ae a a li rüki | — Türk matbuntinda bir” yerilik r Fsikrak sayılscalı'bu: remun birinci , |u. “HABER,, de çıkıyor. Bu ro Polis - hafiyesi ( X: 9 )un lli harikulâde macera'arı : No. 22 J|rwesisini.. ENİN OLUNUZ GLEN,DEN3. TER «#BABANIZI YAKIN. i TAHMKİKAT VA: PACAĞım.I"K z iİÇİN HEDiİY BOBİNİN YAR MASKEnin hülâsası Polis hafiyesi X: 9 Şikagoda Karamaske isminde — bir haydud getesiyle çarpışmaktadır. Bu çete Merlo isminde zengin bir adamı bir hile He kaçırmışlar — ve Skul çiftliğinde kayaların içindeki bir mağaraya hapsetmişlerdir. X: 9 işe evvelâ telsiz İstasyonundan baf lamak kararmı veriyor. Fakat bir pusuya düşüyor. — RAUVASTANIN OULU . n 118 — RAZ!ZTATTN OĞLU — — İstemez., Boş yere yorulma.. Lantene içini çekti.. İki dost biribirlerinin ellerini sık- tılar. Sonra Manfred gitti. Nereye gidiyordu? Tapılan ve iğrenilen kadımdan e- bediyen ayrılmak için yemin eden a. “uklar nereye giderler? Manfred Luvra gidiyordu. Oh.. O kadar derin, o kadar saf bir aşkla sevdiği bu Jiyet! Onu kalbinden koparıp atmağa, u- taktan ebedi bir zaman için vedalaş- mağa gidiyordu. Ondan nefret ediyordu.. Çünkü bir asalet ünvanı için na- musunu satmıştı. Ona doğru, onun uyuduğu büyük sarayın gölgesine doğru gidiyordu. Bu gidişte ne bir maksad, ne bir ümit, ne bir düşünce vardı. Yalnız, bir saat kadar, ona biraz daha yakın olmak emeliyle gidiyor- du. Sonra her şey bitecekti. Sonra kaçacak, bu ümitsiz aşkı ba- ğacaktı, İşte Manfred, bu kara düşüncele- rin altında ezilerek korkunç ve karan- hbk Luvr'un önüne vardı. Durdu. Gözlerini karanlığa — alış- tırmağa çalışt.. Bakışı — gerisinde sevdiği ve nefret ettiği bir kadınla bir erkeğin yattığı duvarlara çarptı. Yayvaş yavaş sarayın etrafını dola- şarak nehrin kıyısına geldi. Ateşli bakışları hâlâ saraym duvarlarınday- dı.. Aydınlık bir pencere görmek iati. Yordu. Gördü. Urakta, bahçelerin — ötesinde, iki pencereden hafif bir ışık sızıyordu. Manfred arada, o aydınlık pence- relerin ardında Kralın bulunduğunu zannediyordu. Ve Jiyetin de.. Hakikaten Jiyeti gördü. Kral ona yaklaşıyor, onu kucağın. da sıkıyor.. Ya o! Oh.. O da bir Kral olan aşıkının kucağına atılmaktan bü- yük gurur duyuyordu. Hummalı kafasının icat ettiği bu hayal onu kıskançlıkltan kudurma de- recelerine getirmişti. Yumruğu bu pencereye uzanarak dudaklarının arasından bir tahkir ke- limesi fırladı. Sonra birdenbire, bu sessizlik, bu karanlık içinde kabaran yels ve İstira: br hiddetini yatıştırdı. Şimdi yalıız ondan, hem de her za- man için ayrı kalacağını düşünmek. den doğan bir azaba düştü, Boğuk bir sesle: — Ah Jiyet! diye mırıldandı. Bir damla gözyaşı, yüzünden ce nesine doğru yuvarlandı. Bu anda, göğü karartan bulutlar yırtılır gibi oldu. Ayın ışığı eski Pari- si aydınlattı. Ve Manfred bir kayığın nehrin yu- karı kısmımdan süzülerek geldiğini gördü. Bu santte bir kayık, mühim bir vak'aya delâlet ederdi. Manfred bir sıçrayışta ihtiyar ka- vak ağaçlarının siyah gölgeleri