Türk matbuatında bir — yenilik| olarak sayılacak bu roman - birinej defa “HABER,, de çıkıyor. Bu ro- Mmanı bir sinema seyreder gibi taki, edecek, heyecandan heyecana di şeceksiniz. 'HABER “aramase harıklae aceailar!A - No. 2U YAZIK TAMDA , VTİRA- LAFA BAŞLAMIŞTI y z ; -x mn <cro b Do g pPOZEroL w-U Z-azmu AARL İK LND b ÜS İ TESAĞÜF EDİYORLAR Z SUCARM PARÇALARI ÜSTUNDEN Gi ÇOCUKLA İÇİN HEDİ BOBİNiİN YA MASKE nin ... a hülâsası Polis — hafiyesi X: 9 Şikagoda Karamaske isminde — bir haydud çetesiyle çarpışmaktadır. Bu çete i M ) Ş Marlo isminde zengin bir adamı e) ÖB $A , a bir hile ile kaçırmışlar — ve Skul N ” R N çiftliğinde kayaların içindeki bir lrüşariailiri mağaraya hapsetmişlerdir. X: 9 KA işe evvelâ telsiz istasyonundan baf ÖW., B ! lamak kararmı veriyor. Fakat bir a ee -pusuya düşüyor, ş ÜrRE GUi A7 'RARIN YARIŞI MUNARNAK Dü AŞTE DERDİM Şu. BU NAY. BUTLARA HABUL ETT!- / ĞMİ SÖYLEMESEYDİM) BİR BAŞKASINI Bu>/ LUP ONA YAPTI. (” GN ni 110 — RAGASTANTIN OĞLU - — RAGASTANIN UGLU - y nan bu hayali görebilmek için elleriy- Te gözlerini kapayarak: — Kızım!.. Kızım! diye inledi. — Seni bir karyolaya yatırdılar. O za- man ağrıların büsbütün arttı ve bütün şiddetiyle devama başladı. Saatlerce ah ederken, kıvranırken, ağrılar için- de haykırırken, kalbin kan ağlarken, yanındaki odadan sarhoş Jantiyom- Jarm kahkahaları geliyordu. Marjantin!.. Nihayet vakit geldi.. Ve çocuğun doğdu. Sen onun viyakla- masını duyduğun zaman, sarhoş Jan- tiyom kahkahaları arasında aşıkın Fransuvanınkini de işittin, Marjantin hıçkırıklar içinde: — Oh susunuz! Susunuz! diye yal- yardı. — Aptal! Seni akıllandırmağa ça- Jıştığımı görmüyor musun? Dinle! Daha var! Üstün başın kan içinde gocuğun kucağında olduğu halde ha-| rikulâde bir kuvvetle lohusa döşeğin- den atladın! Bir kapı açtın. Bir masa ve etrafmma toplanmış bir takım adam- ların arasında dizinde sana -kâğıdı veren kadını ve elinde kadeh bulundu- gu halde Fransuvayı gördün, Kendin- den geçerek ölü gibi bir halde yere düstün.. Kendine geldiğin zaman ara- dan günler geçmişti. O zamandanberi na Fransuvayı ne de o kadını görebil: din! — Kızımı., Kızımı da.. — Bu Fransuvayı hâlü seviyor mu- sun? — Nefret ediyorum ondan! — Ya 0 kadını!. Fransuvadan da- ha kabahatli olan o kadını! Çünkü lohusa döşeğinin yanında © içki. âle- Din! hazırlıyan oydu. — Oh! O kadımdan da nefret edi- yorum! — Marjantin! İntikam almak ister misin?.. -« Kızımı, ben kızımı isterim, — Dinle! Bu kadınm da büyük ve güzel bir kızı var. — Demek talih yalnız alçaklara gü- lümsüyor.. — Ben o genç kızı sana getirece- ğim. Ona İstediğini yap! Marjantin dişlerini gıcırdattı: — Onu öldüreceğim. Annesi bunu işitince kederinden çatlasın! Ben na- sıl acı çekdimse ona da öyle çektire- Düşesin gözlerinde kinli bir - ışık parladı. — Gelelim kızına! Onu da bulacağı- mı vadediyorum. Marjantin başını salladı: — Kızım öldü.. Sonra ilâye etti; — Oh Madam! Siz çok iyi kalplisi- niz! Altı yaşında bir çocuk Madam! Çok çabuk tanılır.. Tatlı bakışlı sarı- şın bir çocuk! — Sana onu göreceksin diyorum. Fakat öbürünü.. O menhus — kadının kızını.. Marjantin Düşesi titreten bir ses- le — ÜÖldüreceğim onu! dedi. Artık