28 NİSAN — 1988 gezen — —— Ayşeyi ölümle kadın tehdid eden Fâahriyenin dâvâsına bugün bakıldı Yirmi yaşında erkek elbisesi i!e gezen bir kızın Ayşe iımin_dı bir kadını ölümle tehdit ettiğini HEr velce yazmıştık. Bu sabah üçüncü cezada bu davaya bakıldı. Entere- san olacağı tahmin edilen bu da - vayı dinlemek için bir çok kimse - ler adliyeye gelmişlerdi. Bunlar arasında — bir çok genç kızlar, her iki tarafın ahbapları da göze çarpıyordu. Tılî;it edilen Ayşe ı:ı:::li:; y da gelmişti. Koridorlar şe> Md.:. Oı!:ıı tehdit — eden Fahriye ismindeki genç kız henüz ıeh_ıe . 'mişti. — Fahriyenin erkek elbise - sini giydiği, gelenler arasında şa * yi olduğu için, koridorlarda dola - şan her genç, Fahriye olmasından şüphe edilerek dikkatle süzülüyor- du. Nihayet Ayşe girdi ve muhakemesi hafi cereyan etti. Garzete fotoğrafçıları daha er - kenden adliye binasımnın dışında mevki almışlardı. Yalnız erkek elbisesi ile gezen genç kız mah - kemeye gelince neş'eleri kaçmıştı. Bir aralık Fahriynin arkadaşların: dan biri, koridorda genç kızı 80 - kakta elleri cebinde söyleyince, bu haber hemen fotoğ- rafçıların kulağma geldi ve fotoğ- rafçılar kendilerini adliye binası - nın dışında buldular. Karşı sırada başında fötr şapka ve sırtında çizgilibir — elbise bulunan — bir genç elleri cebin - de mütemadiyen adliye bina - sına doğru bakıyor, sanki birisi - nin çıkmasmı bekliyordu. Bu Fah- Fotoğraf makineleri civardaki dükkânlarda hazırlandıktan sonra ,hemen ceplere sokuldu ve yavaş yavaş kendisine yaklaştılar. ceketinin tek bir — düğmesini bile açmaz, sıkılgan bir erkek tavriyle konuşurdi! u. Kendisinin kız olduğundan üç ay kadar şüphelenmedim.. Bir gün annesi gelmiş. Annemden beni oğ- luna istemiş... Annem de razı oldu. Nişanlandık.. — Fakat nişandan sonra ben hariçten bunun erkek ol mayıp kız olduğunu — öğrendim.. Ve kendisine sordum. Bana: — Ben kız değil, erkeğim ve, söylenenler yalan dedi.. Tahkikat yaptım.. Erkek değildi.. Bir mek- tup yazarak nişanımı bozdum ve. “şeninle artık ayrıldım,, dedim.. Bay Yekta Ragıp 2 Bunun üzerine bana bir. mektup yazdı ve beni ölümle tehdit etti. Ben de kendisini mahkemeye ver- dim... Hâdise bundan — ibarettir. Kendisini siz de gördünüz.. Kız olduğundan hiç şüphelendiniz mi? Değil tabit... O halde, ben de al - danabilirdim.. Bir kaç kere evine de annemle beraber gittim. Ke - nan diye çağrıyorlardı. Annesi - nin hakikati — bilmesine rağmen beni isteyişine ise hayret ediyo - rum,,, Yekta Raaıp dolaştığını S o L Yeni Alman 'dininin - esasları ( Baştarafı I ncide) ret değil, bir şeref ünvanıdır.,, de- mektedirler. Bu yeni akidenin diğer hususi- yetleri şunlardır: “Almanyanın arzı mukaddesi bundan sonra, ne Roma, ne de Fi- listindir. Arzı mukaddes Alman. yadır. Ve kendisini Çiçekpazarma ka-| TUZ-, dar takip ettiler. Fahriye - evvelâ resminin alınmasına müsaade