaynıryan mideni- şaltmışsınız! İstanbul şerbetçileri, artık, ayarı düzeltmeli, ucuz bul « duk!! diye buzu, yahut soğuk ha- va depolarını bu kadar israf etme- Osman Cemal KAYGISIZ