— a ” — Ver çektiğimi Ben bilirim—-Bu gü - 14 HABER — Akşam Postası YU a B NİSAN — 1935 Osmanlıcadan Türkçeye Sö klavuzunu neşredıyoruz vardır * Bu satışta aşırı aldatma var- dır. Gadr — Yazık e Örnek: Bu işte bana gadroldu — | Bu işte bana yazılk: oldu. | Gadretmek — Yazık etmek Örnek: O adama neden bu kadar gadrettiler * O adama neden bu hka- dar yazık ettiler. Gadrolmak — Yazık olmak Gaddar, zalim — Gücemen —— Örnek: Bü gaddarın elinden ne - cemenin elinden neler çektiğimi ben bilirim. e Zulm — Zulm (T, Kö.) Gaflet * Dalgınlık, boş bulunma Gaflet etmek — Dalgınlığa gelmek, Soş bulunmak Gafil — Aymaz, dalgın, boş Örnek: — Gafil bulundum — Boş' bulundum. ı Gafil avlanmak — Dalgınlığa geti - a | Örnek: Bizi bu işte gafil avladı -| nız * Bizi bu işte dalgınlığa getirdi. vuz. | Gafil avlanmak — Dayigınlığa geti- rilmek Tegafül etmek —— — Anlamazlıktan zelmek, anlamaz görünmek. Örnek: Pek iyi bildiğiniz bir iş - ten niçin tegafül ediyorsunuz * Pek iyi bildiğiniz bir işte niçin anlamaz - lıktan geliyorsunuz (anlamaz görü - “Üüyorsunuz)? Gâh, gâhi, geh, gehi — Arasıra Örnek: Gâhi gelir, bizi sevindirir- diniz, şimdilerde gelmez oldunuz ” Arasıra gelir, — bizi sevindirirdiniz. simdilerde gelmez oldunuz. Gâh, gâhi, geh, gehi «& Kimi Örnek” ' GÂâR 'kelir. gâhi gelmez ” 962 Kimi gelir, lınnı ge!nır., Nagâh — Ansızın, apansız Örnek: Ormanda dolaşırken, na- güh karşıma iki adam — çıktı * Or -| manda dolaşırken, ansızın (apansı - | zan) karşıma iki adam çıktı. Gaib etmek — Kaybetmek (T. Kö.) Gaib olmak, tagayyüp — otmak Kaybolmak Gaile — Dert (T. Kö,) Sıkmtı Örnek: Başındaki gaile yetmiyor gibi, o da bir başka gaile tahmil et - ti * Başındaki sıkıntı yetmiyor gibi, o da bir başka dert yükletti. Galâ — Pahalılık Örnek: Kaht ve galâ yıllarında çok üzüldük — Kulık ve pehalılık yıllarında çok üzüldük. Gali — Yüksek Örnek: Bu fiat bana pek gali gö- rünüyor * Bu eder bana pek yük - sek görünüyor. Galât — Yanılma, yanlış Örnek: Galâi söz * Yanlış söz, Calâtı basar — Göz yanılması, Bu benim istasyonda görülmek » liğimden galâttır — Bu benim istas . yonda görülmekteliğimden yanılma- dir. Galebe — Yon, yönme Örnek: Galebenin yarısı kendine güvenmekten gelir © Yenmenin ya - rıst kendine güvenmekten gelir Galebe etmek — Yenmek Örnek: Düşmanlara galebe etmel: için ilk önce kendi kudretine güven- mek lâzımdır. * Düşmanları yenmek için ilk önce kendi erkine güvenme - lidir. Galib — Yenen Örnek: Bu muharebede galib ge- len ordu, bütün şerefi kazanmış o - lur * Bu savaşta yenen ordu bütün onuru kazanmış olur. — BORJİYA Galiba — ı.ıım görünlşe göre, - benzer Örnek: Böyle olacağa Benzer —| Galiba böyle olacak. Galeyan — Kaynama, kaynaşma Örnek: — / — Suyun galeyanı Suyun kaynaması. 