KaraMaske Polis hafiyesi ( X: 9 )un harikulâde maceraları : No. 24 BENİM SÖZÜM GEÇERTİ TM 1 ETMİYORUM ! R 'ATSIZ. ETTİĞİ- (K PROFE.İ|ME MÜTEESSİR'İM.FA: SÖR NALSIN. | YAT &u SAATYFEN Son. ÇA WEREYE GİDERİM... OTOMOB/LİNİZİN. FoZULMATLI SBINA MÜYLESSİR OLDUM. FA, T EVİMDE KA- A ONA Dik-7 KAT ET. BİR PoLİS o”d;:aıuceâwı' UNUT. ÇOCUKLAR İIÇIN HEDİYELİ ROMAN BOBiİiNİN YARIŞI: 38 BU NELER YIKLIYOR. BÖy. hülâsası MAZ , 2 h çe Polis hafiyesi X: 9 Şikagoda L%Ps;fiv?ğ-»w' Ç İN ye A Karamaske isminde — bir haydud x—rj â çetesiyle çarpışmaktadır. Bu çete (Ce' Ka Marlo isminde zengin bir adamı ' bir hile ile kaçımışlar — ve Skul çiftliğinde kayaların içindeki bir mağaraya hapsetmişlerdir. X: 9 işe evvelâ telsiz istasyonundan bat iamak kararını veriyor. Fakat bir Bu seler, derin bir acıyle, son veda ciğerlerinden koptu: — Adyö Jiyet! Çünkü artık ondan ebediyen ayrıl- dığını hissediyordu. Bununla beraber.. Fakat hayır! Artık budalaca hul- yalara lüzum yok! Ruhunu ezen bu aşka da olmadığı gibi!. Şimdi serbest- ce gerip tormaktan başka bir şey dü- şünmemeliydi. Sonra birden atını Mödon — istika- metine çevirerek dört nala yela — ko- yuldu. Yeisle düşünüyordu: — Orada, kafamı aydınlatan, insan- ların dünyaya gelmek gibi maruz kal- dıkları bir felâkete karşı en kuvvetli silâh olarak: Gülmek bir insan hu-| yudur! Fikrini ortaya koyan adamın | teselli verici sözlerini dinliyeceğim.. Biraz sonra Mödon ormanma var-| dı. Yerler yaprak kaplıydı. | Yaklaşan kışın döktüğü bu yaprak- | larla örtülen manzarada derin bir kederin izi görünüyordu. Manfred düşünüyordu — Benim de kalbim ölü hatıralarla örtülü. Benim de hayatımda, gençli- ğimi, ümitlerimi mahveden soğuk bir rüzgür esti.. Böylece dört nala giderek Möde- na vardı. Köy ormana bitişikti. Yanında da köpüklü Sen nehri a- kıyordu. Bir nalbandın vurduğu çekiçlere tempo tutarak söylediği şarkı işitili- yordu. Manfred, ocağın içindeki ateşi, ara gıra kıvılerm saçan bir demiri döğen nalbandı gördü.. Kapının önünde çocuklar oynuyor- | lardı. ŞA 126 — RAGASTANIN OĞLU — Genç ve tombul bir kadın gülüm- siyerek onlara bakıyordu. Delikanlı bu sakin hayata gıpta etti. Hazin hazin içini çekti. Sonra iki yüz adım kadar uzakta bulunan bir evin önünde durdu. Bu ev, güzel çiçekli bir bahçenin içinde bulunuyordu. Küçücük ve sevimliydi. Pencereleri, yaprakları dökülmüş ı asma dullarıyle çevrilmişti. Bu evin zemin katı, çıtırdıyan dal budakların yandığı büyük ocaklı bir yemek salonuydu. Ortada, üstü güzel bir örtü ile ör- tülü bir masa duruyordu. Üzerine üç kişilik takım konmuştu. Genç, güzel, tombul, zarif bir hiz. metçi kız, kısa etekleri ve sıvanmış kol- Jarıyle bu masanın etrafında dolaşı- yordu. Masanın üç dört adım ötesinde or- ta yaşlı bir adam, başmı omuzuna e- gerek hizmetçi kızın yaptığı işe bakı- _;or_ daha doğrusu onu kontrol ediyor- w: — Jertrüd, çocuğum, gümüş ciçek- lik iyi konmamış.. Bu bizim lütufkâr Kralımız Fransuvanın hediyesidir. 