13 MAYIS — 1935 Rauf, bu sırada, içeriye doğru bir adım attı ve kapıyı kapadı. — Korkmayın, Samiye Hanım... sizin yanınızda ancak bir kaç dakika bulunacağım. Rica e - derim, lâmbanızı oyakmaymız.. Belki de burada (o bulunduğumu bahçeden görebilirler. Samiye, büsbütün hayrete dü- şerek: — Evet, görebilirler! - dedi. — Dinleyin, bakın, niçin geldi- Bimi size anlatayım, Annem, bu - Sün size karşı gayet fena bir mua- melede bulundu. Bunun için fev- kalâde müleessirim. o Böyle bir hâdise olduğu için itizar etmek ü- Zere buraya geldim. Umarım ki a darılmamışsınızdır. — Bu kadar ehemmiyetsiz bir *ey için rahatsız olmamalıydınız .. Hâdiseyi unutmuştum bile... Sizi temin ederim. — Unuttunuz, unutmağa çalış - ınız, çünkü iyi kalpli ve naziksi - DİZ... © Lâkin benim hafızam daha kuvvetlidir. Unutamıyorum .. Samiye bir şey söylemeğe çalışı- Yordu. Lâkin, Rauf, bunu işitme - mezlikten geldi: ,— Annem çok haşin ve müste « bit bir küdındır... - diye devam “ti: Dünyada bütün emeli para bi- riktirmektir. Hasislikten başka hiç bir *6y düşünmez. ai Onun hakkında çok insafsız Veriyorsunuz. İ — Acabülşiz kardeşlerimi te- VİYOr mu? Bu Mı sevdiğinden iyo tum.. Hayır, değil mi7. Söyliyeyim i, benim çocukluğum da onların - ilen daha mes'ud geçmemiştir. Sesinde bir hüzün ifadesi belir- Mişti, Daha yavaş konuştu, daha Mülâyimleşti.. . Çocukluğunu, mağdur gençliği - Dİ sâyıp dökmeğe başladı.. sena e Şa © e çek e CE a? a da vardı: Babası, hem- tiresi... Fakat babasmın işi gücü Ucak evle mesgul olmaktı. Kız kardeşi Denize gelince, o da hot“ Bindiş alir, fileri süste, kıritmak - taydı,.. — Hayatımda daima yalnız kal- ei Benimi için © mukaddermiş İŞ amma hiç kimse beni anla - ina teşebüsünde bulunmadı.. Si- temin ederim ki, bunu düşün - Ülkçe bazan ağlayacak gibi olu - Tan. Fakat... . 54 Fakat sizi bu hikâyele - ile, şahet dertlerimle rahatsız e ke EN ik Ş.A pi ği 6 iz : ; k 3 z da,.kendi hislerini anlat - Yağı m da, yalnız başma büyümüş evi. Kimse onunla mukayyet az Annesi gayet müste - > di, F şüphesiz onu sever- day , kat ekser günleri biribirin- etle, ve kendi ara - Tü mamba buluyordu . hi, kadar benzediğine Te etmemişti. nl: da, bu benzeyişi anla- şirin yavruları - | bile öleniyo “| Bir Aşkın Hikâyesi ' DR ; Hatice Süreyya tıyordu.. Artık adamakıllı içli dış- İ | | Evet, filvaki, armesinden başka | i.No. 12 | h oldular. Bütün ev halkı uyumuş bulunu- yordu. Yalnız civardan, geceye ait sesler geliyordu. - Böylece, hatıraları “arasmda kaybolmuş gibiydiler. Zamanı da, mekânı da unutmuşlardı. Samiye, delikanlının odaya ilk girişinde biraz şaşırmış ve kork - muşsa da, şimdi bu hislerden ken- disinde eser kalmamıştı.. Masanın yanma mihaniki ( sürette ilişti. Erkek, yanmda, ayakta duruyor - du. Karanlıklar, onlarm cürme benziyen bu beraberliklerini örtü- yordu. Seslerini alçalttılar ve biribir - lerine daha yaklaştılar.. — Evet, görüyorum, anlayo rum.. Hayatımızda aslâ mes'ud & lamadımız.. Sizin ne kiymette in - san oldüuğunuzu kimse anlayama- dı.. Ne'hafif ve nezih o ruhumuz var. Erkekler nasil oluyor da sizi takdir edemiyor. Bu sözler, Samiyenin yanakla » rını kızarttr, Hatırasmda bir erkek hayali canlandı: Mecdi Tahir.. Reşadiyede bulunduğu zaman- danberi ondan bir çok kartpostal- lar almıştı... Delikanlı, İzmirden onu mütemadiyen (o hatırlamıştı. Fakat kartpostallara sadece se» Jâmlar ve alelâde cümleler yazı » yordu. Evet, bu erkek onu, (aradaki mesafelere rağmen seviyordu. Ö- icün Ken Balesla gayet sidik olduğunu biliyordu. Geri döndü - gü zaman, bu aşkm mükâfatını o- ba verecek miydi? Hayır, hayır... İşte buna imkân yoktu. Zira, biribirlerine hiç