28 NİSAN — 1935 Esİr menesccncn $ Daha fazla yaşamak hakkmı kazanmak için, geride kalanları sevmek lâzım değil midir?... Ge- ride kalanlar... Eğer Kâmile Tur- gudu sevseydi, işte bu hakka ta- mamiyle malik olacaktı. Fakat, ne yazık ki, onu, lâyiki derecede se- vememişti... Esesan, hayır, ©, bı)kılı.rın_ı sevmek için yaratılmış da dıiılf!ı. Hattâ kendi çocuğuna bil:,.liyık olduğu muhabbeti gösteremiyor - du.... O, bu bir tek gece için doğ - muştu... Hani bazı böcekler var - dır. Bir aşk gecesi yaşadıktan son- ra hayata gözlerini yumarlar... İş- te, o da bunlardan biriydi! Cesaret bulmak için, Kâmile, gururunu imdadına çağırıyordu: Geri dönemezdi... Kararını ver- mişti. Güneş, doğmuştu... Ziyalar göz- lerine giriyordu. » Kâmile, geçtiği yollır.ı bakamıyordu... İleri... İleri... Denizin kulakları içinde hışır- dadığını duyuyordu.. Sular, ona son ninniyi mi söylüyorlardı? Yavaş yavaş, uykusu geldi... Bütün adelelerini — yorgunluk kapladı... Nefesi güçleşti... artık i HABER'in tefrikası Kollarını açarak, denizin üstün- da yattı. Batmamak için, ancak böylelikle mukavemet edebiliyor- du. 'Tekrar yüzmek istedi. Fakat su, kulaklarımnda adetâ u- lumağa başladı. Hayatının sonu muydu? O zevk ve saadet gecesinden sanra, hayatının en yüksek şahika- sımdan, ölümün gayyasına mı dü- şüyordu? Vaktile bir kere ayağına kramp girmişti de, boğulacak gibi olmuş- tu... Onu denizden kurtararak işte ta ötede duran kayaya çıltınnış-; lardı. | Fakat, artık kurtulmasına im- kân mı vardı? Bitiyordu... Batıyordu... Aşağıya doğru çekildiğini hiı_- setti. Son bir gayretle, göğsünü şi- şirdi. Beyaz göğsü, suyun sathıma çıktı. Tam bu esnada bir havlama, bir haykırma işitti... Onu, görmüşler miydi?... Kâmile; “— Daha uzağa... Daha uzağa... diye kendi kendine - telkinde bu- lundu. Kolları, sularda kulaçlar attı. Sanki her uzvuna bir siklet asıl- mış gibi ağırlık hissediyordu. Kan şakaklarında atıyordu. — Yarabbi... Yarabbi... dedi. Bu, bir dua idi... Bir dua başlan- gtek... — Yarabbi... Beni affet... Ben, çok günah işledim... | Son nefeste Vahidin ismini tek- rarlamak için Allahı düşünüyordu. — Yarabbi... bu azaptan beni çabuk kurtar... Beni çabuk al... Tam bu esnada bir ses, kulak- larında çınladı: — Kâmile... Bu, Vahidin sesiydi... Genç kadın, bütün sinirleri vel adeleleriyle canlandı... Hançeresi- nin bütün kuvvetiyle haykırdı: — Vahit... Kurtar beni... Kocası, uzaktan cevap verdi: Kadın | Kanlı Yapraklar , No. 66 — Aşk ve His Romanı Ka aa aa SSti — Geliyorum ... — Geliyorum ... Kendini tut... Erkek, bütün kuvvetiyle kürek- lere asılmıştı.... Kadım, onu gör- müyordu. Artık deminki duasını da, verdiği kararı da, her şeyi de unutmuştu: K — Kurtar beni... Kurtar beni... diye tekrar tekrar haykırıyordu. Vahit, sakin, kuvvetli ve çevik hareketleriyle yaklaştı. - Birkaç metre yaklaştıktan sonra, yavaş - ça kalktı. Soyundu. Sandal iki ki- şiyi taşıyamazdı. Kendini suya attı. 'Tam bu esnada, Kâmile kendini kaybetti. Bayıldı. Vahit, suyun sathında tekrar belirdiği vakit, Kâmileyi saçların- dan tutmuştu. Bir eliyle sandalı yakaladı. Ötekiyle Kâmilenin mü- vazenesini temin etti. Yavaş ya - vaş, fakat neşeyle sahile — doğru yüzmeğe başladı. Evler, dağlar, ağaçlar. manza- ralar, büyüyor, büyüyordu... Sahilde, oğlunu — görüyordu... Güzel bir günün ilerlemekte oldu-| günü görüyordu. Kâmilenin on-| dan kaçtığını, ölümü tercih etti- ğini anlamamıştı. Saadete doğru yüzüyordu.” Güzel bir şikâr gibi, harikulâde, çıplak ve