urası- na saklandı. Oradan kayığa bakmağa başladı. Üç kürekçi acele kürek çeki- yorlar, bir delikanlı dümeni idare & diyordu. Kayık sahile yaklaştı. Manfredi geçerek ahşap barakanın karşısıma yanaştı, Delikanlı; — Gemici meyhanesi müşterileri! diye düşündü. Fakat bu anda kayığın dümeninde oturan adam sahile sıçramak İçin aya- Ba kalktı. Manfred onu tanıyarakt » — Mösyö 16 Marki dö Sansak diye mırıldandı. Sotra Jiyetle kralm bulunduğunu zannettiği odanın aydınlık pencerele- rine baktı.. Oradan gözlerini Sansağa çevirdi. Bu bakışla beraber, kalbinde kayna- yan kin ve düşmanlık — duyguları da | Sansağa döndü. Birdenbire meydana çıkarak: — Zarafet yıldızı. Mözyö 18 Marki dö Sansak! Sizi selâmlarım. Marki, bu gece gene hangi güzel kızı kaçıra- caksınız? Oh, biliyorum. Kepdiniz için değil! Sahibiniz — için! Kral için! E üÜcretniz ne oluyor?. — Fransuva çok cömertdir değil mi? diye bağırdı. Birdenbire, gemici meyhanesinin kapısı açıldı. Bir taktm sesler: — Haydi, haydi! diye bağırdılar. Ayni zamanda bir dürzüne kadar a- dam dışarıya fırladı. Sansak bir işaretle Manfredi gös- terdi. Manfred: — Cehennem alası herifler! Bu Jan- tiyomlar sandığımdan çok alçak ve korkakmışlar! diye bağırdı.. Ve kılı- cını çekerek: — İşte düşündüğüm büyük yolcu- Tuk için fırsat çıktı. Elveda kardeşim Lântene.. diye düşündü. Sesler tekrar etti: — Öldürün! Gebertin! Manfred bir kahkaha savurarak: — Ben de onu istiyorum zaten! ce- vabını verdi. j Ve müthiş kılıcını sallamağa başla- . Haydutlar Manfredin etrafında fı- rıl fırıl dönüyorlardı. Manfred her tarafa yetişiyor, her hamleye cevap şimşekler çakan — kılıcı düşmanları için her an daha teh. likeli oluyordu, Bert bir çelik takırdısı rüzgürla &- guldayan kavak ağaçlarının dizildiği sahili okşıyan su şırıltısıma karışryor, nehrin karanlık sathımda parıltılar w çuşuyordu. Manfred yesin verdiği çılgın bir ce. saretle dövüşüyor, hayatını hiçe saya; rak delicesine atılıyordu. Bir boğuk çığlık. Sonra hir çığlık daha. Hiddetli bir homurtu.. Bir küfür.. Işte bunlar hep Manfredin kılıciyle yaralananların ağzından fırlıyordu. Manfred ağır ağır Tüviyleri meyda- nına doğru çekiliyordu. Orada, kiremit fabrikalarının dola. şık yerlerinde, Umitsiz bir müldafaa 1- çin istediği gibi bir köşe — bulacağını düşünüyordu.. Çekiliyordu. Fakat — bıraktığı yol kan içinde idi. Kendisine saldıranlar. dan dördü yerde ölü yatıyordu. Gözleri yılan haydutlar şimdi daha aa bir cesaretle saldırıyorlardı. Hâlâ: — Üldürün! Gebertin! diye bağın mağa devam ediyorlardı. Fakat pek de sokulamıryarak olduk. ça açıkta duruyorlardı. Sansak hiddetle: — Ne bekliyorsunuz sefil herifler! Hücum ediniz diye bağırdı.. Hücum eden Manfred oldu.. Çarpışış pek müthişdi. Uzun krlış vızlayarak uçuyor, bir yılan gibi krve rılarak saldırıyordu.. Sokulmak iİstiyen bir haydut hayka rarak yere yuvarlandı. Manfred mütemadiyen ileriye atılı- yordu.. Bir kişi 'daha düştü... Sönra bir kişi daha..