2 MAYIS — 1936 NiÇiN — HABER — Akşanı Postam T Sinema perdesinin en Tulumbacı edebiyatı? | meşhur Artisti cansızdır! Fransızca, ingilizce konuşan tulumbacılar ve tulumbacılığa eski merak... Çalgılı semai kahvelerinden ve oralarda söylenip okunan maniler- den, semailerden, — koşmalardan, | destanlardan falan bahsederken neiçin oyazılarımın başlığını : (tulumbacı edebiyatı) diye koy- ! muştum? Evet, ben buna (çalgılı | kahve edebiyatı ve meydan şair- leri) desem dahaiyi — olurdu! Fa- kat unutulmasın ki çalgılı kahve- lerin hemen hepsi ayni zamanda birer tulumbacı kovuşu ve kahve- si idi. Tulumbacı olsun olmasın © zamanın bütün meydan şairleri eserleri ile birlikte hep bu kahve- lere sığınmışlardı. Çünkü eski | saz şairlerinin Tanzimattan sonra- ki haleflerine İstanbulda ancak | bu tulumbacı kahveleri ağuşlarını açmışlardı. Paşa konaklarında, devletlü, a- tufetlü, saadetlü yalılarında, kibar meclislerinde kendilerine en ufak bir yer değil; en kücük bir ehem- Miyet bile verilmiyen son zama- nin Meydan şairleri bu tulumbacı kovuşlarında el üstünde — tutul- muşlar, eserleri buralarda seve- seve okunmuş, çalınmış ve kendi- | lerine buralardan birçok - çıraklar yetişmiş ve daha doğrusu Tanzi- mattan sonraki halk - şiiri hep bu- ralarda yaşamıştır. Gelelim tulumbacrlığa: Tulumbacılık öyle sanıldığı ka- dar aşağılık bir zenaat değildi.İc- lerinde belki fenalar, çapulcular, itler de vardı. Fakat, bunlar- han- gi zenaat sahiplerinin — arasında yoktu? Fena, çapulcu, it, terbiye- siz, edebsiz insan her yerde her va- | kit vardır. Tulumbacı demek ev- velce itfaiye demekti Frengistandan maiyetindeki bir kaç frenk tulumacı ile buraya ge- len Davit (1) — burada ilk itfaiye tşekilâtını tulumbacı - ocakları ile kurmuştu. Onun kurduğu bu tu- lumbacı teşkilâtıdır. ki uzuün yıl- lar İstanbulun o eşsiz, — emsalsiz | büyük yangınları karşısında dur- madan, dinlenmeden çalışmış, a- teşler içinde, yıkık duvarlar altım- da birçok da — kurbanlar vermiş; daha sonra askeri ve atlı arabalı itfaiyeler teşkil edilince Davidin vaktile kurmuş olduğu o küçük kü- Şük ve takım takım tulumbacılar ikinci plânda kalmıştı. Böyle ol- Makla beraber gene atlı, arabalı, itfaiyeler zamanımda da bu tulum- bacılr, uzun yıllr. yangınlara karşı bir hayli işe yaramışlardı. Daha sonralarına gelince iş, İs- tanbulu yangından koruma ve yan 8tn söndürme şeklinden bir hayli Sıkmış; tamamile yarı zorlu, yarı fantazi bir koşuculuk #poruna dö- külmüştü ki işte — tulumbacılığın | l*ınbuldıençok dal budak saldı- I ğt çağlar bu zamanlardadır. O za- Manlar İstanbulda tulumbacılık i, mera ıkolmiyan; belli baş- | İt geçit yerlerinde takım formaları büyük bir heyecan içinde seyret- | Miyan kimler yoktu acaba7. vecisinden, bakkalından, ı"'hıhnd."_ ahçısından tutun d’ , mümeyyizine, müdürü- he, hattâ başkâtibine kadar ne 2- t."""l. ne efendilerim, ne beyle- Tim vardı ki iş başında köşlü Na" | mazbata, Palırken yangını | dırım gibi sırıklarının rasını duydular mıydı, — heyecan- dan sapsarı kesil:p soluğu ya ka- vuşta, yahut geçit yerlerinde alır- | lardı. Hele ben, birini bilirim, Şey- hislâmkapısında — sarıklı bir me- murdu: Adı Hafız Şakirdi. Yangı- nı duyunca hemen — daireden fır- lar; sarığı, cübbeyi, şalvarı, mest | pabucu Süleymaniyede bir kahve- ye bırakıp