HABER'in Hikâyesi — Karmn ge'medi m?? ı Emin, etrafına lâkayt nazarlar- la baktı. —Geli. Bir yerlerdz olacak. ı Zannedertcem, salondakı misafir kadımların yanındadır. — Kardeşim, Emin... — Vaktile | karma karşı daha büyük Li a ka besler!'n... Şimdi, gel ve gittiğ'»'n bile pek fukında ol.| müyorsur .. | —E, <eylersin, Ak?/... Sen, İs-| tanbulda öon sene müddetle yok- -| « Ha,.t, bi. meci Malikeyi.»»kisi gibi sıkı sık*ya ta- kip etmek * zumuunu duy muyorum, Kimse ona kur falan yapmıyor.| Evet, biliyorum karımı tarıdığın löde bir kalındı. dder. yecyaip gibi Şimd! ise, diğer bü. 41 arısında a'«lâle bir| ,d.!'İş e o kadar... Bu 2sn<ca, ezin iclnde yürüyen bir grup insan gözüktü. Taraça - ya çıktıla Emin, zözlüğ'0nü düzelti! — İşte Malike... A... Allah Al ' fah... Yanımda kim var acaba?, Akif gimeğe başladı. — Her balde ihtiyar bir kadın- la kolkola pırm-miş olduğu ru gö- rüyorsun — İşte, bak, kurının mi- safirleri arisında erkekler de gö-| züme çarp.yor — Mesolâ, Malike . nin yanındaki delikanlı, yengemiz, için, hiç Ve seniu fikrinde değil , Ona pek *!4â alâkayla — bal iyor... Gördün mü? Gördün mü?. Malilı: , mu - havereni:. taraseti arasında, haki-| katen - de elini, kadının - voluna değdiriyo cu: "Ona doğru eğili » yordu. Muhata'sryla o kada: meş guldü ki dünyanın farkında - ola - mıyordu Emin, omuz silkt? Lâ! n, bir saat sonr. otomobilde giderler- ken, karı sna merak'r merakb bak- tı. “— Haytet! düşündü . şuna gitti .. lâ erkekleri cezbedebil'rm's... tuhaf!,, Tetkikir ge dişüncesini Jerin - leştirdi. “— Götleri hâlâ cazihes ni mu- hafaza ediyor da ondar olacak... Peki amm. ... Pe'-i amma... A, E- min, Emi Ne. oluyors»n? Ne o- huyorsun?... Sanırım bu gece eve döndüğün saman karımı, mütat hilâfına olarak öpmek — il'fatını| gösterecek:'n!, ! Maametih, ercesi gün, eski istih-| fafkâr —<il ünuau tekrer — buldu. Böyle mactraların artık tekrarla- mamıyacağonı sanıyordu,.. O ak- şam, bir süvareye gidecekleri için, smokinin' , iyiy »edu. Melike ay -| nasının karşısında, — bir süslenip püleniyordu ki.. Saçlarını kıvır - makla meşguldü haspa... Emin, ona müstehziyane baktı, baktı da şöyle haykırmak arzu- sunu duydu: “— Haydi caarm, sen de!... Bo- şuna çaba'ayıp tendini yorma... Mucize k.'bilinden güzelleşmene, gençleşm.n.c imkân yok',, Lâkin tugünisrde e ne şaşıla- cak şeyle oluyozdu. O gece Malikenin yanında ye- mek yiyer sarışın ve ince delikan- ran aB0a Heyre''". - diye Cemex ki, o oğlasım ho- Deraek Li, Malike hâ.