0- nun için göze çarpması lâzımdır.. Bed. baht çocuk! Ne görüyorum? — Gümlüş takımları koymadın mı?. — Mösyö.. — Kalay takrmlar hal! Ahmak kız., Sarsak.. Budala.. — Budala mı?. — Evet budalasın! Saf kız! Bugün soframa Kralların geleceğini bilmiyor musun ? Sararan, kızaran, moraran Jertrüd gümüş takımlarının sepetini düşürdü ve: » — Krallar mı?.. Nasıl Krallar! diye murıldandı. -— Krallar, Prensler, İmparatorlar. pusuya düşüyor. — RAGASTANIN OGLU - 127 Yelsefede, tasavvufta — hulüsa — in- sanları yavaş yavaş ahmaklığa sevke- den bütün fenlerde çok derin olan â limler gelecek, Gümüş takımlarını koy kızım. Şimdi söyle bakalım, gidip çift- çi karıst Jüstinin yüz pilici arasından | kendi elimle seçtiğim şu piliç İstedi- gim gibi kızaracak, derisi gevrek ola- cak, çi kestane ile doldurulacak değil mi? — Piliç mi dediniz Müösyö! Piliç için hiç merak etmeyiniz! Kral ve impara- torlar ondan çok memnun kalacaklar- dır. — Pek güzel! Ya dün tombul elle- rinle hazırladığın yılan balığı böreği? — Börek soğudu.. — Ya Gargantüanm manzarası pek güzei olduğunu ve dişlerinin arasında herhalde daha iyi olacağını söylediği Ardıç kuşları kızartması.. — Mösyö, geliniz de onları tavada “dönerken görünüz! — Ümletin yumurtaları ne oldu? — Bir saat kadar evvel onları fol- luktan elimle topladım. — Alânın âlâsı? Ömlet şiddetli bir Ateşte kızaracak, pek çabuk — pişecek ve dumanı üstünde iken yenecektir. — Merak etmeyiniz! — Yiyecekler yolunda! Ben de mah- zene inerek içecekleri alayım! Bu sözleri söyliyen xon defa olarak masayı bir süzdükten sonra elinde bir eyet olduğu halde mahzene — inmek izere baliçeye çıktı. O vakit yere inerek alını kapının yanına bağlamakta olan — Manfredi gördü. Yüzü tatlı bir gülümseme ile par- ladı: — Ah.. Ah!. İşte bir yardımcı daha! Bana yardım etmek için tam vaktinde geldin Metr Jan Dezantammör! — Bize nasrl bir yardımda — buluna bilirim Metr Raböle! Hakikaten bu o sıralarda elli yaş- larında kadar görünen muallim Ra- böle idi. Alnı çıkıntılı, gözleri parlak ve si- yah, burnu ufak ve ucu toparlak, dı- dakları kalm olup güzel değilse de çirkin de sayılamazdı. Söz - söylediği zaman yüzü canlanıyor, şekli değişi- yor, gözlerinden bazan bir istihfaf ışı- B fırlıyor, dudaklarında bazı zaman- lar tuhaf bir gülümseme beliriyordu. Umumiyetle tımtıraklı ve mübalâ. galı sözler söylemeği seviyorsa da cid- di konuştuğu adamlarla bile söz ara- sında alay ederdi. Delikanlılarla genç kızlara: — Sevişiniz! Sevişiniz! Siz ne kadar sevişirseniz tablat da o kadar memnun olacak! Bana düzinelerle tombul ço- ctık yetiştiriniz! derdi. Kapısının önünden geçen serserile- ri evine davet ederdi: — İçeri giriniz!. Yiyiniz!. İIçiniz! Kendisini görmek merakıyle veya bazı hastalıklar hakkında fikrini al- mak için gelen Prenslere, yüksek a- damlara acr hakikatları çekinmeden söyler, hattâ bazılarını kızdırırdı bile, Sonra hepsine birden: | — Gülünüz!. Gülünüz.. Ne kadar gülmüş olsanız gene kâfi dere- cede gülemiyeceksiniz. Gülüş sıhhate yarar. Gülüş ciğerleri genişletir.. İne san çok yaşamak isterse gülmelidir, diye nasihat ederdi. Halbuki kendisi çok az gülen bir adamdı. Güzel yaz göceleri kaptemnın önün- de şenlik yapmağı pek severdi. Çalgite €t getirtir, onu bir masanın yahut bir fıçının üzerine oturtur, hemen dans başlardı.. Delikanlılara içki içirtir ve