Bir Aşkın Hikâyesi Hatice Süreyya | Samye ileriye doğru iki adım atmışken, duraladı. Bir hayli şa - şırarak, sola doğru baktı. Yirmi beş yaşlarında kadar bir | farak bir kadın içeri girdi.. genç kız, orada duruyordu. Yanm- da da, daha yaşlr bir delikanlı var- | he yoktu. dır, ikisi de, gürül gürül yanan bir | ocağın başında ısınmaktaydılar . Demin haykıran, —meğer bu genç kızmış.. Mürebbiyeyi görünce, yüzünde bir bayret ifadesi belirdi. — Fakat hemen derhal — kendini topladı . Yavaşça omuzlarını kaldırdı. — Buyurun, küçük hanım... İçe- | ri girebilirsiniz.. Tabii size bağır - madım... Hizmetçiye bağırdım .. Ramiye denen bu kız - aptaldır ... | Bir türlü lâf anlamaz, terbiye | kabul etmez.. İ Zavallı hizmetçi: — Küçük hanımın içeri getiril - mesini paşaefendi bana emretti ! -diye kekeledi. . — Peki, peki.. — Kapıyı kapat .. 'Anneme git haber ver.. Bizi don - duruyorsun.. Bu tarafa buyurun | küçük hanım.. Gelin, ısının; pek üşümüşe benziyorsunuz.. . | Genç kızın yanımdaki delikanlı , | iskemlesinden — ayrılarak, hızla ilerledi.. Gayet centilmence,, Sa- miyenin elindeki çantayr — aldı. Koltuğu ateşin yanma sürdü .. Samiye, teşekkür ederek, ev sa- hiplerini seri bir nazarla süzdü .. | süzdü. .Sanki fiyat biçecekti.. | vazıh surette duydu: açılarak, genç kızı pek — sıkan bu vaziyete bir nihayet verdi. Takri - ben kırk beş yaşlarında kadar u- Paşanın karisı olduğunda şüp - | Baştan aşağıya kadar siyahlar giyinmiş.. Sıska bir kadındı.. Çe - nesi ,burnu, elmacık — kemikleri çıkıntılı çıkıntılrydı.. En bariz ta - rafı, gayet keskin, âdeta çivi gibi insanın üzerine saplanan gözleriy- di... Saçları kestane rengindeydi ... İçlerinde epeyce ak teller de görü- nüyordu. Bilhassa alın tarafında | iki beyaz perçimi vardı.. Muayene eder gibi, mürebbiye - yi, baştan aşağıya kadar bir kere Bu imtihan neticesinde şüphe - | siz ki, iyi not vermiş olacaktı.. Zi- ra, hanımın yüzünde, — tebessüm sayrlacak bir kimildama oldu. — Bu tarafa gelirseniz konuşu - ruz, küçük hanım!.. - dedi.. — Başüstüne, efendim.. Başka bir odaya geçtiler. Bu oda, yazıhaneden elbise do- laplarına kadar muhtelif eşyanın bulunduğu bir yerdi. Kapının kapandığı sırada, Sa - | HABER — Akşüm Postatr Yakı Kan n Tarihten B Mayı$ — 1835 li Yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. l1 Nihayet divanıharpten gelen bir ultimatom edilmemi İkimiz de gülümsedik.. İlk adım iyi atılmıştı.. Divanrharbi örfi heyeti üzerinde — yaptığım tesir müsbetti. Yolda etrafımıza bakı- na bakma yürürken içimde maşum bir ümidin sıcaklığını duyuyor - dum.. Muhafızlar, bir iki — adım fasıla ile bizi takib ediyorlar, Ge- lip geçen dönüp bize — bakıyor. Çünkü omuzlarına doğru uzanmış | duran iki parlak süngünün önünde giden bir adam, bu kaldırımlar ü- zerinde istedikleri gibi — kollarını sallayabilen, hürriyeti kanıksamış insanlar için hayretle, belki daha fazla merhametle bakılmıya lâyık bir zavallı oluyor. Ben de onlara bakarken, kalbimin acı acı kana- yuvyamdan, — çoluğumdan, çotu - ğgumdan uzakta, bir hastahanenin çıplak taş duvarları arasında, her an yeni bir korku ve heyecan için- de bulunuyorum. Kafatası içinde kendisini saklayan insanı ölüm gi- bi fena bir akibetten kurtarmak miye, Denizin şöyle — söylediğini — Mürebbiye, fena değil.. (Devamı var) | Rıııfv_e Deniz bunlar — olacaktı HASRETLE-TAHAYYUL-ETTİĞİN şüphesiz... Delikanlı, yirmi yedi, yirmi se- kiz yaşlarında kadar yakışıklı bir çocuktu.. — Mantazam hatlı yüzü, vbadem biçinninde iri gözleri vardı. Etti dudaklarında daimi bir tebes- süm gözüküyordu.Heyeti umumisi | GENÇ ı.