bir fanilâ, bir dizlikle soluğu, ta Vezir tekkesindeki tu- lumbacı kovuşunda alırdı. Hasköylü kâtip — Mahmutları, Aksaraylı kâtip — Hulüsileri belki işitmişlerdir.Bunlar gibi daha ne- ler dairelerinde yazı masalarının başında bir tezkere, bir tahrirat,bir bir bilmem ne kaleme duyar duymaz ellerinden kâğıdı, kalemi atıp yıl- başlarına fırlarlardı. Bir gün, hiç unutmam: 323 yı- lında İğrikapı dışarısında kaleleri | seyretmeğe gelen kadınlı erkekli bir seyyah kafilesinin yanındaki acemi tercüman, onlara çatra pat- ra fransızcasile kalelere dair ya- lan yanlış malümat verirken sıcak | bir yaz yangınından yeni dönmüş olan mavi fanilâ, siyah dizlik, be- yaz külâhlı ve yalmayak bir genç tulundbacı kan ter içinde hemen seyyahlara sokulup bir reverans yapmış ve fasih bir — fransızca ile onlara bir şeyler söyledikten sonra zavallıların iyi — fransızca bilme- diklerini anlayınca bu sefer fasih bir ingilizce ile — kendilerine iste- dikleri izahatı vermişti. Düşünün bir kere o manzarayı! — Buna sey- yahlar da şaşmışlar; hemen elle- rindeki küçük makine ile o genç tulumbacının resmini alıp ona bir araba tesekkür savurmuşlardı. Bu dediğim, iki yabaner dil bilen, mü- | nevyer tulumbacı o zaman İstan- | bulda küçük bir kâtipti ve şimdi hâlâ orta yaşlı, orta halli bir me- murdur. Onun icin — (tulumbacı) tabiri it, köpek, çapulcu, serteri demek değildir. İçlerinde belki böyleleri de var- dı; fakat bir çuval pirincin için- de ne kadar taş varsa onlar da © kadardı! İşte, ben, onun için yakın geçmişin — tamamile — tulumbacı kahvelerinde söylenmiş, okunmuş, çalınmış, mânilerine, semailerine, koşmalarına, yıldızlarına, destan- larımna, kalenderilerine (tulumbacı edebiyatı) başlığını koymuştum. Osman Cemal Kaygısız (1) Sonradan İslâm olan (Ger- | çek Davut ağa) T zdrmasü ; n | Miki Fare,, yi | yaratan ı Fakir artist nasıl kazandı? | Sinema — me- & raklıları, “dün- Ydi ç*;l__, artisti kimdir?,, e) sualine ayrı ay - / m ve her- St diği artistin is - mile cevap verecektir. Fakat bu cevap verecektir. Fakat biz. bu Son senelerin en meşhur — artisti cansız bir yıldızdır, Miki Fare! W Aşağıdaki malümatı okuduğu - meşhur artis Miki Faredir,, diye- | ceğinizi zannediyoruz. Douglas Fair - yahati yaparken, Miki Fare film lerini — göster - disini yamyam lara ve yarı ya bani Aadamlara sevdirdi. Son za fir aşiretleri, üstünde Miki — Fare resmi olmıyan sabun - kalrplarını almamağa başladılar; nasıl ki es- yanın resmi olmıyan paraları al mazlardı. Miki Fare son günlerde Fran | para ve şöhret yanın en meşhur Vh; kes kendi beğen- suâle şöyle bir cevap verebiliriz! nuz zaman sizin de bizim gibi “en banks dünya se- mek suretile ker manlarda Cenubi Afrikanın Kaf kiden de üstünde Kraliçe Viktor- | sada yapılan karnaval şenlikle - rinde Granville hemşeriliğine se- çildi. Miki Farenin geçen 28 Eylülde doğumunun beşinci yılı dolayısiy- le İngiliz gazeteleri birinci sayfa- larında büyük başlıklarla sütun lar dolusu yazılar yazdı. Almanyada, Hitler kolunda Na. zi işareti yerine Miki Fare resmi - ni taşıdığı için Nordiks adlı deli- kanlıyı kapı dışarı etti. İsveç ile Hindistanda program olarak yalnız Miki Farenin ma sallarından yedi sekiz filmi gös - | teren bir kaç sinema vardır. Ge -| çei yıl bütün dünya Miki — Fare| | filmlerini görmeğe