beyaz bir vücudu sürük- lüyordu... artık e' ÜRER 'cirt UCUZCA Satılık Fotoğraf Makinesi Kontessa Netel 6,5 x 9 Cilalı sarı tik ağacından, körü- ğü sarı meşinden, açılma ve ka- panma tertibatı gayet pratik ve fevkalâde kullanışlı çok şık ve he- men hemen hiç kullanılmamış bir fotoğraf makinesi satılıktır. Şasisi, filmpak şasisi ve çantası mevcut. tur. Makine büyüklüğü: 6,5 X 9 Öbjektif: 1: 4,5 Zais tesar. Satım alımış fiati: 85 lira, Satış fiati: 50 lira. Ayrıca bir de telemetr vardır. İstiyene makine ile beraber alması şartile $ liraya verilir. . | muş bütün düşman müesseselerin 4,6 X 6 İka Bebe Objektif 1: 4,5 Zais tesar Çok kullanışlı, kullanılmıştır. Alış fiati 80 liradır.. 3 nikel cam şaşisi, filmpak şaşisi ve çantasiyle beraber 30 liraya ve- rilecektir. Ayrıca Herbiri 2 şer lira kıy- metinde olan 9 cam şaşisi daha mev- cuttur. İstiyenlere bu şaşiler 12 li- raya verilir. Her iki fotoğraf makinesi için müracaat yeri Ankara caddesi (Vakıt Kitaphanesi) dir. HABER — Akşam Postası Yakın Tarihten ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Çng_anrıatıyor,- No. 4 Bekirağa bölüğü şimdiki Lon- dra yGsefiri Kemal Bu sırada Bekirağa bölüğüne yapılan bir ziyaret herkese şamil bir hissi kablelvuku ile bizi alâ. kalandırd. Adeta kalplerimizi bir timit güneşiyle aydınlattı. Bir öğle saati o zamanıki resmi üniformasını taşıyan bir General bapishanemize geldi. Azkasında bir de yaveri vardı. Onu loş ko- ridorda, bizimle beraber mevkuf bulunan şimdiki Londra sefiri Fet hi ile ayakta görüşürken tanır gi- bi oldum. Fakat günlerdenberi çektiği - miz istirap hafızamı o kadar yor - Fethi'y i Mustafa ziyarete geliyordu... muştu ki birdenbire kendimi top - | : lıyamadım. Yanrmda bir arkadaş duruyordu. Onun da gözleri ona dikilmişti. Sordum: — İsmini hatırlıyor musun? Kulağıma eğildi, yavaşça: — Mustafa Kemal.,, dedi. —» Bugün gibi hatırlıyorum, Gayri (S ihtiyari elele geldik. Gözlerimiz onun haki bir renk içinde mütena- İŞ sip bir şekille uzanan vücudundan ayrılamıyordu. O dalgındı. Bay Fethiyle başba- şa vermiş konuşuyordu. Bir ara- lık şöyle bir başını çevirdi. Çatık kaşlarının altında mavi bir pırıltı! içinde yanan gözleri bir an için bize dikildi. Biz olduğumuz yer- de duruyorduk. Konuşmuyorduk. Fakat ne garipdir ki sonradan dil. lerin yardımı olmadan onun bak- kında ayni şeyleri düşündüğümü- zü, kalplerimizi ayni ümit ve tah. minlerin cazibesine kaptırdığımızı anladık. O, bu koridor görüşme- sinden sonra Bekirağa bölüğüne daha sık gelmeğe başladı. Fethiy- le bir odaya kapanıyor, saatlerce gizli bir şeyler konuşuyordu. Ata- türkün, zahiren bir eski dostu gör- mek için yaptığı bu ziyaretler Be- kirağa bölüğü mevkufları için ü- zerinde konuşulmaktan zevk du- yulan bir mevzu oldu. Herkes bir şey söylüyordu. Fakat söylenen bütün busözleri şu kısa cümlelerie hülâsa edebili- rim: *O çalışıyor. Hazırlanıyor. Bi- zi de, milleti de ancak o kurtara- bilir. O daha evvel işbaşına geç- miş olsaydı, başımıza bu felâket- ler gelmezdi.,, Bazı arkadaşlar onun da şüp- he altında bulunduğunu, ergeç ya- kalanacağını, bunun için istedik- lerini yapmağa fırsat bulamıyaca- ğını, çünkü saltanat müessesesinin gelip giden kabinelerin, bunlarla beraber yurdun ve milletin hayat ve menfaatleri karşısında pusu kur karşısında bir hak ve hakikat bay-| rağı dikilmiş durduğunu, bu vazi- yeti elbette ki hoş görülmiyeceği- ni teessüf ve teessür taşan bir li-| san içinde anlatıyorlardı. Atatürk gene bir gün Bekirağa