KaraMaske Polis hafiyesi ( X: 9 )un harikulâde maceraları : No. 14 Türk matbuatında bir — yenilik, olarak sayılacak bu roman - birü defa "HABER,, de çıkıyor. Bu ro- manı bir sinema seyreder gibi taki; edecek, heyecandan — heyecana dü-| şeceksiniz. z ğ 'rrüyğâk:gı%: A;IZW A | M%Mâı[şn k Poşıl BÜYÜ g%r BR MAGARADA 'ALIŞMAYI PARLAŞTIRDI. Birü ALARMYATAKLARIĞI SE ;#iıâ :ğqlqrî,#.:g'# K w KA V $ KA LArA AM TERE BÖYLE BİR MâĞIT ! (RİR. koka 4 ş $ Vt'IM KASILİTNIZ. | STZ, HAYOUT MÜUSÜRÜZ? BAYANLAR? | AH'BİLSENİZ « WAKİ. pe [A'ı.aık #AYDUT ARINDA GLAAYATAK — | (SİZDEN BARA AZACAK DE $i DEN KATANACAĞIM PARAY, | | YAYBOLMAN/Z ÜZERİNE #AHAT RAHAT YİHEBİLECE-| |DA KUSULE GELECEK PA- ĞGİM SANIR'M —ei | VİKTEN '”MEDE EDECE - LA KARŞILAŞMA L7 - m * r lî'ıîîv'î"] YI WERADAR BVAR. PANT, İSTERDİM.. Ha MA ÇOCUKLARIÇCIN HEDİ BOBİNİN Y > - KİCA YANINDA .. . 'ENDİSİNİ İY7 ALIŞTIRMANIZI B0İ/ "YOR. &A — NAĞASTA A moa söyliyeceği sözlerin dehşe- ! tinden kendisi bile korkuyor muydu? | Belki!.. Söyledi... Gayet yavaş bir sesle bü- yük şeyler söyledi.. Alnımı iki eli ara- sında sıkmıştı. Kafası — birtakım feci hâdiseleri sıralıyor, — dudakları sanki | söyledikleri — sözlerin — dehşetinden | kendi kendilerine titriyorlardı.. ! Söyledi.. Yahut dişlerini gıcırdattı. Maladr bu feci sözleri — dinlerken renkten renge giriyordu. Evvelâ kı- | zardı.. Sonra sapsarı oldu. Nihayet | yüzündeki bu kızıllık ııorırdıklııvl sonra bembeyaz oldu. Gözleri yuvalarından fırlayıp çık- | mrş gibi bir hale geldi. Bununla beraber — bütün bu sözler | hiç te çok uzun sürmemişti. Fakat çok müthiş şeylerdi. Bunu şimdiye kadar hemen hemen her türlü facialarla — burun buruna | gelenMaladrın titriyerek geri çekil- mesi isbat ediyordu. — Gözlerinde bir merhamet dalgası okundu. Ru kadr mın herhangi bir şeye karşı — merha- | hamet — duyması, pek harikulâde bir | vaziyet karşısında bulunduğunu isbat | ediyordu. —Ah,ah. — Madam.. Bu mümkün | Mü?-Galiba, galiba değli, muhakhak | Ki sözlerinizi yanlış — işittim. Yahut | yanlış anladım, Ne — istediğinizi bir | dahır tekrarlar mışımız., diye kekeledi. Mağlen, kendisini titreten büyük bir Boluk kanlılıkla cevap verdi: — Hayır, yanlış duymadınız, Söz: lerim pek doğru, ve pek ciddidir. İsti. yorum. | —Oh madam... Düşününüz!.. Istedi- ğiniz pek müthiştir. — Olsun istiyorum. — Fakat kendinize acımıyor musu- nur? — Bu sizi alâkadar etmer.. — Rica ederim böyle şeylerden bah- setmeyiniz.. Ben — isliyorum. Ve size ücretini de peşinen verdim. — Ne vakit? — Eğer mümkünse hemen şimdi. — Mümkün, fakat... — Tereddüde lüzum yok. — İstediğiniz şimdi olabilir, yalnız.. Mndlen gürledi: — Haydi çabuk büyücü karı! Daha ne bekliyorsun? Sözlerimi anlamıyor musun? İstediğimi yapmakla beni ne derecelere kadar azaba düşürdüğü- görüyor musun? Maladr boğulur gibi bir sesle cevap verdi: — Bir dakika bekleyiniz madam! Dışarı çıktı. Sıkıntısı biraz yatıştık- tan sonra hizmetçilerinden birini ça- girdi — Bana Jan lö Piyetri gönder! em- rini verdi. Birkaç dakika sonra Jan 1ö Piyetr «al- lana sallana geldi. Maladr kendisini lüks odalarım dediği odalardan birine soktu. Odada iki iskemle ile bir karyola bulunuyordu. Kapıyı kapadıkdan son- ra bedbaht adama yaklaştı — Mezanj seni istemiyor değil mi? — Evet! — Sperans da seni istemiyor. — Evet! — Borniyes de senden kacıyor. — Bvet.. — Gerek benim fahişelerim, ve ge- rekse diğer fahişeler senden korku- yorlar, ve