ben- zemiyorlardı. Aralarında bir u - çurum vardı. (Devamı tar) i HASIR İLACİ rm köhünden ağnaız çarı SİZDE ONU KULLANINIZ! Akşam Postası İDARE EVI ISTANBUL ANKARA CADDESİ Tolgrat Adresi: İSTANBUL HABER Yazı; 25872 . İdare: 24870 ABONE ŞARTLARI LE ON 12 atik Türkiye: 120 550 060 1209 Krş; Ecnebi: 150 445 840 1610 i ILAN TARİFESİ Ticaret ilünlarmın satırı 12,50 Kotni Hinlar 10 kurüştür, vevananananı sansa tai sa0ameresasamansparamanasan Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basddığı yer! O(VAKIT) Maibaası | döndü... HABER — Akşzın Posta Bir adları Serdengeçti olan dal- kılıçlar,yanlarmda geniş ağızlı bi- rer kılıçtan başka silâh taşımaz- lardı. Kalkan, ok, topuz, balta gi- bi şeyler onlar için (o birer yüktü. Onlar, atlarmın — eğerlerini bile mümkün olduğu kadar hafifletir - ler ,sıyrılan kılıçlarını birer ölüm çemberi gibi sallayarak tek baş- larma binlerce düşmanın ortasma atılırlardı. Çok zamanlar bunlar - dan yüz tanesi o beşon bin kişilik düşman fırkalarmı darma dağm eder, karta) yuvasını andıran ka - İelerini kasıp kavururlardı. Savaş zamanlarmda yağmadan uzak kalmlar, bir o dirhem gümüş bile alamazlardı. Bunun için de ne geniş ülkeleri bir kasırga | hıziyle geçerler, dört bucağa (korku sa- çarlardı. Fakat savaş bitince sağ dönün- ce de hazineden'kese kese altm a- krar, bütün zorlukarı bir anda w- nuturlardı. i Dal kılıç olmak o zamanki Türk ordusunda en büyük O şrefti ve bunların hepsi de, başka milletler- den;devşirilerek kurulan. yeniçeri ordusunda . değil, öz Türk olan Rumlei ve Anadolu sipahileri ara- sından çıkarlardı. Bali Bey o gün süt beyaz atma binm$i, beyaz buluta binen hava ejderi gibi saflarm önünden geç - Mmişti, Beş yüz yiğit seçti. » Hepsi de uzun boylu, dinc, genç, binici, yılmaz delikanlılardı. Pa » dişah bile onlarm yaptıkları diziyi görünce Bali Beyin kulağıma iğil - di: — Böyle on bin yiğitle bütün kâfir ellerini alt üst edebilrdin de- gil mi?, — Evet padişahım?. — Yüz bin kişiyi ardımıza tak - mak gerekmezdi. . Kanuni Sultan Süleyman göğ - sünü kabartmış, gülümsüyordu. Beş yüz dal kılıç, kılıçlarını sı - yırdılar. Başta Bali Bey o olduğu halde ovada bir manevra yaptı - lar. Bu, kocaman ovayı kaplayan, İ gök kubbeye yükselir gibi koşan, İ uçan, kıvrılan, dönen bir kasırga idi. Zaman oldü ki ywrden kalkan toz bulutu arasında bir tek adam görünmüyordu. Kurd Ali Bali Beyin ardımda gi- diyor, atının burnu, büyük akmer- nin atmın kuyruğna değiyordu. . Kurd Ali o kadar seviniyordu 1 ği Sanki şu gökler, şu dağlar, şu ovalar, binlerce defa ufalmış, o - nun atmın ayakları altmda, can çekişen bir hastaya dönmüştü. Dört bin beş yüz akmeı da se - çildi.. Bali Bey ertsei sabah gün doğ - madan önee Sırbistan illerine doğ- ru havalandı. Kurd Ali Belgrattan © zaferle Yazan: KADIRCAN KAFLI Radosa gitti, Oradan da zaferle döndü. Türklere koca Macaristanı ka- zandıran Mohaç savaşına da gene Bali Beyin ardında olarak girdi. Evvelkilerden daha büyük, da- ha parlak bir dönüş yaptı. Ve bu savaştan sonra bin kişi - lik bir akmcı fırkasına kumanda etmeğe başladı.. Bir akıncı, hele bir dal kılıç için evlnemek kadar mânasız bir iş olamazdı. Fakat Kurd Ali böyle düşünmedi. Onu ne zamandanbe- ri içten içe seven, yalnız kalan Fa- dine halaya hastalığında ve sağ - lığında yoldaş olan Türk kızını oda sevdi., Büyük Türk yiğiti bu elâ gözlü, buğday renkli, şirin (o ve fedakâr kızla güzel bir yuva kurdu. O kadar mes'ud idi ki... Fakat kahpe (felek bu bahadır dalkılıcı kıskandı mı?, * bir gülle onun bir bacağımı tâ kö - künden kopardı. Cesur akmeryı en dinç ve genç yaşmda götürüm bı - Tek bacakla, kırgın, bitkin bir