Haber'in hikâyesi Bayan Fatma birdenbire uyan-| dı, hemen kocasını da uyandıra - rak kulağımna fısıldadı: | — Dinle! İ Salim, gözlerini oiuılın'ırık4 uyku sersemi sordu: — Ne var? Ne oluyor? — Merdiven basamaklarından biri gıcırdadı. Ramiz bu saatte eve dönüyor. Saat iki.. — Peki, ne var? — Ne, nasıl? Daha ne olmn' Oğlun baştan çıktı. Hemen her ge-| ce bu saatlerde eve dönüyor. Ve sen söyliyecek bir şey bulamıyor- sun öyle mi? Doğrusu diyecek yok! Bayan Fatma, Ramizin iyi — bir hareketinden bahsederken — onu “oğlum,, diye çağırır, bir kusuru- nu yakaladığı vakit te sanki bütün kabahat babasında imiş gibi ona| *oğlun,, diye bin türlü ııtımletde bulunurdu. Salim, birdenbire dönüp tekrar uyumağa hazırlanırken — karısma | cevap verdi: — Peki, yarın Ramizle konu - şur, kendisine nasihat ederim. — Sakın unutayım deme.. Hen ona karşı biraz ciddi ve sert dav-| ran.. Bu İstanbul oğlumuz - yaşta| delikanlılar için çok tehlikeli bir şehir... — Merak etme karıcığım, ben herşeyi yoluna koyarım. Ve Salim, münakaşayı kesmek için hemen horlamağa başladı. Karı koca arasında, Ramizin istikbali — meselesinden gayri, hiç .bir anlaşamamazlık yoktu. Salimın, içinde doğup bü - yüdüğü babadan kalma eski evle- rine çekilmişlerdi. Oğulları Rami- * ge de, üst kattaki, eskiden Sali - min oturduğu küçük odayı ver - mişlerdi. Delikanlı bu odaya, an- cak gecenin geç vakitlerinde uyu- mak için geliyor, üniversiteden ——— ——— çıktıktan sonra hemen hiç eve uğ- ramıyarak bütün gününü dışarda, oğulları kimbilir hangi eğlencelerde geçi - riyordu. Bu bal, zavallı Fatmayı pek telâşlandırıyor, onu oğlunun ilerisi hakkında pek kara düşün - celere sokuyordu. Salim arasıra: Zavallı adamcağız, bir müddet yutkunduktan sonra bütün cesa - retini toplryarak söze başladı: — Dün gece eve kaçta geldin? Ramiz, hayretle babasına baka- rak cevap verdi: —- — Saat bir buçukta... Salim karısının sözlerini hatır - ladı: “Ciddi ve sert davranmak. lâzım!,, fakat ayni zamanda ken- di gençliğini de hatırladı. O da, oğlu gibi yirmi yaşındayken bu o- dada oturur ve geceleri geç vakit ihtiyatlı davranır, annesiyle baba- sını uyandırmamak için, eve dön- yan basamağına basmıyarak üze-|. rinden atlar geçerdi. Tekrar oğluna dönerek: — Yaşayışmı hiç beğenmiyo - | rum, dedi. Gecenin geç vakitlerin-| de eve dönüşün çok fena.. Zavallı annen buna çok üzülüyor. Bu böy- le devam edemez. Ramiz, hiç oralı olmadığını bel- li eden, fakat babasına karşı hür- metsiz sayılacak bir harekette de bulunmadan dinliyordu. Salim oğluna baktı, onda kendisini, kırk sene evvelki kendisini görüyordu. “Ciddi ve sert davranmak lâzım ge'diğini,, çoktan unutmuştu. Eli- ni, oğlunun omuzuna koyarak; — Senden istiyeceğim şeyi ya- pacağına bana yemin et oğlum!. Delikanlı babasına baktı. Göz- lerinde öyle bir yalvarma ifadesi görülüyordu k! zavallı — ihtiyarın kalbini kırmaktan çekinerek va - detti. — Peki batka.. O zaman Salim, oğlunun