HABER — Akşâm Poslası —â————ç—===_—-————.—_——_ — Memleket mektupları ) Günden güne güzel- leşen bir kasaba: Nezib Birçok dertleri hâlâ susuzluk derdi çekiyor Nezip'in umumi görünüşü Nezip muhabirimiz yazıyor: Fırat kıyılarına yakın münbit ve mahsuldar toprakları ve dört tarafını kaplıyan yeşil ağaçlariyle pek eski ve şirin bir Türk kasabası olan Nezip, gün geçtikçe güzelleş- mekte ve sevgili Cümhuriyet hü * kümetimizin esirgemediği emek - ler sayesinde en medeni ve lüzum' lu olan ihtiyaçlarını temin etmiş bulunmaktadır. Bu meyanda, bağlı bulundu - ğumuz Gazi Antep vilâyetinin he" nüz bir çok kasabalarında tesis e - dilmemiş olan elektriğe kavuşmuş olmaklığımız vardır ki, yalnız bu, “YFRhar duymamıza âmil olacak bir sebep teşkil edebilir. Vali Akif | - yidoğanın himmet ve teşviklerile tesis edilen elektrik kasabamızı tamamile tenvir ettiği gibi beledi- yece yaptırılan kasap ve sebze ha- li de vatandaşların sıhhat ve para noktasından faydalarını temin et Mmiştir. Nezip, 12 bin nüfuslu ve ekserisi büyük köylere sahip bir kasabadır.-Bu kadar geniş ve yüz yıllarca ihmal edilmiş bir vatan parçasının pek kısa bir zaman zar- fında medeni icaplara uygun ola- rak değişivermesi elbette ki kolay değildir. Bununla beraber Nezip, yükselme yolunu hiç bir fırsatı ka- çırmıyan ve idare edildiği iyi eller sayesinde bu maksadına ergeç u" laşacak çalışkan bir muhittir, Son üç yıl zarfında ilk mektep - lerimiz çoğaltıldığı gibi büyük köylerimizden çoğunda üç sınıflı “dershaneler açılmıştır. Evvelce ha rap ve kış mevsimlerinde daima kapalı kalan yollar yeniden yapıl- mıştır. Müracaatlerimiz — üzerine hükümet burada bir trahom dis - panseri açılmasına müsaade ede * rek doktor ve memurlarını da yol- lamış, hazırlanan binada faaliye- te girişilmiştir. Halen en mühim olan ihtiyaçla” rımızın başında su gelmektedir. Dere suları kirli, kuyularımki ki -| . reçlidir.Bu sebeple sıhhi bir suya o" lan ihtiyacımız pek fazladır. Bele” “diyemiz mahdut bütçesile bu — işi başaramadığı için susuzluk devam edip gitmektedir. Maamafih vilâ - yet genel derneğinin bu hususu nazarı itibara alacağı memnuni - yetle öğrenilmiştir. Çalışkan halkımızdan yarısı fıs tığa bağlanmıştır. Antep fıstığına- miyle anılan bu kıymetli mahsul hal edilmişken | Türkiyede en fazla burada yetişti- rilir. Elli bin ton olan 934 senesi fıstık rekoltesinden kasabamıza isabet eden miktar yarım milyon liraya yakın bir varidat temin et * miştir. Fıstıkçılığın daha verimli bir hale gelerek zengin müşteri bu- labilmesi için araştırmalar yapıl - maktadır. Diğer toprak mahsulle rini de bereketli olarak yetiştiririz. Bu yıl iyi giden havalar, çiftçide büyük —ümitler — uyandırmıştır. Mahsulâtın diğer yıllardan çok daha bereketli olacağı tahmin e - dilmektedir. Asayiş işleri de düzeltilmiş — ve halkın resmi teşekküllere karşı o- lan saygı ve emniyeti en iyi dere * cesini bulmuştur. Adli işler eskisi-| ne nisbetle yarı yarıya azalmıştır.