ıeıı:-ğ'jmvuş sempatikti.. Sırtında güzel bir el - bise ve ayaklarında kocaman a- yakkabıları vardı.. Hemşiresi, Hasan dayının haber werdiği gibi, hayli güzeldi.. Erke - | ğin yüz çizgilerinin ve ifadelerinin aynı, fakat daha incesi, Siyah göz- lerimin etrafındaki — kirpikler iri iriydi... Küçük ve düz. burnunun kanatları hassastı.. Minimini ağzı, istihfafkâr bir ifadeyle bükülü - yordu . Matmazel Deniz, tam mânasiyle güzeldi. Samiye, bu kanaate gel - | di. Lâkin daha az güzel olması - na mukabil, daha sevimli olması temenmni edilirdi. Sırtında yakası ve kolları işle - meli pembe ipek bir penyuar var- (dr. Küçücük ayağını etrafı beyaz tüylü terliğinin içindeoynatıp du - yuyordu. Bu esnada Rauf, nazikâne cüm- leleri srralıyordu: Inşaallah iyi seyahat etmiş - sinizdir, eziyet çekmemişsinizdir. — Hiç sıkıntı çekmedim, gayet iyi seyahat ettim efendim.. Tren rahat, sonra, eksik olmayın, ara - ba da yollamışsınız.. — Estağfurullah.. Tabit değil mi ya?, Hemşirem de geçen gün geldi.. — Fakat o, hayli yorulmuş geldi. . Rauf, hemşiresine dönerek, onu da muhavereye iştirak ettirmek is- tedi.. Lâkin, güzel — kız, hiç oralı görünmiyordu. Koltuğunun derinliğine gömül - müştü.. Bacak bacak üstüne at - mıştı.. Mürebbiyeye müstehzi na - zarlarla bakıyordu. Odanın öte tarafımda, bir kapı ve Ademi iktidarı giderir. Eczanelerde - bulunur. Fi- yatı. İstanbülda — 150 kuruştur. Adres: Galata Posta kutusu 1255 FİZİN €N BÜYÜK mÜesseselerinden gelen DAYANİArA MAhSUS ZENGİN | ŞAPKA ÇesSİtlerini görmek İÇİN Kçssis de—— — / Beyoğlu -Tünnet neydanı Pramway mansura dar solağı yöube: Ftiklal Cadd. NE3v0 Sent-Mari klisası karşısında DOKTOR .. Kemal özsan Urolog — Operatör Bevliye Mütehassısı Kraköy — Ekselsiyor. — mağazası yanında. Her gün öğleden sonra 2 - den 8 - e kadar.. — Tel; 41235 î rinden gelen her yardımı yapıyor- U lar. || Irkları, kendilerine zarar verebile- için durmadan işleyen beynim acı- dan, düşünceden o kadar yorul - muş, o kadar harab olmuş ki, bir | türlü patlamıyan sert bir çiban gibi zonklüyor.. Akşam olmuş.. Herkes yuvasına | dönüyor., Biz Beyoğlu caddesin - den Biraz sonva sün - | gülü muhafızlarımın beni bekledi- | ği loş koğuşlara gireceğim.. Bu işin sonu ne olacak? Bu meraret- li, bu azaplı yaşama daha ne ka- dar devam edecek? Yoksa bütün bu cabalamalarım boşuna mı gi - decek, deliliğimin yalancıktan ol- | duğu anlaşılacak ve ipe çekilecek miyim?. Bunları düşünürken tüy- lerim diken diken oluyor. Fakat ok yaydan çıkmıştır. Her halde denaete kuzu gibi boyun uzatmı - yacağım. Z Elimde başka bir kuvvet ve im- kân olmadığıma göre göz heki - mi doktor Yusuf İzzetin bana tav- siye ettiği bu delilik halinde de'- vam edeceğim.. .