... .p satı ira- 18 MAYIS — 1988 Ateşin Hazar hanın elinde bu- lunmasına razı olmuyordu Tugay he rşeyi yapabilir haka- tım, Yalnız ateş — Tanrıya güve- nenlerdir ki onun kadar sert konu- yurlar, Bu adam her şeyi yapabi- lir. Ondan korkulur. Onu yok et- meli.. Sizin varlığınız ve yaşama- "az için onun yok olması, yaşama- | raya getirtilecek. Ması gerktir.,, dedi. Süsur sözlerini bitirmişti. — Başüstüne Hakanm... Kenardan iki adam, ortaya çık- tılar. Hakanı yerlere kadar eğile- ULUS KIZ “ Yazanı Tarihi âşk ve | ıKıdIrcıı Kaflı No. 16 I savaş romanı | Hazar Han — tahtından indi, Salonu geçti. Avluya indi. Orada| atı üstünde ve kılıç elde bekliyen askerlere baktı. Kumandan Sorguçiye döndü: — Tuzay, sabah olmadan bu- Tangut gene sinsi bir ayı gibi kalabalığın arasından — sıyrıldı. rek selâmladılar. Meydana çıktı: Bunlardan biri ayı gibi kanbur — Bir sözüm var... Ve kısa, diğeri sırık — gibi uzun ve Dedi. İnce idi. ö — Söyle!.. Bunlar Tangut ile Kuçlukdan | — B ; S başkaları değillerdi. G GEERGÜKişi d Çök'Eöe Tangut söz aldı: — Evet, ey ulu Hazar han!.. Tugay her şey yapabilir. O şeytan nın ta kendisidir. Ateşin, yalnız H_llıı- hanın elinde bulunmasına bir türlü razı olamıyor. Ateşi her- kese yermeli, diyor ve dağıtmak için Uğraşıyor. Şimdi Kuçluk söze başlamıştı: -— Tugayın güttüğü düşünceyi, ıı"“llnııızııı iyi yürekli adamları tarafından ölümden kurtarıldığı - Miz gün anlatmıştık. Eeğer bu a- dâm yarma sağ kalırsa Huzar ha. dak Püyüklüğü ve hepimizin saa. Birmasal olacaktır. €rkes biribirine baktı. eli AM Za dü, B.N biraz daha ileriye yürü- "ll—k çiK? su verilmiş Par | den istediklerini seç ve git... Sana alıçları, gergin yayları, sivri | . Dediklerini 5 okları olacak. — Onlar da kaleler yi D y amye İN Yapack, kızgın suları başımıza dö- bize karşı koyacaklar... Av- :İerini Pişirip yiyecekler ve gün- ı:r" güne çoğalacak, zorlu olacak n;ln gece — herşey bitmeli, Tu- yaratmak istediği ateş Tanrı- n kollarında can Venn:l.ı dermemeli... — Niçin?.. — Kimsenin haberi olmama - h. Ulus ayaklanır, kavga - olur, Tugay kaçabilir. Sonunda gene ele geçeceğine şüphe yok, fakat, işİ sessizce ve ansızm bitirmek varken niçin gürültüye boğma - h?.. — © halde, bu bir baskın ola- cakl.. — Evet!.. Hazar Han, Tangut'a — doğru yürüdü. Onun salondaki coşkun - luğu, söylediği sözler, — Tugaya karşı beslediği derin — hmç çok hoşuna gitmişti. Tungut'un sırtını okşadı: İşte askerlerim... Onların içlerin - lirsin, — karşılığını bol bol göre- ceksin!... Yapamazsan artık bu - raya dönme!.. Tangut, arkasında — yalnız on tane genç ve dinç atlı ile kaleden çıktı. Yalçın dağların üzerinde, solgun ve sarı ağlayan bir ayın HABER — Akşim Poslam DB CAİ Ve K D GUU e AĞ DENİZ TA RiHİNDE *En büyük yolculuk No. 3 Türkçeye çeviren: Ahmed Ekrem Yerli sultan Portekiz gemicilerine müthiş bir tuzak hazırlıyordu Beş gemilik küçük filo Seylan adasını geçti, Sumatraya uğradı ve Avrupa gemicilerinin, şimdiye kadar hiç görmemiş — oldukları sulardan yürüyerek 11 eylül 1509 da Malakaya