| Tuga beyin yıllarca emekle mey- | dana getirdiği eser mahvoldu İ | İ | | | 15 MAYIS — 1935 U 'm——şızan: | Kadircan Kaflı | Diye yalvardı. Tugay dışarı çıktı. Tangut yerde sürünür gibi yal- taklanıyordu. Tugay onu kollarından - tuttu| ve kaldırdı. Gecenin yıldız ay - dınlığında onun gözlerinin içine Uzun uzun baktı. Tangut titriyordu. Gözleri açılıp kapanıyor, sönüp Parlıyor, fakat bir türlü — rolünü hakkile yapamıyordu. Tugay birdenbire bu alçak a- damın kollarmı bıraktı. Gögsüne korkunç bir tekme vurdu: — Yalan — söylüyorsun!... Yı- lan!... Diye bağırdı. Tangut sendeledi, inledi ve çatlıyacak gibi şişen — göğsünün bütün hızile boşalmasından do - Ban bir ses çıkardı. Bu ses bir çığlıktı. Adamlarını yardrma ve baskına Sağrıyordu. On kişi birden, bir anda Tuga - Yın başma üşüştüler.. _Tuzıy arkasını kaprya vermiş, *İine geçirdiği bir sopa — İle karşı | a cabalryordu. k 'Lüin karanlıkta parıldıyan bir | af-'î korkunç bir yarım halka çiz- | » Sopayr tutan kolu, kemiğine ka Yar kesti,.. ni Sonra bir topuz zavallı Tugayın >.x Benddüre — Tuııy, ufak bir ses bile çıkar- Madam yere yuvarlandı. i ir kısmı, onun kan akan kesik ;:l“lm bağladılar, ağzını tıkadı - En Büçlüsü yaralı adamı sırtına t . Hızlı adımlarla çınarın al - Na doğru uzaklaştı.. Yanmda iki kişi daha vardı , İırBı' kısmı da mağaraya daldı - | h.K".nu“.' mağaranın en uzak k 'cağında üstü kül bağlayan ya - Ut renkli ateşi gördüler, | Ulcay, her şeyden habersiz uyu- | Yordu.., , İ“N! Narin ve ne masum uyüyor - | . | * !onu da ses çıkarmıyacak ve kı- | "damıyacak bir hale koydular.. | 'wçdleri.nden kisi mağarada el amiyle buldukları iki tulumu l alyıp — yakmdaki dereden Betirdiler.. Aup*Eay'ın yıllarca hayalinde kur- 'Bu parlak yarımı, şu bir avuç a - Pazçasiyle birlikte bir ikaç sa - Yede söndürdüler. 0 Sabahm ilk ışıkları ile beraber Ray, ©Z ülkenin her yanından Tu- atlı ı:_"'lilrumı doğru yüzlerce ©rt nala geliyorlardı. En ön- Ul::n vardı. Yukl y'm bu 'yiiiı ve güzel ya- ıq,ü:"' Yüreğinde yanan sevgi , » âteşsiz ülkeye en önce ateş göstermek istiyordu. ..h*î 'anm kapısına en - önce o WŞ:: henüz bayal meyal görü - “ ve Tugay'ın mağarası a- Waz, ülîeı.'d"i bekletmemek, bir an İi ©t Tanrıyr uzak — ülkelere ;_':'l için erkenden kalktığı k l""l'iı sanılryordu. hi, Ve LUS No. 18 KIZI Tarihi âşk ve | savaş romani İ Bigun böyle düşünmüştü.. Sesinde sonsuz — bir sevinç ve saygı ile seslendi: — Tugay!.. Tugay!.. Ses, mağaranın içinde katmer - leniyör, büyüyordu.. Daha çok yaklaştı.. İçeriye bir adım attı.. O zamana kadar Tugaçar, Pan - ço, Barçuk, Alak, ile belki yüz ki- şi, mağaranın önünde toplanmış - | lardı. . Tugaçar, gür sesiyle haykırdı : — Tugay, biz geldik., Senin yol- daşların!.. Gene cevab yoktu... * Bigunla arkadaşları buna şaşıyor - lardı... Ufuk hızla ağarıyordu. Mağaranın içine de ışık - dolu - yordu.. İçlerinden biri, eşikte kocaman kan lekelerini gördü.. 