Türk matbuatında bir — yenilik; olarak sayılacak bu roman birinci defa “HABER,, de çıkıyor. Bu ve- manı bir sinema seyreder gibi taki; edecek, heyecandan beyecana dü: şeceksiniz. KaraMaske Polis hafiyesi ( X: 9 )un harikulâde maceraları : No. 10 'HABER | LiK? YOLUMUZU KAY. BEDECEĞİZ. ALOİ ŞEYAMI gl—lhr—-ı——l"ı— M —eczxh " : P AA M—Jl O''GNUMARALI HAT. Ü UN YA PUSULAMIZ © ğıîr Çg%wıgg ğ.hi,vnkım 4 ş.'_l B OIUŞJ: ŞEYşİ » E Dü T (/STAS H Ş;y” İUmoAaDıNA kaşggf-—J N B VYANLIS YoL DYO . UNU UNUFMA e 3 İYacağIM. Beni İL-AKANDIRDIMZ »EANAT SON ö W İ V J C| Y SESITLRİYOR. MASKEni hülâsosı Polis hafiyesi x : 9 Şikago D| | giderek yeni bir işe atılıyor. Bu Ifer Kara Maske adında bir haydu la çarpışmaktadır. Haydutlar disini bir tuzağa düşürüyorlar. V. tayyare ile seyahat eden Marlo i minde zengin bir adamı -yakal sasbrtyincpane lanuyerlarir 'Gcıı YAP, MA TAVŞA. NIN ARKA. ONA Bu | ÖST yA M NA YA TTT A | Eth;. ge Ş DanL RARŞISINA DOĞRU RoşadAm, YAKALARIN EDE DA t 'nlwıun. BÖYLE YAVŞANIN  YAZINDAN KOŞACAĞIMA RAGASTANIN OĞLU — I9 JİPSI ANA Luvr sarayının serseriler tarafın- dan inanılmıyacak bir surette istilâ ! edildiği gece haşarat yatağının man- tarası çok meraklıydı. Harap eski evlerin teşkil ettiği dört köşe bir meydancığın merkezine, ucunda hir hayvan leşi parçası takılı yzun bir mızrak bayrak olarak dikil- üsti. Çıradan meş'aleler yanıyordu. A- teşler yakılmıştı. Masaların üzerine "k nan iki şarap fıçısından her isteyen içiyirdu. Ateşlerin etrafı kalabalıktı. 'Yaralıların yaraları kadınlar tara- fından sarılıyordu. Getirilen üç ölü, ;masaların üzerine yatırılmıştı. Etraf- "larında ihtiyar kadmlar ağlayıp dö- vünerek onların faziletlerini, cesaret- terini fazlasıyle anlatıyorlardı. Meydan nisbeten sakindi. Böyle düşüncesiz bir hareketten sonra, ser- seriler yakın olan yeni bir çarpışma- yı düşünüyorlardı. Işin bu kadarla kalmıyacağını biliyorlardı. Düşmanı 'bekliyen bütün serseriler Krallığı mü. dafaa haline konuluyordu. Erkekler silâhlarını bırakmamışlardı. Kadınlar bu meydanla nihayetlenen ufak — so- kaklara acele barikadlar yapıyorlar- dı. Merkezin etrafında ileri karakol- lar ve nöbetçiler konduğu gibi hattâ Luvr sarayı yakınlarına kadar ka- ranlıkta görünmiyen hayaller gibi gözcüler yerleştirilmişti. Manfred bu mahallenin bir evine götürülmüştü. Çünkü Fruadmantel sokağındaki evde kalmağı Lantene tehlikeli görmüştü. Ax döşenmiş Hir odada, bir karyolaya yatırıdlarak Jij tarafından tedevyi edilen Manfredin y yanında oturmuştu. — Kocakarı tertip ettiği bir merhemi yaraya sürerek ustaca sarıyordu. Nihayet: — Bitti! Üç gün yerinden kımıldan: masın yeter. Diyerek omuzlarını silk- ti vez — Bunlar kılıç değil, toplu iğne ya- raları.. Sözlerini ilâve etti. Manfred başıyle bunu tastik etti. Derin bir düşünceye dalmış gibi görünen ve bakışını bazan Manfrede ve bazan Lanteneye çeviren kocakarı devam ediyordu: — Bizimkiler vurdukları âaman iyi vururlar. Manfred gözlerini dostuna dikmiş- ti. Konuşmuyorlardı. Yalnız bakışlarındaki - tatlılık, / kalplerindeki kardeşlik sevgisini ufak bir müddet sarsan hâdiseden hiç bir iz kalmadığını gösteriyordu. İlk anda biribirlerini kucaklamış- lar fakat aralarında konuşmamışlar- dı. Jipsi Ana birdenbire söze başladı: Lantene: — Yaralı! cevabını verdi. — BSenin tarafından