kula - ğgına eğilerek fısıldadı: — Geceleri bazan geç kalırsan merdivenin üçüncü — basamağına basmadan geç.. O basamak — çok gıcırdar! F. M Mi jde' Görülmemiş bir müzayede — Bırak canım, gençtir o.. Te- Tâşlanacak bir şey yok! Diyecek olsa karısı lâfımı he- men kesiyor: — Ne vurdum duymaz adam - sın! İnsan oğlunu bu yaşta bir kontrol altında tutmalıdır. Sen de gençliğinde çok sıkı bir hayat sürmüşsün! Öyle değil mi? Bana öyle söylemedin mi? Salim, bu muhakeme karşısındı. söyliyecek bir şey bulamıyor, ba- şını önüne eğerek susuyordu. Fakat bu gece kat'i olarak karı-, sına söz vermişti. Ramize nasihat etmesi lâzımdı. Çaresiz karısının| istediği gibi yapacaktı. Fakat ertesi sabah oğluyla kar-| <sz $ı karşıya geldiği zaman, Salim, lâfın neresinden — başlıyacağını kestirmekte oldukça tereddüt el- ti. — Ramizin odasına çıkmış, kaşla- rını çatarak: — — Seninle konuşacaklarım var, demişti. Delıkınlı şimdi babasına- bakıyor, bu kadar merasimle bil - dirilen bu sözlerin ne — olduğunu | gesez | — ,öğrenmek için merakla bekliyor - du. yapılıyor Uzun zamanlardan beri şeh> rimizde emsaline tesadüf edilmi- yen büyük bir eşya müzayedesi o- lacaktır.. Eski v zevk sahibi, me sıkı| Yaklı bir ailenin üç batından beri | büyük bir itina ile biriktirdiği na: | dide kıymettar eşya müzayede ile | satılacaktır. Bu müstesna müzayedede mer bum Çürüksulu — Mahmut paşa ailesine ait eşya satılacaktır. Satış, Kabataşta — Setüstünde merhumun konağında yapılacak tır. Fazla izahat için, Salih ve Sa | son mobolya mağzasına müraca- at. Tel: — (43249) EELELEREEE UN TT Dokior Ali ismail Haydarpaşa hastanesi bevliye mütehassısı Urologue — Operateur ...::n.-:ıı:z; ğ Babıâli caddesi Meserret ote-ji| H 88 numarada her gün öğledi sonra saat ikiden sekize kadar. ıL_n—-—_-ıuaııı düğü zaman merdivenin gıcırdı -| yorum. HABER — Akşâra Postasr Yakın tarihten —— ————————:. — Si üçüncü basamak | kanlı yapraklar . ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 24 Aziz Sami istifini bozmıyor ve okunacak edilecekler idam geçmesini Biz onu yanımıza çağrıyoruz . Gelmiyor.. Sebebini soruyoruz. 0— dönerdi. Lâkin o, oğlundan daha| muz büküyor. .İsnar ediyoruz. Te - vekkülle cevab veriyor: — Listenin nkı mmasını bekli - — Nelistesi?. . —— İdam olunastakların listesi - Ni.e, , Ve sözüne devam' ediyor: —İdam — olunamnlar arasında bulunduğumu listeden öğrendik - ten sonra kendimi — buradan atıp intihar edeceğim.. Nammuslu arka - daşlar kat'iyen bana müdahale etmeyiniz.. Mukaddesatınıza ilti - ca ediyorum. ( Tüylerimiz diken diklen oltyor. Pencereden aşağıya ba'kıyormz .... | Tahminen 15 metre war.. Göz- lerimiz kararıyor. Aziz Sami isti - fini bozmıyor.. — Gözleri kapıda, sigarasını asabi hareketlerle çeki - yor.. Duvarda asılı saat ikiyi gösteri - İyor. Gözlerimiz — yelkovanların ağır adımlarla ilerleyişini takib e- diyor.. Kalın ve tok tiktakları, ka- ranlık yollarda ilerleyen — meçhul