'Toprak, bir boğuşma yeri gibi eşelenmiş, savrulmuş ve çiğnen - mişti... Herkesin dili tutulmuş gi- biydi... Geridekiler bağırmağa başladı- lar: — Haydi, Tugay!.. Çabuk ol !.. Bize ateşi bağışla!.. Çocukları - mız ve kadınlarımız onu bekliyor- HABER — Akşatı Postan 'J;î'â?' B CA bir hapishanedir.. Malakanın ele — geçirilmesi ve Çar..... » Zavallıcacuklar ve kadınlar! ... Daha ne kadar vakit bekliyecek - lerdi? Bigun birdenbire toparlandı. Bir ok gibi içeri daldı.. Oradaki karışık dekor içinde o - lup bitenleri anlamak için kafası- nı yoruyordu.. Tugaçar ile arkadaşları da yer - deki kan izlerinin, — eşelenmiş ve karışmış toprakların, devrilmiş iri taşların mânalarını anlamak üze - reydiler. Onlarda Bigun'un ardından içe- ri girmişlerdi.. Geridekiler son defa bağırdı - lar: — Tugay!.. Tugay!.. sin? Bu sesler mağaranın derinliğin- de boş bir gürültü yaptı; — fakat işte o kadar.. Karşılık veren olma- dı. En önde giden Bigun, birdenbi - re geri döndü ve haykırdı: | — Arkadaşlar.. Tugay burada yok.. Onu öldürdüler ve... Herkes biribirine baktı.. Ortalık karıştı.. Her yanı dikkatle gözden geçir- diler.., . — Kan izleri... . — Ortalık karışmış!.. — Gece burada bir ! — Ölmüşse, ölüsü nerede?.. Ya Ulcay?. Böyle soranlar vardı. . Fakat çoğutaş — kesilmişlerdi.. Buraya öyle büyük bir ümit ve se- vinçle gelmişlerdi ki.. — İşte şimdi Nerede - şeyler ol - ve konuşanlar buradan Hindistan hattâ Katay sularına kadar yarılabilecegi şüncesi, Portekizlileri bütün do - nanmalarile daha şarka gitmeği| kışkırttı. Ancak derin — düşünen| Albukerk, Portekiz baharat tica -| retinin mühim noktaları kontrol altında bulundurmağa bağlı ol - duğunu bildiğinden kendisi Goa- ya döndü kalyonları da buralarda karakol yapmak için bıraktı. Vak'a nevislerden birinin yaz- dıklarına göre Magellan bu ge - milerden birinin kaptanı idi. Diğer bir kalyonda da arkadaşı Fran - cisko Serrao kaptandı. Gemiler Javanın şimal etekle - rinden, Madura geçerek Celebesi görmüş, Banda denizine dalmış, Bocroeye uğramış ve Amboina ile Bauda'dan karanfil ile Hindistan cevizi almışlardı. Anbarları ağız ağıza dolduğundan artık Ternate ye kadar gitmiyerek — Malakaya geri dönmüşlerdi. A * » Bandas'ın cenubu garbisinde Serrao'ın gemisi kazaya uğramış ve boş bir adacığa düşerek parça- lanmıştı. Burası açık deniz kor- sanlarının toplantı yeri idi. Porte- kizliler burada açlıktan ve su - suzluktan ölmeseler bile korsan- ların ellerinde can vereceklerdi. Talih onlara yar oldu. Geleni 1s- sız adada bırakmaksızm canlarını kurtardılar. Marko Polonun Ku - bilay hana müşavir olduğu - gibi, Portekizli Serrao da Ternate ha- kanma öğütçübaşı oldu. Buradan Lizbondaki arkadaşı Magellana yazdığı mektuplarda şark ülkelerinin zenıinlîklerîniı umduklarının tersini görmüşler - di.. . Bigun bağrıyordu: — Ateşi de'söndürmüşler!.. (Devamı var) ballandıra ballandıra — anlatıyor! ve bulunduğu ülkenin Vasko de Gamanın keşfettiği kıtadan çok daha büyük olduğunu — yazıyor- du. 5 Magellar'ın arkadaşı Serrdo şimdi Ternate adı verilen bu adada kral müşaviri olmuştu. Gördüğünüz bina — caki Türkçeye çeviren: Ahmed Ekrem Burası açık deniz korsanlarının toplantı veri idi. Celeb adalarımın kızları iş başına böyle at sırtında