kacıyorlar değil mi? — Evet, hepsi korkuyor ve kaçıyor. Ahi. , — Halbuki sen bir kadın istiyorsun öyle mi? Jan 18 Piyetr siddetle sarsıldı, Elle- rinf havaya doğru kaldırdıktan sonra birleştirdi. — RAGASTANIN OĞLU — 87 GlğnDağ el —Ah. Evetl. — Fakat, sana temas eden kadının ölüme mahkâm - olduğunu bilmiyor- musun? Jan 1ö Piyetr homurdandı: — Ben de öleceğim. — Öyle ise burada bekle! Maladı dısarı çıktıktan sonra ken- di odasına koştu. Madlen hâlâ — eski vaziyetini muhafaza ederek oturuyor- du. Herledi. Madlenin kolundan tut. tuz — Madam, son bir defa, düşünü- nüz, bu çılgınlıktan vazgeçiniz. — Sus! — İgtiyor musunuz? — İstiyorum! — O halde buraya giriniz! Madlen kapının önünde yarım sa: niye bile sürmiyen bir tereddüt zös- terdi. Bu tereddüdü darağacı, daha doğrusu cellât karşısında bir mahkü- mun sevki labil ile duyduğu cçekil: meğe benziyordu. Sonra her şeye kat'i suretle karar vermiş gibi ilerledi. Göğe karşı ü net, kin fışkıran son bir bakış fırlattı. Ve kapıyı rek içeriye girdi. — 33 — KİTAP, KİTABIN YERİNİ TUTAR O sabah rahip Loyola Paris Emni- yet Müdürü Kont Monklar ile konuş- du, Konuşma çok çabuk oldu. Çünkü bu iki adam biribirlerinin içlerini ça- buk anlamışlardı. Monkların ruhunda — müstebitlik, zalimlik.. Loyolanm ruhunda şeytan- hk, dessaslık vardı. Zaten engisizyon, müthiş bir poliz, bir şeytanet makinesinden başka ne- dir?... Yalnız bu polis: Ayni zamanda #okaklarda ve vicdanlarda bekçilik e- diyordu. Dimağları haczediyordu. Bu ! MASKE nin hülâsası İ Polis hafiyesi x : 9 Şikagoya | giderek yeni bir işe atılryor. Bu se İfer Kara Maske adında bir haydut |la çarpışmaktadır. Haydutlar ken ldiıini bir tuzağa düşürüyorlar. Ve tayyare ile seyahat eden Marlo is minde zengin bir adamı yakala mak için pusu kuruyorlar.. da umumiyetle bir muamelei diniye ile nihayet buluyordu. Müamelei diniye: Vicdanlarında bir- takım gizli fikirler bulunan on iki kadar suçluyu yakalamak bunlar bulunmadığı halde kim olursa olsun yakalamaktan ibaretti.. O vakit, mun- tazantan karşılıklı olarak biribiri üs- tüne odunlar ve demetler yığılıyor- du; zira mukaddes kilise daima inti- | zamsızlığın düşmanıydı. Odün - yığı- | mından bir direk çıkryordu.. Üç, on ve bazan bu güzel direklerden yirmi ta- | nesi münasip suretlerde- dikiliyordu. Katolikliğe az - taraftar - olmalarıyle suçlu serseriler yeni iplerle bağlanı- yorlardı; sonra, meş'alelerle gelen papazlar demetlere uteş veriyorlardı, duman yükseliyor, alevler fışkırıyor- du. Biçareler, bağlarını koparmyak için fevkalbeşer bir gayret gösteriyorlar- dı; etleri erzirdiyor, düydükları acı- dan dolayı ahları ve feryatları ile or- talığı sarsıyorlardı. — Fakat, Katolik dininin ve Papanın mukaddes sadası bu feryatlara galebe ediyordu. Za- vallılar bu yüzden telef oluyorlardı.. İşte buna: Din işi diyorlardı. Bazan heyeti diniye, daha mühim sebeplerle >de insanları yakıyordu.. N Ingilizleri müthiş bir düşmandan kurtarmak için Fransız rahipleri tara- fından yakılan Jan Dark buna bir mi- saldir. Halk; bu kahramanın hatıra- tanr takdis ettiği için heyeti diniye kendisini evliyalar arasına soktu: Bu da iyi kötü bir yalan... Dinin mes'ut devri! İnsanların di- ri diri yakılma devri! İşte Loyola ile polis müdürü bun- ları düşünüyorlardı. Monklar ile Loyola bu çeşit haki- katları söylemeğe mecbur olduklarını zannetmiyecek derecede biribirlerine oldukça hürmet besledikleri için bu