bir yolcunun ayak seslerine benzi - yor. Hepimiz susuyor ve düşünü - yoruz.. . , Neyi düşünüyoruz?. Bütün ha - yatı; bütün hayatımızı... O hayat ki şuurumuzun uyanmıya başladı- ğı masum çocukluk günlerinden başlıyor ve biribirini — takib eden meş'ud, hıçkırıklı, güneşli, bulut - lu ve daima heyecanlı, daima ü- mid dolu mevsimlerle uzuyor.. Ve nihayet son günlerimiz... E- vet son günlerimiz ve yarı aydın - lanmış bir meydanda gölgeleri ü - zerimize düşen sehpalar.. — İşte o zaman irkiliyor, sigara pıkcllerıne sarılıyoruz... Duvardaki saat, bir cenaze alayı betaetiyle ilerliyor.. Üç, üç buçuk, dört... Dışarıda dolaşan nöbetçi - lerin çivili kunduralarının taşlarda çıkardığı sesleri duyuyoruz.. Yüz - başı Enver gitti.. Kapı üzerimize kitlendi... ' Yalnızız, bekliyoruz.. Artık ko - muşamıyoruz da... Çenelerimiz ki - litlenmiş, dilimiz bağlanmış gibi ağzımızı oynatmaktan, — dilimizi harekete getirmekten, elimizi, ko- lumuzu oynatmakan âciz halde - yiz. Vakit geçiyor.. Koridorları din - İiyoruz.. Gelen giden yok.. — Aziz Sami pencerenin önündeki yerin - den sesleniyor: — Sabah oluyor.. Evet; sabah oluyar... ri yavaş yavaş ağarmağa, zü beyazlanmağa başladı. Sultanahmet, Ayasofya minare- 'R lerinden yanık selâlar vırılıyor Arkadaşlardan bazıları namaz kı - | lıyorlar. Bu sabah saati ne kadar hüzünlü... Bir yumruk gırtlağıma | tıkanmış ki... Ne nefes alabiliyor, ne de ağlıyabiliyorum. Nihayet, tevkifhanenin aşağı katında bir gürült» .. Ve bize doğ- .ı Kapı ıgılııçı-... Karşatırzzda yüıh el Karanlığa boğulmuş iğri büğrü çatıların üıe-: A gökyü-| ğ bekliyordu. | şı Enveri görüyoruz. Yüzü sapsa- rt... Soluk soluğa söyleniyor: — Astılar! — Kimi? diye bağırıyoruz. — Polis müdüriyetindeki arka:- daşlarınızı... — Biz? — Siz kurtuldunuz! İşi öğreniyoruz: Divanıharp örfi bizi idam ede- cek kâfi delil bulamamış, onar se- neye mahküm etmiş.. Polis müdüriyeti binası olan şimdiki Şahin paşa otelinde alıko- nulan Tevfik Süküti, Mehmet Ali, Halil Ibrahim ve Dramalı Rıza ö- lüm cezasına mahküm olmuşlar ve © sabah Beyazıt meydanında asıl- mışlar... mışlar... Asılanların içinde Dra- malı Rıza evvelâ suikastçı - larla elbirliği etmişken, — son - ra işi bizzat Ferid (Paşa) ya haber veren adam... Suikast i- şinden beraat etmiş. Fakat Ana- doluda kuvvayi inzabatiyecilere zülüm ve işkence ettiği için idımı' mahküm olmuş. Arkadaşların asılmasından bir gün sonra, tevkifhanei askesi mü: dür muavini topçu Rıza merkez ku mandanlığına geldi. Benimle be- raber onar seneye mahküm olan Cemal, Adil ve Bicanı avluya çr kardılar. Müsellâh bir kıta asker dizilmişti. Hepimizi bir korku aldı. — Acaba kurşuna mı dizilece- giz? Fakat bu korkumuz boş çıktı. Orada apoletlerimiz söküldü. Bu suretle askerlikten tamamen tecrit edilmiş oluyorduk. Rütbelerimiz ref'i muamelesi bittikten sonra bi- zi süngülülerin muhafazasında w mumi hapishaneye naklettiler. ..& .