değil mi?.. Her- halde onu sen yaraladın! Bundan e- mih misin oğlum? Kocakarı tuhaf bir şefkatle söylü- yordu. Şunu da ilâve edeyim ki, Lan- teneye her zaman oğlüm demez an- cak pek seyrek olarak bu tabiri kulla- nırdı. Lantene titreyerek : — Tamamen eminim! dedi, Gözlerinde garip bir parıltı ren kocakarı — Tuhaf şey! dedi. Sonra yavaş yavaş başımı salladı. Ve dişlerinin 2a- râsından: beli- RAGASTANIN OĞLU ''n —Evet! Kaderin böyle cilveleri dır.. Hakikaten tuhaf şey... Sözle mırıldandı. Snra gene sordu: —Yaralı tehlikeli mi7.. — Zannetmem, Bunun üzerine Jipsi ne Lantene ne * de Manfredin mânasını anlıyamadığı şu sözleri söyledi : — O ölmemeli.. Ben istemem, Bu | doğru bir gey olmuz. * * * Şimdi serserilerin Luvr'a nasıl ©- | Tup da hücum ettiklerini anlatalım: Lantene daha ilk anda Manfredin değişmez bir surette Luvr'a gitmeğe karar verdiğini anlamıştı. Ne yapmalı?, Onunla beraber git- mek!,. Bu her ikisi için de muhakkak surette ölmek demekti. Halbuki Lan- tene üşıktı. Seviyordu ve bunun için de yaşamak istiyordu. Hiç bir kurtu- Tuş çaresi kalmadıkça ölmeğe razı ol- muyordu. İste © andan itibaren tetmek düşüncesini hak tirmeği kurdu. Manfred Luyr'da idi, | , Kendisi de gidip onu Luvr'dan kurta- | racaktı. | Lantene serserilerin reisleri olan | 'Tün Kralı, Mısır Dükası, Galle impa- | ratoru ve onların en ileri gelen kont- ; ları ve arkadaşlarıyle görüstü. Tik anda büyük bir lnulunl'mrll('ı karşılaşmıştı. Teklif cılgınlık addolu- | nuyordu. Bu cesur arkadaşlar, iyi bir | sebep, yani mühim bir istifade olma- | dıkça kendilerini tehlikeye atmıyor- lardı. Bundan doğan yeis ve ümitsizlikle Lantene bütün serserilerin umumi bir toplantı yapmalarını istedi. Bu toplantı Manfredin Luvr'a git- mesinden bir gün evvyel akdolundu. O gece sekiz-on bin erkek ve kadın Haşarat Yatağına gelerek yer aldılar, Masırlı erkek ve kadınlar, dükkân çırakları, Üleenler, Kokiyyar'lar Ka- lo'lar, Kapon'lar, Pietr'ler — velhasil her bölüğü yerli yerinde olmak üzere bütün serseri ordusu, sonra hükümet adamları âlimler ve kavaslar geldiler. Büyük kalabalık arasında derin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Ortada ateşler yakılmıştı. Meydan bu nteşlerin etrafına konulan masa ve sıralarla dolmuştu. Bir ziyafet için toplanılmadığı halde herkes içiyordu. Birdenbire korkunç ve sert yüzlü kontlar, âlimler ve kavaslar hazır bu- JTunanların arasında süratle dolaşa- rak herkese içtimam sebebini haber verdiler, Büyük bir mırıltı, münakaşa eden- lerin çıkardıkları bir gürültü koptu. Bu da on dakika kadar devam etti. Sonra reisler sıra ile söz söyledi- ler. Evvelâ Tün Kralı başladı. Bu Kralhm ismi Trilso idi. Kendisi gündüzleri namuskârane ve kârlı bir surette dilencilik, ve ge- celeri daha namuskârane ve daha kâr. H olan hirsızlık san'ati iera ediyordu. Bu iş onu yormadığı gibi keyifli - za- manlarında söylediği garkıları beste- liyecek kadar boş vakti bile oluyor- düu. Trilge bir fıçının üzerine çıkarak kuyvetli bir sesle kısa nutkunu söyle- di: — Biz, kardeşimiz Manfredi seve- riz. Fakat Luvr'a gidip ne yapacak, Ve biz de arkasından gidip ne yapa- cağız? Hükümetimizin âsayisini boza. cak ve tehlikeli neticeler doğuracak olan böyle bir işe girişemeyiz. Benim söyliyeceklerim bu kadardı Boğuk ve yorgun bir ses ve giddetli