halde evine döndü.. Fakat orada bir oğul buldu. Tıpkı kendisi gibi gürbüz, dinç bir çocuk.. Babasma büyük bir hasretle bakıyor ve gü- lümsüyordu. iü Ve Karısı da onu şimdi daha çok seviyordu. Çünkü temiz ve güzel 28, Kyrie aşkıma bir de merhamet eklenmiş - Birim. e İm LEVENTLER Hüsmen reiş ufukta kaybolmak üzere olan Turgud reis | filosuna uzun uzun baktı, Leventler gemideki esirleri, top top kumaş, altın, gümüş kapkaçak ve öteberiyi Trablusgarb kalesi - ne taşıyorlardı. Halk, kıyıya birikmiş, O bütün Akdenizde ün salan ve bütün dün- yada bir örneği olmıyan bu gmiyi hayretle seyrediyorlardı. Esirler ve diğer ganimetler de onlarm ağızlarını sulandıracak ka- dar değerli idi. Leventler sanki zorlu bir sefer « den dönmüş değillerdi. Yüzlerin « de ve hareketlerinde yorgunluk - tan iz yoktu. Zaten Hüsmen de bü- tün bu yiğitleri birer birer seçerek yanına almış, hepsini bir kardeş kadar sevmişti. Gemisi hiç şüphesiz çok güzel ve sağlamdı. Fakat içindeki gemici - ler usta olmazsa en güzel ve sağ - lam geminin bile değeri nedir?. Keşiften dönerken o gece Trab- lusda yatmayı ve ancak ertesi gün, leventler biraz dinlendikten sonra yola çıkmayı tasarlamıştı .. O zaman da Sardonyanm doğu taraflarmdan geçerek Mesinaya, | oradan da Amalfi ve Napoliye ka- dar sarkacaktı, Böylelikle Turgud reis filosu Korsika ve Sardonyanın | du. batısmda avlanırken, Hüsmen >) in Dalkılıç olmak, o zamanki orduda en büyük şerefdi ğu sularında düşman olup olmadı. ğma bakacaktı. Turgud reis kaç defa Deli Hüsmenin haber vermesi üzerine ancak onun açık gözlülü- ğü, atikliği sayesinde pusuya düş- mekten kurtulmuştu. Sanki bu levent reisi hiç gözü - nü kırpmıyor, bir an bile ufukları gözetlemekten geri kalmıyordu . | Zaten Turgud asıl busebepten ortu kendisiyle beraber (o gelmek için zorlamıyor, o baştboş bırakıyor, düşman filolarmın bulunmaları u « mulan yerleri onunla kolaçan et - tiriyordu. Hüsmen reisi geriye döndü. Hüsmen rels geriye döndü. Çalışan, gidip gelen leventleri « ne gururla baktı. (Sonra gittikçe daha güzelleşerek esen poyraz - la ciğerlerini doldurdu ve haykır » dr:: , — Heesey!.. Bütün leventler bir anda dim dik durdular ve reislerine döndü « ii — Yoruldunuz mu? Her halde dinlenmek ister misiniz?, - Bir uğultu ortalığı doldürühe Her kafadan hiç şüphesiz ayni ses çıkıyordu, fakat biribirine 'ka- rıştığı için ne dedikleri anlaşıla - mıyordu, Dudakların üstünde ince bir bıyık çenesinde sivri ve küçük bir sakal taşıyan biri reise sokuldu: — Bu havada dinlenenler, çalı » şanlardan daha çok yorulurlar.. Dedi... Gülümsüyordu.. i Bu, frenk Süleyman allmda bir i yiğitti. Pek küçükken İtalyan kor- sanlarınm ellerine düşmüş, satıl - mış, orada İtalyancayı öğrenmiş, sonra kaçmış, fakat bu sefer de İspanyolların ellerine düşerek ye- niden satılmıştı. Orada İspanyolcayı öğrenmiş ve ancak on sekiz yaşmidan sonra engizisyon mahkemelerinden ka- çan yahudilerle beraber Cezayire bilmisti. Zeki, Yılmaz bir adamdı. Hes nüz otuz yaşlarında yoktu. Bulum- duğu Venedik illerinde — gördüğü gibi bıyık ve sakal bırakmıştı... — Ulan.. Nedir bu maskaralık be?.. Gâvurluk iliklerine işlemiş Kes şu sakalınla bıyıklarmı!.. Diyenlere şu cevabı veriyordu: — Yağma yok.. Bir daha onla « rın ellerine geçersem (böylelikle kendimi kurtaracağım.. Onlardan görünerek onlar; haklamak fena mı?, | Birdefasında on beş yirmi kişi birleşerek onu tutmak, zorla, onun | frenk taklidi yüzünü Türkleştir « mek istemişlerdi. Fakat frenk Sü- leyman Hüsmen reisin sayesinde bu felâketten kurtulmuştu. O bir tutam kıl, frenk Süleyman için, kılıcı, kalkanı ve baltası ka » dar işe yarayan bir silâh sayılıyor.