vardı. Malaka uzun — zamandanberi Avrupalıların rüya ve hayalle- rinde yaşattıkları baharat cenneti idi. Portekiz kalyonları Hint li - manlarından ve Çinden — gelme daha bir çok yerli — gemilerinin yanıbaşında demirledi. Portekiz gemicileri de karada Arap, Bur- malı, Cavalı ve başka uluslardan Ü tayfalarla düşüp kalkmağa başla- dı. Limanda bir panik baş gös terdi. Tüccarlar, mutavassıtlar, anbarcılar, Bengal Portekizlilere karşı gelmeğe sa - vaşmış olan Kaliküt, — Koşen ve Dabulun akibetlerini öğrenmiş - lerdi, . Yerli sultan ancak üç gün son- ra Manoelin elçilerini huzuru.a kabul etti ve kurmata olduğu tuzağı belli etmemek için yüz gösterdi. Biber ticareti yapmak baha - nesile yerliler, Portekiz gemilerine üşüşüyordu. Çabuk anlayışlı olan Graçya de Susa çevrelerinde örülen ağı gör- dü ve Magellanı âmirala haber vermek üzere Sekeiranım gemisi- ne gönderdi. Gemiye — varan Ma- denizcileri karıncalar gibi, F Lizbonida bir işkembe satıcım Sırığın uçlarına bağlı iki sepet işini ilk Portekiz kâşifleri Şarktan getir mişlerdi bu tesul oralarda Hâlâ vardır.. güler K gellan, amiralı bir yerli ile satranç| ğ oyununa dalmış ve çevresinin de kanlı gözlü, elleri hançerlerinde sekiz yerli tarafımdan - çevrilmiş Magellan'nın dağlık yurdunda ö-İ ı,:î gürültüsünü andıran ses. | Hazar han ayağa kalktı. _Ahııı saplı kılıcını — sıyındı. De- İit kafeslerin ardında yalım ya- l:ı Yükselen ateşin ışığında, yüz- 'ce kılıç, kmlarmdan fırladı. Pı::ı-lulıı, vahşi - titremeler du- ışığında, ateşsiz — ülkeye doğru! uzaklaştı. S di Kaleden çıkan atlılar, Tangu- tun kumandasında ovaya doğru yol alıyorlardı. Tangut, gecenin yarı karanlı - çarptı. Hazar han Tağıkdı: ğında ve ufka doğru inen — sarı SA Yalak — Tenkediç S ayın ışığında öç duygularile do. lup taşıyordu. Karlı bir kış gecesi, — ormana yakın ağaçlardan birine sım sıkı bağlanmış olarak — kurtların diş Taktan var etmek, bir - hayaldir. ten eğer çalıp da Tugaya götü- benu vay haline!.. İçinizde yapabilecek bir alçağın bu- at L LA ve pençelerine düşmek üzere bı - böyle olmadıkca meniz ülkenki | rakıldığın düşünüyordu. kq“.’. kavuşacağını söylemek de Boşlukta biribirine çarpan u - hi, *özdür.Benden başka ateşe sa- | İumalar baştan başa yaşamak hır- ı: k istiyenler, ateş Tanrının | *lt yanan bu ayı kılıklı — adamı İr. a cayır cayır yanacaklar- | 7angır zangır titretmiş ve bağırt- B i Tugay, benim iste. | Mışti. Saatler geçmişti. Korku gittik- çe çoğalıyordu. Ölümün keskin tırnaklı soğuk pençesini ensesin- de buluyordu. Fakat işte Hazar Hanım adam- laır onun ve Kuçluk'un bağırma- larmı duymuşlardı. Onları kurtar mağa geliyorlardı. Çünkü Hazar Han da babası ve dedeleri gibi, ateşsiz ülkede ölüm — cezasına çarpılanların, kendisinin en sa ı dık köleleri olacaklarını biliyor - du. Onları elinden geldikçe kur - tarryor, sonra ateşsiz ülkenin yok- sul zavallılarına birer kuduz kö- pek gibi saldırtıyordu. (Devamı var) dilî!