2 — Hallkk arasında galeyan uyan- dıracak sözler * Halk arasında kav. nassna uyandıracak sözler. Galeyan etmek — Kaynamak, kay . naşmak Galiz — Kaba | Örnek: — Ağıza alınmıyacak galiz sözler söyledi F Ağıza alınmıyacıık: kaba sözler söyledi. Gilzet — Kabalık Örnek: Sözlerinde ve duruşunda öyle bir gilzet var ki... — Sözlerinde ce duruşunda öyle — bir kabalık var Gam — Tasa Mağmum — Tasalı, pusarık — (hava için) Örnek: Mağmum adam ” Tasalı adam. Mağmum hava — Pusarık hava. Gammaz — Kovcu, fitçi Örnek: ! — O ne gammaz adam - dır, bilseniz, herkesi biribirine ka - tar S O ne kovcu adamdır, bilseniz, hkerkeşsi biribirine katar. 2 — Gammazlık onda sanki furi bir hal — Füçilik onda sanki doğun-| sal bir hal. Gamze — Süzgün bakış Ganem — Koyun Gani — Bol, zengin, varlıklı Ganimet — Algı Örnek: Muharebede alınan gani - met, eski zamanlarda galip orduları doyurmağa kifayet ederdi — Savaşta| ele ceven aler. eslkü zamanlarda venan | orduları doyurmağa yeterdi. | Garabet (Bak: acayiplik, tuhaflık) - Yabansılık Örnek: Bu adamın fikirlerinde | hiç bir garabet görmiyorum * Bu a- damın fikirlerinde hiç bir yabansılıl; görmiyorum. Tstiğrab etmek — Yabansımak Örnek: Onun bövle hareket etmis olmasına hiç de istiğrab etmedim — Onum Dböyle hareket — etmiş olmasını hiç de yabansımadım. Garaz (Öteki anlamı için, bak: mak- sat) — Öcük a Örnek: Yüreğinde bedlüdili dane zın had ve pavanı yök * Yüreğinde| beslediği öcüğün ucu bucu yok, Garazkâr — Öçmen. Örnek: Hiddetli adamdan değil. garazkâr adamdan korkmalı * Kı . zan adamdan değil, öçmen adamdan korkmalı. İntikam — Öç Örnek: İçimde ona karşı öyle bir intikam hissi var lâ * İçimde ona karşı öyle bir öç duygusu var ki. Tntikam almak — Öcalmak Örnek: Düşmanından intikam vl- mak için bütün varlığını ortaya koy- du * Düşmanından öcalmak için bü. tün varlığını ortaya koydu. İntikamcu — Öçgüder Örnek: O, intikamcu bir udum - dir * O, öçgüder bir adamdır. Garb — Batı Örnek: — Garb devletleri © Batı devletleri. Garet — Yağma, talan, çapul Garib — Zavallı, kimsesiz Örnek: Şu garibe merhamet edi niz * Şu ııııollıyı (’ıiııuedıs) a0i : vîıus BARTİYA Garib (Bak: acayib, tuhaf) — YAY bansı Örnek: Garip bir kayafetle ortd ya çıklı © Yabansı bir kılıkla çıktı. Garib (Gurbetzede Elgin Örnek; Yerinden yurdundan W zakta elgin (garib) kaldı. Garize (sevki tabii) — İçgüdü (Fr.) İnstinet Örnek: İnsanlar akıllarına, hay a vynlar sevki tabülerine tâbidirler l İnsanlar ahıllarına, hayvanlar içgü düllerine uyrukturlar * Les hamt imes ağissent par İeur intelliğence les animaux par İeur instinct. anlamına) : 1 ÖNERGELER Kılavuz sözleri üzerine, her li: nin (ULUS) ta çıktığından başlaı üzere bir ay içinde, istiyenler ye ni bir önerge ileri sürebilirler. Bun lar T. D. T. C. Genel Kâtipliğine şekil altında gönderilecektir: (1) Burada bir önerge gösteril - miyen yazılar üzerine bir şey yapıla şahsi menfaatlerim vardı. Onun - için buna dzüir Giakomo'dan her gün mek- tup alırdım. Giakomo'nun mektupları Montefortede neler yaptığınızı bana açıkça bildiriyordu. Sezarın gayretle- rini ancak sizin müdafaalarınız neti. cesiz bırakıyordu. Hele Sezar Borjiya sizi ordusunda parlak bir kumandan- hığa tayin edeceği halde Monteforte-| nin müdafaasını zalim herifin vaidle-| rine tercih etmiş olduğunuzu