Marjantin Düsese aldırış et- miyerek köşesine çömelmiş ve başını iki elinin içine alarak yavaş sesle vak- tiyle çocuğunu uyuttuğu bir ninniyf söylemeğe başlamıştı. Tndim zambak topladım. Komşumun tarlasına, Vermek için sabahın, TIk geçen yolcusuna.. Düşes Detamp ona derin derin bak- . Ve sonra korkunç bir surette gü- Tümsiyerek merdivenden acele He In- di. Aşağıda Jantiyomları buldu. Yarım saat sonra hiç bir şey olma, dan Lavra dönmüştü. Bu üç Jantiyomdan maada kimse Düşesin bu gece yolculuğundan ha- berdar olmamıştı. Bunlar ise kimseye bir şey söylemediler, -H ÇOBAN HAVASI Her nekadar serbest brrakıldıysa da Tribule gene sıkı bir tarassut al- tında bulunduruluyordu. Çünkü Ji- yetin tehdidi karşısında baş eğen Bl- rinci Fransuva kinini bir türlü unuta- mıyordu. Şimdi Kralım kalbinde yeni duy- gular uyanmağa başlamıştı. Jiyetin kendi kızı olmadığından şüpheleniyordu. Esasen ortada bir ispat yoktu. Bir delinin sözüyle bir hakikat aydınla- nabilir miydi. Gerek doğum tarihleri, gerekse Ji- yetin annesine benzeyişi onun kendi kızı olduğuna şüphe bırakmıyorsa da Kral bu fikri şiddetle reddederek “Ji- yet benim kızım değildir ve olamaz,, diyordu. O Jiyeti seviyordu. Jiyet onun ola- caktı, Alttarafını düşünmek istemi- yordu. Tribule bu fikrin tesiriyle bu de- falık belki zindandan hattâ ölümden kurtulmuştu. Fakat Kral soytarısın- dan intikam almak için fırsat bekli- yordu. Bu fırsat da, Jiyetin kendi metresi olduğu gün eline geçecekti. O vakit kızın kendisini öldürmesi ona vız ge- lirdi, Kral kendi huyunu pek - iyi bilirdi. Bir kere hevesini aldı mı, zavallı kı- zın ölmesi veya yaşaması onu alâka- landırmazdı, Jan dö Kruvaziy'in Tribuleyi Jiye- tin yanma götürdüğü gecenin sabahı Boytarı odasında ne yapacağını düşü- nüyordu. — Şu Manfredi, onun sevdiği ada- mı görmeliyim, Herhalde görmeliyini. diye düşünüyordu. Soytarının ateşli gözlerinde bir ne- vi kinli sevinç parlıyor ve ara sıra en- dişe izleri görünüyordu. — Buradan nasıl çıkmalı? Eğer yalnız ben olsam pek kolay amma, Ya çocuk,., Onu nasıl çıkarmalı, nöbet. çilerden nasıl kurtulmalı? diyordu. Eline bir keman alarak çalmağa başladı: — Oh yarabbi! Artık mes'ut olaca- ğız.. Artık hiç ayrılmıyacağız. Her za- man beraber bulunacağız, Bu kepaze herifleri güldürmek için bundan son- ra maskaralık etmiyeceğim. Fakat şu Manfred beni düşündürüyor, Kemanı akord etmek için durdu. Yüzü sevinçle parlıyordu. — Adam sende! Onun Jiyet tara- fından sevilmeğe lâyık olduğuna e- minim. Acaba o da kızımı — seviyor mu?.. Herhalde Jiyet gönlünü bir se- file verecek kadar budala — değildir! Mösyö Manfred, siz talihli bir adam- gınız ve sgeviliyorsunuz! İhtiyar Tri- bule sizi seviyor. Fakat buradan nasıl çıkmalı, Bu gece çıkmak lâzım.. Bir gün kaybetmek, saadet anını bir gün geri hrrakmak demektir. Benimse ar- tık beklemeğe vaktim yok! Payıma düşen acıyı çektim. Tribule Luvr'un her yerini biliyor- du. Köşesini, bucağını, her — deliğini, gizli dehlizlerini, gizli kapılarını hep öğrenmişti. Fakat göz hapsinde tutulduğunu da biliyorde. Her yerde serbestçe dolaşıyor, ars tık maskaralık etmesi — istenmiyor, Kral; — Canm sıkılıyor.. Güldür beni soy-