N” YW NUN ŞN ÜN Ğİ İ AA Ğİ A S KUĞ A A TU Ç YT wT ae TRTE TTTT OU KaraMaske ' Polis - hafiyesi ( X: 9 )un3 DIRIBDIN ı Y | ÜE U AY OUDU YARA- n TILAMALI VZZ . VPT YKT TT ! , | t F î ÇOCUKLA UÇİIN HEDTYERFROMA ! BOBiİiNİN YARIŞI: 48 | serer, ) BERr eee SD | AAA L Polis hafiyesi P.i : X:9 * Yakında gene bu| sütunlarda yeni bir maceraya 1668 — RAĞASTANIN OĞLU — — ÜÖyle ise söyleyiniz! — Şevketmaab mademki emredi. yorsunuz ben de aynen tekrarlıyo: rum: “Yarın sabah Krala bana bura- ya kadar arkadaşlık etmiş olduğunu: zu söylerseniz İstediğiniz her şeye kavuşursunuz! ,, dedi. ? Mongomeri bu sualin cevabını tit: reyerek bekledi. | Fransuva düşünceli bir tavırla: —| — Böyle mi söyledi? Pek âlâ!. He- rif aldanmamış.. Bana öyle bir iyilik ettiniz ki hiç bir zaman unutmuyaca- &ım! İcap ederse bunu bana hatırla- tımız! Haydi Mösyö gidiniz! dedi. Mongomeri yetlere kadar eğilerek hem sevinç hem de korku içinde dı- garıya çıktı. İ WW ARAŞTIRIŞ Tribule hızlı hızlı ilerlemişti. Pa: risi pek iyi bildiği için sokaklarda ge- ce dolaşması çok tehlikeli olan bu devirde çekinmeden Luyr'un etrafın- daki dar sokaklardan geçiyordu. Bu suretle Frank Arşer sokağına yardı. Nihayetine kadar yürüdü. Fa- kat oradan daha ileriye geçmek — is- terken iki hayal yolunu kesti. Tam Haşarat Yatağının hududuna varmıştı. Bu iki hayal derhal üzeri- mne atılarak onu yakaladılar, İki ses biranda sordu: — Siz kimsiniz? — Bir dost! — Bir dost mu?. Sen ne hırsız, ne serseri, ne de dilencisin! — Ne asker kaçağı, ne haydut ne de külhanbeyisin! — Tün Krallığından değilsin! — Mısır Dükalığından değil... — Ne de Galile Tİmparatorluğun- dan. Tribule hiç bir şey söylemeden bu iki serserinin saydığı isimlerin bitme- sini bekledi. Serserilerden biri: — Sen bundan bir şey anlıyor mu- sun? Fanfar? dedi. — Kokarder bu herif beni güldürü- yor. Nihayet Tribule sabredemedi: —Yakamdan çekmeyiniz.. Hele şöy- le birakınız bakayım.. Bir şey arıyor- sanız zahmetiniz beyhudedir. Hiç bir şey bulamazsınız! dedi. Hakikaten serserilerin mahir par- makları Tribulenin ceblerini araştır- mağa başlamıştı. Yaptıkları geveze- liğin sebehi de bu yağlı bir kuyruk sandıkları soytarıyı oyalamaktı. İkisi birden! — Ne istiyorsunuz? diye gordular, — Reislerinizden biriyle — konuş- mak! — Ya! Demek bunlardan birini ta- niyorsunuz? — Belki! — Aramıza girmek mi istiyorsu- nuz?.. — İhtimal! Çünkü beni buraya gön- deren bir kin ve düşmanlıktır. Tribule bu sözleri öyle korkunç bir sesle söylemişti ki, bir çok Telâ- ket görüp geçiren bu iki serseri duy- gusuzluklarına rağmen, kendilerini titremekten alamadılar, Kokarder sordu: — Kiminle görüşmek istiyorsunuz? — Reislerinizden Manfredle... İki serseri saklıyamadıkları — bir hayretle: — Manfred mi?., Ondan ne istiyor- sunuz? dediler. — Bu size ait bir şey değildir.. 0- na, benim Luvrdan gelmiş bir adam olduğumu söyleyiniz kâfidir. Her bi- rinize birer Ekü var. atılıyor. - RAĞASTANIN OGLU — 167 — Bak.. Bak! Daha demin paranı- | zan olmadığını söylüyordunuz! — Sizin bulamıyacağınızı — söylü- yordum, Eğer beni dinlerseniz gidip haber veriniz! — Peki! Fanfar sen burada kal! Kokarder derhal koşarak karan: Tığın içinde kayboldu. On dakika geçmemişti ki geri dön- dü, Yanında bir adam daha yardı. Bu Manfred'di. Delikanlı boş yere gizle- meğe çalıştığı heyecaniyle titreyen bir sesle sordu: — Luyr'dan geldiğinizi söylemişsi- niz! Tribule karanlıkta kendisine söz söyliyen adamı tanımağa çalışarak: — Evet, Manfred denilen kimse siz misiniz? — Benim, ya siz kimsiniz? — Yalnız kaldığımız zaman - öğre- nirsiniz! Manfred bir kaç saniye tereddüt etti. — Siz... Biri.. Tarafından mr — geli- yorsunuz?! | — Hayır! Fakat işinize yam,vıenk' havadisler getiriyorum, — Geliniz! | Tribule kemerinden iki Ekü çıkara- rak serserilerden her birine birer ta- ne verdi. Bunlar yerlere kadar eğilerek: — Teşekkür ederiz Prens! diyerek soylarıyı selâmladılar. Manfred, Tribuleyi çekerek iki yüz adım kadar ilerideki bir eve girip Tâm- Ba ile aydınlanmış merdivenlerden çıktılar, ' Yukarıda geniş ve süslü bir odaya girdiler. Odada bir delikanlı yumruk. Tarı sıkılmış olduğu halde hızlı hızli geziniyordu. Bu Lanteneydi. Bir kadın, bir koltuğa oturarak uğlıyor ve ayakta onun yanında du- ran bir genç kız da gözyaşlarını onun- kilere katıyordu. Bu iki kadın da Madam Dole ile kızı Avet'diler. Tribule şapkasını çıkararak: — Cenabıhak size sabır ihsan — bu- yursun!. Galiba Kral Fransuva bu- radan geçmiş.. Bu acı manzara bu- nu gösteriyor, dedi, Lantene titredi: — Kral buradan geçmedi, fakat fe- lâket onun yüzünden geldi 'dedi. Manfred Tribuleyi yandaki başka bir odaya götürdü. Bir iskemle göz- terdikten sonra : — Mösyö! Lütfer bana kim oldur #unuzu söyler misiniz? dedi. Tribule, yiyecekmiş gibi Manfre- d'n yüzünü tetkik ediyordu. Bu anda onun duygularını, düşün- celerini okumak için hayatının on se- nesini verirdi. Bütün ustalığı, bütün keşif kuvve- tiyle Manfredin ilk bakımda nasıl bir adam olduğunu anlamağa çalışıyor- du, Onun gözlerinden azim sahibi, ge- niş alnından zeki olduğunu, gülüm- seyişinden iyi kalpliliği, geniş ve kuvvetle nefes alan göğsünden cesa- retini anladı. z - Manfredde tam bir kahraman hall vardı, Tavır ve hareketlerindeki ki- barlık ve sadelik kendisini her gören de bir hürmet hissi uyandırıyordu. Tribulenin tetkik edici bakışları ah tında sabırla beraber biraz da üzüntü ile neticeyi bekledi. Nihayet ufak bir hiddetle: — Mösyö! Ben ömrümde kimsenin