KaraMaske -x Polis hafiyesi ( X: 9 yun — İzembirsinmasereder ziak harikulâde maceraları : No. 26 'HABER şeceksiniz. KİLEŞSRD ŞAT T UT TUR u AYA STiv AJ)A KASIN TAP, DİGİNİ SANARAK BAŞINI iÇİN HEDİYELİ ROMAN BOBiİiNİN YARIŞI: 40 ÇOCUKLAR Me| (ZİYARETE GELME. VePOTÜN ÜMTDİM İWE SE VİNDİM. A- BENDE MİKİ. SEN Z ÜKİ SEN hülâsası LeP İZÇNE OLUR. Polis hafiyesi X: 9 Şikagod DüK... Karamaske isminde — bir hayd g çetesiyle çarpışmaktadır. Bu ç T l Marlo isminde zengin bir adar| bir hile ilk çırmışlar — ve Sk çiftliğinde kayaların içindeki h | mağaraya hapsetmişlerdir. X: | işe evvelâ telsiz istasyonundan b lamak kararını veriyor. Fakat b vardır ki o da Cenabıhakka mahsus olan kuyvettir. — Bedbaht! Papanın — hâkimiyet hakkını itiraza nasıl cesaret ediyorsu- muz? Kalven soğuk kanlılıkla: — Ben onu inkâr ediyorum! — dedi. Loyola ayağa kalktı. Hiddetinden sapsarı kesilmişti. Raböleye: — Müösyö! Beni niçin bu tuzağa dü- şürdünüz! dedi. — Neden, her ikiniz de dahisiniz. Sizlerde gözlerimi kamaştıran bir nur var. Yalnız biribirinizle anlaşamıyor- sunuz. Fakat her fikir kendine göre »mukaddes değil midir?.. Niçin bunu inkâr ediyorsunuz? Siz hizmet ettiği- nizi sandığınız mabuda taarruz - edi- yorsunuz! Loyola hiddetle;: — Allahasmarladık! dedi. Kalveni tehdit eden bir baş işare- tiyle selâmladıktan sonra acele — ile çıktı, | Bahçede, kendisini tesşyi eden Ra- böleye sordu: — Bu Roje Bür'ün ismi nedir? — Onun başka bir ismi olduğunu bilmiyorum, | — Asıl ismini isterseniz size lıen[ söyliyeyim? — Hayhay! — Kâlyen! aba? — Kâfir Kalven, dinsiz Kalven! Kalven Fransada, Kalven Pariste bu- Tunuyor! Fransa niçin bir — felâkete uğrayarak mahvolmuyor? Parise ni- gin yıldırım düşmüyor?.. Gök niçin ba- Şınuza yıkılmıyor?. — Sükünet bulunuz peder.. Layola birdenbire gülümsedi. — Hakkınız var. Bu bedbaht belki 4 -« RAGASTANIN OĞLU — yolunu şaşırmış bir. budaladır. Ona hakikati göstermeğe çalışımız ! — Çalışacağım! — Yanmızda bir müddet daha kala cak mı? — Belki iki üç gün daha kalır, Fa- kat ben bilmiyordum. Siz gözlerimi açtınız! Ben istemem, — Onu kovmaktan vazgeciniz! Bilâ- kis elinizden geldiği kadar yolan ge- tirmeğe çalışınız! — Pek âlâ peder!... — Onu bize çevirmeğe muvafak ©- lursanız ne büyük zafer! — Bana tutacağım yolu gösteriyor- sunuz ! — Onunla uzun bir münakaşaya girişirseniz eminim, ki iyi bir netice elde edersniz! — İnşaallah!.. — Şimdilik Allalıasmarladık! Gldi- yorum, Yeni mezhebimizin esaslarını iyice kararlaştırmak için manastırıma kapanacağım ! — Güle güle peder! Bugün hayatı- mın en sevinçli günüdür. Dudakları- nızın dokunduğu kadehi saklıyaca- ğım! Dünyada kimse bir daha bu ka- dehten içemiyecektir! Loyola arabasına binerek gitti. Raböle acele yemek odasına dön- dü, Kalvene: — Buradan çıkan adamın ismi ne- dir biliyor musunuz? dedi. — Ne olursa olsun, gebertilecek bir heriftir. — Ona İğnas dö Loyola derler! — Loyola