bölüğüne gelmişti. Yanında her| zaman olduğu gibi yaveri Cevat| Abbas bulunuyordu. O Fethi ile| gene bir odaya kapandı. Bu fırsatı ganimet bildim. Doğ- ruluğuna, temizliğine inandığım Umuml Harp sırasında Diyarbekir'de ikinci ordu kumandanı Mustala Kemal Paşa ve sevdiğim Cevat Abbasın yanma yaklaştım. Ellerine sarıldım. Göz- lerimi gözlerinin içine diktim. O- rada bir kurtuluş müjdesi arıyor- dum. — Bize iyi bir haberin var mı?; dedim. O, gülümsedi. Elimi sıktı. | Kulağıma yavaşça fısıldadı: — Hiç korkmayın! Vatan da, millet de, siz de yakında kurtula- caksınız. y Gözlerim yaşlar içinde bu şeref- H zabitin boynuna sarıldım. Benim kulağıma fısıldanan bu sözler ge- ne fısıltılar halinde mevkufları bi- rer birer dolaştı. Bunu duyanların asık suratları yumuşadı, renklen- di. Bulanık gözler nurlandı. Gül. meyen yüzler gü'meye başladı. Öyle ki kalm taş duvarlı harap koğuşlarda mevsimsiz bir bayram hayatı başladı. Atatürkü bu ziyaretinden sonra bir daha göremedik. Fakat dışa- rıdan aldığımız haberler, onun ge- ceyi gündüze katarak hasızlandı- ğını bildiriyordu. Zaten korkmu-| yorduk.. Onu- görünce — ve onun yatanı kurtarmak işini üstüne al-| dığını öğrenince içimizdeki en u-| fak endişe kırıntıları da - silindi, | gitti. Sonra da işittik ki, Türk yur- ( dunun bu büyük evlâdı büyük işi- ni başarmağa gitmiş... Günler sükün ve ümit içinde geçiyordu. Artık — Ermenilerin, düşmanların, itilâf — devletlerinin birer müdafaanamesi halini almış olan vaktin muhalif gazetelerinin tezviratı bile bizi sinirlendirmiyor- du. Bir sabah erkenden uyındml—ı dık. İngiliz muhafızlarımız — yerli| tercümanları vasıtasiyle çabuk gi- yinerek avluya çıkmamızı tebliğ ettiler. Bu vakitsiz hazırlığı hiç birimiz hayira yormadık. Koul sadrâzamlar, paşalar; nazırlar, i -© simleri o zaman dillerde sıksık do- İaşan maruf siyasiler necidüği be- lirsiz muhafızların havada - şaklı- yan kırbaçları, istikrah verici kah- kahaları arasında apartopar giyin. diler. Atıla kakıla meydana çıka- rıldık, , Bir İngiliz zabiti elinde bulu » nan bir İisteyi yaypak şivesiyle o- kudu. Isimleri geçenler gardiyanlar tarafından birer birer alımıyor, ay- rı bir yere götürülüyordu. Bunla- rın başında kabine erkânı vardı. Sıra ile garnizon kumandanların- dan ve zabitlerinden birçoğu da ayrıldı. Gemal isminde bir zabit ismi okununca beni gösterdi: — Bir Cemal daha var. O mu, ben miyim? Ayrılanlar niçin ayrılıyorlardı? Ölüme mi gidiyorlardış? Belli de- ğgildi. O da, ben de ortaya çıktık. Her- kes sapsarı kesilmişti. Sıksık kib- ritler çakılıyor, sigaralar yakılı- yordu. Hepimiz sinirli hareket. lerle bir an için şaşırmış gibiydik, İngiliz zabiti listeyi bir daha tet. kik etti. Yüzbaşsı Cemali aldırdı. Beni alıkoydu. Bu sırada kaj Da. birkaç kamyon yıııı.ıı::ğ:ık ı?v“v:)-ı lâ kabine erkânını, sonra da sıra ile diğer arkadaşlarımızı ite kaka bu kamyonlara bindirdiler. Ara- baların dört tarafına İngiliz as - kerleri tırmandı. Süngülerini ar « kadaşlarımızın üzerlerine doğru | uzattılar. Arabalar, bu vaziyette Bekira- ga bölüğünden hareket etti. — Biz kalanlar yaşlı gözlerle onların u - zaklaşışını seyrettik. (Devamı var) ———“————————.. < HASRETLE-TAHAYYÜL:ETTİĞİN GENÇLİGE h Yeğkdsi iktidarı giderir. Bezanelerde —bulunur, Fi- yatı İstanbulda — 150 kuruştur. Adres: Galata Pösta kutüsü 1255 DOKTOR .. Kemal özsan Ürolog — Operatör Bevliye Mütehassısı Kraköy — Ekselsiyor — mağazcsı yanında, Her gün öğleden sonra 2 - den 8 - e kadar.. — Tel: 41235