- Ne| İr, sanki sı frada kadınır c- zibesi- ne doyam. mış gibi, yemekten son- ra da salc. ca, Malikeain vanına sokuldu, curdu . Onun!» muhtelif seferler dansetti. Kocaları kıskandırmak usulü | maaanarmaere — — sür mezara HLALAT ON K ee eee A ELan a ea Bir kererinde, hiç oralı değil - miş gibi yaparak, Emin, usulla on- lara yaklıştı. Delika:lı, yalvarıyordu: — Sizi nerede görebilirim? Emmn, b'zdenbire kendini belli etti; karısımı kocundan tutarak: — Haydi, eve.. Yolda şene hayretle yordu: düşünü- “— Azıka yanıldım mu17.. Nasıl oluyor da İ âlâ haşa gidebniyor?., Eskiden Emi . karısına arasıra | kondurduğu öpücüklerin pek bira | derane o:d:.klacna kail olurdu. Fakat bu yecekinin “yle olduğu- nu, doğrusu, iddia dem.zdi, İki gün sonraki bir çay partisin - de, sarışın delik ınlının gere ön- ierine çık>,ğ.nı körünce — Lüplere bindi. Pek usta cir oyuncu slduğu balde ne aflar yaptı, ne potlar kırdı!,.. N kayet rabatsızlığmnı ba- hane edesak. isk mbille-i masanın üstüne fız'e ttı. tcalktı. Sonra hızlı adımlar!la, tir sa- yona gird. Bürada bir takım ihti. yar kadır's., esneyip — Juruyordu. Karısının na bus'ar arasında bu- hanması l3,.m gelmez miyr17, Fa- kat, hayr2'! Yok .. Biraz daha yü- iüyüp kü'ük salonlardan birine girdi... Ne der"niz?... Malixe burada değil mi? .. “Her ha'de savı; m oğ- lanla beratcerdir., diveceksiriz... Yok, haşır. Ucüncü bir peres- tişkâr . Tavorili bir gen.. şın oğlandan da daha güzel çocuk... Aman Allahım! Sarı- bir Başbaça ver- | mişler çifte kumrular gibi, birbir- ieriyle keroşuyorlardı. Emin, di sıktı; ko- nuşanlar (nu göürünce, susuverdi- yamrull, ler. Artık thammntiül edilir gibi de- ğil... “— O... Niheyet siz” hulabil- dim, hanuefeni!,, Diyecekti; fakat bu sözlürin ar- kası sıra, « oraya gelmeş gi gülürsed” sahte bic Jâkay1'likle önerek u- sulla yürüyüp eski yerine oturdu. “— Bi: takım kıskançlık — sah- nelerine benziysa harektler Lizim yaşımızda yaşkısmaz!, diyordu. O akşamici öcücük o kadı: r kuv- vetliydi ki, Malibe, hattâ amimi bir dostuna bunian — Lahsederek öğündü: Arkadaşı: — Bunun ben de fakına var- dım vallabi! - deli . Koc: a. *lemin ortasında, sana yiyecekmiş gibi bakıyor. . Kıskançlığır diyorsun dür... Fakat, ber.. senir''e ayni yaş- ta olduğ! m ha!l- flört — edecek kimseyi tussmıyorum. Seu nasıl buluyorsur ? Malik:. irkadaşına bulundu: — Ben m de kimseyi bu!-uğum yok... Em» de bundan emindi. Benden her gün biraz da'na uzak- laşdığının farkında idim... Ah şu erkekler! Fir kardıma karşı — arzu duymala, : için. o kadını, mutlaka, başkalarır.m da stediğine kani bu- lunmaları 'izımdır. — Pek: ne yantın? Kadıncağız, arkadaşına yalya - yır gibi bu t: — Sırr mı oraya vurmazsın ve ve şu itirafta gzından ağır bir JÂf çı-| kar diye berktu*u iç'a, !ennrlüfenız tabrik e-| » Bu,'en emniyetl: uıul—! Sizi tanıtıb'lirim .. Fevt'alâde gü- benden n “ret etmezsin değ'l mi? Sen, beni Hiört ediyorur: senıyor- HCBFR — Akşam Pıw!