gidenlerin sa | yısı 468,000,000 kişiyi bulmuştu | İngiltere Kralı beşinci Jorj, Kra | Tiçe Mari, Musolini ve Ruzvelt Miki Farenin âşıkları arasında- dır! j Kapı perdesinden tutun da mü: cevherat ve altın saate kadar, o -| nun resmini taşıyan 60 den fazla | nevide mamul eşya vardır. Şika go san'at enstitüsünün — müdüri Mister Robert Harş asri büyük e | serler arasına Miki Fareyi de yer leştirirken “Miki san'attır!,, söz lerini söylemiştir. Büyük — moda mağazalarının dıvarlarında onur | resimleri göze çarpıyor. Hulüsa Miki evrensel bir karakter olmuş | tur. , Mt 'e Miki — Farey| İ yaratan — küçü | cük boylu, na | hif zayıf Wali| Disney şimdi 32 yaşmdadır. Ka - zandığı şöhrete İ kendisi de şaş - mış olmakla beraber pek te şt- l marmış değildir. Bu adam dokuz Walt Disney ve Miki Fare yaşından 15 ine kadar her sabah| ve büyük mikyasta işe girişti. Fa- saat üçte yataktan fırlar ve akşa-| kat tevzi acantesi iflâs edince o da mım saat altısıma kadar sokak s0- | kak koşarak gazete satardı. Gaze- te satarken, vakit bulup mektebe de devam etmiş ve ilk mektebi bi- tirmişti. 15 yaşına girince trenler- de garsonluk işi buldu. Bütün ka- zandıkları ailesinin bakımıma gi - diyordu. Genç yaşta mes'uliyet ve ağır iş ona tuttuğunu koparmak kudretini vermişti. Disney daha yürümeğe baş - larken resim de çizmeğe başla - mıştı, — mektep yaşına varma - dan kara kalem- ; de âdeta üstat olmuştu. — 1917 de, geceleri de - vam etmek şartile, bir sene kadar kara kalem dersleri aldı. Sadece bir tesadüf onu hare . ket eden resimler yapmağa sev -| ketti. Sinema kumpanyalarından biri, müteharrik reklâm yapacak bir ressam aradığını ilân etmişti. Bu ilâna yaptığı müracaate muva- fik cevap aldı. Eşhas resimleri ©o vakitler bizim Karagözler gi -| bi hareket ede -| bilecek parça - lardan — yapılı - yordu. Walt böy leparça parça ve birbirine ek lli şekillerden vaz geçilerek müteharrik resimler ya- pılması için kumpanyayı ikna et. ti. Bugün kullanılan usul de — işte budur: Miki Farenin her filmi için ayrı ayrı 15,000 resim . maktadır. MA | Disney 19 yaşına varınca kendi| başına ilk filmini yaptı. Babasının | garajını stüdyo olarak kullanı- yordu. Bu ilk filmleri tanınmış ço- cuk hikâyelerinden ibaretti. 21 ya.- şına vardığı zaman, artistler kira- layarak bir şirket vücude getirdi. Holivuda gitmeğe mecbur oldu. T Orada kendisine bir stüyo kure mak üzere 250 dolar kadar serma- ye veren kardeşi yardı. İkisi de bir ay kadar yarı aç yarrtok've-haciz memurları peşlerinde olduğu hal- de uğraşıp durdular. Nihayet bü- yük kumpanyalardan biri onların yaptıklarile alâkadar oldu. 28 Eylül 1928 de Miki Fâre be- yaz perde de ilk olarak boyunu gösterdi. Halk zevk ve heyecanla bunu alkışladı. Gün geçtikce Mikâ sinema âleminde en Meşhur bir şahsiyet oldu. . Disney ötedenberi Çarli Çapli«s nin hayranı idi. Daha çocukken elindeki bastonu ayağıyle havaya fırlatmağa ve düşerken de eliyle tutma ğı öğrenmişti. Geceleri yatak odası penceresinden sesizce sıvı« şarak amatörlerin tiyatrosunda numara yapmağa giderdi. Kausas şehrinde ona “İkinci Çaplin,, laka, bmnı takmışlardı. Disney eskiden- beri “Miki Fare,, sine Çaplinin karakterini vermek isterdi. Her iki sanatkârda zekâ, deha ve ahvali ruhiyeye vukufu itibarile aşağı yukarı ayni seviyededirler. #ö>eü *