| Hükümetimizin ittihaz ettiği çok isabetli tedbirler ve halkta baş gösteren uyanıklık dolayısiy»> bir vakitler milli hazineyi pek muta - zarrır kılan kaçakçılığın da önüne geçilmek üzeredir. Hulâsa; Nezip, Cümhuriyetin feyizlerinden istifade — etmek su” retile hergün biraz daha güzelle - şen şirin bir Türk kasabasıdır. NEZİPLİ Kroş Gazozu Sıhhi temiz ve en iyisidir. Her yerde arayınız. Parmak- kapu, Yeniyol No 11 Telefon: 43304 HASRETLE-TAHAYYÜL:ETTI6 GENÇLİĞE LETTIGIN BUNU:-TEMİN <EDER: Hi S ll | ' ve Ademi iktidarı giderir. Eczanelerde bulunur. Fi-| yatı. İstanbulda — 150 — kuruştur. Adres: Galata Posta kutusu 1255 | Erenköyünde iyi bir ailenin temiz babası olduktan sonra bu Mustafa, — TULUMBACI EDEBiİiYATI Bu destanıarın içinde bir çeşit andıranları da Hüsamettinin| acıklı mersiyeyi vardı ki (komiser destanı) bunların en hazin ve en düzgünlerinden biri idi. Komiser Hüsamettin, kendi kayın biraderi Halit ile Erenköylü Mustafa tara- fından Göztepede kahbece ve pek feci bir surete öldürülmüş idi. Ozamanlar, yani 1307 — 1308 yılllarında İstanbulda polis komi - seri olan Hüsamettin nazik, tatlı dilli, güler yüzlü bir gençti. O za- manın bazı polis ve komiserleri gibi öyle vara, yoğa herkesin kal -| bini kırmaz; iyi muameleleri ile kendisini herkese sevdirirdi. Bu arada zamanın tutlumbacıları,kül- hanbeyleri, semaici ve manicileri de kendisini çok severlerdi. Hü - samettin 307 senesinde evlendi, bir kızını alıp onlara içgüveyisi girdi. Fakat böyle yapmakla Hü - samettin kendisine orada bir de.İ müthiş düşman peydahladı ki bu da Erenköyünde sığırtmaçlık filân yapan Mustafa isminde biri — idi. Çünkü bu Mustafa, Hüsamettinin aldığı kızı önce ailesinden istemiş ve red cevabı almıştı. İşin aksili : ğine bakın ki Hüsamettinin kayın biraderi Halit te nedense bir türlü eniştesine ısınamamış, onu seve - memiş, ona içinden gizli gizli diş bilemeğe başlamıştı. Hüsamettin oraya içgüveyisi girip te bir çocuk İsmailin arkadaşlarından Kadri çavuş ile Halit birleşip bir plân kurmuş-| lar ve o plâna göre Hüsamettine dost görünüp onu bir akşam Göz - tepedeki içkili gazinoya düşüre - rek biraz içirdikten sonra yolda önce sağ kolunu kırmışlar; sonra da bütün yalvarıp yakarmalarma karşı hiç acrmadan vücudunu ka - malarla delik deşik etmişler, gö - zünü oymuşlardı. (İşte — komiser Hüsamettinin destanı) bunun ü - zerine yazılmış ve uzun yıllar bü- tün semai kahvelerinde gözyaşla- rı içinde okunup çalınmıştı. * Güş eden ağlasın zulmü feleği! Hangi ferdin olmaz ciğeri suzan? Ne hale uğradı dünya meleği, Bıraktı cümlenin kalbine hicran! * * * İşiten ihvane bir ibret olsun; ©O İnsafsız câni Allahtan bulsun, Mezarı akreple, yılanla dolsun, Ruzi şep durmayıp cçeksin eVaman! * * Teehhül hevesi düştü gönlüme, Baktırmadım bir kez aksi falıma, Girdi tigi felek, ah, ikbalime, Yıktı hanumanım eyledi viran! * * Münasip görünce