ı-n TULUMBACI EDEBİiYAT Bâdı saba yâre benden Mübarek hatırın sor, sual eyle selâm et Varup huzuruna fethi kelâm et Bana var mı meyli, gör sual ey!! Koşması soylenırken tulumbacı kahvesini içi inim inim inlerdi Bu arada, ara sıra divan şairlerin- aen (Enderunlu Vasıf) gibilerir eserleri de okunup çalınır; fakat bunların halk şiirlerine en yakın olanları seçilirdi. Çalgılı kahveler- de Emrah, Zihni, Seyrani, Gevhe ri Âşık Ömer, Kuloğlu adların belki bilmiyenler bulunurdu; fa kat Dertliyi hemen herkes bilir, o nu herkes tanır ve ona herkes ta pınırdı; onun için Dertlinin: “Harahe kul olduk, bezmi âler bir, olm. da bir!,. “Düştük, çare nedir dame âlem de,, “Azad olsak da bir, olmasak da “Bünyad olsak da bir1,, | Diye başlıyan meşhur koşması bütün başlar yere eğilir; gözler yarı gövdeler put kesilirdi. Sonra gene o dertlinin: “Sakiya canında nedir bu esrar “Kıldı bir katrası mestane beni,, arabi lâlinde ne keyfiyet var?,, | Jetir efsano e'sane beni!,, | okunup çalınırken kapanır; » Diye başlıyan va Jaha sonraları (Kesik Kerem) — şeklinde beste- lenip terennüm edilen koşması ile Gevherinin: “Badı saba, yare benden selâm et,, “Mümaberk hatırın sor, sual oyle,, ) huzumma fethi Kelâm et,, ana var mı meyli, gör sual eyle,, Matlalı koşması — söylenirken kahvenin içini inim inim inletir- di. Çalgılı kahveler, kış mevsimle- rinin cuma geceleri ve en çok bü- tün Ramazan geceleri işlerdi. He- men her meşhur semtte bunlardan birer tane vardı. Beşiktaşta, Çeş- memeydanımda, Keçecilerde, Çu- kurçeşmede, Tophanede, Boğaz- kesende, Eyüp Defterdarında, Ha hetoğlundaki — çalgılı kahveler bunların en ileri gelenlerindendi. Bu kahvelerin hemen hepsi de o- raların en gözde tulumbacı kah- veleri idi. Son cağların en meşhur mânicileri, semaicileri, koşmacı- sun... Ha'suki, vallahi €» billahi de - Bir takım bekâr deli - kanlıları şözüne bestiriyorum; onlara tatlr bir bahis açıyerum: “Evlenmek istiyen milyoner bir Mısırlı prenses var... Ahhabımdır. hayır, zeldir ve en:inim hoşuna gicecek- 1 -e lâf açıyorum... Hep- sine ayni te:aneyi tekrarlıy” rum... Tabii, etr »İmdsa pervane kesili- yorlar... Lâfı uzatıyorum: “Zaval- h Mısırl. vrensesin akrabası lan da yek... İs'anbul dlikanlıla- rından baska hiç kimseyle evlen- miyeceğir) söy'lüyor...,, Eh, artık, etrafımda Lasıl pervan:. kesildik- lerini tasay vur edersiniz... Malik», i'âve *ti — Pek ayıp >ir şey yapıyorum amma, kocumı kıskandırıp - ken- dime yak #:tırmak 'çir, sosyete- nin en genç de!'kanlılarını başka fa-, Semai kahvelerinin en tanınmış, en hatırlı simalarından ve şimdi gözleri hiç görmiyen bahriyeli Ahmet Reis larr, destancıları da © zamanların | bir çeşit sporcuları olan bu genç tulumbacıların arasından çıkardı. İçiarinde, balki de hiç tulumba sırığımı omuzuna koymamışlar da vardı; fakat yüzde doksanı, kuş- kusuz Lulumbacı idi. — Meselâ, en Moşhiur münilsi ve semealsilerden Acem İsmail, Kafesçi Arif, Dol- macı Mihran, Efe Mehmet, Defter darlı Asaf Bey, Yenimahalleli Çi- roz Ali, Tersaneli — Osman Nuri, Üsküdarlı Vasıf, Zeytinburunlu Arap Osman, Darbukacı tesbihci Halit, Darbukacı Sadık, Darbuka- | ci Mitat, Sarı Hayrı, sim, Karagümrüklü him, çirağı Arap — Hamit, Eyüplü makinist Tayyar, Çeşmemeydan- lx Uzun İbsahim, Galatalı Matruş (Küçük Dertli) Tersaneli Ahmet reis, o zamanın en uçarı (Hızlı koşan) tulumbacılarındandı