Haber'in hikâyesi İzzet Kenan, kahvenin kapısını yavaşça iterek içeri girince bir ne- fes aldı. Salon tenhaydı. Patron, kahve fincanları ve çiçekli çay bardakları arasında derin bir uy- kuya dalmıştı. Kahvenin tek gar- sonu bir iskemle üstüne yığılmış, esnemekle meşguldü. Delikanlr, bu sükünetten cesa- ret aldı. Pencerenin yanında bir masaya geçerek bir kahve ısmar- ladı ve garsondan kâğıt, kalem is- tedi, bir cıgara yaktı. Düşünmeğe | başladı. Yirmi sekiz yaşına girmiş olma- sına rağmen İzzet Kenan hâlâ bir çocuk kadar mahçuptu. Bu kusru çalıştığı dairede de ona bir çok fırsatlar kaçırtmıştı. Hele buıünl cesaretsizliğine müthiş kızıyordu. | Çünkü âşık olmuştu. Bu aşk, hiç farkında olmadan | başına gelivermişti. Dairesinde bir kaç aydanberi genç bir daktilo ça- lışıyordu. Bu, güzel bir kızdı. Hele mavi gözlerinin içinde pırıltılar uyandıran, yanağını çukurlaştıran bir gülüşü vardı ki İzzet Kenanı çi leden çıkarıyordu. Çalıştığı daire- de herkes bu kıza âşıktı , ihtiyar muhasebeciden, kanbur mümeyyi ze, hattâ genç hademeye kadar herkes... Fakat Selma ciddi bir -kızdı, Sırnaşıkları buz gibi dondurmağa, onlara hazırladıkları cümleleri u- nutturmağa sert bir bakışı kâfi geliyordu. Selma yüzüne baksa, utanemdan kıpkırmızı kesilen mahçup - İzzet Kenan bu kıza nasıl âşık olmuş- tu? Bunü kerdisi de izah edemi- yordu. Fakat muhakkak olan bir şey varsa © da Selmayı çılgın gibi sevmekte oluşuydu. Bir hafta bu sevgisini, ona nasıl bildireceğini düşündükten sonra | kararını vermisti. Selmaya bir mektup yazacak, kendisini çılgın gibi sevdiğini, evlenmek istediğini söyliyecekti. İşte bu karalarını tat- bik için bir aralık daireden çık- mış, mektup yazmak için bu kah- veye girmişti. Fakat bir aşk mektubu yazma- nın hiç de kolay bir şey olmadığı- nı şimdi anlıyordu. Başmı elleri içine almış sıkıyor, böylece sanki beyninden kâğıdın üstüne güzel cümle fışkırtmak istiyordu. Hey- hat! Ne yapsa boştu, bir türlü ilânı aşk mektubunu yazamıyacağını anlamıştı. Romanlarda okuduğu | ilânı aşk mektuplarını hatırlama- ga çalıştı, ona da muvaffak ola- madı. Ne yapmalıydı? Hemen he-| men ağl!yacaktı.ı HABER — Akşilm Poatası 15 MAYIS — 1935 Yakın tarihten kanlı yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibİ rime bir ateş yağmuru gibi dökül- düğü gün yüreğimin hopladığını hissettim! Hayalinizi daima göz- lerimde, gözlerimde değil kalbimin içinde saklıyorum.., Mektup bu şekilde dört sayıfa |. tuttu. İzzet yazdıktan sonra, bir kere gözden geçirdi, mükemmeldi, değiştirecek hiç bir şey bulamadı. İmzasını kondurdu. On dakika sonra ilânı aşk mek- tubu zarif bir zarf içinde olarak daktilonun makinesi önünde du- ruyordu. İzzet Kenan, Selmanım bir aralık dışarı çıkmasmdan isti- fade ederek mektubu oraya bırak- mıştı. Şimdi bitişik odanın kapı aralığından gözetliyor, Selmanın mektubu okumasını bekliyordu. Genç kız, biraz sonra odaya girdi. Makinenin önündeki mek- tubu alarak zarfmrı yırttı, okuma- ğa başladı. Zavallı İzzet Kenan tirtir titriyordu. İlk cesaretine şim- di pişman olmuştu. Genç kız hid- detlenecek, gelip kendisini herke- sin yanında mahçup edecek bir harekette bulunacak olursa diye korkuyordu. Fakat korktuğu gibi olmadı. Bilâkis mektubu hoşa bile gitmiş- ti. Çünkü Selma okuduktan sonra kendi kendine uzun uzun gülmüz- tü. Bu gülüş İzzet Kenanı cesaret- lendirdi, hemen Selmanın yanına girdi ve kendisinden hiç umulmı- yacak bir cesaretle sordu: —Sizi —sevdiğimi anladınız. Hislerimize mukabele ediyor mu- sunuz? Genç kız hâülü gülüyordu. Deli- kanlı tekrar etti: — Sizi seviyorum. Bana cevap veriniz! Selma gülerek cevap verdi: — Hislerinize nasıl inanayım. Bana ayni kelimeler, ayni cümle- lerle hitap eden siz