« Gümüş suyu hastahanesinde tedavim! devam ediyor. Bu hasta - hanede o zaman vazife almış olan bütün idare adamları, doktorlar , asistanlar, hattâ genç stajiyer dok- torlar, memleketin — geçirdiği bu kara günlerin bütün namuslu şa - | hitleri gibi hakikati görüyor ve | biliyorlar. Dış —düşmanla elele | vermiş iç hiyanetin, — irticam ve bütün bunların teşkil ettiği soysuz bir iktidar unsurlarının iç yüzünü, işlenen habasetleri ve hiyanetleri göz yaşlarını içlerine akıtarak ta- kib ediyorlar. Bunun için sevgi ve himayele - rini bizden esirgemiyorlar. Elle - Hattâ bazan bu — fedakâr - cek büyük ferağatlar halini alı - yor. Bu doktorlarla her gün yabancı ve şüpheli gözlerden uzak odalar- da toplanıp görüşüyoruz.. Görüş - melerimiz, hep — yurdun istikbali, benim âdeta taburcu istiyordu sal mevzulardan dışarıya çıkmı - | yoksa heyetimizce hariçten tayin yor. olunacak emarzı akliye ve asabi - Artık hastahanede — vaziyetim | ye mütehassıslarından mürekkeb daha emin bir hal almıştır. Çünkü, | hi heyet tarafından — muayenesi yalnız sertabib Talât, doktor Na - | yapılacaktır. Eğer kendisi yata - zım Şakir değil, dahiliyeci miralay | şak tedaviyi istilzam — etmiyecek Tevfik Salim (General), kulakçı | derecede hafif bir rahatsızlıktan Sani Yaver, göz doktoru — Niyazi | mütecessir ise kendisini derhal ta - İsmet, operatör Kemal ve Murad | burcu ederek Bekirağa bölüğüne ve diğer büyük profesörler de be- | j4de edeiniz.,, nimsırrımı ve hayatımı üzerlerine Gümüşsuyu hastahanesinin o almış bulunuyorlar. Artık bu ka - y zamanbu kuru — sıkr ültimatoma dar umumi bir himaye karşısında | verdiği cevab çok kestirme idi: hayatrmı tamamen sigorta ettiği - emrazı me emin oluyorum. Divanıharbi örfide duruşmaları- mız devam ediyor. Fakat bizi derhal ve en ağır cezalarla mah- ı küm etmek için Ferid (paşa) dan “— Hastahanemizin | akliye ve asabiye koğuşunda te- davide bulunan Cemal Oğuz, ta- burcu edilemiyecek derecede şid- detli bir ruh ve dimağ hastalığın - dan mustariptir.;, bsmDİN el » AE Slainiye, laulmıııt .'Im" olan Bu cevab üzerine — divamharbi divanıharbi — örfi benim mutlaka İota işrarda RiYA edi hastahaneden taburcu edilmemi STEUKey t Flverei VÜŞ B temine çalışıyor. Hastaheneye her 1 Dunıçmılnrvdmı:.dev.lı'ın d;i. Ben gün bir tezkere geliyor. Bu yazı - | $©t& yanımda Dir ee n'lılm ha |a birlikte muhakemeye gidip ge- larda iyi olup olmadığ ; MTĞRAYE Oİye SinaMllm, Do 2A * İ yayorüb. 'i celesleridübizle man taburcu edilebileceğim soru- Ğ İ l luyor. Bunlara hep menfi cevap - | KD OEŞLENĞĞ A a lar veriliyor. Sonraları para ile tutulmuş Er- Nihayet, —divanıharbi - örfiden | menilerden, Hürriyet ve İtilâfçı- son ve kat'i bir ültimatom geldi , | İlârdan ibavet yalancı — şahitlerin Hastahano sertababetinin asabiye ! dinlenmesine hl'lıl"*'—- Bir kaç mütebassısı doktor Nazım Şakire | Para için, kendi soyundan — olân havale ettiği bu tezkere de şu sa - | Rünahsız bir avuç adamın kanma tırlar, yazılıydı: . —Aci xai susayacak kadar insanlıktan uzak- * — Hastahanenizde aylardanbe- | 'aymışolan'buvledan yoksulu'u ri.tedavi altında: bulunan mammıi K demlarımn Ha kendet dinhdih'ı.h - İttihat ve Terakki kâtibi mes'ul - | Zarıyor, üzülüyor, ürpertiler fçinde lerinden — Cemal Oğuz hakkında | kalıyordum . tetkik edecek mütehassıs kurtuluş çareleri gibi muayyen ve hepimizi biribirine kenetleyen ulu- | mahkememizce kat'i bir karar itti- | hazı için merkumun sıhhi vaziyeti- nin tesbit ve iş'arı Jâzımdır. Eğer hastahaneniz heyeti sıhhiyesi ara- sında merkumun sıhht vaziyetini doktor A Eğer bunların — söylediklerine | inanmak lâzım galeaydi, biz hepi- ı miz katildik, haindik, hırsızdık .. Bizim işlemediğimiz cinayet, yap- madığımız habaset kalmamıştı ... ı (Devamı var) Tw K<irYE ARAAL, BANKATI İ * ARA BiRik TiREN RAHAT-EDER