Sonra gene meselâ tulumbacı- lık yapmadıkları halde yalnız tu- lumbacıların bir adma (çalgılı kahve) bir adına (semai kahvesi) dedikleri bu kahvelerinde en iyi mâni, semai koşma, destar, ka- lenderi söyl'yenler arasında şun - lar vardı: Bakırköylü Zil İzzet, Hattaneli Çarkçı Etem, Artavudun Mehmet, Otakçılarlı Cevat, Erzincanlı ay- rancı Hamdi, Hattaneli Arap Hik- met, Balıkçı — Agop, Çeşmemey- danlı Kıvırcık Hüsnü, Galatalı ince Arap, Zey'tinburunlu Naracı Meh- met, Beşiktaşlı Kanbur Ferdi De- de,Üsküdarlı kayıkçı İbrahim, Çu kuruçeşmeli Efe Mehmet Unka - panlı Halit hoca,.. Bütün bunların Balatlı Ne- içinden Üsküdarlı Vasıf, Acem İs-| mail, Zil İzzet, Halit hoca, Çiroz Ali, Dolmacı Mihran, Üsküdarlı Vasıf, Arnavudun Mehmet, Zey- tinburnulu Konik Mustafa, Otak- |- çılarlı Cevat, bilhassa Çarkçı Ba- latlı Etem en ustaları idiler, Bun- lardan meselâ Otakçılarlı Cevat; Hattaneli Arap Hikmet — gibileri türlü başıma anasıl toplıyabili- rim?... Nakleden: Halice Süreyya hem çalar hem söylerlerdi ki bun- ların çalgıları artık eski Tavukpa- Rampi İbra- | Yazan : OSMAN CEMAL KAYGISİİ Bu saydığım kimselerif ölmüştür, içlerinden hâlâ yağt lardan Üsküdarlı Vasıf ki ! orada ihtiyar yaşında k’hî etmektedir. Arnavudun M denilen delikanlı büyük # askerlikle Almanyaya zıh"* daki büyük fabrikalarda vaatı olan makinistliği il şimdi memleketin en göz H &n can evi olan bir fabrikadl allim ve usta başıdır. ü Arap Hikmet uzun müd! deniz, Karadeniz, Gülcemal larmda çarkçı başılık ettiktefi ra şimdi tekaüt olmuş ve'” gemilerinde çarkçı başılığâ mıştır. Tersaneli Ahmet reif yetmiş yaşmda ve iki gözü & duğu halde Karagümrükte saktadır. Hâlâ bunların en ustal, sayılan Balatlı çarkçı Etem,? ta kahvecilik yapmaktadır. canlı ayrancı Hamdi, Eyül zuhalci ve mühürcüdür. müsevi Nesim Balatta gi tıkcıdır. Daburkacı Halit; sarr Hayri Sultanhamamın İskcı ve tesbihcilik yapıyorl terdarlı Asıf bey, şimdi Küf de çiftlik sahibidir. Balatlı müsevi mMmücevslarden Ve Nesim semarcı, Vi koşmacı var mı imiş? di niz. Nesim, belki ara sıra mani söylemiştir, koşma, söyliyemezdi. Fakat, bu € semai kahvelerinin bir de İavr vardı ki o zaman humbacılrk eden Nesim bu lerin en belli başlı oyuncul! dı. O devirlerde bu oyuti? en ustaları Rampi İbrahitl Hamit ve SultanhamamlıP Sevki idi. Bunlardan bacak ki ile Balatlı uzun Nesim © yanyana çalgılı kahvcd!'_' 3 girerken biri Bebe Ruhiyi kısacık bayu, öteki fasulye *” dan uzun endamile . trpkt sinemaların erkek - yıldı Düztabanla Bastıbacaği lardı. ) (Devanti i(Birinci yazı dÜ sayımızda Çi Doktor Horhoromi Valide kırathanesi Telefon, 24181 Kroş Gazöfj Sıhhi temiz ve et Her yerde arayınız- KE.minönü pstt' VI kapu, Yeniyol No 1 o - Telefos: 43304 | Yaz mevsimi içii, Gömlek, Pijama ve 'ç A siparişinizi lh-şugluııdn Noi ' / Lisesi karşısında 176 David Gömlek f zarı kahvelerinde olduğu gibi saz İ eemhanesine VC” değil, klarnet idi.