ıi istiyor, ölecektir. Belki Yyüz kişi hep bir ağızdan | Ykırdılar: T Tuzay ölecektir!.. d, s:"’ o sırada mağarasında i. h'lıı::h kızı ile yan yana, ateşin İtyin çN oturmuştu. - Böyle gece- tak o"'"lım ağzından çıka- dumanlar hiç görünmiye- ı '?’îlî:,ı"" odunlarla onu bes- ğ*wmwm "'ı—ıı_,..u,a.. Ulusa ra- ayni vardiye karada olduğunu gördü. Genç — gemici,|küz arabaları hâlâ en mühim na- amiralina tehlikeyi fısıldadı be - | kil vasıtalarıdır. Bu çocuk “dağla- rikisi ise fazla ehemmiyet vermi-|rır ardı,, mânâsına gelen Traz-as- yerek yukarda Vardiya bekliyen| Montes vilâyetinde sık sık görülen nefere gözünü açmasımı emret -|bir araba sürücüsüdür. Magellan ti. burada doğmuştu. Arabayi çeken Vardiya aşağıya bakmca, bir öküzlerin kafaları o günlerde na- Malaylının hançerini yarı çekmiş|sı! süslenirse, hâlâ ayni biçimdeki olduğunu gördü bunun — üzerine çeki düzenler vardır. onlardan birisi bu adama biraz daha — beklemesini — işaret etti.| arkadaşlarının denize — doğru Çünkü katliâm işareti henüz ve-| koştuklarını gördü ve “basılıyo - rilmemişti. Tam bu kertede gene| ruz!,, diye bağırdı. Segutira sat- Serrao ile ranç masasından yana fırlayarak, 1490 yılında yarım adanın en işlek limanlarından biri.. Lizbon, tarihte büyük ün aimış bir çok kâşifleri yetiştirmiş olmakla ifti- | har eder. De Bry'nin bu tablosu o günlerde dünyayı çepçevre — dolaşmış olan gemilerin ne biçim olduklarına dair bir fikir verebilir.. | ölümden tam zamanmda kurtul . du, Malaylılar da gözle kaş ara - sında gemiden kaçtılar. Bu işler olurken Serrao ile ar- kadaşları kıyıya — varmış ve bir yerli kayığına kapağı atmışlardı. Etrafmı yerliler çevirmiş olduk - larından ilerliyemiyordu. İmdadı- na koşulmazsa hepsinin oracıkta öldürüleceği belli idi, Magellan, arkasına taktığı — Portekizlilerle kayıklara atladı ve onların imda. dına yetişti. Amiral da bütün Por- tekiz gemilerine demir alrp taarru | za geçmelerini emretti. Portekiz topları yerlilerin entipöfti gemile. rini batırmakta güçlük çekmedi. Magellan'nın Serrao ile dostlu- ğu işte bu savaşta başlamış ve dün ya çevresinde birlikte yapacakları yolculuğa kadar her gün biraz da- ha artmıştı. . *.* » Magellan buradan Koşene döm- dükten sonra yurda gitmek için emir aldı. Ancak Lizbona doğru yola çıkan gemilerden ikisi Laka- div adalarında karaya oturdu, Ma gellan da bu gemilerden birinde idi. Küçük gemiler kurtarılamadı. Bunların içindeki insanları öteki gemilere yerleştirmek işi güç bir mesele halini aldı. Çünkü hepsi i- ! çin yer yoktu. Münakaşa büyümek istidadını gösterdi. Bunun üzeri - ne Magellan geride bırakılacak - ları tatmin için kendisinin de ka- lacağını söyledi. Yanında da ar- kadaşı Serrao kalmıştı. İki arkadaş memleketlerine var- mak üzere iken bile Hint yolların- dan yakalarını kurtaramamış, az sonra yeni tayin edilen kral veki- H Albukerkin bayraklarla donan mış filosu onları almıştı. Bu do - nanma İS11 yılı temmuz ayında top atarak Malaka limanmın a- çıklarında göründü. Top seslerini neye hamledeceğini bir türlü kes- tiremiyen Sultan, gemilere elçiler | göndererek: “Harpmi? Sulh mu7?,, sualini sordurdu. (Devamı var)