üçüncü adam oluyorsunuz! Bu mektubu evvelâ mümeyyiz Akil yazmıştı. Sonra ay | ni mektubu veznedar Kâmil tek- rar etti. Şimdi de siz... Doğrusu hayaliniz hiç de geniş değilmiş.. Zavallı delikanlı cevap vermek istedi, kekeledi, fakat kızarıp bo- zarmaktan başka bir şey yapama- dı. Selma ona mektubunu uzattı: — Alm saklayın, dedi, belki lâ- zım olur, bir arkadaşınıza - verir- siniz de o da kopye edip yollar! F.M. HASRETLE-TAHAYYÜLETTİĞİN GENÇLİGE mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 20 Haplsanâ;e tanıdığım Fantoma Mehmed Beyoğlunda bir dükkânı nasıl şoyduğunu anlatıyordu... Yanımdaki bu genci gösterdi: — Tanıyor musun bu adamı? —Hayır tanrmıyorum. Kimdir? — Fantoma Mehmet! O seneler İstanbulu kasıp ka- vuran ve maceraları hakikt (Fan- toma) nınkine çok benzediği ve bir türlü yakayı ele vermiyerek o zamanın polisini uzun zamanlar aciz vaziyette bıraktığı için (Fan- | toma Mehmed) lâkabını almış 0- lan bu maceraperesti öteden beri merak ederdim. Vakalarını gazetelerden takip ettiğim bu cüretkâr hırsızı, iri ya- rı, güçlü kuvetli, ele avuca sığmaz fevkalbeşer kudrette bir insan ta- hayyül ederdim, Karşımda bu in- ce yapılı solgun benizli, tüysüz de. likanlıyı görünce hayrete düştüm. Hattâ hayrette o kadar ileri gittim ki bir iki adım atarak yanma yak- laştım. O arkadaşlarına yakalan- madan evvel yaptığı soygun vak- asını şöyle anlatryordu: —Çetemden iki arkadaş seçtim. Üç kişi gayet şık giyindik. Günler« Aenberi tararmti EEİMİZ Beyoğ- | undaki kuyümcüya gittik, İçeriye girdik. Ben yüzüme makyaj yap- mıştım. Bir mısırlı -konuşmasını taklit ederek pırlanta yüzükler, boroşlar, küpeler, pırlanta iğneler çıkarttım, bunları tetkik ettim. Ar- kadaşlar arkamda el pençe divan vaziyetinde duruyorlardı. Sonra pazarlığa giriştik. Uyuşamadık dükkândan çıktık. Bu hareketten maksadımız dükkânın iç vaziyeti- ni kasanın cinsini" açılıp kapanma tarzını, kıymetli mücevherlerin nereye saklandığını gözden geçir- mekti. Ve dakikacık sü- ren — bu is- tediğimiz malümatı almış bulunuyorduk. — Gece tertibat ealdık. Çete arkadaşları yolları tuttular. Biz iki kişi kuyum- cu dükkânmın üstündeki tek katlı binaya arkadan ip merdiven ata- ziyaretimizde olunca | vimizde buluştuk. Bu üç saat de- vam eden çalışmamız bize elli bin Hradan fazla kazandırmıştı. Bir hafta orada saklandık. (Bir ku- dan bir gece yarısı Samatyaya git- hiş bir soygun); (Fantoma Meh- medin iki macerası) serlevhasıyle gazetelerin yazdıkları yazıları o- kuduk okuduk güldük, Sonra ora- dan bir gece yarısı Samatyaya git- tik. Orada bir başka eve gizlendik. Bu suretle her iki üç günde bir yer değiştiriyor, polisi şaşırtıyorduk, Fantoma Mehmet bu soygun hi- kâyesini anlatırken bir aralık dön dü, benim kendisini dikkatli dik- katli süzdüğümü görünce sustu. Sonra bana teveccüh ederek: — Ne o ağa efendi. Bakıyorum beni beğenemedin. Yoksa benim bu işleri — beceremiyeceğimi mi zannediyorsun.,, — dedi ve sonra ilâve etti: — Buradan çıkarsak sana gös. teririm becerip beceremiyeceği - mi? Sen yalnız — devlethanenin adresini ver, Onun bu cüretkârane — sözleri Kkarşısımda işi şakaya döktüm: — Aman oğlum aman... Vaz - geç bu sevdadan... Ne sen bizim eve gir, ne de ben senin marifeti- ni göreyim. Fantoma Mehmet, benim söz: lerime bir kahkaha attı ve arka - daşlarına beni göstererek: — “Galiba kirli çıkın... Bakın nasıl işkillendi,, dedi — sonra da bana seslendi: — Babalık korkma! Daha beş sene buradayım. İşte Fantoma Mehmetle böyle tanıştık. O zaman adliye müsteşarı ma - hut Sait Molla idi. Bize düıının—l lıkta Ferit — (Paşa) ya, nemrut Mustafaya taş çıkartan bu haba - cet kumkuması bir gün hapisane ye geldi. Doğru müdürün odasını girdi. Kapı kapandı. İçeride