gider- Bu mektuplar Magellan için en büyük teşvik olduğu gibi son- raları ölmez seyahatine para bul- mak için çok hizmetler — gördü. Magellan, daha yedi senesini ba- harat kokularile barut dumanları arasında geçirdikten sonra Liz- bona gitti. Burada tekrar şarka gidebilmek hülyalarile bir yıl geçirdi ve günün birinde şimali Afrikada hizmet için emir aldı. . . » Afrika mağriplileri Portekizin bütün varını yoğunu şarka * dök. mekte olduğunu — anladılar ve Portekiz kralının kendilerine yük- lemiş olduğu vergileri vermemek için fırsatın elden geldiğini dü - şünerek kazanları kaldırdılar. Kral Manoel, ihtilâli bastır- mak için derhal büyük bir do- nanma gönderdi. Kayıtlar bura - da da Magellan adını ancak ya- talandıktan sonra anıyor. Dizinin altından giren bir ıııı:f! rak, onu bütün hayatı müddetince| topal bıraktı. Magellan tekrar Lizbona dön - dü. Bütün yarımada Diaz'ın U- mit burnunu dolaşmış olduğu ha- vadislerile baştan başa çalkala - nıyor, yer yer şenlikler yapılıyor- du. Balboa — Panamada bir dağın tepesine çıkmış ve oradan koca- man bir Okyanos görerek buna “Büyük Cenup Denizi,, adını vermişti. Bu adın Magellan - için büyük mânâsı vardı. “Boyuna cenuba doğru git, ba- harat adalarına bir geçit bulur- sun !, Magellan bunu iddia edi - yordu. Şimali Amerika kıtası is- terse Katay diye ismi var cismi yok yere kadar uzansın, cenup denizi şark için her halde en kısa yoldu. Magellan bunu aklıma a- dam akıllı yerleştirdi. Evvelâ hizmet için kralıma baş vuracak -| ler. Bu adanın yerlileri arasında kadınlar kocalarından ve erkek kardeşlerinden çok daha çalışkandırlar.. tı. Kendisini belki de gene şarka gönderirlerdi. Fakat o, bütün de- lil ve isbatları bir araya toplama- dıkça, düşündüğü plânlara dair bir tek söz söyliyemiyecekti. Ancak işler o kadar çabuk yürümüyordu. Anlaşıldığına göre kral artık bu genç ve yılmaz kap- tana iş vermek istemiyordu. Ri - calar, yalvarmalar hep boşa git- ti. Vasko Dö Gama da Hindista- na geri gitmek için 18 yıl bekle - memiş miydi? Magellan Portekizde bir iş göremiyeceğini anlayınca, ka!'kıp İspanyaya gitti. 1517 yılının teş- rinievvel günlerinden — birinde Seville şehrine vardı. Burada Diogo Barbosa adlı zengin ve nü- fuzlu bir yurttaşını buldu. Bar - bosanın kendisi de uzun — deniz yolculukları yapmış, hattâ son - raları Napolyona sürgün yeri ola- cak Sent Helen*yi keşfede ı $e - mide bulunmustu. Magellar ls - panyaya ayak suuktan iki ay son ra Barbosanın güzel kızı Beatris le evlendi. Uzunm müzakereler ve bir çok entrikalardan sonra 22 mart 1518 de kral Beşinci Şarl beş — gemi, 234 adam ve iki senelik erzakın Magellana verilmesini emir ver di. Meşhur kâşif, şimdi — artık Portekizce Fernao De Maga- haes adını kullanmıyordu. Bunun yerine İspanyolca Fernando Ma - gallanes imzasını atmağa başla - mıştı. ı Gemiler satın alındı. Dünyanın en şöhretli bir filosu — şöhretini alacak olan bu küçücük gemiler bir bir sayalım : 120 tonluk Santo — Antonio; 116 tonluk Trinidad; 80 tonluk Concepcion; 85 tonluk Viktor- ya; 75 tonluk Santiago.. (Devamı var )