evlendim nagâh, Bir pakü dameni eyledim nikâh, Feleğin fendine olmadım agüh, Düğün yapmak için cemoldu ihvan! « * Merdiyenköyünde iç güvey girdim; Dedim şu âlemde murada erdim! Memuriyetime gidip gelirdim, Dilimden düşmezdi: — “Hamdola yezdan!,, B . * * Teehhülüm ancak bir sene oldu, Emrihak, dünyaya bir yavrum geldi, Sandım ki bu âlem hana verildi, Hane halkı olduk cümleten şadan! Bir gün karışık bir rüyayla kalktım, Hüznile ağlayan masuma baktım, Yazan : OSMAN CEMAL KAYGISIZ ; Düşüne düşüne kılıcım taktım: Keder ile oldum yoluma revan! . * * O akşam, Göztepeye geldim, olurdum, İçimden ne garip hulyalar kurdum, Beki tulumbacı reislerinden ve Acem Halidle Mustafa oturmuş gördüm, Dediler: Beraber içelim heman! * *« » İkisi o akşam çok Trakr içti, | Saat bir buçuğu tam çeyrek geçti, Açık konuşma Gümrük İnşaiye mühendisi Bns- pektör Sabri Yare! Mektubunuzu şimdi aldım ve işte şimdilik kısaca karşılığı: Benim bu yazılarıma esas olan bil- gi zaten bende biraz vardır. Başka- larından da bilmediklerimi yaktiyle | biraz toplıyabilmiştim. MWeklubunuz- dan anladım ki siz, bu hususta daha derin, daha etraflı bilgi sahibi imiş- siniz. Mektubunuzla bana - bildirdiği- niz şeylere teşekkür ederim. Ben Beşiktaşlı (Ferdi dede) den bildiğim kadar, evvelki gün bahset- miştim. (Bahriyeli Mustafa Refik) Ermeni (İkrari) baytar mektebinden (Arap Hakkı) Kasımpaşalı (Aşkı ba- ba) Halıcoğlundan Ermeni (Ağabey) bilhassa bu âlemde pek büyük şöhreti olduğunu söylediğiniz (Behcet Efen- di) gibi üstadları yimdi sizden öğre- niyorum. Eğer bana bunlar hakkında —| Görülür mahşerde davamız ayan! Kr y e? PU SD AAA | 1 MAYIS — 1935 Kayıncçom Halit feneri çekti, Mustafa kolumda ederek seyran! a Giderken o hain kolumu büktü, Kırıp kolumu, bıçağı çekti, Saplayıp göbeğim üstüne çöklü, | Dağladı ciğerim eyledi püryan! * Dedim: Kusurum nedir? Bileyim, | Ciğer paremi bir gidip göreyim, | Yayrumu görüp de öyle öleyim, | Yeter, vurma artık, imansız mervan! | * | | . * Dinlemedi asla katil sözümü, Tekrar hıcakla oydu gözümü, W Biranda mdüm: Körpe kuzumu, Yetiş Halid! Diye eyledim figan! * Halid büsbütün beni dağladı, Kamayı vurdukça kanım çağladı, Ah ve feryadıma gökler ağladı, Hasret gidiyorum ağlasın Eftan! (çocuğunun adı) * . . | Bin üç yüz sekizde vukuu kaza, Kânunusani tam yirmi bir keza, Elbet gelecektir o ruzi ceza! Fakat, bu destanı kimindir, ya - ni bunu kim yazmış, yahut hangi okuma yazma bilmiş bir tulumba- cı şairi bunu düzmüştür ?Bilmiyo- ruz.. (Devamı var) “Sunu hakka dikkat et, yapışık ma göz etle,, “Ol göz ile haklkat rahını gel gözetle!,, Manisi Sadettin Nüzhetin (Gedat) adlı ki mda var. Şu halde son zamanların çalgılı semal kahyelerin N 13;#:%&“: üstad Gedat İle (Gedai)si bir olmak gerek.. Fakat, siz, onun Abdülhamidin bir iradesiyle Beşiktaşta arzuhalciliğe başladığını söylediğiniz halde Sadettin Nüzhet e- nun Abdülaziz devrinde saraydaki âşı. kane