et - memişti. Fakat sonra bunda bir mahzur olmadığını görerek poz Adliyede Yeni tayinler almış ve resminin çekilmesine mü-| — A, kara, 27 (Haber) — Tokat saado etmitşir. Bundan sonra fotoğrafçılar ad- Kiyeye döndüler, Saat on bire doğru, Ayşe de mahkemeden çıkarak fotoğrafçı - larla karşılaştı. Fotoğrafının alın- masına ancak yüzü görünmemesi şartile müsaade etti. Ayşe, arkasından gelen kalaba- lıktan kurtulmak için, kendisini E- minönündeki bir berber dükkânı- atmıştır. e Burada da çok kalmıyarak, bir etomobile atladı ve evine gitti. Kendisinden, evinde şu beyanatı aldım: « Fahriyeyi, beni ölümle teh- did ettiği için mahkemeye verdim. sorgu hâkimliği muavinliğine Kars adli ihtisas müstantiki Bay Ahmet Hamdi, Urla sorgu hâkimliği ve- killiğine Sinop adli ihtisas müstan tiki Mustafa Zühdü, Bilecik müd- deiumumiliğine Lüleburgaz müs- tantiki Bay Hüsameddin, Adana hukuk hâkimliğine Lüleburgaz adli ihtisas mahkemesi müddeiu- mumisi Bay — Ibrahim Senih, ve Akşehir azalığına Yenişehir ceza HABER — Alşüm Postası < iki acıklı ölüm | A Erkek esvabile Biri kuyuya, öteki hisardan düşerek öldü Ömer kuyuda baş çamura saplanmış bulundu Dün iki çocuğun ölümiyle ne- ticelenen iki kaza olmuştur: Galatada oturan balıkçı Meh - medin oğlu on —yaşında ÜÖmer, Mecidiye köyüne gitmişler, çocuk- lar, evlerinden getirdikleri uçurt - maları başlamışlardır. Ömer, bir aralık arkadaşların - dan birinin uçurtmasını almış, w- Çura uçura köyün arka tarafma doğru uzaklaşmıştır. Aradan hayli zaman geçtiği hal- de Ömerin dönmemesi — şüphe w- yandırmış, Ömer — kırda bulunan halk ve arkadaşları tarafından u- zun müddet aranmış, nihayet ağ - zı açık bulunan bir kuyuya düştü- ğü tahmin edilmiştir. Su ile dolu olan kuyunun başından içeriye: — Ömer, Ömer, diye seslenil - miş, cevab alınamayınca itfaiyeye haber verilmiştir. Beyoğlu gru- bundan bir motopomp Mecidiye köyüne giderek kuyunun suyunu boşaltmış, içeri bir adam indiril - miş, Ömerin başı aşağı olmak üze- re kuyunun idibindeki — çamura sanplandığı görülmüştür. Çocu - ğun cesedi çıkarılmış ,ailesine ve- rilmiştir. İkinci kaza da Rumelihisarımda olmuştur. Hisarda — oturan Ni- met isminde bir kız hisar duvarla- rı Üüzerinde oynarken — dört metre yüksekten taşlar üstüne düşmüş, başı parçalanmış, hemen ölmüştür. Her iki kaza hakkında zabıta tah- kikat yapmaktadır. Bulg_âî'larla anlaşma (Baştarafı 1 incide) geçinmesi lâzım geldiğini ve Bul- gar hükümetine Balkan antantına Athış Türk- Bulgar-Yu- goslav, anlaşması için bir Bulgar ga- zetesi ne diyor? Sofya, 27 — Son — zamanlarda Bulgaristanda bir Yugoslav - Bul- gar - Türk anlaşması fikri gittikçe kuvvetlenmektedir. Filibede çıkan Yugo — gazetesi bu münasebetle dikkate değer bir baş makale yazmıştır. Bunda di - yor ki: » “Türklere karşı açık ve temiz bir siyasa gütmeliyiz. — Belgrad - Sofya - Ankara arasında