« Damat Ferit ile hempalarına karşı hazırlanmış olan bu suikast haberi o zaman İstanbulda günler: ce devam eden bir asabiyet ve şid- det havası uyandırmıştı. Hainlerle teraber olan akalli- yet bu ölüm kararını veren bir avuç fedakâr aleyhine gayz ve kin | püskürüyordu. — Pilsudskinin ölümü üzerine ka- listesinde natı diniye icra edilerek memurini rısı, büyük bir kalp — hastalığına yakalanmış, ve sıhhati endişe w yandırmağa başlamıştır. Bu resim vıiıvnııı. 19 MAYIS — 1925 adının Yurdun bu kara ellerden te - mizlenmesini is*'yen ekseriyet ise bu teşebbüsün akim kalmasına teessüf ediyordu. Suikast teşebbüslerinin divanı- harbi örfide muhakemeleri ve bun- lardan dördünün bir arada Beyazıt meydanında asılmaları halk ara - sında devamlı bir heyecan uyan - dırıyordu. Bu heyecanın farkında — olan muhalefet gazeteleri bülün işi pro- pagandaya yüklemişlerdi. Suikats- çılara lânet ediyorlar, — bu arada bol bol, sık sık milliyetçilere (Kuv- vai milliye taraftarlarına) hücum- larda bulunuyordu. Ozamanki muhalefet matbuatın kara yüzlü bir şefi olan Ali Ke- mal bu vazifede en ziyade ifratla hareket edenlerden biriydi. Suikastçıların asıldığından bir gün sonra çıkan 13 haziran 1336 tarihli (Peyamı Sabah) da çıkan yazılardan bir kısmını — o zaman hiyanet cephesini aydınlatan tarihi birer vesika olmak itibariyle oldu- ğu gibi nakletmeyi faydalı buluyo- rum. Peyamı Sabah, (Dört suikastçı - nın idamı) serlevhasiyle şu yıııyı yazmıştır: “Sadrâzam paşaya ve daha ba: zı zevata bir suikast tertip etmek istemiş olan caniler, dün müsta: hak oldukları sillei mücazata uğra: dılar. Şakavet ve cinayetiyle me lüf Dramalı Rıza, Halil İbrahim, Üsküdar Doğancılar belediye mev ki memuru Mehmet Ali, maliye mühassesatı zatiye mümeyyizle * rinden Tevfik Süküti, birinci ida - rei örfiye divanıharbinden veri - len karar üzerine sadir olan ira « dei seniye mucibince dün sabah Beyazıt meydanında salben idam edildiler. Bu sefiller, Ferit pasa hezre'ler rine bir suikast icra etmek teşebr * büsünde bulundukları sırada der” dest edilmişler ve cürümlrini itiraf eylemişlerdir. Dramalr Rıza, divanıharbe ba> | zı ihbaratta bulunduğu cihetle, bu | cürümden dolayı affedilmiş, fa - kat Bigada elli biçareyi bir camlii şerife doldurarak gazla yaktığı ve Kuvvai milliye namına daha bir çok cinayetler ve fezahatler irti * kâp ettiği cihetle idama mahkür olmuştur. Dün sabah saat dört buçukta i * simleri yukarıda mezkür dört mah” küm mahpus bulundukları - polis * müdüriyetinden refakatlerinde mv hafızlar ve polis memurları bulum” duğu halde arabalarla merkez ku” mandanlığı binası ittisa'indeki iM” zibat kıtası kumandanlığına izam olunmuş ve saat beşe doğru telki” aidesi huzurunda salben idam © * lunmuşlardır. Kablelidam hüküm kendilerine tefhim edilmiş ve U" rasimi kanuniye bidayet müddeit” mumisi ve memurini aidesi hazi” ru koşan bir adamın ayak sesleri..| de Bn_vın Pilsudski ile hızını gö buhındııiıı hılde Va ow