iireıı—l diğim vakit ne kadar yüksek kalpli ve hamiyetli bir insan olduğunuzu an- ; lamıştım. Beatrisi cidden seviyorsu- | nuz, ve sevgiliniz için dünyada her şeyi fedaya hazır bulunuyorsunuz. İhtiyar Maga, bu sözleri söylerken dalgın gözleri fırıl fırıl dönmeğe baş- lamıştı. Yaralı kalbinde insanlar için sevgiden eser kalmamışken Şövalye dö Ragastan hakkında büyük bir şef- kat duyuyordu. Genç Şövalye ihtiyar kadımın sözlerini büyük bir hayretle fakat sakin olarak dinliyordu. Maga sözünü bitirince Ragastan dedi ki: — Madam! Düşüncelerimi, istirapr larımı, emel ve gayelerimi açık bir ki. tap gibi okudunuz., Şu halde böyle bir hakikati sizden gizlemeğe lüzum gör- | mem. Evet Kontes Beatrisi seviyo- ’ | rum. Ve bütün istirabım onun orta- dan kaybolmasından doğmaktadır. — Bu adaya onu aramak için mi geldiniz? — Evet Madam!.. Sevgili Beatrisi- mi bulabitmek ümidiyle buraya gel- dim. Belki ümidim boşa çıkacaktır, Tâkin emin olunuz ki o zaman ben de artık yaşayamam.. Ümidiniz niçin boşa — çıksın?..! Yoksa sevgilinizin Lükres tarafından — Ne demek istiyorsanuz?.. Yoksa Beatrise dair bir bildiğiniz mi var?.. Ah Madam, rica ederim söyleyin, ça- huk söyleyin!. — Kat'i olarak bildiğim bir şey yok, lâkin daha evvel şunu öğrenmek iste- rim ki siz şimdiye kadar Lükres ile görüştünüz mü, münasehette bulun- dunuz mu, yakmdan tanışıyor musu- nuz? — Heyhat ki bu felâkete uğramış bulunuyorum ! — Lükres, kocası olan talihsiz Dük dö Bizalyayı öldürtmüştür. Halbuki zavallı adam alçak kadının hiç bir e- meline, hiç bir arzusuna karşı gelmi- yor, Lükres her hareketinde serhest bulunuyordu. Şu halde zavallı kocası- nı niçin ortadan kaldırtmış buluna- bilir? Şüphe yok ki bu kahbe şimdiye kadar kapılmış olduğu heveslerden daha şiddetli bir iptilâ yüzünden ko- casını öldürtmeğe lüzum görmüştür. Acaba Lükres sizi - seviyor — mıydı? Doğru söyleyin hu alçak kadın gize gönül vermiş miydi? — Diyelim ki vermişti.. — Diyelim ki, demeyin.. Ben kat'iy- yen eminim ki Lükres size gönül ver- miştir.. Hayalinde kimbilir daha neler kuruyordu ki kocasını öldürttü. Son- ra Beatrisi sevmekte olduğunuzu an- Taymmca zavallı kızdan intikam almak sevdasma düştü. Burası bence muhak- kaktır. — Çok doğru söylüyorsunuz Ma- dam! — Ben Lükresin ne mal olduğunu iylee bilirim, Dediklerim muhakkak doğrudur. —P'eki Madam, demin Beatrisin ya- öldürülmüş olmasından mı korkuyor-| şadığından emin olmaklığımı söylemiş- sunuz?. İ “ — Evet, bundan korkuyorum.. A- Gaya gelmek İçin belki de geç kaldım.. Korkuyorum ki vaktiyle yatişemedi- #imden iş işden geçmiş olmasın, — Yaşadığından emin olmalısınız.. tiniz.. Demek oluyor ki Lükres sevgi- Timin csnma » Bunu ne- reden tahmin edlynnıııııı' — Dedim ya!.. Lükresin ne mal ol- duğunu bilirim. Bu sefil, sizi kalbiniz- den yaralıyarak ebedi bir istiraba dü- şürmek istiyor. Sonra yalnız sizden değil delicesine kıskandığı sevgiliniz- den intikam almak istiyeceği muhak- kaktır. — Aman ne diyorsunuz. Madam?.. Sözleriniz bana dehşet veriyor!. — Dinleyin