yapıla - cak anlaşmaBalkanların hakikibir bel kemiği olcak ve bütün Balkan lar statükosu, Balkanlar — sulhü bu anlaşmaya istinad edebilecek - tir. Hiç bir komşunun aleyhi- ne olmryacak olan bu anlaşma ile- ride umum! Avrupa anlaşması için bir basamak olacaktır. ,, Çankof, Georgiyef hâkimi Bay Kadri — Kuşadası hu- 'Serbest bırakıldılar kuk hâkimliğine, Odacık sulh hâ- kimi Bay Mehmet Faik İzmir müs tantikliğine, Muş müddeiumumisi Bay Muhtar, Silivri müddeiumu- miliğine, Çölemerik müddeiumu- misi Bay Mustafa — Nuri, Uşak müddeiumumiliğine, Hukuk me- zunlarından Bay Fethi Sezai Sı- vas müddeiumumiliğine, Bay Meh- Mehmet İrfan, Sıvas âza mülâzim- »| liğine, Hukuk mezunlarından B. Sofyadan bildirildiğine — göre Zlatef hükümeti — tarafından bir manastıra sürülen eski başbakan - lardan Çankof ve Georgiyef ser - best bırakılmış, Sofyaya gelmiş - 21? ? vrupa siyasasında üçler anlaşmasına mı gidiliyor? Ingiliz gazeteleri kendi hareket lerini tenkit ediyorlar... Avrupa siyasasında şimdi baş gösteren yeni bir “üçler anlaşma- s1ı,, düşüncesi var,. İngiltere, Fran- sa, İtalya... Avrupa sistemini değiştiren ve İngiliz siyasasını da başka bir kı- lığa sokan bu fikir, İngiliz gazete- leri diplemat muharrirlerinin bu- günkü mevzuudur. Ingilizler Streza konferansına gitmeden önce neydiler? Şimdi nasrl bir düşünce taşryorlar? Ve bu, Avrupa sulhu bakımımndan ne derecede tehlikeli bir iştir?. “Dey- K Herald,, gazetesinin diplomat muharriri bu mevzuu ele alarak etraflı bir yazı yazmıştır. Bu yazıya göre İngiltere, Streza konferansına girmeden önce, ma - hut 3 Şubat “İngiliz - Fransız,, tebliği üzerinde duruyordu. 3 Şubat tebliği, aşağı yukarı “Umumi bir anlaşma,, gayesi gü - den bir siyasa idi. Bu anlaşmaya, serbestçe konuşmak suretiyle ere- ceklerdi. — Ve işin en mühim ta - rafı, bu anlaşmaya Almanya da girecekti. Fakat iş bununla kalmıyordu . Bunun aksi olan bir siyasa — daha vardı ki Hitlerci Almanyayla an - laşmağa çalışmakta bir mâna gör- miyor, Hitleri anlaşmaya yanaşa -« cak yahut anlaşsa da bunda du -« racak gibi telâkki etmek - istemi - yor ve Hitleri mütecaviz bir harbe geçeceğini tahimn ediyordu. Bu sebepten mümkün olduğu kadar sür'atle bir çok hudud mukavele - leri yaparak bunu münasip şekilde teslihatla takviye etmek - suretiyle Almanyasız bir iş başarmak emeli mevcuddu. Bununla beraber, bu iki siyasa - dan birincisi daha hâkimdi. Ber - linde Hitler, diğer siyasa adam - Tarını şaşırtacak şeyler söylemiş olsa bile, hâlâ muvaffakıyet ümi - di vardı. Düne kadar her fırsatta sözü geçen 3 Şubat tebliğinin her nok- tasını ele alalım. , Bunlardan biri olan “Şark misa- kı,, meselesinde Almanya “Müte- kabil yardım, esası üzerine değil, “ademi tecavüz,, esası üzerine bir muahede —imzalamağa taraftar görünüyordu. Sonra bu muahede - de yer alan diğer devletler de ken- di aralarında “mütekabil yardım,, esasiyle muahedeler de aktedebi- Hrlerdi.. Buna itiraz yoktu.. “Tuna misakı,, na gelince, Al - manya ,Avusturyaya karşı gene “ademi tecavüz,, ve — “müdahale etmemek,, misakı aktetmeğe ta - raftardı. Fakat bu esasları müsa - vi surette herkese tatbik etmek is- tiyordu. “Silâhlanma,, noktasını Alman- ya şöyle karşılaşmıştı. — Almanya ne kadar silâh istediğini önce or- taya koymuş ve diğer devletlerin Ğmiı her hangi sınıf - silâhı, isinin de kaldırmağa R e *“Garb hava misakı,, na Alman ya taraftardı. Nihayet “Milletler Cemiyetine dönmek,, meselesi — kalıyordu ki Almanyanım bu iş için ileri sürdü- ğü şartlar tam mânasiyle ve bütün — metin halinde neşredilmemiştir. Bu şartlar pek mükemmel de » gikli.. Fakat fena da değildiler . Umumi bir anlaşma imkânını gös- teriyordu. — Kapı, hâlâ kapanmış değildi.. İşte bütün bunları yazmaktan maksat, İngilterenin Streza kon - feransına gittiği zamanlarda va « ziyetin bu merkezde — olduğunu göstermektir. Fakat İngiltere Cenevreden döndükten sonra kapı kapanmış - tı. Yabut “teknik bir boekımla,, a« çık durduğuna inanılırsa da, kim- senin bu kapıdan giremiyeceği a- şikârdı.. 3 ubat siyasası, yani — “Umumit bir anlaşma,, yapmak — düşüncesi bir yana bırakılmıştı. Sörammila gemelk Bümelek, berik | Lâval ilk iş olarak yakın bir “İn « giliz - Fransız - İtalyan,, andlaş « masmı ileri sürdüler. Umumi anlaşmayı pek mevzuu bahseder görünmediler. _' Musolini orta Avrupada ve Tu « na havzasımda ki siyasetine garb devletlerinin yardımer — olmasını istiyor.. Fransa, her zamanki gibi, Ren hududiyle alâkadardır. Her hangi hâdise zühur edince, İngil « trenin ve İtalyanın, Ren hrududun « da Almanyaya karşı kendisine yardrma geleceklerinden emin ol « mak istemektedirler. ı ğ Her ikisi de, konuşmalardan ,| — 1 tatmin edilmiş surette çıktılar. Fakat bu arada İngiltere ne ya- pıyor?, İngiltere yeni taahhüdata — girişmiş değildir. Fakat diğerleri - le tam teşriki mesaide, bulunaca - gı söylemiştir. — Ve bunun izleri de son Caıwnhplıııh-ıhu' ; üste görüldü.. Şimdi İngiliz muharriri şöyle di« yor: “Biz, Strezaya Milletler Ce « miyetine müstenid bir siyasal dü- şünceyle gittik. Ve bugün Cenev - reden, (Alman tehlikesine karşı)! mümkün olan bütün — kuvvetleri teksif etmek gayesini güden yeni bir (üçler anlaşması) - siyasasiyle çıkıyoruz.. ,, Deyli Herald muharriri bundan — sonra bu üç devlet siyasasının en aşağı bir asır kadar eski, demode bir sistem olduğunu yazarak hele — bu sistemin tatbikine — girişilirse — Almanyayı daha tehlikeli bir in - firada sevketmiş olacaklarmdan bahsediyor ve “Milletler Cemiye- — tini zayıflatacak, kararsızlığı ve emniyetsizliği daimi kılacaktır.,, diyor.. Muharrir, son haftalar içinde - ki zararlı “Milletler Cemiyeti,, Sovyet hariciye komiseri Litvino » hazır hışnı&lıiyloyuıııulıüm; Ğ temayüllerin ancak — ne umumi —