15 MAYIS — 1985 HABER — Akşam Postan l1 ——— Veresiye serinlik.. . Saliş verleri. > İN Ü, Herhangi bir cereyan prizine takılabilir. No, 428-436, Tel. 44963 ) xf'! Metro Han: > Elektrik vantilâtörü " "ELAmrE e Beyazıd Mürekkebciler Caddesi Telefon: 24378 Kadıköy: Sayesinde istediğiniz kadar “ Muvakkithane caddesi, Tel.: 607980 Büyükada: Sel'in"k temin edebi"fSİniz 23 Nisan caddesi Tel. 56-128 B . Şirketi Hıy&l"yaııî::odl:llîfol. 60312 SATİE'de " iimdeki 12 AY VADE iLE SATILIR Sergiyi ziyaret edin nhisarlar lî Müdürlügünden:l ' Almancadan Türkçeye ve Türkçeden Almancaya bihakkın tercu 'e muktedir bir mütercime ihtiyaç vardır. (100) lira ücretle ta olanların 16 — 5 — 935 perşembe gününe kadar memurin şubemi müracaatları. Diğer bir ecnebi İisanı bilenler tercih olunacaktır (2539) Z VZ 16 Mayıs Perşembe Harbiyede B E L. V Ü bahçesi ALATURKA KISMI AÇILIYOR Yağmurlu ve soğuk havalarda salonda saz devam edecektir . Büyük Tayyare Piyangosu Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2.ci keşide 11- Haziran -1935 tedir. Büyük Ikramiye : 30:000 Liradır Bir saat satın almadan evvel Bütün dünyada meşhur REVUE saatlerinin Yeni kolleksiyonunu göstermesini saatçinizden isteyiniz. Bevliye Mütehassısı , Krâköy — Ekselsiyor — muağazası| Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 lirahık ikramiye- | yanında. Rer gün öğleden sonra ada (öfünüh ) liralıkz bixr meüleabat-vardınır———: , K 128 <. ZAMASTASEN keçi sakalıma benziyen sakalıyla oynı- yarak onların genç kızlarla dans edi- Şini seyrederdi. Manfred: — Size nasıl bir yardımda buluma- bilirim demişti. Sesinde öyle tuhaf bir ahenk vardı ki bu hale hayret eden Raböle elinde- ki sepeti yere brrakarak Manfredin e. Tni tuttu ve ona uzun müddet dikkat- le baktı. — Oh. Suratın böyle neye sarar- mış? Bana nasıl bir yardımda mt bu- lunabilisin? Ziyaretinle şeref vereceğin bu mahzenden bir kaç şişe almaktan yaşka bir şey değil yayrum.. Manfred başını sallıyarak: — Ben susamadım! dedi! — Susamadın mı?.. Üzüm suyu ile neş elenmek âdetini ne vakitten beri terkettin?. E, ne oldu bakalım, yoksa benım Deviniyerle aran mı: bozuldu? Raböle bunları söylerken bir taraf- ftan da delikanlmın yüzünü tetkik e- diyordu. Manfred birdenbire: tleîl Üstad, size veda etmeğe geldim! — Veda etmeğe ha! Bir yere mi gi- diyorsun? Herkesin arasında seni ba- Na sevdiren neş'eyede mi veda ettin?. Gençliğin hayat veren kahkahasma da mr veda ettin? Sen artık gezen, Teen, gülen keyifli ve neş'eli Metr Jan tommör değil misin? Sana dost- Sevgimiz namına verdiğim ba is- me de mi veda ettin?. Manfred gülmeğe çalışarak: — Üstad, görüyorsunuz ki ben ar- tık ismini verdiğiniz Metr - Jan llııııâıııi'h'o benzemiyorum, dedi. — Evet, doğru söylüyorsun oğlum ! Söyle bakalım ne oldun?.. L — Cok atağa gitmel liyor. Bununla beraber bu gseyahat bana yeis veriyor! — Yalnız bu kadar mı?.. Öyle ise gitme! — Hayır üstad! Gitmekliğim lâzım. — Bir kere daha benimle yemek ye- meden gidemezsin! Jertrüd! Jertrüd! Hizmetçi kız geldi. — Sofraya bir kişilik daha takım koy. * Manfred: — Üstad!.. diye itiraz edecek oldu. — Oğlum saçma sapan sözlere lü- zum yok! İhtiyar Üstadımın sözünü dinle! Senin büyük bir kederin oldu- Bünu anlıyorum. Evvelâ iyice kâarnı- mazr doyuralım, Sonra onu düşünürüz. Haydi gel.. Şu sepeti al, Birlikte mah- zene inelim! Manfred Rabölenin