ha! Tahmin etmiştim! — Bana itimadınız varsa.. — Anlıyorum.. Hemen Ceneve — yo- Tunu tutmalıyım! Raböle gülümsedi. Bunun üzerine Kalven hemen ev sahibesiyle Manfredi selâmlıyarak a ANIN OGLU - 135 rabasına bindi. Araba dört nala hare- | ket etti. O vakit Raböle kahkaha ile güldü. Kıheımı kuşanan Manfrede sordu: — Bu muzipliğe ne dersin?.. — Üstad! Kendinize iki mühim düş- man edindiniz! Bunlar bu hareketi- | nizden dolayı sizi hiç bir vakit affet. miyeceklerdir. —Adam sende! Ben onlardan kork- mami! Krala güvenirim. O benim ta- rafımı tutar, Daha büyük bir yardım- cım var: Vicdan: Neyse, gimdi yalnız kaldık! Şu nefis şaraptan içerek biraz seyahatinden bahsedelim! j — Üstad, seyahatim bitti.. Parise dönüyorum. — Dolenin yanma gidecek misin? — Evvelâ oraya! Sonra da bizim Haşarat Yatağına! Sizin Loyola her | şeyi yakıp yıkacağını söylüyor. Demek | ki kendisini müdafaa edecek adamla- | rın mevcut olduğunu aklına getirmi- yor. Ah üstad, canım çok sıkılıyordu. Şimdiyse artık seviniyorum. Mademki | muharebe istiyorlar, Biz de - hazırız. Mademki bize zorla boyun eğdirmek istiyorlar, işte meydan! Buyursun- lar! Üstad yakında çok mühim şeyler işiteceksiniz! Manfred bu sözleri söyliyerek bah- çe kapısına doğru yürüdü. Atına lıiıı-.7 di. Ve dört nalla gitmeğe başladı. — | Rahöle mağmum bir tavırla bar- dağını doldurarak ışığa kaldırdı. Sonra yudum yudum içti. — Eğlenecek, sevinecek bir çok şey- Ter varken insanlatın biribirlerini par- çalamakla vakit geçirmeleri ne tu- haf?z.. Ana tabiat kendilerine içmek için garap vermişken neden kan içme- ği düşünüyorlar. Hizmetçi kız Jertrüd: —Anlayışıma göre Krallar ziya- fetten pek de memnun olmadılar! de- di. — Yamnılıyorsun yavrucuğum! Pek çok memnun oldular!, — Ne pilice ne de böreğe el sürme- diler! — Onlar öyle yemek yer!. — Vakitlerini dövyüşmekle geçirdi- ler! — Yavrum, Kralların âdeti böyle- dir. Sen onlara bakma!.. Gel karşıma otur.. Şu şişeden bardağzını €nldur he- le. henüz açılmamış - olunımdan. İşte bu abıhayattır. S — BİR SES MANFREDİ ÇAĞIRDI Beatris, Pariste, olurmakta oldu. ğu muhteşem konağın süslü bir oda- sanda bir işleme ile meşgulken birden: bire işlediği kumaşı elinden bıraktı. Zihnini oyalamak için saatlerden- beri bununla uğraşmıştı. Fakat artık işliyecek hali kalmamıştı. Gözlerinden yaş akmağa başladı. Oğlu.. Oğlunu ona kim iade ede- cekti? Yirmi senedenberi, altın saçarak İtalyayı aramış ve kocası . Ragastan da çocuktan bir haber almak, izine rastlamak için bir çok felâketlerle, | vak'alarla karşılaşmıştı. - Fakat hiç bir netice elde edileme- mişti. ; Nihayet Napoli meyhanelerinden birinde bir çingenenin yarım -yamü- | lak söylediği bazı sözler üzerine Pa: rise gelerek araştırmağa başlamışlar- dı. Fakat günler geçiyor, çocuğun izi- ne tesadüf etmek mümkün olmuyor« du. Beatris artık ümidini kesiyordu. Oğlunun ölmüş olduğuna hükme- diyordu. ; b