maclislere riyaset ettiğini ve hie- ri (1307) yılında öldüğünü söylüyor. Halbuki semaici ve manicilerden 0- takerlarlı Cevat ki bugün kırk iki ya- şında bir adamdır; o da vaktiyle, Be- siktaş kahvelerinde Gedal adında bir güirle bir iki defâ görüştüğünü anla- teyor ve yukarıdaki maninin bu görüş- tüğü Gedal'ye ait olduğanu söylüyor. Bugün 42 yaşında bir adam hieti biraz malümat ile o güzel eserlerin- den nümuneler gönderirseniz çok | memnun olur ve bir kaç güne kadar | bitecek olan yazılarımın sonunda o! enfes samaileri, koşmaları, destanları, | manileri ayrıca bir (zeyl) olarak neş- | rederim. Eğer sizde meşhur (Deli Hakkı) nın çok aradığım ve arattığım halde bir türlü bulamadığım — (310) ğiiyük zelzelesine dair yazdığı (destan) var- sa onu da Jatfederseniz çok iyi olur. Bu yazılarımın başına niçin — Ctu- lumbacı edebiyatı) başlığı konulduğu- nu soruyorsunuz, Onu, dün pek değer- li edebiyat hocalarımızdan (S, Gez- gin) de (Kurun) gazetesindeki bir ya- zasıyle bana sorüyor gibiydi. Bu sor-| guünuüzün cevabını bir kaç güne kadar bitecek olan tafrikamın sonunda — ve- receğim, Gelelim şimdi sizin (Gedai) verdiğiniz malümnta: | Siz, Gedal için aslı belki Kemahlı, | belki Erzincanlı olmasını tahmin ede- rim diyor ve Abdulhumide yerdiği manzum bir istida ile kendisine beş yüz kuruş mnaş bağlattığını ve Be- şiktaşda arzuhalcilik etmesine irade çıktığını söylüyorsunuz. Ben de Ge- dalden bahsederken ya Üsküdarlı, ya | için | Beşiktaşlı olduğunu söylemiş ve bir| Gedainin | iki manisini yazmış ve bu Badettin Nüzhetin yazdığı meşhur Gedat olmayıp başka hir - Gedal - ol- | (1907) yılında henliz anasmın karnım- da demektir. Gerek sizin, gerek Cevadın izaha- tından benim anladığım şu ki: Çalg- H semzi kahvelerinde semaileri, ma- nileri, koşmaları okunan — (Gedai) Sadettin Nüzhetin anlattığı o pek meşhur üstad (Gedai) olacak... Lâ- kin bir mesele daha var: — Sizin ona dair bana yazmış olduğunuz — malü: matla birlikte gönderdiğiniz. onun çok güzel bir koşamasıyle (nasihat destanı) Sadettin Nüzhetin kitabın- da hiç yok.. Belki Sadettin. Nüzhet (Gedal) adlı. kitabını yazarken - bu (koşma) ile (destan) 1 ele geçireme- miştir. Ve belki de sizin bana gönderdiği- niz bu (koşma) ile (destan) başka birine aittir ve yahut da pekâz bir ih- timalle belki bir başka (Gedai) daha yardır. Her neyse.. Ben gönderdiği- niz o kosmayı işte aynen yazıyorum: Gedainin güzel bir koşması Sevgilim esrarı nurt cemalin Görüp meftun olan âşıklara sor Kıymeti kâlüyi bermi visalin Nakti canın veren sadıklara sor * » Zinciri zülfünü divanelerden Şerabü tâlini mestânelerden Şem'i ruhsarını pervanelerden Ateşi hicrini yanıklara sor * * * Gedayi! Var eden bu mümkünatı mak ihtimalini söylemiştim, Halbuki dün Sadettin Nüzhetin kitabma bak- tım. Benim dediğim Gedaiye nisbet edilen Odur icat eden hayyü memalı Hizra sorma güzel abı hayatı Aşk meyin nuşeden kanıklara sor! 0.C.K di