neş'esine ve tatlı sözlerine mağlup oldu. Beraber mahzene indiler, Mahzende, Ralböle her köşeyi arı- yor, ara sıra Manfrode bir gişe uzatı- yor ve söylenmesine devam ediyordu: — Bvvelâ şu iki şişe Anju şarabını dörde çıkaralım. Sonra şu eski Rur- gonyo şarabından da alüı şişe alayrnı, Boğaz kavgasına son vermek için be- nim Deviniyerin şu dört gişesini do götürelim. Hepsi on dört şişe —eder. Biz dört kişiyiz.. Sen, ben ve iki misa- fir.. Manfred kayıtsız bir tavırla — sor. dua — Bu iki misafir kim? Rabölenin gözleri parladı: — Dinle! Çok tuhaf, işitifmemiş bir muzipliğe şahit olacaksin! Üyle bir muziplik ki, asırlarca: Şu müallim Raböle kadar muzip bir insan dünya- ya gelmemiştir! denecek ! — Nedir bu., — İğnas dö Loyola isminde, yeni mezhebe girenlerin — hepsini — ateşte — Seni kulağından tutup aşağıya atmamı mr istiyorsun?.. Dedi, Herif vahşi gözlerini döndürdü. Ve korkunç bıyıkları dimdik oldu. İtalyanca: — Sen Patıkros hakkı için, bir atlı- nın atmdan nasıl indirileceğini ben sana şimdi göstereceğim. diye bağırdı. Hemen atılmak üzereydi. Arabanın içindeki kadın emreder gibi bir tavırla: — İspadâ Kapya! dedi. Manfred onunla alâya ü , cım ede- eekken kadınin kendisine sessir ve yalvarıcı bir bukuşla baktığını gördü. Bu bakış onu ezdi. Nazik bir tavırla siyah tüylü şap- kasını çıkararak hürmetle eğildi ve gitti.. İspada Kapya: — MePuün serseri!.. diye mırıldandı. Bu anda arabanın önünde durdu- gu evden bir adam çıktı. Bu, Manfredi Monfokondaki - ölü- er mahzeninden kurtaran ve kendisini delikanlıya : — Şövalye dö lhg_ntıı! diye tanı- tan adamdı. Kadım onun görzlerine bir şey sorar gibi baktı. Ragastan yeisli bir tavırla başmı salladı. Bu sırada Manfred atını dört nala kaldırmıştı, Yol arabalarla kapanırsa yavaş gidiyor, kadınların üstünü kirletme- meğe dikkat ediyor, bazan rastgeldiği devriyeye kahramanca bakıyor, bu suretle Lantenenin uran uzadrıya ver- miş olduğu nasihatlerden hiç birisini tutmamış oluyordu. Mantosunu eğere sarmış ve şapka- sını arkaya doğru itmişti. Gözlerinde bir cüret parıltısı dudaklarında tali- —- NAĞASTININ OOtU — 185 hine gülüyormuy gibi kızgın bir te- bessüm vardı. Bindiği keotane durcou güzel bir atr mahir bir suvari gibi idare ediyor« du, Eğerin üzerinde dimdik duruyor ve uzun kılıtı atınm yanlarına çerpiyor: du. Sokaktan yaya veya araba - içinde geçen her kadın ona gülümsiyerek: —Yarabbi, ne güzel suvari! diyorlar- di. Evet, elbisesi, Krala kendini be gendirmek için biribiriyle yarışan saray Jantiyomlarmınki kadar süslü değilse de gene çok güzel bir suvari idi, K Kâüle kapısından hiç bir hâdise ol. madan çıktı. Buna biraz da canı sdlal- du, Kapı karakolu Subayı Manfarede selâm bile verdi. Ve o da bu selâmı iade etti. Kapıdan çıkmca atını tekraz dört nala kaldırarak yüksekce bir yerde durdu. Oradan Parise baktı. Bu büyük şehre veda etmek istiyor. du. Uzun seyahat için, yollarda, dere- ler tepelerde, serseri bir ömür sürme- ğe gidiyordu. Acaba ne zaman geri dönccekti? Belki de yakında.. Belki hiç bir zaman.. Dudaklarında tereddütle: — Evet, belki de benimi eski Parisl. mi bir daha hiç göremiyeceğim! söt. leri döküldü., Bakığları şehrin üstünde — biriken sislere daldı. Çatılardan, kalelerden, damlardan ibaret bu geniş ufukta yalnız siyah ve muhteşem bir binayt görüyordu. Bu Luvr sarayının korkunuç kitle- sivdi.