ha raretli konuşmalar — başladı. Bi ladık ve şehir haricindeki gizli e- I bu ziyareti hayıra yormadık. H halde bu adamla beraber hapis haneye bir şeamet de gelmiş idi Karşı odamızda toplanmış, n ticeyi bekliyoruz. Sait Molla mü dürün odasında barbar bağırıyo Ara sıra söyledikleri bize kad geliyor, duyuyoruz: j — Bu adamları neye içeri at mıyorsunuz. Burada niçin tutı sunuz. Bunlar mücrimdir. Misafi! değildir. Hapishane müdürü da kendii tutamamış — olacak ki, o da sek sesle cevaplar veriyor: — Ben dahiliye nezaretine mer" butum. Oradan böyle bir emir madım. Siyasi — mahkümları, âd) mahkümlardan tecrit etmek taa müldür. Başka bir şey Bizim hakkımızda geçtiği aşi kâr olan bu münakaşa hayli mü det devam etti. Sait Molla hidd le çıktı, gitti. Fakat — ertesi gene geldi. Ve bu ziyaretleri hafta devam ettikten sonra bi - zim arkadaşlar katillerin, hırsız ların kovuşlarına — nakledildili Bu suretle habis adam maksadır nail olmuştu. Sıra Bıııı”,ııl aaapassane aMMGUrU DENE çağırdı. Sait — Molla bir köşet kurulmuş oturuyor. Beni görü!: müdüre: — Bu niye burada kaldı?,, D ye sordu. Müdür cevap verdi: — Hastadır. İçeri gönderile mez, mahzurludur. Ben mesuli; kabul edemem. Bu sözler Sait Mollayı asabil tirdi. Elindeki tesbihi — fırlat& rak: — Ne demek — efendim, bu dam da konacaktır! Bu mücrinm lerin başındadır. Yakında — zat' akibetleri hakkında karar ve cektir.,, : O zamana kadar ayakta d yor, hiç sesimi çıkarmıy Sait Mollanın bu son sözleri rine bende de sabır bardağı tı. Üzerine atıldım. rak tırmandık. Camı keserek içeri- s ye girdik. Bundan sonra kuyumcu | dükkânının tavanımı da delmek | k VUŞ e | 0 (;X | (isi geliyordu. Arkamızdaki küçük Bir cıgara yaktı, kibrit çöpünü tablaya korken, oraya bırakılmış buruşuk bir kâğıt parçası üzerinde | gördüğü bir kelime ona, elinden | cıgarasını düşürttü. Kâğıtta “se- | viyorum,, kelimesini okumuştu. Hemen buruşuk kâğıdı alıp düzel- terek okumağa başladı. Neş'esi yerine gelmiş, yüzü gülmüştü. Bu kâğıt, kahvenin başka bir müşte- risi tarafından yazılmış bir aşk mektubunun müsveddesi olmalıy- dı. Sahibi, temize çektikten sonra, buruşturup tablaya bırakmış ola- caktı, Bu mektup bir şaheser de- ğgildi, Fakat şimdi bundan âlâsı da bulunamazdı. İzzet Kenan, yere düşürdüğü cıgara yerine bir başkasımnı yak- tıktan sonra sevinç içinde bu mek- tubu kopye etmeğe koyuldu: «Sizi ilk defa gördüğüm zaman güneş doğuyor zannettim! Gözle- rinizden fışkıran alevin nuru üze-| )| | çantanın içinde bulunan âletler | | zor görünen bu işi kolaylıkla bitir« memize yardım etti. Yarım saal |sonra döşemeyi parçalamış, bir a- | f ; dam geçecek kadar yer açmıştık. | 7'3"î Oradan dükkâna sarktık. Kasayı l ve kilidi eritip acmamız bir saat sürdü. Saate baktım üç... Kepenk-« lerin dışında bekçilerin kaldırım- lara vurulan sopalarının tok - ses- lerini duyuyoruz. Elektrik lâmbe- | B '* .% " larımız ceketlerimizin altmda sakı | — — h 7 İ durüyor. Dışarı hiç işik — sizmi- |— f ih oyunları ve bilhassa Rulet Amerikada Nevyork ıııı yor. Yalnız açrlan kasanm — içini | Zahilinde yasak edilmiştir. Buna sağmen kumarbazlar gene görüyoruz. Dakika kaçırmadan | klüplere devam ederel ihtiraslarını tatmin etmektedir. buradaki mücevheratı aldık. Ayni Polis gizli kumarhanelere karşı şiddetli bir. müzadele Bi yatı Istanbulda — 1(0 kuraştur.| yerden çıktık. Kaldırıma atladığı- | Basılan kumurhanelerin kumar aletleri polis tarafınJan tahrip Adres; Galata Posta kutusü 1255 | Ü fak söküyordu. He- | mektedir. Resmimizde gizli bir kumarhanenin rulet masaları W i pimiz ayrı yollardan Şişliyi bo’.' ken görülüyor. j n »d el l Vpt ,—_(;) a BUNU : TEMII& *EDER. ve Ademi iktidarı giderir. Kezanelerde bulunur. Fi-