Şövalye!. Lükrese göre ölüm işkenceden sayılmaz! Adam öl- dürmeğe alışmış, Kan dökmeğe kanık- samış olan bu canavar kadın arlık ö- Tümü dehşetli bir ceza olmak üzere telâkki etmez!, Eğer bir adamı kendi- sİ için kuvvetli bir engel addederse ancak o zaman zavallıyı ortadan kal- dırmağa karar verir. Lâkin iş intika- ma gelince bambaşkadır. O vakit düş> manının ölmesini hiç istemez. Pençe- sinde ağır, ağır; kıvrana, kıvrana; ö* lecek olan bu zayallının ölümle öyle kolayca kurtulmasına razı olmaz! Za- vallıyı herhalde öldürür, lükin istedi- Bi gibi intikam ala, ala, yavaş yavaş öldürür. Sevgiliniz Beatris hakkında da böyle davranacağı muhakkaktır. — Ah Madam, acaba ne yapacak- tır?.. — Ne mi yapacaktır?. Durun söylü- yeyim! Evvelâ kızın namusunu zorla berbat ettirerek onu rezil edecektir. Sonra bu leke ile size görünmekten- ge ölümü bin kere tercih edeceği mu- hakkak olan zavallıyı bir Paçavra gi- bi önünüze atacaktır. Sonra da sizi takip ettirerek manevi bir. ölüm de- mek olan bu dehşetli facianın tesiriy- le ne hale girdiğinizi, nasıl can çe kiştiğinizi gizlice seyredip intikamını | damla, damla almakta devam eioeok—ı tir. Ragastan deli gibi bir hal aldı: — Bu ne zulüm, bu ne alçaklık Ma- dam!.. Demek ki Lükres denilen sefil, bir insan değil, âdeta bir iblis, bir ca- navar .. Öyle mi?.. — Şüphe mi var?. — Fikin siz Lükresi nereden bu kadar iyi tanıyorsumuz?.. Onun bu ka- dar gaddar olduğunu nereden biliyor- sunuz?. Yoksa siz de Lükres için mi bu adaya geldiniz?.. O halde bu alçak kadının sizden de intikam almak sev- dasında bulunduğu, can düşmanınız olduğu anlaşılıyor. Öyle midir?.. Maga, gamlı gözlerle bir lâhza ka- dar Ragastanı süzdü, sonra Şövalye- — Lükres.benim kızımdır! Cevabı- nı verdi, Dehşetten şaşkınlığa, şaşkın- Jıktan korkuya düşen Ragastanın, ağ- zından : — Kızınız mı?. Suali fırlayıverdi. — Evet kızım, Bir annenin kızmdan bu suretle şikâyet etmesi belki size tu- haf, cirkin, hattâ tabiat kanunlarının haricinde görünür, Hakikaten kendi- mi, Lükres ve Sezar gibi iki müthiş belâyı dünyaya getirmiş olduğumdan dolayı, tabiat kanununun haricinde â- deta canavar gibi bir ana sayıyorum. Maga bu sözleri söylerken utancın- dan yüzünü elleriyle örtmüş, arkasın- dan hüngür hüngür ağlamağa başla- mıştı. Ragastan kendi derdini unuta- rak ihtiyar kadını avutmağa çalıştı. Bir müddet gözyaşı döktükten sonra kendine gelen Maga: ğ — Siz ne iyi adamsınız. Şövalye!, Bana acıdınız.. Sizi iyi bir adam ola- rak tahmin etmiştim. Dediğim çıktı!. Sözlerini söyledi. Ihtiyar Maga, balıkçının hazırla- mış olduğu odaya çekilmek üzere a- yağa kalkmıştı. Fakat Şövalye ayrıl- madan evvel ilk sözlerini tekrarladı: — Sevgiliniz için ölümden korkma- yın! Çünkü demin de söylediğim gibi Lükrese göre ölüm kâfi bir intikam değildir. Bunu merak etmeyiniz! Yal- nıZ... — Devam ediniz!. ö — Talnrr Sezarın burayu — germesi için Lükres kendisine mektap yazdı. İhtimal ki yola bile çıkmıştır. — İşte bundan kork.. Maga sözlerini burada kesti ve Ra-